Immanuel Kant – Ahlakın Metafiziği Hukuk Öğretisi (2022)

Kant’ın ‘Ahlakın Metafiziği (Die Metaphysik der Sitten)’ adlı eserinin ilk kısmı olan bu kitap, yazarın ‘hukuk öğretisi’nin ve ‘devlet kuramı’nın temel ilkelerini ortaya koyuyor.

Kant denince akla her ne kadar ilk bakışta ahlak felsefesi gelse de onun hukuk felsefesi ve devlet felsefesi, başlı başına felsefi bir tasarıdır.

Kant, hukuk felsefesini bilinçli ve planlı bir şekilde ‘Saf Aklın Eleştirisi’nde yeni bir temelde inşa ettikten sonra geliştirdi.

Hukuk ve devlet felsefesi düşüncelerini bu kitapta kaleme almadan önce Yeniçağ felsefesini incelemiş; Hobbes’tan Locke’a ve Rousseau’ya kadar temel hukuk ve devlet öğretileri ve hukukun devlet içerisindeki konumu Kant’ın yoğun ilgisini çekmişti.

Kant’ta üç büyük düşünürün, Rousseau’nun cumhuriyetçilik, Locke’un temel insan hak ve özgürlükleri ve Montesquieu’nün güçler ayrılığı bağlamında derin izlerini görmek mümkün.

  • Kategorik imperatif devlet kuramına uygulanabilir mi?
  • Kant, iktisadi veya siyasi liberalizme, müdahaleci hukuk devletine nasıl bakıyor?
  • ‘Dünya vatandaşlığı’ kavramı sömürgeciliğe bir alternatif midir?
  • Evrensel bir hukuk ve devlet etiği yaratılabilir mi?
  • İnsan hakları ilkesi ve mülkiyet kurumu nasıl temellendirilebilir?

Devletlerarası hukuk düzeni, ceza hukuku, direnme hakkı, yoksullar için kamusal sorumluluk gibi maddi hukukla ilgili özsel konularla birlikte bu kitap, hukuk öğretisinde metafiziğin vazgeçilmezliğine dikkat çekmektedir.

  • Künye: Immanuel Kant – Ahlakın Metafiziği Hukuk Öğretisi, çeviren: Altan Heper, Fol Kitap, felsefe, 248 sayfa, 2022

Immanuel Kant – Pragmatik Bakış Açısından Antropoloji (2022)

Çok güzel haber:

Kant’ın yirmi beş yıl boyunca verdiği Antropoloji dersinin notları, bu kitapta.

“İnsan Nedir?” sorusunu merkezine alan kitap, Kant felsefesine bütünlüklü bir bakış sunmasıyla da önemli.

Felsefe tarihine yön vermiş en önemli düşünürlerden Immanuel Kant, üç büyük eleştiri kaleme aldı: ‘Saf Aklın Eleştirisi’, ‘Pratik Aklın Eleştirisi’ ve ‘Yargıgücünün Eleştirisi’.

Bilgi felsefesi, etik ve estetik anlayışımızda devrim yaratan bu eserler genellikle üç soru ile ilişkilendirildi: “Ne bilebilirim?”, “Ne yapmalıyım?” ve “Ne umabilirim?” Ancak Kant felsefesinin sürekli atlanan ve görmezden gelinen dördüncü bir sorusu daha vardı: “İnsan nedir?”

Kant’ın yaklaşık yirmi beş yıl boyunca verdiği Antropoloji dersinin notlarından oluşan ve hayattayken yayına hazırladığı son yapıtı olan bu kitap, “İnsan nedir?” sorusunu merkezine alıyor.

Antropolojinin görevi olarak insanı, tarih boyu oynadığı roller ve taktığı maskelerle ele alan empirik antropolojiden farklı olarak, insanın neliği ve ne olması gerektiğini araştırıyor; insanın kendi potansiyelini gerçekleştirme sorumluluğunu vurguluyor.

Felsefi antropoloji denilen insana bu yeni bakış, çağdaş felsefenin önemli isimleri Max Scheler, Ernst Cassirer, Martin Heidegger ve Michel Foucault tarafından farklı şekillerle de olsa alımlanarak büyük bir etkide bulundu.

Bu anlamda Antropoloji çağdaş felsefenin köklerine de ışık tutuyor.

Delilik ve dehâ, yatkınlık ve eğilim, haz ve tatmin ile birlikte bilişsel yetilerin ilişkisinin ele alındığı bu kitap, felsefi bir sistem olarak Kant felsefesini bütünlüklü bir bakışla anlama imkânı sunuyor.

  • Künye: Immanuel Kant – Pragmatik Bakış Açısından Antropoloji, çeviren: Mukadder Erkan, Fol Kitap, felsefe, 328 sayfa, 2022

Frederick C. Beiser – Aklın Kaderi (2022)

Alman felsefesinin Kant ve Fichte arasındaki dönemi hakkında harika bir inceleme.

Kitap hem Alman felsefesinin 18. yüzyılını aydınlatması hem de fikirler tarihine büyük katkıda bulunmasıyla çok değerli.

Frederick C. Beiser’in ‘Aklın Kaderi’ adlı bu çalışması, modern felsefenin en devrimci ve en verimli dönemlerinden biri olan, Kant ile Fichte arasındaki döneme adanmış.

Kant’ın muhaliflerinin onun düşünsel gelişimine olan etkisini Beiser sayesinde yeni yeni anlayabiliyoruz.

Beiser buradaki tartışmalara ve bu tartışmalarla ilgili olan karakterlere hayat vererek, günümüzdeki tartışmalarla olağanüstü paralellikler arz eden bir hikâye anlatıyor.

Düşünce tarihindeki büyüleyici bir momente bütüncül bir perspektifle bakan çalışma, Alman İdealizminin gelişimini yorumlama adına hakiki bir katkı sunuyor.

‘Aklın Kaderi’, bilhassa Kant sonrası Alman felsefe tarihine ilgili olan, ayrıca modern felsefe tarihiyle ciddi olarak ilgilenen herkesin kesinlikle okuması gereken bir çalışma.

  • Künye: Frederick C. Beiser – Aklın Kaderi: Kant’tan Fichte’ye Alman Felsefesi, çeviren: Emre Bilgiç, Ayrıntı Yayınları, felsefe, 496 sayfa, 2022

Immanuel Kant – Aydınlanma Nedir? (2022)

Kant’ın ‘Aydınlanma Nedir?’i, Aydınlanma düşüncesinin en temel ve aynı zamanda en büyüleyici metnidir.

Eldeki kitap ise hem bu metni hem de Aydınlanma üzerine düşünmüş pek çok önemli Alman düşünürün görüşlerini sunmasıyla ayrı bir öneme sahip.

Kant’ın en kısa ve öz metinlerinden olmakla birlikte, aynı zamanda Kant düşüncesinin yoğun, kritik ağırlıklı dokusundan kışkırtıcı retoriğiyle sıyrılan “Aydınlanma Nedir?”in, Aydınlanma düşüncesinin büyüleyici ve zorlayıcı bir temel metni olduğu bugün hemen herkesçe kabul edilen bir gerçek.

Bu kitap, Kant’ın “Aydınlanma Nedir?” makalesi başta olmak üzere, bu soruya çeşitli şekillerde temas etmiş yahut cevap vermiş Erhard, Hamann, Herder, Lessing, Mendelssohn, Riem, Schiller, Wieland gibi önemli Alman düşünürlerin görüşlerinin bir derlemesini sunuyor.

Kitap, Kant veya Aydınlanma felsefesinin yanı sıra siyaset ve tarih gibi disiplinlerde araştırma yapan her okur için temel bir kaynak.

  • Künye: Immanuel Kant – Aydınlanma Nedir?, çeviren: Mehmet Barış Albayrak, Albaraka Yayınları, felsefe, 92 sayfa, 2022

Paul Guyer – Kant (2022)

Kant üzerine yayımlanmış en kapsamlı çalışmalardan biri daha Türkçede.

Paul Guyer, Kant felsefesinde öne çıkan bütün kavramları ayrıntılı bir bakışla açıklıyor.

Guyer, Kant felsefesini anlamaya yönelik kapsamlı çalışmasının tamamen gözden geçirilmiş ve güncellenmiş bu baskısında, Kant’ın düşüncesindeki tüm ana yönlerin ve konuların anahtarı olarak filozofun en önemli kavramı olan otonomi kavramını kullanır.

Kant’ın hayatının ve zamanının son derece faydalı genel bir değerlendirmesiyle başlayan Guyer, Kant’ın en etkili ama en güç eseri ‘Saf Aklın Eleştirisi’nde uzay, zaman ve deneyimin doğası hakkındaki argümanlarını titizlikle açıklayarak onun metafiziğini ve epistemolojisini tanıtıyor.

Kant’ın ünlü transendental idealizm teorisinin açıklamasını ve eleştirisini, onun felsefesindeki bu tartışmalı öğretiden bağımsız yanıyla birlikte sunuyor.

Ardından Kant’ın ahlak felsefesini, meşhur “koşulsuz buyruğu”nu ve ödev, irade özgürlüğü ve siyasi haklar teorilerini inceliyor.

Son olarak, Kant’ın estetiğini, güzelliğin ve yücenin doğası ve bunların insan özgürlüğüyle ve mutluluğuyla ilişkisi hakkındaki argümanlarını ele alıyor, ayrıca, hem doğal tarih hem de insanlık tarihi için düşünebileceğimiz tek hedefin insan otonomisinin geliştirilmesi olduğu görüşünü de değerlendiriyor.

  • Künye: Paul Guyer – Kant, çeviren: Deniz Soysal, Say Yayınları, felsefe, 648 sayfa, 2022

Immanuel Kant – Politik Yazılar (2022)

Büyük filozof Kant’ın politik metinleri, Türkçede ilk defa bir arada ve üstelik yepyeni çevirisiyle raflardaki yerini aldı.

Kitap, Kant’ı bir politika filozofu olarak yeniden keşfetmek için çok iyi fırsat.

Kant’ın bir politika felsefecisi olarak değil de, politika üzerine ikincil önemde yazılar kaleme almış bir filozof olarak kabul edildiği tarihsel süreç geride kaldı.

Kant geçtiğimiz yüzyıl, deyim yerindeyse, bir politika filozofu olarak yeniden keşfedildi.

Bunda en büyük pay, şüphesiz, Kant’ın da içine yerleştirildiği liberal düşünce geleneğinin sözü edilen tarihsel uğraktaki yükselişidir.

Ama milyonlarca insanın yaşamıyla birlikte türümüzün pek çok kuşağının bilgeliğini de alıp götüren iki büyük savaşın ardından Kant’ın hatırlanması da boşuna değildir.

Kitaptan bir alıntı:

“Doğa, insanı savaşlar aracılığıyla, aşırı ve dur durak bilmez savaş hazırlıkları aracılığıyla ve her devletin önünde sonunda, barış halinde bile, ülke içinde hissetmek zorunda olduğu ihtiyaç durumu aracılığıyla, başlangıçta kusurlu girişimlerde bulunmaya ama sonunda sayısız yıkımın, altüst oluşun, hatta güçlerinin bütünüyle tükenmesinin ardından, aklın ona bunca acı tecrübe yaşanmaksızın da söyleyebileceği şeye yöneltir: vahşilerin yasasız durumundan çıkmak ve bir uluslar birliğine katılmak.”

  • Künye: Immanuel Kant – Politik Yazılar, çeviren: Aydın Gelmez, Dipnot Yayınları, siyaset, 190 sayfa, 2022

Paul Redding – Kıta İdealizmi (2021)

Genel eğilim, Alman felsefesinin klasik anlatımlarının Kant’la başladığı yönünde.

Paul Redding ise, Alman idealizminin öyküsünün ilk olarak Leibniz’le başladığını savunarak Kıta ve Avrupa felsefesinin kökenleri üzerine özgün bir tartışma sunuyor.

On dokuzuncu yüzyıl Alman felsefesinin klasik anlatımları genellikle Kant’la başlar ve ondan sonraki filozofları Kant idealizmine verdikleri cevaplar ışığında değerlendirir.

‘Kıta İdealizmi’nde’ Redding, Alman İdealizminin öyküsünün Leibniz’le başladığını savunuyor.

Redding, Leibniz’in Newton’la uzay, zaman ve Tanrı’nın doğası üzerine tartışmasını irdeleyerek başlıyor ve devamında Leibniz’in kendine özgü idealizm karakterine Platoncu ve Aristotelesçi unsurları dâhil etme biçimini vurgular.

Redding, Leibniz’in uzay ve zaman görüşlerine ilişkin düşüncelerinin nihayetinde Kant’ın “transendental” idealizm düşüncesini nasıl şekillendirdiğini gösteriyor.

Üstelik Redding, bir yanda Fichte, Schelling ve Hegel gibi Post-Kantçı idealistlerin, öte yandaysa Schopenhauer ve Nietzsche gibi metafiziksel kuşkucuları kapsayan her iki kanadın nihai olarak Leibniz’den türetilmiş bir idealizm biçimiyle boğuşmaya devam ettiklerini ileri sürüyor.

‘Kıta İdealizmi’, felsefe tarihinin en önemli felsefi hareketlerinden birinin yeni bir anlatımını sunmanın yanında, Kıta ve Avrupa felsefesinin kökenlerine duru ve kıymetli bir giriş imkânı yaratıyor.

  • Künye: Paul Redding – Kıta İdealizmi: Leibniz’den Nietzsche’ye, çeviren: Kenan Mutluer, Say Yayınları, felsefe, 376 sayfa, 2021

Ernst Cassirer ve Martin Heidegger – İnsan Nedir? (2021)

Anti-semitist Martin Heidegger ile Yahudi filozof Ernst Cassirer arasında “insan nedir?” konulu şahane bir tartışma.

Bir zamanlar verem hastalarının iyileşmek için ziyaret ettiği Davos, birçok önemli kültür ve bilim insanının yer aldığı konferans dizilerine tanıklık etti.

Bu kitap da 1929 baharında Heidegger ve Cassirer arasındaki tartışmanın ürünüdür.

Üç hafta kadar süren kongrenin büyük olayı bu karşılaşmadır.

Toplantıda kimler yoktur ki Levinas, Leo Strauss, Carnap ve daha birçok önemli isim.

Tartışmayı önemli kılan diğer bir konu daha vardır: Bu, eski ile yeninin karşılaşması olmakla birlikte, anti-semitist bir parti taraftarı filozof ile Yahudi bir filozofun da karşılaşmasıdır.

Tartışma sorusu “İnsan nedir?” olsa da tartışma, felsefede yeni bir çağ açan Kant üzerinedir.

Ayrıca bu kitapta geniş bir yer tutan Sonsöz’de, bu kongrenin tarihsel detayları, siyasal konjonktür içerisindeki yeri ve tartışmanın felsefi arka planı hakkında önemli açıklamalar sunuluyor.

  • Künye: Ernst Cassirer ve Martin Heidegger – İnsan Nedir?: Davos’ta Kant Üzerine Bir Kör Dövüşü, çeviren: Kubilay Hoşgör, Fol Kitap, felsefe, 96 sayfa, 2021

Ahmet İlhan – Spinoza, Kant, Schopenhauer ve Nietzsche Felsefesinde Duyguların Anatomisi ve Şiirsel İzdüşümleri (2021)

Duygular felsefesi, bilhassa son yıllarda büyük ilgi çeken konulardandır.

Ahmet İlhan da bu özenli çalışmasında Spinoza, Kant, Schopenhauer ve Nietzsche’nin duygu tanımlarına ve bunun şiirsel izdüşümlerine odaklanıyor.

Çalışma, bir yandan söz konusu dört büyük filozofun duygu tanımları, çözümlemeleri ve betimlemelerini aydınlatırken, diğer yandan da şairlerin güçlü sezgilerini ve yaratıcı imgelemlerini felsefenin canlı yaşam akışına çekiyor.

İlhan’ın bu kapsamlı felsefi duygu çalışmasında karşımıza,

  • Spinoza’nın, duyguların matematiksel hassasiyetle incelenebileceği, duygu tarafından motive edilen insan davranışının tamamen anlaşılabilir ve açıklanabilir olması gerektiği düşüncesi,
  • Kant’ın duygu, akıl ve eylem arasındaki bağları çözümlemeye çalışırken eylemlerimizin bilgiyle nasıl iç içe geçtiği ve eylemlerimizin duygu ile akıl arasındaki gerginliğe nasıl vesile olduğu yaklaşımı,
  • Schopenhauer’un insanın sürekli bir gereksinme “isteme” halinde kaçınılmaz olarak hayal kırıklıkları ve acılar çekmeye yazgılı olduğu biçimindeki yaklaşımı,
  • Ve Nietzsche’nin kadim duygularımızla ilgili olarak bize inandığımız, bildiğimiz, sandığımız ve düşündüğümüz her şeyin büyük bir yanlışın parçası olabileceği ihtimalini fikri gibi pek çok ilgi çekici konu çıkıyor.

Künye: Ahmet İlhan – Spinoza, Kant, Schopenhauer ve Nietzsche Felsefesinde Duyguların Anatomisi ve Şiirsel İzdüşümleri, Sümer Yayıncılık, felsefe, 304 sayfa, 2021

Martin Heidegger – Kant ve Metafizik Problemi (2021)

Martin Heidegger’den, Kant’ın başyapıtlarından ‘Saf Aklın Eleştirisi’ üzerine sıkı bir çözümleme.

Heidegger Kant’ın bu önemli eserini varlık sorununu merkeze alarak irdeliyor.

Yorumlarının özünü, 1927-28 güz döneminde verilen derslerin oluşturduğu kitap, Heidegger’in ‘Varlık ve Zaman’ın soru formülasyonunun şekillendirdiği bir bakış açısına sahip.

Varlık sorusuna bu kez de Kant’ın metni üzerinden uzanan Heidegger, ‘Saf Aklın Eleştirisi’nin kendisi için yalnızca bir sığınak teşkil etmediğini, aynı zamanda Kant’ı, varlık sorusu bağlamında düşünebilmesine imkân tanıdığını da söylüyor.

  • Künye: Martin Heidegger – Kant ve Metafizik Problemi, çeviren: Kaan H. Ökten, Alfa Yayınları, felsefe, 360 sayfa, 2021