Hans Kelsen – Adalet Nedir? (2023)

Hans Kelsen, 1953 tarihli bu küçük kitabında adalet sorununu, çıkar ve değer çatışmalarını çözme ve insan davranışlarını gerekçelendirme sorunu olarak ele alıyor.

Kelsen’e göre mutlak adalet mümkün değildir, ancak göreceli adalet en azından hoşgörüye yol açar.

Dünya genelinde mevcut mülteci hareketlerinin hemen herkes için yarattığı zorluklar göz önüne alındığında bu soru (“Adalet nedir?” sorusu), temel öneminin ötesinde, özellikle güncel hâle gelmiş durumda.

  • Künye: Hans Kelsen – Adalet Nedir?, çeviren: Ahmet Faruk Çağlar ve Mücahid Kaya, Albaraka Yayınları, felsefe, 92 sayfa, 2023

Hartmut Rosa – Dünyanın Kontrol Edilemezliği (2022)

“Modern” dediğimiz yaşam biçiminin temelinde, dünyayı kontrol edilebilir hâle getirme arzusu yatar.

Ancak dünyayı tam manasıyla deneyimlememiz, kontrol edilemeyenle karşılaştığımızda gerçekleşir; o zaman hareket ettiğimizi ve canlı olduğumuzu hissederiz.

Her şeyin kontrol altında olduğu, planlandığı ve tüm yönlerine hâkim olunan bir dünya, heyecansız bir dünya olurdu.

Hayatlarımız, kontrol edebildiklerimizle kontrolümüz dışındakiler arasındaki bir dengedir.

Ancak biz, geç modern insanlar, dünyayı her yönüyle kontrol edilebilir hâle getirmeye çalıştığımız için, dünyayı fethetmemiz, sömürmemiz veya üzerinde hâkimiyet kurmamız gereken nesneler bütünü olarak görürüz.

Tam da bu nedenle “hayat”, canlı hissetme ve dünyayla gerçekten karşılaşma deneyimi, her zaman elimizden kaçıyor gibi görünür.

Bu da hüsrana, öfkeye ve hatta umutsuzluğa yol açar.

Rosa’ya göre “rezonans”içinde olmak kontrolümüzün ötesindeki şeylere açık olmamızı gerektirir.

Rosa’nın toplumsal hızlanma ve yabancılaşma üzerine çığır açan çalışmasının devamı niteliğindeki bu kısa kitap, sosyal bilimlerle ve modern toplumsal yaşamın doğasıyla ilgilenen herkesin ilgisini çekecek nitelikte.

  • Künye: Hartmut Rosa – Dünyanın Kontrol Edilemezliği, çeviren: Mücahid Kaya, Albaraka Yayınları, inceleme, 144 sayfa, 2022

Thomas Bauer – Dünyanın Tekdüzeleşmesi (2021)

Çağımız belirsizliklerle dolu.

Peki, insanlar ve toplumlar bu müphemliklere karşı nasıl tavır alır?

Arap dili edebiyatı ve İslâm uzmanı Şarkiyatçı Thomas Bauer, Batılı modernliğin kesinlik “takıntısının,” müphemlik kültürünü gitgide nasıl tahrip ettiğini tartışıyor.

Nereye bakarsak bakalım, ister doğaya ister insanlara ve onların kültürlerine, daha az çeşitliliğe doğru bir eğilim olduğu gözlemlenebilir.

Bunların sebepleri arasında kentleşme, daha fazla hareketlilik, küreselleşme, sanayileşmiş tarım, iklim değişikliği, büyük gıda şirketlerinin tekelleri ve genel olarak kapitalist ekonomi gibi bir dizi neden sayılabilir.

Bununla birlikte Bauer’in elinizdeki kitabı etrafımızdaki çeşitliliğin varlığını göstermekle ilgili değil, kitap daha ziyade, çeşitliliğin tüm tezahürlerine katlanma konusundaki arzumuz veya çekincemiz hakkında.

Kitapta bir yanda etnik çeşitlilik veya farklı yaşam tarzları gibi, dış çeşitlilikle olan ilişkilerimiz, diğer yanda muğlak bir dünyanın çeşitli hakikatleriyle olan ilişkilerimiz tartışılıyor.

Yazara göre insanlar sürekli olarak farklı yorumlara izin veren, belirsiz görünen, net bir anlam ifade etmeyen, birbiriyle çelişen, zıt duyguları tetikleyen izlenimlere maruz kalırlar.

Kısacası dünya müphemliklerle doludur ve çağımızın hâkim kültürünü bu müphemliklere karşı alacağımız tavır belirleyecektir.

  • Künye: Thomas Bauer – Dünyanın Tekdüzeleşmesi: Müphemlik ve Çeşitlilik Kaybı Üzerine, çeviren: Mücahid Kaya, Albaraka Yayınları, inceleme, 140 sayfa, 2021