Ernst Mach – Viyana Çevresi (2019)

Viyana Çevresi olarak adlandırılan ekol, yaklaşık yüzyıl önce yayımlanmış bir bildiri ve bu bildiri çevresinde bir araya gelen filozofların, bilim insanlarının ve matematikçilerin katılımıyla ortaya çıktı.

Ardından Viyana Çevresi, Husserl’in kurduğu fenomenolojinin yanında, yüzyılın en önemli felsefi akımlarından biri haline geldi.

İşin en tuhaf tarafı da, bu çevrenin yazıları ülkemiz akademisyenleri tarafından göz ardı edildi ve ısrarla çevirileri de yapılmadı.

İşte, tam da bu boşluğu doldurmasıyla büyük önem arz eden elimizdeki kitap, Viyana Çevresi’nin program yazılarını Türkçeye kazandırıyor.

Kitapta yer alan üç yazı şöyle:

  • Bilimsel Dünya Anlayışı. Viyana Çevresi (1929), Ernst Mach Derneği,
  • Felsefenin Dönümü (1930), Moritz Schlick,
  • Mantıksal Dil Çözümlemesi Karşısında Metafiziğin Yenilgisi (1931), Rudolf Carnap.

Yeniden vurgulamakta fayda var: burada bir araya getirilen metinler, Viyana Çevresi’nin çalışmaları konusunda bizdeki eksikliğin aşılmasına büyük katkıda bulunacak türden.

  • Künye: Ernst Mach – Viyana Çevresi: Program Yazıları, çeviren: Hasanhan Taylan Erkıpçak, Pinhan Yayıncılık, felsefe, 112 sayfa, 2019

James George Frazer – Günah Keçisi (2019)

James George Frazer’ın en ilginç çalışmalarından olan bu kitap, Günah Keçisi olgusunu parçalarını oluşturan unsurlarına kadar ayırarak bu tuhaf fikrin kökenlerine iniyor.

Eski toplumlarda, kötülüğün cansız nesnelere, hayvanlara, insanlara, taş ve sopalara aktarılması geleneğini irdeleyerek başlayan kitap, devamında da,

  • Günah keçilerinin genel özellikleri,
  • Klasik Antik Çağ’da insan günah keçileri,
  • Meksika’da Tanrıyı öldürme anlayışını,
  • Satürnalya ve benzeri festivallerle günah keçisi olgusu arasındaki ilişkiyi,
  • Ve bunun gibi ilgi çekici konuları irdeliyor.

Frazer’ın çalışması, “maddi bir yükü başkalarının sırtına yükleme imkânı ile bedensel ve zihinsel rahatsızlıklarımızı bizim adımıza taşıyacak birine aktarma” olarak tanımladığı Günah Keçisi fikrini antropolojik, dini ve tarihsel açılardan irdelemesiyle çok önemli.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Bakire Meryem görüşü gerçek anlamı unutulmuş eski bir putperest geleneğine getirilmiş bir Hıristiyan yorumundan başka bir şey değildir.”

“Avrupa değerlerine hayranlık duyan bir kabile mensubu Fransız bir seyyaha yalvararak kendisine sopayla sertçe vurmasını istedi. Seyyah çıplak sırtına vurdukça adamın yüzü minnetle ışıldıyordu.”

“1857’de Bolivya’nın Aymara Adaları ile Peru’da veba salgını çıkınca, vebaya yakalananların giysileri siyah bir lamaya yüklenip üstüne de brendi serpilmiş ve hayvan hastalığı da beraberinde götüreceği umuduyla dağlara götürülüp serbest bırakılmıştı.”

“1644 yılında İskoçya’yı ziyaret eden bir kişi Leith Links’te aynı anda dokuz kanlı canlı cadının yakıldığına tanık olmuştu.”

“İnsanlar kötü ruhlara iyi ruhlardan çok daha fazla boyun eğerler. Zira korku ve suçluluk duygusu aşk ve minnettarlık duygusundan çok daha güçlüdür.”

“Günah ve ıstıraplarımızı, bunları bizim yerimize üstlenecek olan başka bir varlığa aktarma ilkel zihne özgü bir kavramdır.”

  • Künye: James George Frazer – Günah Keçisi, çeviren: İsmail Hakkı Yılmaz, Pinhan Yayıncılık, antropoloji, 408 sayfa, 2019

William James – Felsefeye Giriş İçin Bir Başlangıç (2019)

William James’in tamamlanmamış yapıtı ‘Felsefeye Giriş’, 1909’un Mart ayında yazılmaya başlandı, fakat yazarın Ağustos 1910’daki ölümü nedeniyle maalesef yarıda kaldı.

James’in amacı, felsefe okurları ve özellikle de metafizik konusuna ilgi duyan yeni felsefe okurlarıydı.

Düşünür burada, metafiziğin temel problemlerini kapsamlı bir bakışla tartışıyor.

Kitap her ne kadar tamamlanmamış olsa da, şu haliyle çok değerli olduğunu söylemeliyiz.

James, hem ele aldığı konuyu kendine has tarzıyla irdeliyor hem de okuruna, felsefenin farklı alanlarıyla köprüler kuracak bir fikir yürütme pratiğinin nasıl olabileceğini gösteriyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

❝Felsefe gözlerini diker ama akıl yürütülmüş bir çözüm getirmez, çünkü, hiçlikten varlığa mantıksal bir köprü yoktur.❞

❝İki bin yıl, insan zihni tarihi denen maceranın büyük hikâyesi içinde muhtemelen yalnızca bir paragrafla ölçülecektir.❞

❝İçinde hiç felsefe olmayan bir insan, tüm olası sosyal eşler arasında en talihsizi ve faydasızıdır.❞

  • Künye: William James – Felsefeye Giriş İçin Bir Başlangıç: Felsefenin Bazı Problemleri, çeviren: Aylin Sarıdere, Pinhan Yayıncılık, felsefe, 152 sayfa, 2019

R. S. Woodhouse – Ampirist Filozoflar (2019)

Ampirist filozoflar Bacon, Hobbes, Gassendi, Locke, Berkeley ve Hume’un bilgi felsefesine dair görüşleri hakkında çok önemli bir eser.

Kitabın yazarı R. S. Woodhouse, “İnsan bilgisinin ve idelerinin kaynağı nedir?”, “Farklı yollarla elde edilen farklı bilgi türleri var mı?” ve “Bilimin yapısı nasıldır?” gibi sorulara, modern düşüncenin bu kurucu isimlerinin eserlerinde ne gibi yanıtlar bulabileceğimizi tartışıyor.

Woodhouse bunu yaparken, aynı zamanda bu düşünürlerin ahlak ve siyaset felsefeleri üzerine düşünmeyi de ihmal etmiyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Bilgi, sistematik olarak geliştirilmiş olsun ya da olmasın, duyu-algısı ile başlamaktadır, bu yüzden de duyu-algısının gerçekte ne olduğunu anlamadan fazla bir şey bildiğimiz gibi bir kendini beğenmişliğe kapılmamamız gerekir.”

“İnsan aklını başına alarak ve alçakgönüllülükle tanrısal ve insani şeyler arasında, duyunun ve inancın sağladıkları arasında bir ayrıma gitmelidir; aksi takdirde varacağı nokta ya sapkın bir din ya da hayal ürünü bir felsefe olur.”

“Doğayı araştırmanın dinsizlik olduğu görüşü on yedinci yüzyılda yüzleşilmesi gereken pek çok şeyden biri olmuştur.”

“Ahlakiliği Kutsal Kitap’tan almamız, sadece ona ve otoritesine güvenmemiz ve ahlaki bilgi hakkındaki tüm düşüncelerimizden vazgeçmemiz anlamına gelmez.”

  • Künye: R. S. Woodhouse – Ampirist Filozoflar, çeviren: Gökhan Murteza, Pinhan Yayıncılık, felsefe, 208 sayfa, 2019

Émile Durkheim – Ensest Yasağı ve Kökenleri (2019)

Tarihte ensest ne zaman ve tam olarak yasaklandı?

Ensest yasağının kökenleri, insanlığın kökenleriyle eşittir desek abartı sayılmaz.

Bu yasak ilkel hukuk düzenlerinde bulunduğu gibi, bugünün gelişmiş modern toplumlarını da etkiliyor.

Émile Durkheim bu kısa ama çarpıcı metninde, ensest yasağına ve bu yasağın kökenlerine doğru okurunu aydınlatıcı bir yolculuğa çıkarıyor.

Çalışma, ensestin din, etik, psikoloji ve antropolojide kendine nasıl yer bulduğunu daha iyi kavramak konusunda önemli ayrıntılar sunuyor.

  • Künye: Émile Durkheim – Ensest Yasağı ve Kökenleri, çeviren: Zeynep Bengü, Pinhan Yayıncılık, sosyoloji, 88 sayfa, 2019

James Adam – Antik Yunan’ın Din Öğretmenleri (2019)

❝Dindarlık Tanrının ebeveyn olarak tanınmasından başka bir şey değildir.❞

Bu kapsamlı çalışma, antik Yunan din geleneğinin gelişimi hakkında bir başvuru kaynağı olmaya aday.

Kitabın yazarı James Adam’ı, Platon diyaloglarının çevirmeni olduğu kadar, klasikler uzmanı olarak da biliyoruz.

Bu kitap ise, Adam’ın bu konuda verdiği derslerinden oluşuyor.

Adam burada, eski Yunan’ın ilk şairleri olan Homeros ve Hesiodos’a, tragedya yazarları Aiskhlos, Euripides ve Sophokles’e ve oradan Sokrates öncesi filozoflardan Platon’a ve Sofistlere uzanarak antik Yunan din geleneğinin kapsamlı bir fotoğrafını çekiyor.

Kitabın en önemli katkılarından biri ise, dinsel düşüncenin ilerlemesinin o dönemin şairleri ve filozofları üzerindeki etkilerini ortaya koymasıdır diyebiliriz.

Kitaptan birkaç alıntı:

❝Hiç doğmamak her halükârda en iyisidir;

Ancak gördükten sonra bir kez günışığını insan,

İkinci en iyi, mümkün olduğunca çabuk

Dönmesidir geldiği yere.❞

❝Adalet sessiz dursa da, geçmiş ve şimdiye dair neyin ne olduğunu bilir ve sonunda muhakkak ödeşmeye gelir.❞

❝Gerçek filozof, ruh uğruna bedeni öldüren kişidir: Nitekim tüm yaşamı ölümün bir çalışması veya daha doğrusu provasından ibarettir.❞

❝Hiçbir ölümlü insan mutlu değildir; aksine güneşin tepeden baktığı kim varsa hepsi sefildir.❞

❝Dışarı gitme, kendi içine dön. Hakikat insanın içinde yatar.❞

❝İnsanın neşesi hızla büyür ve hızla yere düşer, ters bir kararla sarsılarak. Bir günlük yaratıklar! İnsan nedir? Ne değildir? Bir gölgenin düşüdür insan.❞

❝İnsanoğlunun gücü azdır ve çabaları nafiledir; şu kısa ömrü zahmet üzerine zahmetle doludur. Ve herkesin üzerinde kaçınılmaz ölüm asılıdır. İyiler de kötüler de ondan eşit pay alırlar.❞

❝İnsan akla sahiptir ve Tanrı da öyle; fakat insan aklı ilahi akıldan doğar.❞

❝Benim için her şey bana göründüğü gibidir, senin için her şey sana göründüğü gibidir: Zira sen de ben de ‘insan’a dahiliz.❞

❝İnsan kötülüğü ve sefaletinin, katı ahlakçıların bazen sandığından daha büyük bir oranı, şüphesiz cehalet ürünüdür.❞

  • Künye: James Adam – Antik Yunan’ın Din Öğretmenleri, çeviren: Özgüç Orhan, Pinhan Yayıncılık, tarih, 488 sayfa, 2019

Ali Güveloğlu – Antik Çağ’da Beslenme ve Damak Tadı (2019)

Antik Çağ’ın yemek kültürü nasıldı?

Soruyu daha da genişletecek olursak, Antik Çağ’da yemek ihtiyacı ile sömürgecilik faaliyetleri arasında nasıl bir ilişki vardı?

Ali Güveoğlu’nun bu şahane kitabı, Eski Çağ tarihi ile yemeğin nasıl iç içe geçtiğini çarpıcı ayrıntılar eşliğinde ortaya koyuyor.

Kitapta,

  • Hellenlerin tahıl tarımı yapabilecekleri arazilere duydukları ihtiyaç neticesinde, kolonizasyon faaliyetlerine girişme süreçleri,
  • Romalıların birçok alanda kullandıkları silphium bitkisini neslini tüketmek pahasına ithal etmeleri,
  • Zeytin ve zeytinyağının Hellen uygarlığındaki belirleyici rolü,
  • İmparatorlar sofralarında en seçkin yemeklerin bulunması için yapılan sonu gelmez uğraşları ve bu lüks için ödenen bedeller,
  • Ve bunun gibi yemeğin tarihle ilişkisi anlamında pek çok dikkat çekici konu irdeleniyor.

Antik Çağ ve beslenme kültürü hakkında okumayı sevenler, konuya ilgi duyan araştırmacılar ve lisansüstü eğitim gören öğrencilerin muhakkak edinmesi gereken bir çalışma.

Kitaptan birkaç alıntı:

Mısırlılar hiçbir hayvanın başını yemezler, çünkü hayvanı kurban etmeden önce benim başıma gelecek kötülükler bu başa gelsin diyerek beddua eder, böylece kötülüklerden korunacaklarını düşünürlerdi.

…bir kral doğası gereği etle beslenen bir hayvandır. (Plut. Cato. VIII. 8.)

Doğa az bir şeyle savuşturulur: aç midemiz değil, açgözlülüğümüz bizim için pahalıya mal olur. (Sen. Ep. VI. 60. 3)

Birçok Hellen kentiyle birlikte Syrakusa’nın da tiranı olan Gelon (M.Ö. 491-78) lükse düşkün olmasıyla tanınıyordu. Sicilyalı Diodoros Akragas kenti sakinlerinin tirana balık sağlayabilmek için nehir ve kaynak sularıyla doldurdukları neredeyse bir mil uzunluğunda ve otuz ayak derinliğinde bir havuz yaptırdıklarından söz eder. Bunu tiranın lüks ve hazza dayalı yeme isteğini karşılamak amacıyla yapmışlardır, ancak havuz sonradan kaybolmuştur.

  • Künye: Ali Güveloğlu – Antik Çağ’da Beslenme ve Damak Tadı, Pinhan Yayıncılık, tarih, 272 sayfa, 2019

M. Ertan Kardeş – Yönsüzleşmiş Savaşlar (2019)

Günümüzde savaşlar bile kanıksanmıştır.

Bu uzun zamandır bilinen bir olgu.

Fakat bugünün savaşlarını daha öncekilerden ayıran asıl yön, bu savaşların daha yıkıcı, daha hak hukuk tanımayan nitelikler arz etmesi.

Peki, insan uygarlığının bu denli geliştiğinin savunulduğu bir çağda, bu nasıl mümkün oluyor?

Ertan Kardeş’in elimizdeki kitabının konusu, yönsüzleşmiş savaş ve bunun korkunç bir gerçek olarak karşımızda durduğu.

Bugünün savaşlarını “politik felsefenin bir sınır meselesi” olarak tanımlayan Kardeş, felsefenin tanınma, kriz, çatışma gibi güncel konu ve kavramlarını savaş hakkındaki verili kavrayışımızdan yola çıkarak yeniden tartışmaya açıyor.

Bilhassa, savaşların kendisini şiddet olarak yeniden üretme biçimlerini derinlemesine analiz etmesiyle dikkat çeken ‘Yönsüzleşmiş Savaş’, bu sorunu tartışırken Hobbes, Rousseau, Hegel, Clausewitz, Schmitt ve Aron’un isimlerin katkılarını çok yönlü bir bakışla izliyor.

Çalışmayı, dünyanın yeni bir karanlık çağa girdiği bugün, savaşların toplumları ve geleceğimizi nasıl etkilediği üzerine derinleşmek isteyenlere şiddetle tavsiye ediyoruz.

Kitaptan birkaç alıntı:

Dron, liberal devletin ideolojisiyle çelişmeden ürettiği savaşın adıdır: Savaş yapılır ama fedakârlık yapılmadan.

Kazanmak için öldürülür ancak öldürmek için kazanmaya çalışan insandan daha zalimi yoktur.

Kazanılmayan savaşları sürdüren dokunulmaz bir iktidarın paradoksu şudur: Sürekli savaşlara doğru yol almak.

Dronun, işleyeceği bir savaş suçu faili açısından belirsizdir. Sonuçta fiil dron tarafından icra edilmektedir ancak sorumluluğun pilotta mı, generalde mi yoksa ülkenin başkanında mı olduğu muammadır. Dron ‘sorumsuzluk fabrikası’nın tipik bir dispozitifidir.

  • Künye: M. Ertan Kardeş – Yönsüzleşmiş Savaşlar: Politik Felsefenin Bir Sınır Meselesi olarak Savaşa Dair, Pinhan Yayıncılık, inceleme, 192 sayfa, 2019

James George Frazer – Ruhun Tehlikeleri ve Tabu (2019)

İlksel toplumlarda tabu büyük bir etkiye sahipti.

Bir yandan toplumu dizginlemek, öte yandan iktidarı sağlam kılmak, tabunun birçok işlevinden ikisiydi.

Antropolojinin bir disiplin olarak gelişiminde büyük payı olan James George Frazer da bu kitabında, tabu olgusunu çok yönlü bir bakışla irdeliyor.

Frazer’ın burada asıl ilgilendiği konu, tabu olgusunu krallar ve rahipler gibi kutsal kişilikler üzerinden ele alması.

Kitap, eski toplumlarda tabunun ne denli çeşitli ve zengin bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymasıyla özellikle önemli.

Kitaptan birkaç alıntı:

Yahudi avcılar öldürdükleri hayvanın kanını akıtır ve üstünü toprakla örterlerdi. Hayvanın ruhunun ya da hayatının kanın içinde olduğuna, daha doğrusu kanın bizzat ruh ya da hayat olduğuna inandıkları için kanlı et yemezlerdi.

İskoçya’nın kuzeydoğusunda bir kişi ölür ölmez, “ölümün içlerine girmesini engellemek için” evdeki bütün yemeklerin, tereyağı, peynir, et ve viskinin içine çivi veya örme teli gibi bir demir parçası sokulurdu.

Hayal de insanı yerçekimi kadar etkilemekte olup en az siyanür asidi kadar öldürücüdür.

Yıldızların rotasını ve hızını ne kadar değiştirebilirsek, ahlaki değişimin sürecini de ancak o kadar değiştirebiliriz.

Hiçbir dikkatli ve tarafsız gözlemci bir halkın yasal kodları gibi etik kodlarının da sürekli bir değişim ihtiyacı içinde olduğunu tartışma konusu yapmayacaktır.

  • Künye: James George Frazer – Ruhun Tehlikeleri ve Tabu, çeviren: İsmail Hakkı Yılmaz, Pinhan Yayıncılık, antropoloji, 392 sayfa, 2019

Leo Strauss – Platon’un Politik Felsefesi: Devlet (2018)

Leo Strauss’un bu eseri, Platon’un siyaset felsefesi alanında en çok başvurulan kaynakların başında gelen ‘Devlet’ diyaloğu üzerine şimdiye kadar yapılmış en sıkı okumalardan.

Kitap esasında, Strauss’un Chicago Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünde 1957 bahar döneminde verdiği seminerin dökümü.

Strauss, burada yalnızca Platon’un ünlü mağara imgesinden yola çıkarak felsefe ve politika konularını tarihsel ve güncel bir sorgulamaya tabi tutmakla yetinmiyor, aynı zamanda felsefe yapmanın yollarını ve zorluklarını da derinlemesine irdeliyor.

Yazar, Platonik bir diyaloğun nasıl okunması gerektiğinden ‘Devlet’in merkezi zirvesi olarak felsefeye, pek çok konuyu tartışıyor.

  • Künye: Leo Strauss – Platon’un Politik Felsefesi: Devlet, editör: Peter Ahrensdorf, çeviren: Özgüç Orhan, Pinhan Yayıncılık, siyaset, 432 sayfa, 2018