Marcel van der Linden – Dünyanın Bütün İşçileri (2022)

Bilindiği üzere Marx ve Engels ‘Komünist Manifesto’yu, dünyanın bütün işçilerine seslenerek sonlandırır.

Peki, bu ifadeyle tam olarak ne ima edilmeye çalışılmaktadır?

Küresel Emek Tarihi, işçilerin ve işçi hareketlerinin tecrübelerine yönelik tarihsel araştırmaların yetersiz kaldığı bir noktada devreye giren, nispeten yeni bir paradigmadır.

Nitekim 1960’lı yıllara kadar başat olan geleneksel yaklaşım ve ardından kabul görmeye başlayan yeni tarihsel yaklaşımın eksiklikleri, bütün iyi niyetlerine rağmen emeği küresel bir bağlam içinde değerlendirememekti: Hane ekonomisi, belki de herhangi bir ücretsiz emek biçimi yeterince ele alınmıyordu ve mevcut bakış açısı da ziyadesiyle dardı.

1990’lı yıllara gelindiğinde Marcel van der Linden, emek tarihini monadolojik anlatılardan sıyırmak ve gerçekten dünyanın bütün işçilerinden söz etmek için kendi paradigması bağlamında makaleler yazmaya başladı.

Bu kitap ise, van der Linden’in bir araya getirdiği bu makalelerden oluşuyor.

Tarihteki bütün tecrübeler emsalsizdir.

Ancak van der Linden, birbirinden farklı mekânlara ve zamanlara dair türlü kaynaklardan bir izlek sunar ve dünyanın bütün işçileri dediğimizde yalnız sokaklarında bir heyulanın dolaştığı Avrupa’yı veya gelişmiş kapitalist ülkeleri değil, dünyadaki bütün emekçileri tahayyül edebilmemiz için bu oluşlar arasındaki paralellikleri de gösterir.

  • Künye: Marcel van der Linden – Dünyanın Bütün İşçileri: Küresel Emek Tarihi Üzerine Makaleler, çeviren: Semih Gözen Esmer, Ayrıntı Yayınları, siyaset, 480 sayfa, 2022

Franz Boas – İlkel Sanat (2021)

İnsanlık mağara duvarlarına ellerinin silüetlerini ve av sahnelerini resmettiği ilk andan itibaren çevresini ve sahip oldukları şeyleri güzelleştirmek için çaba harcadı.

Büyük antropolog Franz Boas da, bu enfes eserinde, ilkel sanatın temel özelliklerinin bir analizini sunuyor.

Bizim uygar toplumumuzda olduğu gibi, ilkel insanların da güzele yönelik bir beğeni duyduklarını söyleyebiliriz.

Amerika’nın 19. yüzyılın sonlarındaki beyaz ırkı daha üstün gören evrimci antropoloji çevresinde çalışmalarını yürüten Boas’a göre antropologlar ilkel insanların yaşantılarının ve isteklerinin ne olduğuna dair genel bir resim ortaya koyarlar.

Ancak yeni kültürlere erişilen bu dönemde antropoloji için ilkel topluluklar yalnızca basit bir çalışma konusudur.

İlk olarak Boas’ın çalışmalarında gördüğümüz emik yaklaşım da böyle bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkar.

Çünkü Boas’a göre, ilkel insanlarla beraber yaşayan birisi ilkel toplum içindeki her bir kişinin, bizim olduğumuz kadar birey olduğunu görecektir.

Dolayısıyla başka bir kültürü tanıyabilmek için onlara kendi kategorilerimizi dayatmamamız gerekir.

Aksi halde birbirlerine ait olmayan biçimler bir araya getirilmiş olunur.

Çünkü toplumlar evrimci yaklaşımın öne sürdüğü gibi benzer süreçlerden geçerek ilerlememektedir; Boas’ın ortaya koyduğu yaklaşımlardan birisi de bu şekilde açıklayabileceğimiz kültürel göreliliktir.

Boas uygar ve ilkel topluluklar arasındaki farkıysa en çarpıcı şekilde düşünüş biçimleri üzerinden anlatıyor.

Ona göre ilkel insanların zihinleri söylenegeldiği gibi sihirsel bir şekilde çalışmamaktadır.

Ancak bu farklılığı anlamamız mümkün değildir.

Çünkü geleneksel düşünceler bizim medeniyetimiz üzerinde, ilkel toplumlarda olmadığı kadar sınırlayıcı olmuştur.

  • Künye: Franz Boas – İlkel Sanat, çeviren: Semih Gözen Esmer, Ayrıntı Yayınları, sanat, 448 sayfa, 2021

Peter T. Leeson – Engelsiz Anarşi (2021)

 

Toplumsal bir sözleşme, devletsiz de başarılabilir.

Ekonomi ve hukuk profesörü olan Peter Leeson, sosyal bir düzenin merkezi bir idare olmadan da sağlanabileceği düşüncesini zengin örnekler eşliğinde ortaya koyuyor.

Anarşinin düşündüğümüzden daha işlevsel olduğunu, bunun da yalnızca anarşiyi destekleyen özyönetim mekanizmalarıyla mümkün olduğunu belirten Leeson, başarılı bir özyönetimin kapsamının fazlasıyla dar olduğunu savunan geleneksel düşünceye meydan okuyor.

Bunu yaparken 10. yüzyılda Fransa topraklarından 13. yüzyıl Anglo-İskoç sınırına ve oradan günümüz Somali’sine uzanan Leeson, başarılı olmuş özyönetim örneklerini göstererek engelsiz bir anarşinin tarih ve coğrafyalardaki zengin tezahürlerini önümüze koyuyor.

Kitabın ilk bölümünde, nüfusun toplumsal olarak çeşitlilik göstermesi durumunda gördüğümüz; ikinci bölümde, bireylerin fiziksel şiddete yönelik bir korku duyduklarında karşımıza çıkan; üçüncü bölümdeyse yalnızca “çürük meyvelerden”, yani yaşantılarını hırsızlık ve cinayet üzerine kurmuş olan kişilerden oluşan bir toplumda özyönetim mekanizmalarının nasıl işletileceğini inceleyen makaleler yer alıyor.

Kitabın dördüncü ve son bölümünde ise, özyönetim biçiminin hangi açılardan devletten daha işlevsel olduğu ve az gelişmiş ülkelerde anarşi gibi i konular ele alınıyor.

  • Künye: Peter T. Leeson – Engelsiz Anarşi, çeviren: Semih Gözen Esmer, Ayrıntı Yayınları, siyaset, 368 sayfa, 2021