Howard S. Becker – Toplumu Anlatmak (2024)

 

Howard S. Becker, bu kitabında toplumu anlatma eyleminin sadece sosyal bilimcilerin tekelinde olmadığını savunuyor.

Romanlar, şiirler, filmler gibi sanatsal eserler de toplum hakkında derinlemesine bilgi verebilir.

Kitapta, farklı anlatım biçimlerinin toplumsal gerçekliği nasıl yansıttığı, hangi yöntemlerin daha etkili olduğu gibi sorulara yanıt arıyor.

Toplumu anlatmanın birçok yolu var. Sadece bilimsel makaleler değil, romanlar, filmler, hatta günlük hayattaki sohbetler bile toplumu anlatmanın birer aracıdır.

Her anlatım biçimi farklı bir perspektif sunar. Farklı sanat ve bilim dalları, topluma farklı açılardan bakarak farklı yönlerini ortaya çıkarır.

Anlatım tarzı, içeriği etkiler. Nasıl anlattığımız, ne anlattığımız kadar önemlidir. Anlatım biçimimiz, okuyucunun veya izleyicinin konuya bakış açısını şekillendirir.

Toplumu sadece sayılar ve istatistiklerle değil, aynı zamanda hikayeler ve sanatla da anlamak isterseniz bu kitap size ilham verecektir.

Eğer bir yazar, sanatçı veya araştırmacıysanız, bu kitap size farklı anlatım biçimleri ve yöntemleri hakkında fikirler sunacaktır.

Günlük hayatta karşılaştığımız olayları ve insanları daha derinlemesine analiz etmek için size yeni bir bakış açısı kazandıracaktır.

Kısacası, ‘Toplumu Anlatmak’, toplumu anlama ve anlatma konusunda farklı disiplinlerden gelen düşünceleri bir araya getiren hem akademik hem de genel okur için ilgi çekici bir eser.

  • Künye: Howard S. Becker – Toplumu Anlatmak, çeviren: Şerife Geniş, Mesut Hazır, Ebru Arıcan, Nika Yayınevi, sosyoloji, 380 sayfa, 2024

Kolektif – Cumhuriyetin 100. Yılında Kentleşme ve Kentsel Toplum (2024)

29 Ekim 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti 100. yaşını doldurdu.

Bu yüzyıllık zaman zarfında, tüm dünya ülkeleri gibi, Türkiye toplumu da demografik, ekonomik, siyasal, sosyo-mekânsal, kültürel ve ekolojik boyutlarda devasa dönüşümler yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.

Bu dönüşümlerin gözlemlendiği en önemli alanlardan biri kuşkusuz kentleşme alanıdır.

Cumhuriyet ilan edildiğinde nüfusun sadece %24,2’si kentsel alanlarda yaşıyordu.

Bugün ise karşımızda bambaşka bir tablo var.

Aralık 2022 TÜİK verilerine göre, nüfusumuzun %67,9’u yoğun kent, %14,8’i de orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet ediyor.

Toplamda nüfusun %82,7’si kentlerde, %17,3’ü ise kırsal alanlarda yaşıyor.

Bu rakamlar, günümüz Türkiye’sinin hem dünya ortalamasının üzerinde kentleştiğini hem de Avrupa’nın en yüksek oranda kentleşmiş toplumları arasında yer aldığını gösteriyor.

  • Peki, ülkemiz bu yüzyıllık süre zarfında nasıl bir kentleşme süreci yaşadı ve nasıl kentler yaratabildi?
  • Kentlerimiz adil, eşit, yaşanabilir ve erişilebilir olma kriterlerini ne ölçüde sağlıyor?

Editörlüğünü Şerife Geniş ve Neslihan Demirtaş-Milz’in üstlendiği bu kitap, Cumhuriyet’in 100 yıllık kentleşme serüveninin bir bilançosundan ziyade, bu soruları merkeze alarak, Türkiye kentleşmesinin ve kentsel toplumunun güncel panoramik bir resmini sunmayı amaçlıyor.

Kent ve konut politikalarını, kentlerin dönüşümünü, kentsel miraslarımızın kaderini, kent-kır etkileşimlerini, yapılı ve doğal çevre ilişkilerini, kentliliğin değişen anlamlarını, yaşlılar, kadınlar, çocuklar yanı sıra yoksul ve yoksun gruplar gibi dezavantajlı kesimlerin kent mekânına ve kentsel haklara erişimini irdeleyen çalışmalar, bugünün sorunlarını tespit etmeye, geleceğe dair sorular sormaya ve çözüm önerileri sunmaya çalışıyor.

Çağımızda insanlığın büyük çoğunluğunun yaşam alanı haline gelmiş olan kentlerin geleceğini belirleyecek olan şey eğer kolektif düşünce, çaba, emek ve mücadele ise, bugün hepimizin yanıt araması gereken en temel soru şudur: Anayasamızda yazdığı üzere laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında hiçbir toplumsal grubu dışarıda bırakmayan, insan onuruna yaraşır, doğaya ve insan dışındaki tüm canlıların yaşam hakkına saygılı, sürdürülebilir ve yaşanabilir kentleri nasıl inşa edebiliriz?

  • Künye: Kolektif – Cumhuriyetin 100. Yılında Kentleşme ve Kentsel Toplum, editör: Şerife Geniş, Neslihan Demirtaş Milz, İdealKent Yayınları, kent çalışmaları, 672 sayfa, 2024

David Madden ve Peter Marcuse – Aşırı Metalaşma Çağında Konutu Savunmak (2021)

“Barınamıyoruz” hareketinden de gördüğümüz gibi, bugün konut hakkı yalnızca ekonomik gücü yetebilenlerin ulaşabildiği toplumsal bir ayrıcalığa dönüşmüş durumda.

Planlamacı Peter Marcuse ile sosyolog David Madden da, bütün dünyayı etkileyen konut krizinin nedenlerini ve sonuçlarını inceleyip ilerici alternatifler ortaya koyuyorlar.

Günümüzde dünyanın bütün büyük kentlerinde konut krizi yaşanıyor.

Buraya nasıl gelindi ve bu konuda neler yapabiliriz?

Konut herkesin ihtiyacı ve hakkıdır.

Fakat bugün, yuvamız olan konutlar birer metaya dönüştürülmekte ve bu durum, kentlerdeki eşitsizliği daha da ağırlaştırıyor.

Gayrimenkul kârları, toplumsal ihtiyaç olarak konuttan daha önemli hale geldi.

Yoksullar daha kötü konutlar için daha fazla ödemek zorunda kalmakta, mahalle toplulukları kentsel yenileme yoluyla seçkinleştirmenin ve yerinden edilmenin şiddetine maruz kalmaktadırlar.

İnsana yaraşır konut sahibi olmak ya da böyle bir konutta yaşamak, bugün ancak ekonomik gücü buna yetenlerin erişebileceği bir toplumsal ayrıcalığa dönüşmüştür.

‘Konutu Savunmak’, konut krizini mercek altına alan kapsamlı bir çalışma.

Marcuse ve Madden, konut krizinin nedenlerini ve sonuçlarını inceleyip ilerici alternatiflere olan ihtiyacı ayrıntılarıyla ortaya koyuyor ve konut krizinin palyatif politika değişiklikleriyle çözülemeyeceğini gözler önüne seriyorlar.

Konut krizinin derin siyasi ve ekonomik kökenleri var.

Bu yüzden de çözüm, krize verilecek radikal bir karşılığı gerekli kılıyor.

Çalışma, tam da böylesi bir ihtiyaca yanıt vermesiyle çok önemli.

  • Künye: David Madden ve Peter Marcuse – Aşırı Metalaşma Çağında Konutu Savunmak, çeviren: Şerife Geniş, İdealKent Yayınları, kent çalışmaları, 198 sayfa, 2021

Howard S. Becker – Kanıt (2021)

Sosyal bilim araştırmalarının nasıl yapılması gerektiği konusunda eşsiz bir kaynak.

Howard Becker’in uzun yıllarını emeklerinin ürünü olan bu kitabı, bir araştırma yapma ve anlama kılavuzu olduğu kadar, gündelik hayatımızın hakikatini aramada bize rehberlik edecek türden bir eser.

“Hakikat sonrası” bir çağda yaşadığımıza dair pervasız iddiaların yükselişi ve bunların yalnızca bilimi değil aynı zamanda demokrasiyi ve ortak insanlığımızı itibardan düşürmesi karşısında kitabın zamanlaması tek kelimeyle muhteşem.

‘Kanıt’, sosyal bilim araştırmasının nasıl yapılması gerektiğine dair incelikli bir değerlendirme ve Becker burada, veri toplarken ve bu veriyi kanıta dönüştürürken yöntemin pratik yönlerine dair düşünmenin önemini gösteriyor.

Çalışma, sahte haberlerin ve aşı karşıtı retoriğin hâkim olduğu günümüz dünyasında bu ve benzeri konular hakkında nasıl düşünmemiz gerektiğini gösteren, tam da bu dönemde çıkmasıyla çok önemli.

Becker’e göre, sosyal bilimciler, verilerinin, öne sürdükleri fikirleri için kanıt olarak ne kadar kullanışlı oldukları konusundaki soruları yeterince ciddiye almamaktadırlar.

‘Kanıt’, pek çok örnekten yola çıkarak, hiçbir veri toplama yönteminin tümüyle güvenilir bir bilgi üretmeyeceğini, bu nedenle araştırma işinin büyük bir kısmının hatalardan kurtulmak olduğunu güçlü bir şekilde vurguluyor.

Okurlar Becker’in bu son kılavuz kitabının her türden sosyal bilimci için kullanışlı bir araç sunduğunu görecekler.

  • Künye: Howard S. Becker – Kanıt, çeviren: Şerife Geniş, Nika Yayınevi, sosyoloji, 368 sayfa, 2021