Serol Teber – Doğanın İnsanlaşması (2023)

Homo sapiens, doğaya karşı bir hasım, bir düşman gibi davrandı ve nihayetinde kendi geleceğini ve doğayı geri dönüşsüz bir biçimde tahrip etti.

Serol Teber, insanın geçmişten bugüne hikâyesini doğayla kurduğu sakat ilişkiyi merkeze alarak ustaca inceliyor.

Kitaptan uzunca bir alıntı:

“Yirmi otuz yıl öncesine kadar doğanın insanlaşması çalışmanın, toplumsallaşmanın, aklın gelişmesinin bir mucizesi olarak değerlendiriliyor; en yetkin kişiler bile bu süreç içinde saptanabilen evrim aşamalarını anlamak ve anlatmakta büyük zorluk çekiyorlardı.

Bu konu artık büyük oranda aydınlandı.

Bulgular bir senfoni güzelliğiyle sergileniyor.

Darwin Kuramı’nın doğruluğu ve güzelliği, öneri olmanın ötesinde, ayrıntılarıyla ortaya konuldu.

Ve çalışmalar da devam ediyor.

Ancak son yıllarda pek çok şey değişti…

Akıllı insan Homo sapiens, gerek kendi soyundan gelenlere, gerek doğaya karşı anlaşılması çok kolay olmayan bir tutumla bir hasım, bir düşman gibi davranmaya ya da çok eskiden beri içinde taşıdığı bu eğilimi açıkça ortaya koymaya; kendi geleceğini ve doğayı geri dönüşsüz bir biçimde tahrip etmeye başladı.

Bu bağlam içinde Doğanın İnsanlaşması, akıllı insanın gelişimi -neredeyse- “kötü bir iş kazası gibi” üzüntüyle izleniyor.

Modern insan bu davranışında o denli ileri gidiyor ki mucizevi bir şekilde karşılanan bu süreç, doğanın yüz karası olmaya dönüşüyor.

‘Darwin Devrimi’ni ve buradan yola çıkılarak geliştirilen seleksiyon teorilerini tek başına okumanın yetersizliği ortada.

Bu süreçte olanları, Kafka’nın 6 Nisan 1917’de yazdığı ve dünyanın durumunu ‘insanlaşmak zorunda kalmış’ bir şempanzenin gözüyle anlattığı ‘Akademi İçin Bir Rapor’ adlı öyküsüyle birlikte okumanın sağlıklı bir düşünce oluşmasına katkıda bulunacağını ve yine Kafka’nın söylediği ‘Dünyayla arandaki ölümcül mücadelede dünyanın yanında ol’ aforizmasını da unutmamak gerekir.”

  • Künye: Serol Teber – Doğanın İnsanlaşması, Okuyanus Yayınları, inceleme, 388 sayfa, 2023

Serol Teber – Politik Psikoloji Notları (2022)

‘Politik-Psikoloji Notları’nda Serol Teber tam anlamıyla Frankfurt Okulu’nun tilmizi haline gelmiştir.

Liberal yazarlarda görülen ortak öğeler olan emperyalizm kuramını yok sayma, tarihsel olarak verili sınıf mücadelelerini görmezden gelme, bunların yerini çeşitli psikolojik, Veberyen eleştirilerle doldurma eğilimi, dünyanın geleceğine ilişkin karamsarlık ve umutsuzluk bütün boyutları ile ortaya çıkar.

Öyle bir karamsarlık vardır ki girişte Teber şunları yazmıştır: ‘ve insan, yapabileceği son etkinliğin ancak intihar olduğunu, fakat artık, intihar edebilecek kadar olsun bir etkinlik yeteneğinin kalmadığını anlar…’

Kitaptan bir alıntı:

“Politik psikoloji, çeşitli toplumbilim disiplinleri arası temel erekleri gözden kaçırmadan, reelpolitik yapıların, insanın psişik yapısı üzerine olan etkilerini araştırma, kuramsal/ampirik bulgulardan çıkarsamalar yapma, yeni yöntemler oluşturma, insan ve toplum üzerine yeni bilgiler edinme, eski bilgileri bu yenilerinin ışığında yeniden yorumlama çabasına girmiştir. Burada, sosyolojinin, politolojinin, psikolojinin, sosyal psikolojinin ve psikiyatrinin, politik-psikolojiye büyük katkıları olmaktadır. Gerçekte politik psikoloji, böylesi birikimlerin ortak paydasını oluşturmaktadır.”

  • Künye: Serol Teber – Politik Psikoloji Notları, Okuyanus Yayınları, psikoloji, 248 sayfa, 2022

Serol Teber – Davranışlarımızın Kökeni (2022)

‘Davranışlarımızın Kökeni’, Serol Teber’in klasikleşmiş yapıtlarındandır.

Teber burada, evrimin kritik aşamalarının insan davranışlarını nasıl biçimlendirdiğini ortaya. Koyuyor.

Teber kitabında, insanlaşma sürecinde iki ayak üzerinde durabilme, başparmağın gelişimi, alet yapımı ve kullanımı gibi unsurları evrimin kritik basamakları olarak değerlendiriyor ve tüm bunların beyin gelişimini nasıl etkilediğini, insan davranışlarını nasıl biçimlendirdiğini detaylı bir biçimde inceliyor.

Yazıldığı tarih olan 1975’ten bu yana güncelliğini koruyan kitap, Türkiye’nin her dönemine uygun biçimde halkı aydınlatmaya yönelik açıklamalar içeriyor ve her türlü gericiliğe karşı duruyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Çağımızın kuşkusuz en önemli sorunu, yabancılaşmanın bilincine varmak ve bunun uzantısı olarak da bilinen belirli yöntemler ışığında ona karşı koymaktır.

Maymunun insana dönüşümünden sonra karşılaşılan ve yüzde yüz aşılması gereken en önemli sorunlardan biri budur. Böylece insanın gelişimine karşı son engeller de kaldırılacak ve evrim alabildiğine hızlanacaktır. İnsan düşüncesi, doğayla yeniden bütünleştiğinde yüz yıl öncesinden beri müjdelenen kavramların maddeleşmesi ve insanın ölümsüzleşmesi gerçekleşecektir.

Yabancılaşmanın yıkılmasıyla davranışlarımıza şekil veren fetişler ortadan kalkacak ve örneğin miras düzeni gerçek kişilerarası ilişkilere, şovenizm yurtseverliğe, bireycilik özgürlükten yana özlemlere dönüşebilecek olanakları bulabilecektir.

Yabancılaşma süreci, uzun bir çelişkiler zinciri içermekte ve yine her çelişkide olduğu gibi özünde ileriye dönük, evrimsel yanlar taşımaktadır. Bu evrimsel yanlar, insanın tuksaklığına karşı özgürlüğe dönüktür. Üretimin, evrimin, beynin ve insanın gelişimini içeren özgürlüğe”

  • Künye: Serol Teber – Davranışlarımızın Kökeni, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 344 sayfa, 2022

Serol Teber – Melankoli (2022)

Freud, “Uygarlığın bedeli nevrozla ödenir.” demişti.

Kendisini “Her dem günahkarlığın ve saçmalığın keyfini yaşayan bir melankolik” olarak tanımlayan Serol Teber ise bu eşsiz kitabında, ilkçağdan günümüze kadar sanatta ve edebiyatta melankoliyi inceliyor.

Toplumsal huzursuzlukların arttığı dönemlerde yaşanan güvensizlik ortamlarında sıklıkla sözü edilmeye başlanan melankoli, bir yaşam tarzı, bir ruhsal durum ve bir kişilik tipi olarak tanımlanırken, toplum düşmanlığı yaptıkları ve tanrıya başkaldırdıkları düşünülen melankolikler “akılsız deliler” olarak parmakla gösterilmişlerdi.

Tutuklanan, kliniklere kapatılan, toplama kamplarına gönderilen melankolikler aynı zamanda pek çok trajediye, romana, şiire, sanat eserine imzalarını atmışlardır.

Kendi deyimiyle “her dem günahkarlığın ve saçmalığın keyfini yaşayan bir melankolik” olan Serol Teber, ilkçağdan günümüze kadar sanatta ve edebiyatta melankoliyi inceliyor; bu kavramın nasıl doğduğunu, geliştiğini, tarih boyunca bu durum içinde olanlara nasıl yaklaşıldığını, yasaklamaları, özgürlüğü, acıyı ve Hiç’liği anlatıyor.

Topluma ayak uyduramadığı düşünülen ressam, şair, filozof ve yazarların kişisel tarihlerini ele alarak melankolinin eserlerine nasıl yansıdığını tüm detaylarıyla ortaya koyan ve bu sırada dönemin dinamiklerini titizlikle inceleyen ‘Melankoli: Normal Bir Anomali’ Albrecht Dürer, Friedrich Hölderlin, Walter Benjamin gibi dâhilerin izini sürüyor.

  • Künye: Serol Teber – Melankoli: Normal Bir Anomali, Okuyanus Yayınları, psikoloji, 392 sayfa, 2022