Dorothy Burlingham – İkizler (2025)

Dorothy Burlingham’ın bu eseri, psikanalitik gözlemler ışığında ikiz çocukların bireysel gelişimini anlamayı amaçlıyor. ‘İkizler: Üç Çift Yumurta İkizinin İncelenmesi’ (‘Twins: A Study of Three Pairs of Identical Twins’), üç çift tek yumurta ikizini doğumdan itibaren uzun yıllar boyunca takip ederek onların duygusal, bilişsel ve sosyal gelişim süreçlerini ayrıntılı biçimde inceliyor. Çalışma, özellikle kimlik oluşumu, benlik sınırları ve kardeş bağı arasındaki karmaşık ilişkilere odaklanıyor. Burlingham, ikizlerin birbirlerine duydukları güçlü bağlılığın bazen destekleyici, bazen ise bireyselleşmeyi engelleyici bir etkiye sahip olabileceğini vurguluyor.

Freudcu bir çerçeve içinde yazılan eser, erken çocukluk dönemindeki ilişkilerin kişilik gelişimindeki rolünü somut örneklerle ortaya koyuyor. Burlingham’a göre ikizler, birbirlerinin aynasında kendilerini tanıyarak bir tür “yansıma kimliği” oluşturuyor; bu durum, onların dış dünyayla kurdukları ilişkileri ve ebeveyn figürleriyle bağlarını da belirgin biçimde etkiliyor. Kitap, aynı zamanda doğanın mı yoksa yetiştirmenin mi daha baskın olduğu tartışmasına ampirik bir katkı sunuyor: Burlingham, kalıtımsal benzerliklerin belirleyici olduğunu reddetmiyor ama çevresel faktörlerin —özellikle anne-çocuk ilişkilerinin— kişilik gelişiminde belirleyici olduğunu gösteriyor.

Bu yönüyle ‘İkizler’, sadece psikanaliz alanında değil, çocuk gelişimi, eğitim ve aile psikolojisi alanlarında da öncü bir inceleme olarak öne çıkıyor. Burlingham, ikizlik olgusunu romantik bir merakın ötesine taşıyarak insan benliğinin oluşum sürecine dair evrensel bir gözlem sunuyor.

  • Künye: Dorothy Burlingham – İkizler: Üç Çift Yumurta İkizinin İncelenmesi, çeviren: Batuhan Saç, Sfenks Kitap, psikanaliz, 144 sayfa, 2025

Ludwig Binswanger – Ellen West Vakası (2025)

Ludwig Binswanger’ın bu eseri, çarpıcı bir varoluşsal vaka incelemesi sunuyor. Ellen West, anoreksiya ve ölüm takıntısıyla yüz yüze, zihinsel çöküntüye sürüklenen bir hastaydı. Sigmund Freud’un yakın arkadaşı olan ancak anlayış olarak ondan bir o kadar da o uzak olan psikiyatrist Ludwig Binswanger, bizlere detaylı ve edebi sunum tarzıyla tarihe ilk varoluşçu vaka sunumu olarak geçen Ellen West vakasını sunuyor.

Binswanger, onu yalnızca bir yeme bozukluğu vakası değil, aynı zamanda varoluş sorunu ekseninde yorumluyor. Bu vaka incelemesiyle Binswanger, “daseinsanalysis” yaklaşımını uyguluyor; yani insanın “dünyada-olma” (Dasein) halinin analizine odaklanıyor.

Binswanger’a göre Ellen’in anoreksisi yalnızca bedenle ilgili değil; aynı zamanda ego ile süperegonun, ben ile ideal benin çatıştığı derin bir iç savaşı yansıtıyor. Onun hayatı, gıda ve ölüm arasındaki sembolik ilişkiyle örülüydü: yemek yemek ölüm kaygısını, ölüm düşüncesi ise yaşam arzusunu körüklüyordu. Binswanger, bu içsel çelişkileri, Ellen’in “mezar dünyası” ile “göksel dünya” arasında bölünmüş bir varoluşa hapsolması şeklinde tanımlıyor.

Ellen’in hikâyesini anlatırken Binswanger, kronolojik bir biyografi sunmanın ötesine geçiyor: onu sosyal çevresi, tarihsel emeği ve bedenle kurduğu varoluşsal gerilim içinde değerlendiriyor. Klinik gözlemleri sonucu, ölüm düşüncesinin Ellen için varoluşsal bir çıkış olduğunu ve intiharın ona göre bir “hayat projesinin tamamlanışı” gibi görüldüğünü savunuyor.

Sonuç olarak ‘Ellen West Vakası: Antropolojik-Klinik Bir Çalışma’ (‘The Case of Ellen West: An Anthropological‑Clinical Study’) , Ellen West’in ölümü sonrasında vakayı bir arınma ve özerklik deneyimi olarak yorumluyor. Ancak bu arınmanın aynı zamanda trajik olduğunu; çünkü birey yaşamı ancak ölümle “tam” kazanım olarak görüyor.

  • Künye: Ludwig Binswanger – Ellen West Vakası: Antropolojik-Klinik Bir Çalışma, çeviren: Oğuzhan Herdi, Sfenks Kitap, psikanaliz, 176 sayfa, 2025

Joyce McDougall – Bedenin Tiyatroları (2025)

Joyce McDougall’ın bu kitabı, psikanalitik bir bakış açısıyla psikosomatik hastalıkları, yani zihinsel ve duygusal faktörlerin bedensel semptomlar aracılığıyla kendilerini gösterme biçimlerini derinlemesine inceliyor. ‘Bedenin Tiyatroları: Psikosomatik Hastalıklara Psikanalitik Yaklaşım’ (‘Theatres of the Body: A Psychoanalytic Approach to Psychosomatic Illness’), bedenin, ruhsal çatışmaların ve ifade edilemeyen duyguların sahnelendiği bir “tiyatro” olarak işlev gördüğü temel fikrini savunuyor. Kitap, geleneksel psikanalitik yaklaşımların ötesine geçerek, söze dökülemeyen, sembolize edilemeyen veya bastırılan ruhsal materyalin bedensel acıya, semptomlara ve hastalıklara nasıl dönüştüğünü açıklıyor. Yazar, özellikle “normotik” olarak adlandırdığı bireylerin, duygusal deneyimlerini sembolik olarak ifade etmek yerine, doğrudan bedensel yollarla dışa vurma eğiliminde olduklarını belirtiyor. Bu tür bireylerin, iç dünyaları ile dış gerçeklik arasındaki köprüleri kurmakta zorlandıklarını ve bu durumun bedensel semptomların ortaya çıkmasına zemin hazırladığını öne sürüyor.

McDougall, psikosomatik hastalıklarda bedenin, ruhsal acının bir “draması”nı sahnelediğini ve bu dramanın genellikle bilinçdışı süreçlerle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Kitap, klinik vakalar ve vaka çalışmaları üzerinden, psikanalitik terapinin bu tür hastalıklarda nasıl bir rol oynayabileceğini detaylandırıyor. Terapinin amacı, bedensel semptomların ardındaki ruhsal anlamı keşfetmek, ifade edilemeyen duyguları söze dökmek ve böylece bedenin “tiyatrosundaki” dramayı dönüştürmektir. Yazar, erken çocukluk deneyimlerinin, bağlanma sorunlarının ve travmaların psikosomatik oluşumlarda nasıl bir etki yarattığını da inceliyor. Psikanalitik süreçte, hasta ile terapist arasındaki aktarım ilişkisinin, bedensel semptomların anlaşılması ve çözümlenmesinde kilit bir rol oynadığını vurguluyor.

‘Beden Tiyatroları’, sadece psikosomatik hastalıkları anlamakla kalmıyor, aynı zamanda psikanalitik teorinin sınırlarını genişleterek beden ve zihin arasındaki karmaşık ilişkiye dair yeni bir bakış açısı sunuyor. McDougall’ın eseri, ruhsal süreçlerin bedensel sağlık üzerindeki derin etkisini ve bu etkileşimin klinik uygulamadaki önemini vurgulayan, psikanaliz ve tıp alanları için ufuk açıcı bir çalışma.

  • Künye: Joyce McDougall – Bedenin Tiyatroları: Psikosomatik Hastalıklara Psikanalitik Yaklaşım, çeviren: Anjelika Şimşek, Sfenks Kitap, psikanaliz, 176 sayfa, 2025

Bruno Bettelheim – Freud ve İnsan Ruhu (2025)

Bruno Bettelheim’ın ‘Freud ve İnsan Ruhu’ (‘Freud and Man’s Soul’) adlı kitabı, Freud’un psikanalitik teorisini yeniden yorumlayarak, onun düşüncelerinin temelindeki insani ve kültürel öğeleri ortaya çıkarıyor. Bettelheim, Freud’un çalışmalarının genellikle bilimsel ve nesnel bir yaklaşımla ele alındığını, ancak Freud’un kendi kültürel bağlamının ve insani deneyimlerinin de göz ardı edildiğini savunur. Bu kitapta, Freud’un dilinin ve kavramlarının, aslında Yahudi geleneği ve kültürüyle nasıl iç içe olduğunu gösterir.

Bettelheim, Freud’un “ruh” kavramına odaklanarak, onun aslında insanın iç dünyasına, duygusal ve spiritüel deneyimlerine yaptığı vurguyu yeniden canlandırır. Freud’un “id”, “ego” ve “süperego” gibi kavramlarının, aslında insanın temel dürtüleri, bilinçli düşünce süreçleri ve toplumsal değerler arasındaki etkileşimi anlamak için bir çerçeve sunduğunu öne sürer. Ancak, bu kavramların sadece mekanik ve yapısal olarak ele alınmasının, insanın karmaşık ve çok boyutlu doğasını anlamak için yeterli olmadığını savunur.

Bettelheim, Freud’un psikanalitik teorisinin, insanın anlam arayışını, değerlerini ve ilişkilerini nasıl etkilediğini derinlemesine inceler. Ona göre, Freud’un düşünceleri, insanın kendi iç dünyasını keşfetmesine, kendi duygusal deneyimlerini anlamasına ve kendi yaşamına anlam vermesine yardımcı olabilir. Ancak, bu sürecin, sadece bilimsel bir analizle değil, aynı zamanda insanın kendi kültürel ve toplumsal bağlamını da dikkate alarak mümkün olduğunu vurgular.

Sonuç olarak, Bettelheim’ın kitabı, Freud’un psikanalitik teorisine yeni bir bakış açısı getirerek, onun düşüncelerinin insani ve kültürel boyutlarını yeniden keşfetmemizi sağlar. Kitap, Freud’un çalışmalarının sadece bilimsel bir analizle değil, aynı zamanda insanın kendi iç dünyasını ve yaşamını anlamak için nasıl bir araç olabileceğini gösterir.

  • Künye: Bruno Bettelheim – Freud ve İnsan Ruhu, çeviren: Elif Okan Gezmiş, Sfenks Kitap, psikanaliz, 102 sayfa, 2025

Jean-Michel Quinodoz – Evcilleştirilmiş Yalnızlık (2024)

Jean-Michel Quinodoz, İsviçre Psikanaliz Derneği’nde eğitim analisti ve İngiliz Psikanaliz Derneği onur üyesi olarak psikanaliz alanında önemli bir figür.

‘Evcilleştirilmiş Yalnızlık: Psikanalizde Ayrılık Kaygısık’ adlı eseriyle, psikanalizin temel konularından biri olan ayrılık kaygısı üzerine derinlemesine bir inceleme sunuyor.

Quinodoz, ayrılık kaygısının insanın temel bir deneyimi olduğunu vurguluyor.

Bebeklik döneminden itibaren başlayan bu kaygı, yaşamın farklı evrelerinde farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor.

Yazar, psikanalitik süreçte hastanın yaşadığı ayrılık kaygılarının nasıl analiz edildiğini ve bu kaygıların üstesinden gelinmesinin önemini detaylı bir şekilde açıklıyor.

Quinodoz, yalnızlığın sadece negatif bir deneyim olmadığını, doğru bir şekilde yönetildiğinde yaratıcılığa ve kişisel büyümeye zemin hazırladığını savunuyor.

Kitapta, Freud, Klein, Winnicott, Anna Freud gibi önemli psikanalistlerin ayrılık kaygısı üzerine görüşlerine yer veriliyor.

Kitap, dört bölümden oluşuyor ve her bölümde ayrılık kaygısının farklı yönleri ele alınıyor:

Ayrılık Kaygısının Çeşitliliği: Bu bölümde ayrılık kaygısının farklı tezahür biçimleri ve hastanın bu kaygıyı derinlemesine çalışarak dönüştürebilmesi için seansta yapılması gereken incelikli çalışma inceleniyor.

Ayrılık Kaygısına Kuramsal Yaklaşımlar: Quinodoz, farklı psikanalistlerin ayrılık kaygısı üzerine geliştirdiği kuramları bir araya getirerek evrensel bir anlayış sunuyor.

Seans İçinde Ayrılık Kaygısı: Bu bölümde, ayrılık kaygısının seans içinde yorumlanmasından kaynaklanan sorunların çeşitli teknik ve klinik yönleri inceleniyor.

Psikanalizin Sonlandırılması: Quinodoz, psikanalizin sonlandırılması meselesini ele alırken, ayrılık kaygısının bu süreçteki önemini vurguluyor.

‘Evcilleştirilmiş Yalnızlık’, hem psikanaliz alanında çalışan profesyoneller hem de kendi iç dünyalarını daha iyi anlamak isteyen herkes için değerli bir kaynak.

Kitap, yalnızlık ve ayrılık kaygısı konularına yeni bir bakış açısı sunarak, bu evrensel deneyimleri daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor.

  • Künye: Jean-Michel Quinodoz – Evcilleştirilmiş Yalnızlık: Psikanalizde Ayrılık Kaygısı, çeviren: Cemre Yaşöz, Sfenks Kitap, psikanaliz, 232 sayfa, 2024

 

Antonino Ferro – İki Kişilik Alan (2024)

 

Çocuk psikanalizi alanının önde gelen isimlerinden olan Antonino Ferro, psikanalitik diyaloğun iki zihnin karşılaşması olduğunu düşünür: hastanın ve analistin zihni.

Bu karşılaşma, hastanın ‘tarihsel, olgusal ilişkiler ağı’na vurgu yapan klasik Freudçu analizlerden elde edilenden farklı, yeni bir hikâye üretir.

Ferro’nun yaklaşımı, psikanalitik diyaloğun hasta ile analist arasındaki bilinçli ve bilinçdışı ilişkiden doğan ortak duygusal deneyime odaklanan ‘öznelerarası alanda’ gerçekleştiğini varsayar.

‘İki Kişilik Alan’, Antonino Ferro’nun kendi klinik çalışmasında karşılaştığı vakalardan yola çıkarak, çizim, oyun, rüya gibi malzemelerin çocuk analizinde ne şekilde kullanılabileceğini ve bu süreçte analitik diyaloğun nasıl gelişebileceğini örnekleriyle gösteriyor.

  • Künye: Antonino Ferro – İki Kişilik Alan: Çocuk Psikanalizi Deneyimleri, çeviren: Cemre Yaşöz, Elif Erol, Faruk Gütmen, Serap Serbest Saygılı, Sfenks Kitap, psikanaliz, 256 sayfa, 2024

Thomas H. Ogden – Zihin Matrisi (2022)

‘Zihin Matrisi’, psikanalitik teoriyi, bu alandaki benzer çalışmaların karmaşıklık ve jargon tuzağına düşmeden ele alıyor.

Thomas H. Ogden, yeni ve verimli bir psikanalitik düşünce biçimi ve uygulamanın gelişmesinde asli olarak gördüğü beş analitik kuramcının çalışmalarında şekillenen zihnin başlangıç hikâyelerini anlatıyor: Sigmund Freud, Melanie Klein, Ronald Fairbairn, Donald Winnicott ve Wilfred Bion.

Bu analistlerin her birinin geliştirdiği zihin kavrayışı, (Freud, Klein ve Fairbairn’in çalışmalarında) bir düşünme aygıtından, bizzat deneyimleme ediminde (Winnicott ve Bion’un çalışmasında) yeralan bir sürece doğru gider. Yazar, Bion, William Ronald Dodds Fairbairn ve özellikle de Winnicott’un katkılarını kullanarak Freudyen dürtü kuramını aydınlatmak için Klein’ı yeniden yorumluyor.

‘Zihin Matrisi’, Melanie Klein’ın güçlü ve zayıf yönleri hakkında bugüne kadarki en derin kavrayışlardan birini sağlıyor.

Yazar bunu yaparken kendini İngiliz nesne ilişkileri ekolünün en etkili Amerikalı sözcülerinden biri olarak kabul ediyor.

Ogden psikanalitik uğraşın diyalektik doğasına kıymet veren eden bir düşünür.

Ogden’e göre Freudyen tez, Kleinyen antitez gerektirir ve ne Freud ne de Klein bir diğerini anlamadan tam olarak anlaşılır.

Ogden, Klein’ın eksikliklerini belirtmekten çekinmiyor ve Winnicott’un özellikle potansiyel alanla ilgili katkılarının Klein’ın açıklamalarındaki boşluğu doldurduğunu ikna edici bir şekilde gösteriyor.

Ciddi sorunları olan hastaların tedavisiyle uğraşmış deneyimli bir psikanalitik terapist olarak, Ogden kavramsal düşünce çerçevesini pek çok defa klinik verilerle temellendiriyor.

  • Künye: Thomas H. Ogden – Zihin Matrisi: Nesne İlişkileri ve Psikanalitik Diyalog, çeviren: Anjelika Şimşek, Sfenks Kitap, psikanaliz, 200 sayfa, 2022

Bruno Bettelheim – Masallar Ne Anlatır? (2020)

Masalların, ilk okuyuşta farkına varmadığımız yan anlamları vardır.

Çünkü masallar tarihsel birer vesika oldukları gibi aslında hem bireyin hem de toplumun verili psikolojisine dair bize pek çok ipucu verir.

İşte önde gelen psikologlardan Bruno Bettelheim de, bu kapsamlı kitabında, masalların bize ne anlattığının, daha da önemlisi çocuk gelişimi üzerinde ne gibi etkilerde bulunduklarının izini sürüyor.

Bettelheim burada, “Masallardaki kötü kalpli üvey anne figürü neyi ya da kimi temsil ediyor?”, “Rapunzel’in kuleye kapatılmasının temelindeki etkenler nelerdir?”, “Külkedisi’nin ayakları neden bu kadar önemli?” gibi sorulara çarpıcı yanıtlar veriyor.

Peri masallarını bireyin gelişimi üzerinden psikanalitik yöntemle okuyan ‘Masallar Ne Anlatır?’, çocuk gelişimi konusunda olduğu kadar edebiyat incelemeleri alanında da çok önemli bir yapıt.

  • Künye: Bruno Bettelheim – Masallar Ne Anlatır?: Çocuk Gelişiminde Masalların Rolüne Psikanalitik Bir Bakış, çeviren: Sanem Erdem ve Begüm Berkman, Sfenks Kitap, psikanaliz, 358 sayfa, 2020