Olivier Remaud – Gönüllü Yalnızlık (2019)

Modern çağın bize dayattığı sosyal ilişkiler karşılığında yalnızlık ne anlama gelir?

Olivier Remaud’nun bu kitabı da, yalnız kalmayı neden bu kadar sevdiğimizi anlamamıza yardımcı olacak.

Toplumdan söz ederken yalnızlıktan söz etmeyi hedefleyen, yalnız olmayı sevmenin ne anlama geldiğini araştıran bu kitap, gönüllü yalnızlığı ilk başta ve her şeyden önce bir özgürlük deneyimi ve eleştiri vasıtası olarak değerlendiriyor.

Özellikle belirtelim ki Remaud burada, herhangi bir mutluluk reçetesi vermiyor.

Yazar daha çok, yalnızlığın doğru kullanımını tanımlamak amacıyla şu soruların yanıtlarını arıyor:

  • Yolculuk ederken nelerden kaçarız?
  • Yalnızlıkta ne buluruz?
  • Kendiyle baş başa kalmak ne demektir?
  • Toplum bize yeter mi?
  • Yalnız birey ne tür bir yurttaştır?
  • İnsan yalnız olduğunda dayanışma halinde olabilir mi?
  • Neden doğaya inanmalıyız?

Remaud’ya göre yalnız kalmak öncelikle “hayır” demeyi öğrenmektir.

Ve sadece bu özelliğiyle bile, gönüllü yalnızlık bir hür olma arayışıdır.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Yalnızlık her zaman hoşa gitmeyebilir, ama yalnız kalmayı severiz. Çünkü bireyin ıstırap duymadan katlandığı bir yalnızlık vardır: Köşesine çekilmenin yalnızlığı.”

“Yalnız kalmak iyidir, yalnızlık zordur çünkü. Bir şeyin zor olması da ona tutunmamız için ayrıca bir nedendir.”

“Yalnız olmanın, çoğu zaman insanın kendisine rağmen yalnız olması anlamına geldiğini unutmuş olabilir miyiz?”

“Offline olma ihtiyacının online olma arzusuna yabancı olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla, ikili bir karşıtlık söz konusu değildir. Hiçbir zaman da olmamıştır. Toplumun ısrarcı varlığıyla ilişkimizi hem kesmek hem de sürdürmek isteriz…”

“Gönüllü yalnızlık eğlence değildir. Sınavdır.”

  • Künye: Olivier Remaud – Gönüllü Yalnızlık, çeviren: Esra Özdoğan, Kıraathane Kitapları, felsefe, 304 sayfa, 2019

Lars Svendsen – Yalnızlığın Felsefesi (2018)

En iyi zamanlarımızı yalnızken yaşayabiliriz.

Oysa yalnızlık, ona maruz kalanlar için ciddi bir sorun olabilir. Zira çoğu insan için yalnızlık, onların yaşam kalitelerini önemli ölçüde etkilemektedir.

Ayrıca böyle durumlarda, utanç dediğimiz duygu da işin içine girer.

Bu kitabın yazarı Lars Svendsen ise, yalnızlığı, kendi başına olma (solitude) şeklinde tarif ediyor.

Öte yandan yazara göre, adı ister yalnızlık veya solitude olsun, bu durum kendimiz ve dünyadaki yerimiz hakkında önemli şeyler söyler.

Kitap, yalnızlığın tam olarak ne olduğunu, kimlere tesir ettiğini, yalnızlık hissinin neden doğduğunu, neden kolayca geçmeyip sonra da kaybolduğunu ve hem bireyler hem de toplum olarak yalnızlıkla nasıl ilişkilenebileceğimizi inceliyor.

“Hiç yalnızlık duymamış bir kişi büyük olasılıkla duygusal bir eksiklik ya da kusurdan mustariptir.” diyen Svendsen, yalnızlığı ele alırken felsefe ile deneysel bilimleri harmanlıyor.

Kitapta,

  • Psikoloji ve sosyal bilimlerde yalnızlık,
  • Duyguların doğasına dair tartışmalar,
  • Yalnızlık deneyimini tetikleyen etkenler,
  • Yalnızlık ile güven, arkadaşlık ve sevgi arasındaki ilişki,
  • Modern birey ve yalnızlık,
  • Yalnızlığın olumlu biçimi olarak kendi başınalık,
  • Yalnızlığımızla baş edebilmek için her birimize düşen bireysel sorumluluklar,
  • Ve bunun gibi konular tartışılıyor.

Svendsen’in modern bireyin yalnızlığıyla ilgili burada dillendirdiği tezi de dikkat çekici.

Yazar, modern toplumun ana sorunun çok fazla yalnız olmamız değil, aksine yeterince tek başına kalmamamız olduğunu savunuyor.

  • Künye: Lars Fredrik Händler Svendsen – Yalnızlığın Felsefesi, çeviren: Murat Erşen, Redingot Kitap, felsefe, 213 sayfa, 2018