Saul Newman – Postanarşizm ve Politika (2024)

  • Bugün anarşizmin radikal politika ufkundaki yeri nedir?
  • Son yirmi küsur yılda toplumsal hareketlerde ve yeni eylemcilik biçimlerinde giderek yayılan etkisiyle anarşizm zamanımızın radikal politik evrenini nasıl yeniden biçimlendiriyor?
  • Kapitalizmin şiddetinin artması ve devlet gücünün eşi benzeri görülmemiş genişlemesi toplumsal muhalefetin karşısına hangi yeni politik problemleri çıkarıyor?
  • Yeni özgürleşme tahayyüllerine eşlik eden mücadeleler inşa ederken devlete arasını açan bir politikanın oluşturulmasına anarşizm teorik olarak nasıl katkı sunabilir?
  • Demokrasi mücadelesi bugün ne anlama gelir ve anarşizmle demokrasinin ilişkisi nedir?

‘Postanarşizm ve Politika’, günümüzde giderek daha fazla ilgi gören anarşist düşüncenin en temelde politik teori açısından taşıdığı öneme ve sergilediği alternatif ufka odaklanıyor.

Yönetimin olmadığı bir toplum görüşü anlamına gelen anarşist tahayyülün, adına layık herhangi bir radikal politikanın nihai etik ve politik ufku olarak alınması gerektiğini ortaya koyuyor.

Hem anarşist hareketin içinden Bakunin, Kropotkin Bookchin, Zerzan gibi düşünürlerle çağdaş felsefenin Lacan, Lyotard, Levinas, Derrida, Foucault, Agamben gibi figürleriyle hem sol düşüncenin Balibar, Rancière, Badiou, Žižek, Negri, Laclau ve Mouffe gibi önemli çağdaş temsilcileriyle verimli bir eleştirel tartışmaya girişiyor.

Devletle arasını açamamış radikal politika biçimlerinin sınırlarını ortaya koyuyor.

Kitap, kendi temellerini yenileyebilen bir anarşizmin ortaya çıkmakta olan yeni özerk politika biçimleriyle ilişkisini incelerken radikal (anti)politikanın bu en heretik biçiminin yüceltilip yeniden gözden geçirilmesi.

  • Künye: Saul Newman – Postanarşizm ve Politika, çeviren: Cem Sili, Livera Yayınevi, siyaset, 288 sayfa, 2024

Axel Honneth – Şeyleşme (2023)

Uzmanlaşmanın, karmaşıklaşmanın ve olayların akış hızının arttığı, dikkatin azaldığı, hafızanın zayıfladığı çağdaş dünyanın keşmekeşinde toplum ile bireyi ilişkilerden örülü, birbirini besleyen canlı bir ağ olarak görmek gün geçtikçe güçleşiyor.

Bugün kendimizi ve birbirimizi hazır kalıplara dökerek “şey”leştiriyor, sayılarla ifade edilebilen ruhsuz bir denklemin tarafları olarak tanımaya ve tanıtmaya çalışıyoruz.

Modern Batı kültürünün ve sosyal bilimlerin başına bela olan özne/nesne ya da yapı/fail ikiliklerinin bize mirası olan bu bakış, bireyinden grubuna, azınlığından çoğunluğuna, toplumda ve toplum aracılığıyla tanınmayı bugün yüzlerin, kaygıların, ilgilerin ve olanakların silindiği, metaların ve niceliklerin tek gerçeklik olarak baskın çıktığı yavan bir portreye mahkûm ediyor.

Bu kitapta, çağdaş düşünceye damgasını vurmuş felsefeci ve sosyal bilimci Axel Honneth, modern deneyimi karakterize eden şeyleşme olgusunun koşullarını, sınırlarını, toplumsal kaynaklarını ve insanı insan yapagelmiş tanı(n)ma çabasının çağdaş dünyadaki patolojisini irdeliyor.

Felsefece düşünen bir sosyal bilimcinin ve sosyal bilimci donanımına sahip bir felsefecinin bakışıyla Lukács, Heidegger, Piaget, Dewey gibi isimlerle hesaplaşarak, şeyleştirmeden tanımanın ve şeyleşmeden tanınmanın olanaklı olup olmadığını soruyor.

  • Künye: Axel Honneth – Şeyleşme: Bir Tanıyış Teorisi, çeviren: Cem Sili, Fol Kitap, felsefe, 96 sayfa, 2023

David L. Swartz – Simgesel İktidar (2022)

Pierre Bourdieu’nün sosyolojisinin altında yatan siyasi analiz, sosyoloji için geliştirdiği siyasi proje ve kendi siyasi eylemciliği büyük ölçüde ihmal edildi.

David L. Swartz’ın bu enfes çalışması, Bourdieu’nün devlet ve siyaset anlayışını merkeze alarak sosyoloji sadece bilim olarak değil, aynı zamanda daha adil ve demokratik bir yaşam için bir siyasi mücadele alanı olarak tasavvur ediyor.

  • Sosyoloji ile siyaset arasında doğrudan bir bağ var mı?
  • Sosyoloji toplumsal dünyayı açıklamakla yetinmeyip değiştirmeye çalışmalı mı?
  • Kısacası, müdahil bir sosyoloji mümkün mü ve sosyolojinin siyaseti olur mu?

Bourdieu, 20. yüzyılın en önemli sosyologlarından biri olsa da genellikle bir siyaset sosyoloğu olarak tanınmaz.

Bunda onun geleneksel siyaset pratiklerine ve siyaset bilimine mesafeli tutumunun payı büyüktür.

Oysa Bourdieu meslek hayatı boyunca, iktidar mücadelelerinin bizzat kültür aracılığıyla toplumun kılcal damarlarına nasıl nüfuz ettiğini, toplumsal eşitsizlikleri nasıl ürettiğini ve direnişi nasıl güçleştirdiğini gerek eylemleri gerekse çalışmaları vasıtasıyla ortaya koymak için büyük bir uğraş verdi.

Her alanda verilen iktidar mücadelelerinin, maddi kaynakların yanı sıra simgesel kaynaklara sahip olmayı, bunları biriktirmeyi ve yönetmeyi gerektirdiğini göstermiş ve simgesel sermayenin toplumsal hiyerarşilerin inşasında ve korunmasında ne denli etkili bir rol üstlendiğini gözler önüne serdi.

Swartz, bu kitapta, Bourdieu’nün sosyal bilim tasarısının “sadece bir bilim” olmadığını, ayrıca bir siyaset tasarısı da olduğunu iddia ediyor.

Onun tüm çalışmalarının birleştirici ve değişmez izleği olan bu ‘siyasi’ sosyolojinin unsurlarını, temel kavramlarından hareketle tek tek ve ayrıntılı biçimde ortaya koyuyor.

Bourdieu’nün fikirlerini birbiriyle bağlantısı ve bütünlüğü içinde öğrenmek isteyenlerin kaçırmaması gereken yetkin bir başvuru kaynağı sunuyor.

  • Künye: David L. Swartz – Simgesel İktidar: Siyaset ve Entelektüeller Pierre Bourdieu’nün Siyaset Sosyolojisi, çeviren: Eva Gurbanova ve Cem Sili, Fol Kitap, sosyoloji, 384 sayfa, 2022