
Müşterekler fikri kaynakların ve toprağın ortaklaşa kullanımını anlatır; yani topluluklar ya da kişiler topladıklarını, yetiştirdiklerini, yarattıklarını paylaşırlar.
Başka bir ifadeyle, kaynaklar ve toprak düpedüz herkese aittir.
Peki her etkinlikten kâr etmeye odaklı egemen iktisadi anlayış, günümüz şehirlerine nasıl yaklaşıyor?
Bu yaklaşım, bizim pek çok örnekten gördüğümüz gibi, çok açıktır:
Neoliberal veya hatta post-neoliberal aşamasındaki talancı kapitalizm, yalnızca şehirleri sömürmekle kalmıyor, bunu yaparken içinde yaşayanlar olarak bizleri iktisadi birer metaya dönüştürmeyi amaçlıyor.
Bu nedenle, farklı tahakküm biçimleri üzerinden ilerleyen şehir talanı, bugün korkutucu boyutlara varmış durumda.
Öte yandan, günümüzün şehir sakinleri mevcut kentsel düzen içinde ya da ona karşıt bir şekilde kendi şehirlerini inadına sahipleniyor, yeni paylaşım mekânları ya da işbirliğine dayalı yaşama pratikleri yaratıyor ve bu amaçla yeni fırsatları keşfediyor.
Buna kısaca, müşterekleşme deniyor.
İşte bu Stavros Stavrides bu ilgi çekici çalışmasında, müşterekleşmenin tam olarak ne anlama geldiğini ve müşterekleşme pratiklerini kapsamlı bir bakışla irdeliyor.
Stavrides’in çalışması, özellikle günümüz metropol yaşamının bünyesindeki imkânları açığa çıkaran sosyo-mekânsal deneyimlere odaklanarak mekânsal dönüşüm süreçleriyle siyasal özneleşme süreçleri arasındaki karşılıklı bağlantıların izini sürmesiyle önemli.
- Künye: Stavros Stavrides – Müşterek Mekân: Müşterekler Olarak Şehir, çeviren: Cenk Saraçoğlu, Sel Yayıncılık, kent çalışmaları, 279 sayfa, 2018