Simone de Beauvoir – Sartre’a Mektuplar 1 (2022)

Simone de Beauvoir, 1983’te Jean-Paul Sartre’ın ona göndermiş olduğu mektupları yayımlatmış, fakat kendisinin ona yazdıklarını gün ışığına çıkarmaya niyeti olmadığını belli etmişti.

Soran dostlarına, bunların ancak ölümünden sonra, bulunursa belki basılabileceğini söylemişti.

Söz konusu mektupları kızı Sylvie Le Bon de Beauvoir, onun vefatının hemen ardından, Kasım 1986’da bir dolabın dibinde buldu.

Bu kitapta, “Mösyö Sartre”a hitaben yazılmış, çoğu zarfların içinde katlanmış halde bekleyen mektuplardan 1930-1939 yıllarına ait yüz kırkı bir araya geliyor.

Simone de Beauvoir, en eski hayallerinden birinin, tüm varlığının devasa bir kayıt cihazıyla kaydedilip bir yerlerde saklanması olduğunu sık sık söylerdi.

Onun sesini, en kırılgan ve en güçlü tonlamalarıyla duymamızı sağlayan ‘Sartre’a Mektuplar’, Simone de Beauvoir’ın iç dünyasını tüm çıplaklığıyla ortaya koyarken, hiçbir konuda konuşmaktan çekinmeyen büyük bir 20. yüzyıl entelektüelinin sesini ve düşünsel evrenini de bugüne taşıyor.

  • Künye: Simone de Beauvoir – Sartre’a Mektuplar 1: 1930-1939, çeviren: Damla Kellecioğlu, Everest Yayınları, mektup, 452 sayfa, 2022

 

Louis-Jean Calvet – Akdeniz: Dillerimizin Denizi (2021)

Akdeniz, üç bin yıllık bir insanlık laboratuvarıdır.

Uygarlıkların, kültürlerin ve dillerin doğduğu görkemli bir kaynaktır.

Fransız göstergebilimci ve dilbilimci Louis-Jean Calvet bu ödüllü çalışmasında, kadim Akdeniz’i merkeze alarak dillerin kökenini jeopolitik bir yaklaşımla izliyor.

Fenikece, Aramice, İbranice, Yunanca, Latince, Etrüskçe, Berberice, Arapça, Türkçe, İspanyolca, İtalyanca, Fransızca…

Tüm bu diller, bize evimiz olan sudan kıta Akdeniz’in tarihini anlatır.

Bu diller, Akdeniz’de birbiri ardına hüküm süren imparatorlukların ve egemenliklerin izlerini taşımanın yanı sıra insanlar arasında yayılan ticaretle, besinlerle ve fikirlerle bölgeyi homojen bir bütün yapmıştır.

‘Akdeniz: Dillerimizin Denizi Akdeniz’, kelimelerin ve toplumsal hafızanın, alfabenin ve keşiflerin, ticaretin ve Akdeniz’in peşinden giderek “lingua nostrae”nin yani dillerimizin izini jeopolitik ve toplumdilbilimsel bir yaklaşımla sürüyor.

Odysseus’un yolculuklarından günümüz göçlerine uzanan bu yolculukta konuşulan her dil, Akdeniz’i üç bin yıllık bir insanlık laboratuvarı olarak incelememize olanak sağlıyor.

Çalışmalarında dil ve toplum ilişkileriyle yakından ilgilenmiş Calvet’nin dilbilim ve toplumdilbilim konularında pek çok çalışması yayımlandı.

Calvet, son kitabı ‘Akdeniz: Dillerimizin Denizi’ ile 2016 yılında Uluslararası Coğrafya Forumu Ptolémée Ödülü’nün, 2017 yılında da Académie Française Georges Dumézil Ödülü’nün sahibi oldu.

  • Künye: Louis-Jean Calvet – Akdeniz: Dillerimizin Denizi, çeviren: Damla Kellecioğlu, Monografi Yayınları, dilbilim, 288 sayfa, 2021

Raphaël Meyssan – Komünün Lanetlileri (2021)

Yalnızca 72 gün yaşayabilmiş Paris Komünü üzerine muazzam bir yapıt.

Raphaël Meyssan, Lavalette adlı bir komüncünün izini sürerek 1871 Paris Komününün temel kaynaklarına, ilk elden tanıklıklara dayanıyor ve o günleri döneminde çizilmiş 136 gravürle anlatıyor.

Meyssan’la birlikte bir buçuk yüzyıl önce yaşamış bir komüncünün peşine düşüyor ve arşivlerde, eski gazetelerde, kitaplarda, tarihî duvar afişlerinde, her yerde Lavalette adlı bu komüncüyü arıyoruz.

Yapboz gibi, her seferinde tek bir parça yerleştiriyoruz resme.

Sayfalar ilerledikçe Lavalette’in yanında Ulusal Muhafız Merkez Komitesinin diğer üyeleri beliriyor.

Prusya kuşatmasından sağ çıkmış Paris’i ve Komünü kuran, canı pahasına savunan Paris halkını görüyoruz.

Bütün resim ortaya çıktığında ise sadece yetmiş iki gün sürmüş Komünün hazin sonuna tanıklık ediyoruz.

Yine de aklımızda bu son değil, yüz elli yıldır yazılıp çizilen bu devrim üzerine daha yazılacak çok şey olduğu kalıyor.

  • Künye: Raphaël Meyssan – Komünün Lanetlileri: Paris Komünü 150 Yaşında!, çeviren: Damla Kellecioğlu, Alfa Yayınları, tarih, 464 sayfa, 2021

Mary Talbot – Kızıl Azize (2018)

Yılmaz bir devrimci, feminist bir öğretmen ve şair olan Louise Michel, 19. yüzyılın en sıra dışı kadın kahramanlarından biriydi.

İşte Mary Talbot’ın yazdığı, Bryan Talbot’ın resimlediği elimizdeki kitap da, bu özgün karakteri ve onun örnek hayatını tarihin tozlu sayfalarından çıkaran oldukça başarılı bir grafik roman.

Siyah, beyaz ve kırmızı renklerin hâkim olduğu grafik roman, Louise Michel’in hayatını Paris Komünü’nden Yeni Kaledonya’daki sürgün günlerine uzanarak anlatıyor.

Dönemin pek çok önemli aktörünü de karşımıza çıkaran romanı, bilhassa Louis Michel ve Paris Komünü ve hakkında daha fazla aydınlanmak isteyen okurları ilgiyle okuyacaklardır.

  • Künye: Mary Talbot – Kızıl Azize: Bir Ütopyanın Peşinde, çizer: Bryan Talbot, çeviren: Damla Kellecioğlu, Desen Yayınları, çizgiroman, 144 sayfa, 2018

Mary Talbot ve Bryan Talbot – Öncü Kadınlar (2018)

İçeriğiyle de çizimleriyle de göz dolduran ‘Öncü Kadınlar’, 20. yüzyılın başında kadınların oy hakkını edinmesi için çalışmış kadınların ufuk açıcı mücadelelerini adım adım anlatıyor.

Mary Talbot’ın yazdığı, Bryan Talbot’ın resimlediği ‘Öncü Kadınlar’, akıcı bir macera ile bu tarihsel süreçte yaşananları harmanlayan harika bir grafik roman.

Kitap, evde de, işte ve siyasette de son sözü söyleme hakkının her zaman erkeğe tanındığı bir zamanda, kendi oy haklarını kazanmak için yola çıkmış, bu uğurda olağanüstü mücadele sergilemiş ve ısrarlarıyla yüzyıllık adaletsizliği ortadan kaldırmış öncü kadınları bize bir kez daha hatırlatıyor.

Bu her yönüyle özgün yapıtın, 2015 yılında Madrid Kitapçılar Birliği tarafından yılın en iyi grafik romanı seçildiğini de bilhassa belirtelim.

  • Künye: Mary Talbot ve Bryan Talbot – Öncü Kadınlar: Bir Direnişin Hikâyesi, çeviren: Damla Kellecioğlu, Desen Yayınları, 192 sayfa, 2018