Hatice Çoban Keneş – Yeni Irkçılığın “Kirli” Ötekileri (2025)

Sınıfa, ırka, etnik kökene, cinsiyete dair ayrımcı pratikleri sınırlamaya, denetlemeye, hatta gerektiği yerde yasaklamaya yönelen bütün önlemlere rağmen ayrımcılık, biçim değiştirmiş ve gündelik yaşamın içine sızmış ama görünürlüğü azalmış olarak önemli bir sorun olmayı sürdürüyor. Ayrımcılığın dolaylı biçimleri, özellikle medyanın gündelik yaşamın hemen her alanına dair yaydığı mesajlarda kendini gizleyen sıradan, ilgisiz bir haberin ya da metnin satır aralarında kaybolan ama yakından bakıldığında pekâlâ ırkçı olarak nitelenebilecek yargılarla üretilmeye devam ediyor.

Bu çalışma, ırkçı söylemin bu yeni biçiminin görünürleştirilmesi yükümlülüğünü üstleniyor. Kitapta, “muğlak-belirsiz” görünümler arkasına yerleşen ve çoğu zaman satır aralarına gizlenen ırkçılığın ve ayrımcılığın medyayı bir şekilde takip eden “sıradan insanların” gündelik konuşmalarında yer etme biçimleri serimlenip yeni ırkçılığın perdesi aralanıyor. Sıradan medya takipçilerinin gündelik hayatlarında yeni ırkçı söylemleri nasıl inşa ettiği, yeni ırkçı ideolojinin “öteki”nin etnik, dinsel, cinsel farklılıkları üzerinden nasıl bir fantezi işlevi yüklendiği irdeleniyor.

Ayrımcı ideolojileri birbirine eklemlemek yoluyla başta Kürtler olmak üzere Alevilere, Ermenilere, kadınlara, farklı cinsel yönelimlere yönelik nefret dolu ifadelerinden hareketle biyolojik temellere dayanan “eski” ırkçılıktan, daha çok cinsiyetçi, milliyetçi vb. ideolojilerin ittifak kurması ile üretilen “yeni” ırkçılığa evrilen süreçte kavramın nasıl bir dönüşümden geçtiğinin ve hangi anlamlara büründüğünün izi sürülüyor.

  • Künye: Hatice Çoban Keneş – Yeni Irkçılığın “Kirli” Ötekileri: Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Dipnot Yayınları, siyaset, 224 sayfa, 2025

Ayhan Yalçınkaya – Alevilikte Toplumsal Kurumlar ve İktidar (2024)

Elinizdeki kitap, imam-hatip liseleriyle, yüksek İslam enstitüleriyle, ilahiyat fakülteleriyle kuşatılmışken, üniversitelerde Alevilik çalışmalarının laikliğe aykırı kabul edildiği, Aleviliğin –o da adı anılmaksızın- “halk inançları, gelenekleri, görenekleri, adetleri”yle ancak folklorun konusu olabildiği bir dönemde, bu alanların dışında, Alevilik üstüne adlı adınca bir üniversitede yazılmış ilk tez olmasa da, ilklerden biridir.

Ama sosyal bilimler alanında Türkiye’nin en köklü kurumlarından biri olan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ve genel olarak siyaset bilimi alanından Aleviliğe yönelen ilk çalışmadır.

Bu kitap, Aleviliği ilk kez bir siyaset bilimi konusu haline getirirken aynı zamanda, yine ilk kez, Alevilerin toplumsal kurumlarına yönelerek bu kurumların inşa ettiği devlet-dışı bir siyasallığın ya da siyasal bünyenin varlığına ilişkin iddialar ileri süren bir çalışmadır.

Kitap, göbek bağı “devletlu siyasetle” kesilenlerin karşısına devlet-dışı bir siyasallığın mümkün olduğu ve bu imkânın da Alevi topluluklar içinde hala yaşadığı, Aleviliğin tarih boyunca karşılaştığımız muhalif niteliğinin de tam burada aranması gerektiği savıyla çıkmaktadır.

Ancak bu sav doğrultusunda, elinizdeki kitap bir Alevilik övgüsü değildir.

Bu çalışma ele aldığı nesnenin yanında saf tutmakla birlikte nesnesine teslim olmayan bir tutumu benimsiyor, Aleviliğin kaybettiklerinin ve bu kayıpların ne gibi sonuçlara yol açtığının bir çetelesini tutuyor ve “Arkaik Aleviliğe” ilişkin teorik bir soyutlamadan hareketle günümüz Aleviliğine ve Alevilerine eleştiriler yöneltiyor.

Yazar, bu baskı için kaleme aldığı “Otuz Yıl Önce, Otuz Yıl Sonra” başlıklı bölümde Alevi hareketinin kat ettiği otuz yılı da gözeterek “aksilanet” bir yüksek lisans tez jürisi üyesi gibi, otuz yıl önce yazdıklarının bir öz değerlendirmesini ve eleştirisini yapıyor.

  • Künye: Ayhan Yalçınkaya – Alevilikte Toplumsal Kurumlar ve İktidar, Dipnot Yayınları, inceleme, 312 sayfa, 2024

Zeki Bayhan – Sıfıra Yükselmek (2024)

Bu çalışma, özgür toplumsallaşma yolculuğunda atılması gereken bir ilk adıma, tarih boyunca göz önünde olan ve toplumsal yaşam üzerinde ağır bir yük oluşturduğu halde çoğunlukla görmezden gelinen “bildik” bir konuya, erkeklik kültürüne mercek tutuyor.

Erkeklik kültürü, egemen dünya için dokunulmaz bir kutsallık olarak kurgulanmıştır.

Gelgelelim, onun yarattığı kültürel atmosfer içinde boy gösteren iktidarlar yıkılabilir, kültürler ortadan kaldırılabilir, yeni sistemler inşa edilebilir.

Elinizdeki kitap, zihniyet ve kültür olarak erkeklik olgusunu irdeliyor.

Din, felsefe, bilim, psikiyatri, akıl, dil gibi zihniyet oluşturucu düşünce yapılarının erkeklik kültürünü inşa etme ve onu üretmedeki rolleri ile bütün bu düşünce yapılarına içerilmiş eril kodları tartışıyor.

Erkeğin kendisine, kadına, yaşama, özgürlük-aşk gibi toplumsal değerlere dönük yanılsamalı algılarına odaklanıyor.

Erkeklik ideolojilerinin, kurgulanan kimlik doğrultusunda erkeğin algısını nasıl manipüle ettiğini, erkek algısında sahte olanın nasıl gerçek olanın yerine geçirildiğini analiz ediyor.

Kitap, tüm bu yönleriyle, erkeklik çalışmaları alanında ufuk açıcı bir eser niteliğinde.

  • Künye: Zeki Bayhan – Sıfıra Yükselmek: Erkekliğin Kültürel İnşası ve Karşı Mücadele Üzerine, Dipnot Yayınları, inceleme, 280 sayfa, 2024

Günay Kubilay – Bir Kumpas Davasının Anatomisi (2024)

Fransa’da Büyük Devrim’in öncülerinden ve öncülük ettiği devrimin kurbanlarından olan Danton, siyasi davaların aynı zamanda bir “düello” olduğunu söyler.

Şöyle der Danton: “Ne yazık ki, rakipleriyle adil bir karşılaşmayı göze alamayan yönetenler, bu düelloda silahı, arkasına gizlendikleri yargının eline tutuşturmuşlardır.”

Son söze gelince…

Son söz henüz söylenmedi…

Bütün insanlık tarihi boyunca son sözler mahkeme salonlarında değil, mücadele alanlarında söylenmiştir.

Son sözleri mücadele edenler söylemiştir.

Bugüne kadar böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır.

Elbette mahkemeler karar alabilirler, hüküm kurabilirler, ama asla son sözü söylemiş olmazlar.

Elbette mahkemeniz de bir karar alacak, hüküm kuracak, ama asla bu davada son sözü söylemiş olmayacaktır.

Bütün insanlık tarihi boyunca son sözü tarih söylemiştir.

Tarih en büyük yargıçtır ve zamanı gelince hükmünü verecek, mahkemeniz dahil hepimiz için son sözü söyleyecektir.

  • Künye: Günay Kubilay – Bir Kumpas Davasının Anatomisi: Kobane Davası Hukuksal Seçenek mi, Siyasal Tercih mi?, Dipnot Yayınları, siyaset, 200 sayfa, 2024

Hastings Donnan, Fiona Magowan – Seksin Antropolojisi (2024)

Antropolojinin insani çeşitliliğinin düşünüş, eylem ve hayatta kalma biçimleri arasındaki farklılıklarla birlikte değişkenliğin ayırdına varma bakış açısıyla hareket eden bu çalışma farklı kültürlerde, iki cinsiyetli beden algısını aşan seks deneyimleri, duyguları ve anlamlarına dairdir.

Seks bir biyolojik dürtü olsa da farklı yerlerdeki insanlar tarafından farklı yaşanmaktadır.

Farklı biçimlerde yapıldığı gibi buna dair duygular da yapıldığı toplumsal ve kültürel ortama bağlı olarak değişir.

Cinsel pratiğin bu deneyimsel yönünü vurgulamak için, özellikle insanların kendilerinin seks hakkında ne söyledikleri ve yaptıkları, onu nasıl algıladıkları ve yorumladıklarına bakmak ufuk açıcıdır.

Kültürün önemli bir kısmı, insanın biyo-kültürel yeniden üretiminin vazgeçilmez bir olgusu olan seksin denetlenmesi, bastırılması, gizlenmesi üzerine şekillenmesine karşın, öte yandan tüm yasakların yerle bir edildiği bir alandır.

Bu, insan cinselliğinin karakteristik olarak belirsiz ontolojik statüsüyle ilgisi olabilir; çünkü seks ne tam anlamıyla biyolojik ne de tam anlamıyla kültüreldir ama görünüşe göre aynı anda her ikisidir.

Seks toplumsal kimliklerin hem üretici hem de yeniden üreticisidir ve bu kimlik resmi ve gayrı resmi cinsel anlaşmalarla kısıtlanmasına karşın, cinsel şekillenmeleri saran pratiklerin aynı anda nasıl duygusal, toplumsal, siyasal ve psikolojik olabildiğini, farklı kültürlerden etnografik örneklerden, ya da ötekilerden öğrenmeye davet eden bir çalışma elinizdeki kitap…

  • Künye: Hastings Donnan, Fiona Magowan – Seksin Antropolojisi, çeviren: Sami Oğuz, Dipnot Yayınları, antropoloji, 328 sayfa, 2024

John Bagnell Bury – Özgür Düşüncenin Kısa Tarihi (2024)

Düşünce ve ifade özgürlüğü, sorgulayan beyinler için yaşamsal önemdedir.

Ancak tarihte (ve ne yazık ki günümüzde de) geleneksel ya da dinsel kabullerin dışında kalan bağımsız düşüncelerin aforoz edildiğini ve büyük baskılara maruz kaldığını görüyoruz.

Doğanın ve toplumun akla ve bilime dayalı bir eleştirel anlayışla ele alınması, insan zihninin dogmaların prangalarından kurtulması ancak Aydınlanma Çağı’yla birlikte hız kazanmış, bu uğurda çaba harcayan insanların çoğu kez hayatlarını tehlikeye atarak verdikleri mücadeleler yüzyıllar sürmüştür.

John Bagnell Bury, elinizdeki kitapta, antik çağlardan 20. yüzyılın başlarına kadar, aklın hakikat arayışını özlü bir şekilde anlatıyor.

Okuru eski Yunan’da felsefi sorgulamanın şaşırtıcı parlaklığından Ortaçağ’da dini otoritenin özgür düşünceye nefes aldırmamasına, oradan Rönesans’ta Yunan ve Roma felsefesinin yeniden keşfine ve son olarak Aydınlanma ve bilimsel devrim çağlarında akılcılığın ilerlemesine götürüyor. Ayrıca, bağımsız düşünceyi savunan ve çağdaş Batı kültürünün temelini atan birçok önemli kişinin eserlerinin anlam ve önemini küçük değinilerle ortaya koyuyor.

  • Künye: John Bagnell Bury – Özgür Düşüncenin Kısa Tarihi, çeviren: İbrahim Yıldız, Dipnot Yayınları, siyaset, 200 sayfa, 2024

Kolektif – Yaşını Gösteren Kadınlar (2024)

Mektuplardan oluşan bu kitapta, feminist hareketten gelen kadınlar yaşlılık konusu üzerine söz alıyorlar.

Kadınlar, kendi yaşlılıklarını ve yaşlanma deneyimlerini, yaşlılıkla ilgili korkularını, yaşlılıkla ilgili çarpıtılmış düşünceleri irdeleyip yaşlılığın feminist bir mesele olduğunu görünür kılıyorlar.

Kitap, açtığı bu tartışma başlığı bağlamında ufuk açıcı bir eser niteliğinde.

Kitaptan bir alıntı:

“Tartışacak, konuşacak çok şey var çünkü patriyarka, gençliğimizdekilere ek olarak, farklı ezme, sömürü biçimleriyle yaşlandığımızda da peşimizde. Kapitalizm ise yıkıcılığını daha derinden hissettiriyor, ayrımcılığı had safhada yaşatıyor bize. Tahakküm farklı biçimleriyle geliyor, şiddetin başka yüzlerini de görüyoruz ‘yaşlanan’ kadınlar olarak.

Yaşadıklarımızı, gözlemlerimizi değerlendirirken sorularımız çeşitlendi. Feminist bakışımız bizi, olumsuz anlamlar yüklenen yaşlılık düşüncesinden uzak tutmaya yetiyor mu? Farklı kuşaktan feministler bir aradayken yaşlı ayrımcılığı hissediyor muyuz? Genç kadınların olumlu, güçlü bir yaşlılık fikriyle yaşlanması için yaşçılık, yaş ilişkileri konusunda farkındalık yaratmak için neler yapabiliriz?”

Kitaba katkıda bulunan isimler şöyle: Zeynep Esmeray, Zekiye Karaca Boz, Zehra Çınar, Yasemin Özgün, Ülkü Özakın, Şöhret Baltaş, Şener, Sebahat Tuncel, Özgür Can Sunata, Nilüfer Yılmaz, Necla Akgökçe, Nazlı Azapçı, Mehtap Doğan, Latife Demirci Kahya, İmge Meral Yaman, İdil Soyseçkin, Hülya Üstün, Hatice Erbay, Handan Koç, Gülseren Pusatlıoğlu, Gülsen Ülker, Fatma Nevin Vargün, Fatma Bayram, Evun Sevgi Okumuş, Evren Paydak, Esra Koç, Dilek Alıcıoğlu Cömert, Cevahir Özgüler, Bilgen Tümen, Beril Eyüboğlu, Aysel Kılıç, Aynur Demirdirek, Aksu Bora.

  • Künye: Kolektif – Yaşını Gösteren Kadınlar: Yaşlanmanın Feminist Deneyimi, hazırlayan: Hülya Üstün, Hatice Erbay, Gülsen Ülker, Dilek Alıcıoğlu Cömert, Bilgen Tümen, Aynur Demirdirek, Dipnot Yayınları, feminizm, 200 sayfa, 2024

Hernando Calvo Ospina – Latin Amerika’nın Güzel İsyancıları (2024)

Bu kitapta ülkelerinin, kıtalarının özgürleşmesi mücadelesine damgalarını vurmuş olan otuz üç savaşçı kadının hikayelerini anlatıyor Hernando Calvo Ospina.

İçinde bulunduğumuz coğrafyada da yabancısı olmadığımız kadın mücadelesine, kadınların mücadelelerine benzer örnekleri Latin Amerika’dan derliyor.

Kitap, sömürgecilerin Latin Amerika’ya ayak bastıkları 1492 yılından başlayarak 2000’li yılların ortalarına kadar geçen süre boyunca işbirlikçi diktatörlüklerin adlarını resmi tarihlerinden silmeye çalıştıkları kadın savaşçıların örnek yaşamlarını gözler önüne getiriyor.

Kimileri tanıdığımız, kimileri ise adlarını hiç duymadığımız bu savaşçıların serüvenlerinde okuru gezintiye çıkarıyor.

Her biri nefes kesen hikayeler ve hayranlık uyandıran kadınlar.

  • Künye: Hernando Calvo Ospina – Latin Amerika’nın Güzel İsyancıları, çeviren: Merih Cemal Taymaz, Dipnot Yayınları, inceleme, 232 sayfa, 2024

Kolektif – Aleviler (2024)

  • Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunu, Alevilik açısından, sosyo-kültürel alanın bağlaşığı mıdır, yoksa Alevi dinselliğinin deneyimlenme biçimleriyle ilişkili midir?
  • Gerek kentleşme, gerekse en geniş anlamıyla modernleşmeyle baş etme konusunda Alevilerin büyük yükünü kadınlar çektiği halde, Aleviliğin kurucu mitik anlatılarında kadınlar ve dişil unsurlar başta geldiği halde Alevilerde kadın emeğinin görünmez kılınmasını, eril/erkek sözün kadını susturmasını nasıl açıklamak gerekir?
  • Alevi hareketi içindeki eril ve heteronormatif söylemlerle/pratiklerle yüzleşmenin zamanı gelmedi mi?
  • Bu yüzleşmeden kaçınıldığı ölçüde Alevi hareketinin bütün yüzeylerine yayılan erilleşmenin Aleviliğin her düzeyini de istila etmeye başladığına ilişkin tehlike çanları çoktandır çalmıyor mu?

Bu çalışma, kendisi de ezilen bir topluluk olan Alevilerin, Türkiye toplumundaki eşitsizlik ve tahakküm ilişkilerinin üretimindeki rolünü tartışıyor.

Çuvaldızı çoğunlukla Alevilere batıran kitaptaki yazılar, Alevileri eşitsizliği üreten toplumun bir parçası olarak ele alıyor; Alevi hareketi içindeki etnik kimlik, inanç, yaş, dil, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılık örneklerini  irdeleyerek okurunu Aleviliğin kurucu eşitlikçi yapısının eril söylem tarafından aşındırılmasıyla, yalnızca cinsiyetçilik bağlamında değil, her tür negatif ayrımcılığa ve eşitsizlikçiliğe kapının ardına kadar açılmakta olduğunu fark etmeye çağırıyor.

Alevilerin, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimleri sebebiyle ayrıştırılan kesimlerle bir araya gelerek her türlü ayrımcılığa karşı ortak bir cephe kurmasının zeminini araştıran kitap; her tür negatif ayrımcılığa karşı, doğrudan bedenleri siyasal mücadelenin en önemli alanlarından biri olarak işaret ederken toplumsal bir bilinç geliştirmek yolunda alçakgönüllü bir eser niteliğinde.

Kitaba katkıda bulunan isimler şöyle: Gültan Kışanak, Eser Köker, Fatmagül Berktay, Cemal Salman, Nimet Altıntaş, Dicle Paşa, Ali Yıldırım, Remzi Altunpolat, Dilek Kızıldağ Soileau, Mehtap Tosun, Hişyar Özsoy, Ali Duran Topuz, Halise Karaaslan Şanlı, İlkay Kara, Çiğdem Boz, Ayhan Yalçınkaya, Çilem Küçükkeleş.

  • Künye: Kolektif – Aleviler: Din, Beden Cinsiyet Neşeden Kedere, derleyen: Çilem Küçükkeleş, Ayhan Yalçınkaya, Dipnot Yayınları, inceleme, 312 sayfa, 2024

Sedat Ulugana – İhsan Nuri Paşa’nın Anıları (2023)

Bu kitap, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinin askeri, siyasi ve sosyal süreçlerine doğrudan tanıklık etmiş, Kürt tarihinin çok önemli bir kesitinde belirleyici roller üstlenmiş olan İhsan Nuri Paşa’nın anılarını ilk kez gün ışığına çıkarıyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın farklı cephelerinde bizzat bulunmuş olan İhsan Nuri Paşa’nın Balkan Savaşları’ndan Ağrı İsyanı’na değin uzanan serüveni Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu modern tarihlerinin de bir izleğidir adeta.

Okur, onun anılarında, Mustafa Kemal Atatürk’ten Mele Mustafa Barzani’ye, Abdurahman Qasimlo’den Mustafa Suphi’ye kadar dönemin birçok önemli karakterini İhsan Nuri’nin tanıklığıyla yeniden değerlendirme imkânı edinecek, büyük savaşlara şahitlik eden o çağda Kürtlerin kazanım ve kayıplarını da tespit etme olanağını bulacaktır.

İhsan Nuri Paşa’nın anıları, raporları, mektupları ile, yine ilk kez bu kitapta yayımlanan, Ağrı dağındaki isyan karargâhı ile Hoybun merkez teşkilatı arasında gerçekleşen yazışmalar Kürt tarihinin çok az bilinen bir sayfasına ışık tutuyor.

Kürt tarihyazımının yönünü etkileyecek olan bu rapor ve yazışmalar bu kitabı temel bir kaynak haline getiriyor.

  • Künye: Sedat Ulugana – İhsan Nuri Paşa’nın Anıları: Ağrı İsyanı Raporları, Dipnot Yayınları, 408 sayfa, 2023