Carl Zimmer – Gülüşü Tıpkı Annesi (2024)

Genleri inceleyen teknoloji ucuzladıkça, milyonlarca insan kendilerini kayıp ebeveynlere, uzak atalara, etnik kimliklere bağlamak için genetik testler istedi.

Oysa Zimmer’in açıkladığı gibi “Her birimiz, birçok atamızdan gelen DNA parçalarının bir araya getirilmiş bir karışımını taşıyoruz. Her parçanın kendi soyu vardır ve insanlık tarihi boyunca farklı bir yol izler. DNA’mızın çoğu kim olduğumuzu –görünüşümüzü, boyumuzu, eğilimlerimizi– akıl almaz derecede ince yollarla etkiler.”

Kalıtım sadece ebeveynden çocuğa geçen genlerden ibaret değildir.

Kalıtım, tek bir hücrenin vücudumuzu oluşturan trilyonlarca hücreye yol açmasıyla kendi bedenlerimizde de devam eder.

Kalıtımın ne olduğuna dair yeni bir tanıma ihtiyacımız var ve Carl Zimmer’in anlaşılır anlatımı ve hikâye anlatıcılığı sayesinde bu olağanüstü öykü bunu sağlıyor.

Genlerden kişiliğe kadar her özelliğin bir kuşaktan diğerine aktarılması biyolojinin en temel, karmaşık, yanlış anlaşılan ve yanlış kullanılan muammalarından biridir.

Zimmer, tarih, otobiyografi ve bilimi bir araya getirerek kalıtımın gizemlerini ve neden önemsememiz gerektiğini açıklıyor.

Kitap, önceki kuşakların bize neler aktardığı ve bizim neleri aktarabileceğimiz konusunda yeni bir bakış açısı oluşturuyor.

  • Künye: Carl Zimmer – Gülüşü Tıpkı Annesi: Kalıtımın Gücü, Zayıflığı ve Potansiyeli, çeviren: Elanur Yılmaz, Alfa Yayınları, bilim, 760 sayfa, 2024

Michael Fossel – Telomeraz Devrimi (2022)

İnsanoğlu, yaşlanmayı evcilleştirebilir mi?

Bilimsel bir atılımın eşiğindeyiz.

Yaşlanmanın arkasında yatan biyolojik mekanizmanın nasıl işlediği anlaşıldı.

Yaşlanmayı durdurmak için ne yapacağımızı artık biliyoruz.

Bir vücut hücresi bölündüğünde telomerler yani kromozomların uç kısımları kısalır.

Telomer kısaldıkça hücrenin kendi moleküllerini onarma yeteneği azalır ve vücut hücreleri 40 ila 60 kez bölündükten sonra bölünme yetisini kaybeder, yani yaşlanır.

İnsanın yaşlanması da vücudundaki trilyonlarca hücrenin yaşlanmasının sonucudur.

Ama vücut hücrelerinin aksine üreme hücreleri ve kök hücreler yaşlanmaz, sonsuza dek bölünebilirler, çünkü telomeraz denen enzimi üretirler ve bu enzim de kısalan telomerleri tekrar uzatır, böylece hücrenin genç kalmasını sağlar.

‘Telomeraz Devrimi’, insan ömrünün uzatılmasında, yaşlanmanın durdurulmasında ve yaşlanmaya bağlı hastalıkların tedavisinde telomerazın nasıl kullanılacağını açıklıyor.

‘Telomeraz Devrimi’nde, Amin Maalouf’un ‘Empedokles’in Dostları’ adlı kitabında kurguladığı heyecan verici ütopyanın bilimsel dayanakları yer alıyor.

  • Künye: Michael Fossel – Telomeraz Devrimi, çeviren: Elanur Yılmaz, Say Yayınları, bilim, 280 sayfa, 2022

Nessa Carey – Çöp DNA (2019)

“Çöp DNA” tabiri, yakın zamana kadar bilim dünyasında rağbet gören bir fikirdi.

Bu yaklaşıma göre, DNA’nın yüzde 98’lik kısmı protein kodlamaz ve dolayısıyla hiçbir işe yaramaz.

Oysa daha sonra yapılan çalışmalar, bu kısımların çok önemli işlevler üstlendiğini ortaya çıkardı.

Örneğin bu kısımlar, ender rastlanan genetik hastalıklar, Down Sendromu, viral enfeksiyonlar ve yaşlanma gibi birçok süreçten sorumlu.

Bunun yanı sıra, bilim insanlarının bu alanda yaptığı çalışmalar, körlüğe çare bulunmasını, DNA parmak izi denen yöntemle bazı masum insanların idamdan kurtarılmasını ve obezite dahil tıbbi müdahale gerektiren pek çok hastalığın tedavi edilmesinde önemli adımların atılmasını sağladı.

İşte Nessa Carey’nin elimizdeki önemli kitabı da, “Çöp DNA” hakkında yapılan en son araştırmalara yer vermesi ve bunun hayatımızı nasıl değiştirdiğini ortaya koymasıyla dikkat çekiyor.

İnsanın ne denli karmaşık bir varlık olduğunu ortaya koyan çalışma, bunu insan genomuna dair en modern bilgilerle harmanlayarak sunuyor.

  • Künye: Nessa Carey – Çöp DNA: İnsan Genomunun Karanlık Maddesine Bir Yolculuk, çeviren: Elanur Yılmaz, Say Yayınları, bilim, 400 sayfa, 2019