David W. Anthony – At, Tekerlek ve Dil (2024)

David W. Anthony’nin ‘At, Tekerlek ve Dil: Avrasya Bozkırlarının Tunç Çağı Atlıları Modern Dünyayı Nasıl Şekillendirdi?” adlı kitabı, Proto-Hint-Avrupa dilinin ve bu dili konuşan halkların kökenlerini ve yayılışını inceleyen önemli bir eserdir.

Kitap, arkeolojik, dilbilimsel ve genetik kanıtları bir araya getirerek, bu halkların Avrasya bozkırlarından yayıldığını ve modern dünyanın dil, kültür ve genetik yapısını önemli ölçüde etkilediğini savunur.

Anthony, Proto-Hint-Avrupalıların MÖ 5. ve 4. binyıllarda Karadeniz ve Hazar Denizi’nin kuzeyindeki bozkırlarda (günümüz Ukrayna ve güney Rusya) ortaya çıktığını öne sürer.

Bu bölge, Yamnaya kültürü olarak bilinir.

Bu dönemde atın evcilleştirilmesi ve tekerlekli arabaların icadı, bu topluluklara büyük bir hareketlilik ve askeri üstünlük sağlamıştır.

Bu sayede geniş alanlara yayılmışlardır.

Yamnaya kültürü ve onların ardılları, at sırtında ve tekerlekli arabalarla batıya Avrupa’ya, doğuya ise Orta Asya ve Hindistan’a doğru göç etmişlerdir.

Bu göçler, Proto-Hint-Avrupa dilinin ve kültürünün bu bölgelere yayılmasına yol açmıştır.

Anthony, bu teoriyi desteklemek için çok sayıda kanıt sunar.

Arkeolojik kazılarda bulunan mezarlar, yerleşim yerleri ve eserler, bu halkların hareketliliğini ve kültürel özelliklerini gösterir.

Dilbilimsel analizler, Hint-Avrupa dillerinin ortak bir kökene sahip olduğunu ve bu kökenin bozkırlarda aranması gerektiğini destekler.

Genetik araştırmalar da bu göçlerin genetik izlerini ortaya koymaktadır.

Kitapta öne çıkan bazı önemli noktalar:

Yamnaya kültürü: Bu kültür, Proto-Hint-Avrupalıların en olası ataları olarak kabul edilir. Mezarlarında bulunan tekerlekli araba kalıntıları ve at iskeletleri, bu halkların at ve tekerlek teknolojisine hâkim olduğunu gösterir.

Göç yolları: Anthony, Proto-Hint-Avrupalıların farklı yönlere doğru izlediği göç yollarını detaylı olarak inceler. Bu göçlerin zamanlaması ve etkileri hakkında önemli bilgiler sunar.

Dil değişimi ve kültürel etkileşim: Kitap, Proto-Hint-Avrupalıların yerleştikleri bölgelerdeki yerli halklarla etkileşimlerini ve dil değişim süreçlerini ele alır.

  • Künye: David W. Anthony – At, Tekerlek ve Dil: Avrasya Bozkırlarının Tunç Çağı Atlıları Modern Dünyayı Nasıl Şekillendirdi?, çeviren: Cemal Can Tarımcıoğlu, Fol Kitap, tarih, 688 sayfa, 2024

John Potts – Fikirlerin Uzun Vadeli Tarihi (2024)

John Potts’un ‘Fikirlerin Uzun Vadeli Tarihi’ adlı eseri, fikirlerin tarihsel süreç içindeki uzun vadeli gelişimini inceliyor.

Özellikle, uzun süre (longue durée) kavramını kullanarak, fikirlerin nasıl ortaya çıktığı, nasıl değiştiği ve toplumları nasıl şekillendirdiği sorularına yanıt arıyor.

Potts, fikirlerin sabit değil, sürekli bir değişim içinde olduğunu vurguluyor.

Fikirler, toplumdaki değişimlere ayak uydururken aynı zamanda bu değişimleri de şekillendiriyor.

Tarihi olayları incelerken kısa vadeli değişimlere odaklanmak yerine, uzun vadeli süreçleri ve bu süreçlerdeki fikirlerin rolünü merkeze alıyor.

Fikirlerin, toplumsal, siyasi ve ekonomik yapıları nasıl etkilediğini ve şekillendirdiğini gösteriyor.

Potts, entelektüel tarihi daha geniş bir zaman diliminde ve daha derinlemesine incelemeye davet ediyor.

Fikirlerin sadece teorik kavramlar olmadığını, aynı zamanda insanların düşünce ve davranışlarını şekillendiren güçlü araçlar olduğunu vurguluyor.

Uzun süre perspektifinden bakarak, tarihsel olayların nedenlerini ve sonuçlarını daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor.

  • Künye: John Potts – Fikirlerin Uzun Vadeli Tarihi: Zamanda Düşünceler, çeviren: Emrah Denizhan, Fol Kitap, inceleme, 336 sayfa, 2024

Matthew Arnold – Kültür ve Anarşi (2024)

Matthew Arnold, 19. yüzyılın önemli İngiliz düşünürlerinden biridir.

‘Kültür ve Anarşi’ adlı eseri, Viktorya dönemi İngiltere’sindeki toplumsal ve siyasi durumu ele alırken, kültürel bir dönüşümün gerekliliğini savunur.

Arnold’a göre, İngiliz toplumunda artan bireycilik ve materyalizm, toplumun ahlaki ve kültürel temelini zayıflatmaktadır.

Arnold, kültürün bireyleri birleştiren, toplumun ahlaki ve estetik değerlerini yükselten bir güç olduğuna inanır.

Kültür, toplumun karmaşasını önleyerek birlik ve uyumu sağlar.

Arnold, toplumdaki artan bireycilik ve özgürlük anlayışının, bir tür “anarşiye” yol açtığını savunur.

Bu durum, toplumun ortak değerlerini zayıflatır ve bireylerin kendi çıkarlarını ön plana çıkarmasına neden olur.

Arnold, orta sınıfın kültürel düzeyini yükseltmenin, toplumun genel kültürel seviyesini yükseltmek için önemli olduğunu düşünür.

Arnold, eğitimin, bireylerin kültürel ve ahlaki gelişiminde önemli bir rol oynadığına inanır.

Eğitim, bireylere eleştirel düşünme becerileri kazandırır ve onları daha iyi vatandaşlar yapar.

Arnold, kültürel etkinliklerin yaygınlaştırılması, iyi edebiyatın okunması ve sanata verilen önemin artırılması gibi önerilerde bulunur.

Eğitim sisteminin, bireylerin sadece bilgi edinmesini değil, aynı zamanda ahlaki değerler kazanmasını sağlaması gerektiğini savunur.

Arnold, toplumun farklı kesimleri arasında birlik ve dayanışmanın sağlanması gerektiğini vurgular.

‘Kültür ve Anarşi’, sadece Viktorya dönemi İngiltere’si için değil, tüm modern toplumlar için geçerliliğini koruyan bir eserdir.

Kitap, kültürün birey ve toplum üzerindeki etkilerini derinlemesine inceleyerek, modern dünyanın karşı karşıya olduğu birçok soruna dair önemli ipuçları sunar.

Arnold’un kültürel bir dönüşümün gerekliliği vurgusu, günümüzde de hala geçerliliğini koruyan bir çağrıdır.

  • Künye: Matthew Arnold – Kültür ve Anarşi: Bir Siyasi ve Toplumsal Eleştiri Denemesi, çeviren: Uğur E. Küçükboyacı, Fol Kitap, inceleme, 2024

Pierre Duhem – Görünüşleri Kurtarmak (2024)

Pierre Duhem’in bilim tarihi alanındaki en önemli çalışmalarından biridir.

Duhem, bu eserinde, gözlemlenebilir olguları açıklayabilecek teoriler oluşturma fikrinin, antik Yunan felsefesinden Galileo’ya kadar geçen süreçte nasıl evrildiğini inceler.

Duhem, gözlemlenebilir olguları açıklamanın Platon ve Aristoteles gibi antik filozoflarda nasıl ortaya çıktığını ve daha sonraki bilim insanları tarafından nasıl geliştirildiğini detaylı bir şekilde analiz eder.

Duhem, bilimsel teorilerin doğası üzerine derinlemesine düşünür.

Ona göre, bir teori sadece gözlemleri açıklamakla kalmaz, aynı zamanda gelecekteki gözlemleri de tahmin etmemizi sağlar.

Duhem, fizik ve metafizik arasındaki ilişkiyi sorgular.

Ona göre, fiziksel teoriler metafiziksel inançlardan bağımsız olarak gelişebilir.

Duhem, bilimsel devrimin önemli figürü Galileo’yu, bu süreklilik içinde değerlendirir.

Galileo’nun çalışmaları, Duhem’e göre, daha önceki bilimsel geleneğin bir devamı niteliğindedir.

Duhem, bilimsel devrimin kesintisiz bir süreç olduğunu savunarak, bu konuda geleneksel görüşlere meydan okur.

Duhem’in çalışması, bilimsel teorilerin doğası ve bilimsel bilginin doğası üzerine yapılan tartışmalara önemli katkılar sağlar.

Duhem, fizik ve felsefe arasındaki ilişkiyi inceleyerek, bu iki disiplin arasındaki bağları daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

Bu eser, bilim tarihine ve felsefesine ilgi duyan herkes için önemli bir kaynak niteliğindedir.

Duhem’in çalışmaları, bilimsel bilginin nasıl oluştuğu ve geliştiği konusunda daha derin bir anlayış kazanmamızı sağlar.

Ayrıca, bilimsel teorilerin doğası ve sınırları üzerine düşünmemizi teşvik eder.

  • Künye: Pierre Duhem – Görünüşleri Kurtarmak: Platon’dan Galileo’ya, Fizik Kuramı Fikri Üzerine Bir Deneme, çeviren: Oylum Bülbül, Fol Kitap, bilim, 152 sayfa, 2024

David J. Chalmers – Bilinçli Zihin (2024)

Bu kitap, felsefe dünyasında bilinci anlama arayışında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

Kitap, bilinci fiziksel dünyanın bir parçası olarak açıklamanın yetersizliğini savunarak, bilincin temel bir özellik olarak ele alınması gerektiğini öne sürer.

David J. Chalmers, bilinci açıklamanın zorluğunu “zor problem” olarak tanımlar.

Fiziksel dünyanın yasalarıyla bilinci açıklamak, tıpkı madde ile bilincin nasıl bir araya geldiğini anlamak gibi, temel bir zorluktur.

Kitap, bilinci yalnızca fiziksel süreçlere indirgemenin mümkün olmadığını savunur.

Bilincin öznel deneyimi, fiziksel dünyanın nesnel özelliklerinin ötesinde bir şeydir.

Chalmers, bilincin, tıpkı kütle veya yük gibi, evrenin temel bir özelliği olduğunu öne sürer.

Bu, bilincin fiziksel dünyayla ilişkili olsa da ondan bağımsız bir varoluşa sahip olduğunu ifade eder.

Kitap, bilincin evrenin her yerinde veya bazı özel sistemlerde (örneğin, beyinlerde) var olup olmadığı sorusunu tartışır.

Chalmers, bilincin evrenin temel bir özelliği olduğu görüşünü benimseyerek, evrenin bilinçli bir bütün olabileceği olasılığını da gündeme getirir.

Chalmers, felsefede bilinç üzerine yapılan çalışmaları yeni bir boyuta taşıyor ve bilinci anlamak için yeni bir çerçeve sunuyor.

Kitap, nörobilim, yapay zekâ ve kognitif bilim gibi alanlarda yapılan araştırmalara ilham vermiş ve bilinç üzerine daha derinlemesine çalışmaların yapılmasına katkı sağlamıştır.

Chalmers, farklı felsefi yaklaşımları ele alarak, bilinç konusundaki karmaşıklığı ve çok boyutluluğu göstermiştir.

  • Künye: David J. Chalmers – Bilinçli Zihin: Temel Bir Teori Arayışı, çeviren: Gülay Erol, Fol Kitap, felsefe, 624 sayfa, 2024

Noam Chomsky – Kartezyen Dilbilim (2024)

Noam Chomsky’nin ‘Kartezyen Dilbilim: Akılcı Düşüncenin Tarihinde Bir Sayfa’ adlı eseri, dilin kökenleri, yapısı ve insan zihniyle ilişkisi üzerine önemli bir çalışmadır.

Chomsky bu kitapta, dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda insan zihninin derin yapılarını anlamak için bir anahtar olduğunu savunur.

Chomsky, kitabında dilin doğuştan gelen bir yetenek olduğunu ve insan zihninde evrensel bir gramerin var olduğunu öne sürer.

Bu evrensel gramer, tüm dillerin temel yapısını oluşturan soyut kuralları içerir.

Bu yaklaşım, dilin öğrenilmesinin sadece çevresel faktörlere değil, aynı zamanda biyolojik bir temel üzerine oturduğunu gösterir.

Chomsky, Descartes’ın rasyonalist felsefesinin dil anlayışını detaylı bir şekilde inceler ve bu anlayışın modern dilbilim üzerindeki etkisini analiz eder.

Tüm dillerin ortak bir yapıya sahip olduğu ve bu yapının insan zihninde doğuştan var olduğu iddiasını geliştirir.

Çocukların dil öğrenme sürecinde, çevresel girdilerin yanı sıra doğuştan gelen dilsel yeteneklerinin de önemli bir rol oynadığını savunur.

Dil ile düşünce arasındaki ilişkiyi inceler ve dilin düşünceyi nasıl şekillendirdiğini tartışır.

Chomsky’nin çalışmaları, 20. yüzyılın ikinci yarısında dilbilim alanında bir devrim yaratmış ve dilin incelenmesine yeni bir bakış açısı getirmiştir.

Dilbilimdeki çalışmaları, zihin bilimleri, psikoloji ve felsefe gibi alanlara da önemli katkılar sağladı.

Dil edinimi ve öğretimi üzerine yapılan çalışmalara yeni perspektifler sundu.

  • Künye: Noam Chomsky – Kartezyen Dilbilim: Akılcı Düşüncenin Tarihinde Bir Sayfa, çeviren: Ayşe Sırma Yalçındağ, Fol Kitap, dilbilim, 136 sayfa, 2024

Kolektif – Askeri Devrimlerin Dinamikleri (2024)

‘Askerî Devrimlerin Dinamikleri: Savaşın Değişen Yüzü, 1300-2050’ kitabı, 1300’lerden günümüze uzanan geniş bir zaman diliminde askeri değişimleri ve devrimleri inceleyen kapsamlı bir çalışma.

Kitap, savaşın sadece bir güç mücadelesi değil, aynı zamanda karmaşık insan ilişkilerinin, sosyal yapıların ve teknolojik gelişmelerin bir yansıması olduğunu ortaya koyuyor.

“Askerî devrim” kavramını derinlemesine inceleyerek, bu kavramın tarihsel kökenlerini ve farklı yorumlarını sunar.Askerî devrimlerin, sadece teknolojik yeniliklerle değil, aynı zamanda kültürel ve ideolojik dönüşümlerle de şekillendiğini vurgular.

1300’lerden günümüze kadar olan süreçte savaşın nasıl değiştiğini, teknolojik gelişmelerin savaş taktiklerini ve stratejilerini nasıl etkilediğini detaylı bir şekilde analiz eder.

Savaşın sadece askeri değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal hayata olan etkilerini inceler.

Savaşların devletlerin yükselişi ve düşüşü, toplumların dönüşümü ve uluslararası ilişkilerin şekillenmesi üzerindeki etkilerini vurgular.

Kitap, gelecekteki savaşların nasıl olabileceği üzerine tahminlerde bulunur.

Yapay zekâ, biyoteknoloji ve diğer teknolojik gelişmelerin savaş alanını nasıl değiştirebileceğini tartışır.

  • Künye: Kolektif – Askeri Devrimlerin Dinamikleri: Savaşın Değişen Yüzü, 1300-2050, derleyen: MacGregor Knox, Williamson Murray, çeviren: S. Erdem Türközü, Fol Kitap, tarih, 296 sayfa, 2024

Robert Alexy – Hukuk Kavramı ve Hukukun Geçerliliği (2024)

Robert Alexy çağdaş hukuk kuramının ve hukuk felsefesinin yaşayan en önemli isimlerinden biridir.

Bu kitap 13 dile çevrilmiş, bu alanların artık klasikleşmiş eserleri arasında yer almaktadır.

Bu kitabın merkezinde hukuk ve ahlak arasındaki ilişki bulunmaktadır.

Hukuki pozitivizm bu ikisinin ayrılması gerektiğini iddia eder.

Hukuki pozitivizme göre hem hukuk kavramı ve hem de hukukun geçerliliği ahlak dışında tanımlanmalıdır.

Robert Alexy bu tezin yanlış olduğunu göstermeye çalışmaktadır.

İlk olarak hukuk ve ahlak arasında zorunlu kavramsal bir bağ bulunmaktadır, ikinci olarak, hukuk kavramını ve hukukun geçerliliği kavramını, ahlaki unsurları içerecek şekilde tanımlamanın lehinde normatif nedenler vardır.

Bu nedenlerle hukuki pozitivizm hukukun kapsayıcı bir tezi olarak başarısızlığa uğramaktadır.

Bu tezler kitaba eklenen “Hukukun İkili Doğası” makalesiyle pratik aklın kurumsallaştırılmasının bir sistemi olarak geliştirilmiştir.

Bu sistem demokratik anayasa devletinin temel unsurlarını içermektedir.

  • Künye: Robert Alexy – Hukuk Kavramı ve Hukukun Geçerliliği, çeviren: Altan Heper, Fol Kitap, hukuk, 184 sayfa, 2024

Necati Alkan – Osmanlı’da Gayrisünni Müslümanlar (2024)

Gayrisünni azınlıkları “modernleştirmek” hem Osmanlı’nın hem Batılıların ortak gayesiydi.

Peki hem Osmanlı Devleti’nin hem de Batılı misyonerlerin aynı anda sarıldığı bu gaye, en nihayetinde kime hizmet ediyordu?

On dokuzuncu yüzyıldan bu yana bölgesel hâkimiyet kurmanın söylemi hâline gelen “modernleştirici/uygarlaştırıcı” misyon hem bireyler hem de etnik azınlık olarak Nusrayrilerin kaderini satranç tahtasına dönüştürdü.

Nusrayrilerin gayrisünni olarak varlık mücadelesini ele alan bu eser, Ortadoğu’daki güç mücadelelerini gözler önüne sermesinin yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine ilişkin genellemeleri yeniden düşünmeye davet ediyor.

Alkan’ın çalışması, geç dönem Osmanlı tarihini ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kendi etnik ve dinî çeşitliliğini nasıl ele aldığını daha derinlemesine ve incelikli biçimde anlamak isteyen herkese şiddetle tavsiye edilir.

Bu kitapta Alkan, Protestan misyonerlik faaliyetlerinin, Ortadoğu’nun toplumsal tarihi üzerindeki etkisine ve 19. yüzyılda Nusayri topluluğunu yeniden şekillendiren dinamiklere dair yeni ve aydınlatıcı bilgiler sunuyor.

Şimdiye kadar yeterince çalışılmamış Osmanlı arşiv kaynaklarını inceleyerek, Nusayrileri daha geniş çaplı jeopolitik gelişmelerin içine yerleştiriyor ve böylece bu topluluğun çağdaş tarihinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunuyor.

  • Künye: Necati Alkan – Osmanlı’da Gayrisünni Müslümanlar: Nusayrilere Yönelik Misyoner ve Devlet Algıları, çeviren: Dara Elhüseyni, Fol Kitap, tarih, 384 sayfa, 2024

Nancy J. Chodorow – Kadınlıklar, Erkeklikler, Cinsellikler (2024)

Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un insan ruhunun derinliklerine indiği çalışmaları ve ulaştığı sonuçlar, bir yüzyıl sonra bile düşünürleri büyülemeye, tahrik etmeye ve harekete geçirmeye devam ediyor.

Kimileri onu bilinçdışının gizli dinamiklerini gün ışığına çıkardığı için övüp yaptığı keşiflerin, çağdaşlarının fizik alanında geliştirdiği atom kuramı veya görelilik kuramı kadar önemli olduğunu düşünüyor.

Kimileriyse onu bir fırsatçı olarak görüp kuramlarını muğlak, klinik tekniklerini ise zararlı olmakla itham ediyor.

Özellikle de çalışmalarının toplumsal cinsiyet hakkındaki önyargılarla malul olduğundan yakınılıyor.

O hâlde Freud’un fikirleri ve psikanaliz neden tarihin tozlu sayfalarında yerini almaya direnip hâlâ bu denli ilgi çekmeye devam ediyor?

Psikanalitik feminizmin en etkili isimlerinden biri olan Nancy J. Chodorow, ‘Kadınlıklar, Erkeklikler, Cinsellikler’de işte bu soruya bir yanıt arıyor.

Toplumsal cinsiyet, cinsellik ve psikanalizin iç içe geçtiği noktalarda psikanalitik teorinin cinsellik ve bireysel farklılıkları nasıl ele aldığını sorgularken, heteroseksüelliğin, kadınlığın ve erkekliğin normatif statüsüne dair cesur ve kışkırtıcı sorular soruyor.

  • Künye: Nancy J. Chodorow – Kadınlıklar, Erkeklikler, Cinsellikler: Freud ve Ötesi, çeviren: Asena Pala, Fol Kitap, psikoloji, 144 sayfa, 2024