Guido Barbujani – Lucy (2024)

Biz insanlar gezegenin efendileriyiz, ancak içimizde her zaman, yaklaşık 2 milyon yıl önce anormal bir beyin geliştirmeye başlayan ve ardından yaklaşık 200 bin yıl önce Homo sapiens haline gelen ve her yere yayılan o şaşırtıcı iki ayaklı var.

Kendimizi ve insanın doğadaki yerini daha iyi anlamamıza yardımcı olmak için bu kitapta, Lucy’den Neandertallere, esrarengiz Homo naledi’den Ötzi’ye soyu tükenmiş akrabalarımızı ve zamanın derinliklerinde sahip olduğumuz birçok atayı tanıyacağız.

Bizim hikâyemiz ile şempanzelerin hikâyesi, atalarımızdan bazıları iki ayak üzerinde yürümeye başladığında ve onlarınki yürümediğinde birbirinden ayrıldı.

Bunun ne zaman gerçekleştiğini kesin olarak bilmiyoruz.

Ancak yaklaşık 6 milyon yıl önce, insan ve şempanzenin ortak atalarının yaşadığı Afrika’da iklimin değiştiğini biliyoruz.

Bu değişimin sonuçları bitki örtüsünde görülebilir; orman yerini yavaş yavaş uzun ağaçlar açısından fakir yeni bir ortam olan savanaya bırakır.

Çevresel değişim gibi, atalarımızın bu değişime verdiği tepki de yüz binlerce yıl sürdü.

Ancak yavaş yavaş, insanların ve şempanzelerin ortak atalarının bir kısmı savanaya daha sık girmeye başladı ve yeni çevreye uyum sağlamak zorunda kaldı; bir kısmı ise ağaçlarda kaldı.

Biz ilkinin soyundan geliyoruz.

Önde gelen İtalyan genetikçi Guido Barbujani, milyonlarca yıl önce nasıl olduğumuzun ve günlük yaşamın nasıl olduğunun öyküsünü anlatıyor.

  • Künye: Guido Barbujani – Lucy: Neandertal İnsanı ve Biz (İnsanlığın Müthiş Tarihinden Hikâyeler), çeviren: Leyla Tonguç Basmacı, Alfa Yayınları, bilim, 208 sayfa, 2024

Guido Barbujani – Irkların İcadı (2022)

 

“Bugün DNA’ya baktığımızda, göçlerin ve binlerce yıl içinde birbiriyle kaynaşma sonucunda genomlarımızın birbirine karışmasının, gözlerimizin önüne serilen rengarenk elbiseyi hepimize giydirmiş olmasının izlerini takip ediyoruz.”

Irk kelimesi yeniden moda oldu.

Ancak bunun tam olarak ne anlama geldiğini bildiğimizden emin miyiz?

Farklı kültürlerden insanlar arasındaki ilişkiler ve sosyal eşitsizlikler genlerimize ne kadar bağlı?

Guido Barbujani’nin ‘Irkların İcadı’ kitabı, büyüleyici bir tarihsel-eleştirel yolculukla, ırksal sınıflandırmaya yönelik ilk girişimlerden modern DNA çalışmalarına kadar insan çeşitliliğinin biyolojik temeline ilişkin tartışmanın aşamalarının izini sürüyor.

Genetiğin, Afrika kökenlerimizden beş kıtanın kolonileştirilmesine kadar insanlığın yolculuğunun en uzak aşamalarını yeniden inşa etmeyi nasıl başardığını gösteriyor.

Bu bilginin, insanlığın biyolojik olarak farklı gruplara, diğer türlerde ırk olarak adlandırılan gruplara bölündüğü yönündeki 19. yüzyıl fikrini nasıl çürüttüğünü anlatıyor.

Irk kavramının beslediği ırkçılıkla mücadele için değerli bilgiler sunuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Aramızdaki farklılıkların biyolojik temellerini anlamak istiyorsak, ırk kavramının gereksiz ve zarar verici olduğu giderek daha aşikâr hale geliyor. Bunun nedeni, insanın başka türlerde ırk olarak adlandırdığımız biyolojik gruplardan oluşmamış olmasıdır. Bizi hiçbir yere vardırmamış olan, bir önem taşımayan ırk sınıflandırması gayretimizi terk ederek, araştırmamızı gerçekten önemli olan konuya yönlendirebilirdik: bireyler ve toplumlar arasındaki farklılıklar. Bu toplumları, atalarımızdan aralıksız olarak bize kadar aktarılan farklı DNA’ya sahip birçok insan oluşturdu. Bugün DNA’ya baktığımızda, göçlerin ve binlerce yıl içinde birbiriyle kaynaşma sonucunda genomlarımızın birbirine karışmasının, gözlerimizin önüne serilen rengarenk elbiseyi hepimize giydirmiş olmasının izlerini takip ediyoruz.”

  • Künye: Guido Barbujani – Irkların İcadı: Irkçılığa Karşı Bilim, çeviren: Volkan Çandar, İletişim Yayınları, bilim, 223 sayfa, 2022