H. G. Wells – Tarihin Ana Hatları (2024)

Bir yazarı 1918’de bir dünya tarihi yazmaya iten pek çok neden vardı.

Bu yıl, I. Dünya Savaşı’nın son, en yıpratıcı ve en hayal kırıklığı yaratan yılıydı.

Her yerde alışılmadık yoksunluklar vardı; her yerde yas hâkimdi.

Ölenler ve sakat kalanların sayısı milyonları bulmuştu.

İnsanlar bir kriz noktasına geldiklerini hissediyorlardı.

Karmaşık olasılıkları düşünemeyecek kadar yorgun ve kalp hastasıydılar.

Uygarlık için bir felaketle mi, yoksa insanların birliğinin yeni bir aşamasının başlangıcıyla mı karşı karşıya olduklarından emin değillerdi; olayları böyle düz alternatiflerin basitliğiyle görüyor ve umuda sarılıyorlardı.

Dünya siyasetinde olası yeni düzenlemeler, savaşın ortadan kaldırılmasına yönelik dünya anlaşmaları, ulusların ve halkların birlikleri üzerine bolca tartışma vardı.

Herkes “uluslararası düşünüyordu” veya en azından bunu yapmaya çalışıyordu; ancak dünya demokrasilerinin üzerine aniden ve trajik şekilde çöken devasa sorunların temellerinin yeterince anlaşılmadığına dair yaygın bir farkındalık vardı.

Yazar profesyonel bir tarihçi değildir, ancak kariyerinin başlangıcından beri kendi bakış açısına özgü tarihsel ana hatlarını oluşturmaktadır.

Her zaman bir bütün olarak tarihle ve tarihe yön veren genel güçlerle meşgul olmuştur.

Bu onun zihninin bir kıvrımıdır.

Fen öğrencisiyken bile tarih okumaları için bir defter tutardı.

Yayınlanan ilk öyküsü ‘Zaman Makinesi’ (1894), insan kaderinin gidişatı hakkında fantastik bir spekülasyondu; ‘Efendi Uyanıyor’ uygarlığımızın gelişiminin pitoresk bir abartısıydı; ‘Beklentiler’ (1900), mevcut süreçlerin bazı olası sonuçlarını tartışmaya yönelik bir girişimdi.

Pek çok kitabında, örneğin ‘Mükemmel Araştırma’ ve ‘Sönmeyen Ateş’te tarihin küçük “ana hatları” çizilmiş ve böylece savaş zamanının bu zihinsel çalkantısı, onunun geçmiş ve şimdiki olaylara kapsamlı bir bakış atmak için özel olarak donanımlı değilse bile, en azından özel olarak eğilimli olduğunu ortaya koymuştur.

  • Künye: H. G. Wells – Milattan Önce Tarihin Ana Hatları, çeviren: İbrahim Şener, Retorik Yayınları, tarih, 2024

Carlos Gutiérrez-Jones – İntihar ve Bilimkurgu (2022)

Bilimkurgu edebiyatının başyapıtlarını intihar, kriz, nükleer imha ve yapay zekâ gibi temalar bağlamında okuyan özgün bir inceleme.

Carlos Gutiérrez-Jones, çok farklı kriz halleri hakkında düşünme imkânı veriyor.

Gutiérrez-Jones, çağdaş bilimkurgu yapıtlarından oluşan malzemesinde, psikolojinin karanlık tarafındaki intihar krizlerinin nasıl yorumlandığını inceliyor.

Sadece kriz anlarındaki intihar eğilimleri değil, dibe vurmalar, kendine zarar verme örüntüleri, yeniden başlatma imkânları gibi geniş çaplı olasılıkları bilimkurgu edebiyatının bazı başyapıtları ve yakın dönem sinemanın ses getirmiş iki filmi üzerinden ele alıyor.

Böylece Viktorya döneminde Darwin’in yarattığı kaygılardan uzay çağındaki nükleer imha tehdidine, yapay zekânın gelişiminden bilinçaltının sibernetik istilasına ve oyunlaşan dünyada şirketlerin egemenliğinden ufuktaki ekolojik felakete ve biyoterörizmin yükselişine çok farklı kriz halleri hakkında düşünme imkânı veriyor.

İlk bölümün odaklandığı ‘Dr. Moreau’nun Adası’nda, H.G. Wells Darwin’in evrim kuramının doğurduğu krize ve insan özgücülüğe meydan okumasına yanıt veriyor.

Stanislaw Lem’in ‘Solaris’ine ayrılan ikinci bölüm, yazarın bilimin gelişmesine dair, kaçınılmaz gibi görünen ve yabancı yaşamla teması son derece sorunlu bir hale getirebilecek bir önyargı, bir insanbiçimcilik olarak ifadesini bulan, derin kuşkuculuğunu ele alıyor.

Üçüncü bölüm yapay zekâlarla paylaşılan bir dünyada insanlığın statüsüne dair kaygıları işleyen bir romanı, William Gibson’ın ‘Neuromancer’ını inceliyor; burada Gibson özellikle bu tür zekâların yaratıcılarından ne tür düşünce alışkanlıklarını almış olabileceklerini soruyor.

Dördüncü bölüm yakın tarihli iki filmi, Christopher Nolan’ın Başlangıç’ını (Inception) ve Rian Johnson’un Tetikçiler’ini (Looper) analize tabi tutuyor.

Margaret Atwood’un ‘Deli Adem’ üçlemesini inceleyen beşinci bölüm, yazarın kıyamet sonrası tahayyülünün modern çevreci hareketin gelişmesinde önemli bir rol oynayan Malthusçu dinamiklerin kapsamlı bir eleştirisini ortaya koyduğunu savunuyor.

  • Künye: Carlos Gutiérrez-Jones – İntihar ve Bilimkurgu, çeviren: Barış Cezar, Koç Üniversitesi Yayınları, inceleme, 216 sayfa, 2022

H. G. Wells – Kipps (2015)

Sıradan bir hayat yaşarken, eğitim için Sussex’e taşındıktan sonra burada tahmin edemeyeceği olaylara tanık olan Arthur Kipps’in hikâyesi.

Sussex’te Ann Pornick isimli genç kadına âşık olan Kipps, kendisini, garip görgü kurallarıyla sarmalanmış cemiyet hayatının içinde bulur.

Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında geçen romanında H. G. Wells, mizah ve toplumsal yerginin iç içe geçtiği ilginç bir romanla karşımızda.

  • Künye: H. G. Wells – Kipps: Sıradan Birinin Hikâyesi, çeviren: Cansel Fırat, Alakarga Yayınları, roman, 452 sayfa, 2015

H. G. Wells – Efendi Uyanıyor (2013)

  • EFENDİ UYANIYOR, H. G. Wells, çeviren: Egemen Yılgür, Maya Kitap, roman, 283 sayfa

 EFENDI

H. G. Wells, 1899’da yayınlanan distopya ve politik bilimkurgu romanı ‘Efendi Uyanıyor’da, halk ile dünyayı ele geçiren despot yönetim arasındaki savaşı hikâye ediyor. Romanın başkahramanı Graham, uzun zamandır uykusuzluk sorunu yaşamaktadır. Genç adam, bir gün nihayet uyur. Yalnız uyku, tam iki asır sürmüştür ve Graham, dünyanın tek efendisi olarak uyanmıştır. Fakat bu güçten kan damlamaktadır. Çünkü Graham uyuduğu sırada, onun servetinin koruyuculuğunu üstlenen Konsey, kurduğu acımasız sistemle halka büyük acılar çektirmektedir. Graham şimdi, halkın tarafını tutmak ile gücünden taviz vermek arasında bir karar vermelidir.