Bronislaw Malinowski – Özgürlük ve Uygarlık (2025)

Bronislaw Malinowski’nin ‘Özgürlük ve Uygarlık’ (‘Freedom and Civilization’) adlı kitabı, antropolojik bir bakış açısıyla özgürlük ve uygarlık arasındaki karmaşık ilişkiyi inceleyen bir eserdir. Malinowski, geleneksel düşüncenin aksine, özgürlüğün uygarlığın doğal bir sonucu olmadığını, aksine uygarlığın gelişimiyle birlikte yeni kısıtlamaların ve bağımlılıkların ortaya çıktığını savunur. Kitap, ilkel topluluklardan modern toplumlara kadar farklı kültürel bağlamlarda özgürlük kavramını ele alır ve özgürlüğün bireysel ve toplumsal boyutlarını analiz eder. Malinowski, özgürlüğün sadece siyasi veya ekonomik bir kavram olmadığını, aynı zamanda bireylerin kendi kültürel ve sosyal çevrelerinde anlamlı eylemlerde bulunabilme kapasitesiyle de yakından ilişkili olduğunu vurgular.

Malinowski, uygarlığın ilerlemesiyle birlikte iş bölümünün ve uzmanlaşmanın arttığını, bunun da bireylerin birbirlerine olan bağımlılığını ve dolayısıyla bazı özgürlüklerinin kısıtlanmasını beraberinde getirdiğini ileri sürer. Ancak, bu kısıtlamaların tamamen olumsuz olmadığını, çünkü uygarlığın aynı zamanda bireylere yeni fırsatlar, güvenlik ve refah sağladığını belirtir. Kitap, özgürlüğün ve uygarlığın diyalektik bir ilişki içinde olduğunu, yani birinin diğerini hem mümkün kıldığını hem de sınırladığını savunur. Malinowski, farklı kültürlerde özgürlük anlayışlarının nasıl şekillendiğini ve toplumsal örgütlenme biçimlerinin bireysel özgürlükleri nasıl etkilediğini çeşitli etnografik örneklerle açıklar.

Malinowski, özgürlüğün korunması ve genişletilmesi için kültürel değerlerin, hukuki düzenlemelerin ve toplumsal kurumların önemini vurgular. Kitap, bireysel özgürlüklerin toplumsal düzenle nasıl dengeleneceği sorusunu ele alır ve farklı toplumlarda bu dengeyi kurmak için geliştirilen mekanizmaları inceler. Malinowski, özgürlüğün dinamik ve sürekli olarak yeniden tanımlanması gereken bir kavram olduğunu, her toplumun kendi özgün koşulları içinde özgürlüğün anlamını ve sınırlarını belirlemesi gerektiğini savunur. Sonuç olarak bu kitap, özgürlük ve uygarlık arasındaki karmaşık ilişkiyi antropolojik bir perspektifle derinlemesine inceleyen ve bu kavramlar üzerine düşünmeye teşvik eden önemli bir eserdir.

  • Künye: Bronislaw Malinowski – Özgürlük ve Uygarlık: Siyasetin İcadından Devletin Oluşumuna Medeniyet Tarihimizin Antropolojisi, çeviren: İbrahim Şener, Kanon Kitap, antropoloji, 342 sayfa, 2025

H. G. Wells – Tarihin Ana Hatları (2024)

Bir yazarı 1918’de bir dünya tarihi yazmaya iten pek çok neden vardı.

Bu yıl, I. Dünya Savaşı’nın son, en yıpratıcı ve en hayal kırıklığı yaratan yılıydı.

Her yerde alışılmadık yoksunluklar vardı; her yerde yas hâkimdi.

Ölenler ve sakat kalanların sayısı milyonları bulmuştu.

İnsanlar bir kriz noktasına geldiklerini hissediyorlardı.

Karmaşık olasılıkları düşünemeyecek kadar yorgun ve kalp hastasıydılar.

Uygarlık için bir felaketle mi, yoksa insanların birliğinin yeni bir aşamasının başlangıcıyla mı karşı karşıya olduklarından emin değillerdi; olayları böyle düz alternatiflerin basitliğiyle görüyor ve umuda sarılıyorlardı.

Dünya siyasetinde olası yeni düzenlemeler, savaşın ortadan kaldırılmasına yönelik dünya anlaşmaları, ulusların ve halkların birlikleri üzerine bolca tartışma vardı.

Herkes “uluslararası düşünüyordu” veya en azından bunu yapmaya çalışıyordu; ancak dünya demokrasilerinin üzerine aniden ve trajik şekilde çöken devasa sorunların temellerinin yeterince anlaşılmadığına dair yaygın bir farkındalık vardı.

Yazar profesyonel bir tarihçi değildir, ancak kariyerinin başlangıcından beri kendi bakış açısına özgü tarihsel ana hatlarını oluşturmaktadır.

Her zaman bir bütün olarak tarihle ve tarihe yön veren genel güçlerle meşgul olmuştur.

Bu onun zihninin bir kıvrımıdır.

Fen öğrencisiyken bile tarih okumaları için bir defter tutardı.

Yayınlanan ilk öyküsü ‘Zaman Makinesi’ (1894), insan kaderinin gidişatı hakkında fantastik bir spekülasyondu; ‘Efendi Uyanıyor’ uygarlığımızın gelişiminin pitoresk bir abartısıydı; ‘Beklentiler’ (1900), mevcut süreçlerin bazı olası sonuçlarını tartışmaya yönelik bir girişimdi.

Pek çok kitabında, örneğin ‘Mükemmel Araştırma’ ve ‘Sönmeyen Ateş’te tarihin küçük “ana hatları” çizilmiş ve böylece savaş zamanının bu zihinsel çalkantısı, onunun geçmiş ve şimdiki olaylara kapsamlı bir bakış atmak için özel olarak donanımlı değilse bile, en azından özel olarak eğilimli olduğunu ortaya koymuştur.

  • Künye: H. G. Wells – Milattan Önce Tarihin Ana Hatları, çeviren: İbrahim Şener, Retorik Yayınları, tarih, 2024

James Henry Breasted – Antik Mısır’ın Öyküsü (2024)

 

Bu kitap, Mısırbilimciler tarafından, Mısır tarihi üzerine şimdiye kadar yazılmış en iyi referans kitaplarından biri olarak kabul ediliyor.

James Henry Breasted, Antik Mısır hakkındaki bu kapsamlı çalışmasında okuyucuyu Mısır devletinin daha kurulduğu ilk günlerden Perslerin hakimiyetinde nihai çöküşüne ve yıkılışına kadar götürüyor.

Mısır’ın neden bu kadar hızlı gelişebildiği ve böylesine sofistike bir sosyo-politik sistem oluşturabildiğini açıklıyor.

Öncü bir Mısırbilimci olan Breasted, Antik Mısır’ın bu tarihini oluşturmak için arkeolojiden antik tarihçilere ve tercüme edilmiş hiyerogliflere kadar çok çeşitli kaynaklardan yararlanıyor.

Kitap boyunca erken dönem Mısır dinsel inançlarını, piramitlerin gelişimini, hüküm süren farklı hanedanlıkları ve daha pek çok büyüleyici konuyu açığa çıkarıyor.

Breasted akademik hayatını bir arkeolog, Mısırbilimci ve tarihçi olarak sürdürdü.

Mısırbilim ve Şark tarihi alanında profesör oldu.

Chicago Üniversitesi’nde Şark Enstitüsü’nü kurarak Mısır topraklarında antik dönemde yaşananları gün yüzüne çıkaran önemli çalışmalar yaptı.

Başlangıcından Pers istilasına kadar Mısır tarihinin genel bir görünümünü, kaynak metinlere hâkim bir akademisyen tarafından yazılmış olarak edinmek isteyenler, Breasted’in şimdiye kadar yazılmış en dolu, en canlı ve en ilginç ‘Antik Mısır’ın Öyküsü’ kitabına başvurabilirler.

  • Künye: James Henry Breasted – Antik Mısır’ın Öyküsü, çeviren: İbrahim Şener, Retorik Yayınları, tarih, 640 sayfa, 2024

Bronislaw Malinowski – Yabanıl Psikolojisinde Baba (2024)

Ünlü antropolog ve kuramcı Bronislaw Malinowski, Trobriand Adasında yaşayan yerli halk arasında geçirdiği iki yılın ardından, bu anaerkil toplumdaki yaşam düzenini, erkeksiz köyleri, üremeye dair o güne kadar hiç bilinmeyen birçok farklı ve dikkat çekici ritüeli, kültürel anlatıyı ve mitolojiyi analiz ettiği bu çalışması ile bilim camiasında oldukça ses getirmişti.

Üremek için erkeklere gereksinim olmadığına inanan insanların, bekâreti önemsemeyen, küçük yaşlarda evlilik dışı cinsel birleşmeleri makul gören ama evlilikten önce çocuk sahibi olmayı tabu sayan düşünce dünyasında, toplumsal dinamiklerin nasıl kökten farklı geliştiğine tanık olmamızı sağlayan yazar, bizi aynı zamanda çok başka bir “baba”, neredeyse “tanrı-baba” kavramıyla tanıştırıyor.

Mitoloji, folklor ve toplumsal psikolojinin zengin bir kolajını yapan yazar, bizi “biyolojik babalık” kavramının olmadığı, “koruyucu” anlamında bir “babalık” düzenin hüküm sürdüğü bâkir bir coğrafyaya, dünyadaki farklılıklardan bazılarını tanımaya götürüyor.

  • Künye: Bronislaw Malinowski – Yabanıl Psikolojisinde Baba: Anaerkil Toplumlarda “Babalık” Düşüncesi Üzerine Bir Tez, çeviren: İbrahim Şener, Kanon Kitap, antrpoloji, 80 sayfa, 2024

James Harvey Robinson, Charles Austin Beard ve Donnal Vore Smith – Yakın Çağdan Günümüze Uygarlığın Öyküsü (2022)

‘Uygarlığın Öyküsü’ dizisinin son cildi ağırlıklı olarak 20. yüzyıla damgasını vuran dünya savaşlarını ele alıyor.

Demokratik güçler ve diktatörler arasında yaşanan büyük çaplı çatışmalar, küresel ölçekte büyük yıkımları beraberinde getirecektir.

İki dünya savaşı arasındaki büyük ekonomik kriz ve II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından başlayan Soğuk Savaş bu yüzyılda meydana gelen diğer olayların önceli veya habercisi olarak görülüyor.

1990’lı yılların başında ise SSCB’nin dağılmasıyla birlikte özellikle çatışmalar açısından dünya daha sakin bir döneme girdi.

Her ne kadar 21. yüzyılın hemen başında insanlar 11 Eylül saldırısına tanık olsa da tek kutuplu dünyada mücadele artık savaş meydanlarından çıkıp ülkelerin iç karışıklıkları sonucu değişen siyasi durumlara evrildi.

2010’lu yıllar “Arap Baharı” adı verilen Ortadoğu ve Afrika’daki rejim değişikliklerine sahne oldu.

Ülkelerin ekonomik düzlemde rekabet ettikleri bu dönemde sakinliği bozan en yakın tarihli olay Şubat 2022’de başlayan Rusya – Ukrayna çatışmaları olacaktır.

  • Künye: James Harvey Robinson, Charles Austin Beard ve Donnal Vore Smith – Yakın Çağdan Günümüze Uygarlığın Öyküsü, çeviren: İbrahim Şener, Retorik Yayınları, tarih, 496 sayfa, 2022

James Harvey Robinson, Charles Austin Beard ve Donnal Vore Smith – Yeni Çağ’dan Yakın Çağ’a Uygarlığın Öyküsü (2022)

Yeni Çağ’ın başlaması Fransız Devrimi ile gerçekleşir.

Orta Çağ’ın dinsel öğretiler egemenliğinde geçen dönemi halk kitlelerinin ayağa kalkmasını ve yönetimde pay sahibi olmak istemesini doğurmuştu.

Zorlu yaşam koşulları altında ezilen kitlelerin talepleri soyluların iktidarını ve ruhban sınıfının baskısını sarstı.

Soylular ve ruhban sınıfından sonra üçüncü sınıf diye nitelendirilen geniş halk kitleleri ayrıca askerî diktatörlerin baskısıyla karşılaşacaktı.

Tarihe Napolyon Savaşları olarak geçen çok sayıda muharebe sonrasında Avrupa kıtasının haritası değişmişti.

Endüstri Devrimi’nin yaşanmasıyla köylülerin yanı sıra geniş bir işçi sınıfı ortaya çıkar.

Yeni yaşam koşulları sonucunda bu kitlenin hak arama mücadelesi ülke yönetimlerini değiştirecek boyuta ulaşır.

Avrupa anakıtası ve sömürge toprakları üzerinde etkinlik alanını genişletmeye çalışan ülkeler ve ulusçuluk akımı Birinci Dünya Savaşı’nın taşlarını döşeyecektir.

Ulus bilinci imparatorlukları yok ederken yeni ulus-devletlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

  • Künye: James Harvey Robinson, Charles Austin Beard ve Donnal Vore Smith – Yeni Çağ’dan Yakın Çağ’a Uygarlığın Öyküsü, çeviren: İbrahim Şener, Retorik Yayınları, tarih, 464 sayfa, 2022

James Harvey Robinson, James Henry Breasted ve Emma Peters Smith – İlk Çağ’dan Orta Çağ’a Uygarlığın Öyküsü (2020)

Muhtemelen yarım milyon yıl önce uygarlık ortaya çıkmaya başladı.

Peki, bunu sağlayan koşullar tam olarak nelerdi?

Kapsamıyla da dikkat çeken elimizdeki kitap, tam da bu soruların yanıtını vermesiyle dikkat çekiyor.

Uygarlığı mümkün kılan keşif ve buluşları ayrıntılı bir şekilde ortaya koyan kitap, söz konusu keşiflerin şu an keyfini sürdüğümüz konfor ve rahatlıkların yanı sıra, aynı zamanda dinsel inanışlarımızı, doğru ve yanlışa dair idealarımızı, yönetim şeklimizi, üretim yöntemleri ve ticaret yapma yollarımızı, edebiyatımızı ve her türden sanatımızı nasıl kökten dönüştürdüğünü de gözler önüne seriyor.

Kitap, uygarlığın bütün bunların toplamı olduğunu gösteriyor ve buna ek olarak, tıpkı evler, aletler ve giysiler gibi, uygarlığın da binlerce yıl boyunca geliştiğini ve geçmişten gelen miras olarak ebeveynlerden çocuklara aktarılarak kuşaktan kuşağa devredildiğini de ortaya koyuyor.

  • Künye: James Harvey Robinson, James Henry Breasted ve Emma Peters Smith – İlk Çağ’dan Orta Çağ’a Uygarlığın Öyküsü, çeviren: İbrahim Şener, Doruk Yayınları, tarih, 528 sayfa, 2020

Mario Taddei (ed.) – Leonardo’nun Makineleri (2007)

  • LEONARDO’NUN MAKİNELERİ, editör: Mario Taddei ve Edoardo Zanon, metin yazarı: Domenico Laurenza, çeviren: İbrahim Şener, Pegasus Yayınları, bilim, 239 sayfa

leonardonun-makineleri

‘Leonardo’nun Makineleri’, bilim adamı Leonardo da Vinci’nin çizdiği otuza yakın makine taslağının bilgisayara aktarılmış, üç boyutlu halinden oluşuyor. Bu üç boyutlu resimler, her bir mekanizmanın işleyen her parçasını gösteriyor ve makinelerin nasıl çalıştırılacağını ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Buluşların içinde ise, insanlı uçma makinelerinden mekanik köprülere, müzik enstrümanlarından tahrip gücü yüksek dairesel tanklara kadar çok sayıda fikir yer alıyor. Da Vinci’nin çizimlerinden yola çıkan kitap, zırhlı araçlar, vinçler ve savaşta kullanılmak üzere tasarlanan makinelerin üç boyutlu halini sunuyor.