Emanuele Coccia – Metamorfozlar (2024)

Emmanuel Coccia türlü çevresel felaketle kuşatıldığımız, muhtemelen daha da fazlasının kapımızda olduğu bir çağda canlı varlıkların ve gezegenin varoluşunu metamorfoz üzerinden okuyarak insan merkezli bir ekoloji fikrine karşı çıkıyor.

Hiçbir canlının yaşamının kendi doğumuyla başlamadığını, hikâyenin bundan çok daha eski olduğunu, yeryüzü üzerindeki her varlığın bir ve aynı yaşamı paylaştıklarını anlatıyor.

Biricik zannettiğimiz yaşamımızı yeryüzündeki canlı cansız her şeyle paylaştığımız gibi, bize ait olduğunu düşündüğümüz bedenimiz de bizlere, bizden öncekiler tarafından bahşedilmiş.

Metamorfozun hiçbir zaman sona ermeyeceğini kabul edersek, doğumu bir başlangıç, ölümüyse son gibi görmek imkânsızlaşıyor.

İnsan ve insan dışı varlıklar arasındaki hayali ve tehlikeli ayrımı ortadan kaldıran ‘Metamorfozlar’ insanı, kendi kendini yerleştirdiği ayrıcalıklı konumundan indirerek yaşama ve varoluşa dair şaşırtıcı bir perspektif sunuyor.

Edebiyattan felsefeye, entomolojiden botaniğe uzanan kitap, disiplinlerarası yaklaşımı ve şiirsel diliyle bizi metamorfoz üzerine düşünmeye, yaşama dair bildiğimiz şeyleri sorgulamaya çağırıyor.

  • Künye: Emanuele Coccia – Metamorfozlar, çeviren: Alara Çakmakçı, İş Kültür Yayınları, bilim, 136 sayfa, 2024

Adrian Desmond, James Moore – Charles Darwin (2024)

Charles Robert Darwin (1809-1882), Cambridge’deki ilahiyat eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra “ıssızlığın ortasında bir taşra papazı” olarak ömrünü sükûnet içinde geçirme hayalleri kurarken, küçüklüğünden beri doğa bilimlerine olan merakının da etkisiyle, dünyayı dolaşarak ölçümler yapmak, haritalar çıkarmak, bilimsel keşif ve incelemelerde bulunmak amacıyla Beagle gemisiyle düzenlenen keşif seferine katıldı.

Avrupalıların fazla aşina olmadığı coğrafyalarda rastladığı bitkiler, hayvanlar, insanlar ve yer şekilleriyle ilgilenip örnekler toplamak ve gözlemler yapmakla geçirdiği bu yıllar, sadece onun kaderini değiştirmekle kalmayacak, dünyayı dönüştürecek bilimsel bir yaklaşımın da temellerini atacaktı.

Ancak Victoria dönemi İngilteresi aykırı fikirlere izin verecek esnekliğe sahip değildi.

Darwin, Kilise ve aristokrasinin başını çektiği müesses nizam tarafından kâfir olarak nitelenmemek için fikirlerini ve bunları şifreyle yazdığı defterleri tam yirmi yıl boyunca sır gibi gizleyerek çalışmalarını sürdürecekti.

Hatta erdem güdüsü kadar güçlü bir hakikat duygusuna sahip olmasaydı, “bir cinayeti itiraf etmeye” benzetecek kadar huzursuzlandığı teorisini açıklamayacak, ‘Türlerin Kökeni’ni yayımlamayacaktı, belki de…

Evrim teorisinin, hayatın çeşitlilik ve karmaşasını açıklayabilen bir teori olduğu ve Darwin’in dile getirdiği gibi doğanın kendi işini kendi usulünce yaptığı, yıllar süren tartışmaların ardından önce bilim çevreleri, sonra bütün dünya tarafından kabul gördü.

Doğa tarihinin bu kaba beyaz sakallı bilge devrimcisi ilk ve en büyük tepkiyi Kiliseden görmesine rağmen, ebedi uykusuna, kendi alanlarının kahramanlarıyla birlikte yatmak üzere İngiltere’nin en itibarlı kilisesi Westminister Abbey’e devlet töreniyle gömülerek onurlandırıldı.

İnsanoğlunun hayvanlarla aynı süreçler içinde evrildiği düşünülemeyecek kadar yüce bir varlık olduğuna inananlarsa insanı tanrısallığından arındıran evrim teorisine, günümüzde de en az Victoria dönemindeki güçle karşı çıkmaya devam ediyor.

  • Künye: Adrian Desmond, James Moore – Charles Darwin, çeviren: Ebru Kılıç, İş Kültür Yayınları, biyografi, 952 sayfa, 2024

Antonio Turiel – Petro-Kıyamet (2024)

Mevcut küresel ekonomik sistem başat bir zorunlulukla işliyor: büyüme.

Antonio Turiel gibi bilim insanları ise uzun yıllardır, büyümeyi mümkün kılanın ucuz ve kolay erişilebilir enerji olduğunu vurguluyorlar.

Yoğunluğu, çok yönlü kullanımı ve nakliyeye elverişliliği açısından petrol kuşkusuz en temel ve asli enerji kaynağı.

Kitabın temel tezi şu: Yakın gelecekte yaşantımızı ve toplumların işleyişini kökten değiştirecek küresel bir sorunla karşı karşıyayız.

Bol ve ucuz enerji çağının sonuna geldik.

Küresel enerji tüketiminin üçte birini oluşturan petrolde üretim zirvesi muhtemelen 2018’de gerçekleşti, büyük çevresel maliyetlerle yerine kullanılabilecek hidrokarbonların (kömür, doğal gaz) zirvesine ise en çok birkaç onyıl içinde ulaşılacak.

Petrol rezervleri muazzam olsa da çıkarma ve üretme hızı ve karlılığı, fiziksel etkenler yüzünden sınırlı.

Bu sınıra ulaşmış durumdayız.

Petrol temelli enerji sistemine olası alternatiflerin bilimsel bir analizini sunan Turiel “yenilenebilir” enerjiler konusunda vaat edilenlerin neden gerçekleşemeyeceğini açıklıkla ortaya koyarak, büyük bir dönüşümün eşiğinde olduğumuzu haber veriyor.

Bu dönüşümü mümkün mertebe şekillendirme imkânı ve iradesi öncelikle farkındalığı gerektiriyor.

  • Künye: Antonio Turiel – Petro-Kıyamet: Küresel Enerji Krizi Nasıl Çözüle(meye)cek?, çeviren: Saliha Nilüfer, İş Kültür Yayınları, inceleme, 152 sayfa, 2024

Ivan T. Berend – 19. Yüzyıl Avrupa İktisat Tarihi (2023)

On dokuzuncu yüzyıl dünyanın çehresini değiştiren uzun bir yüzyıldı.

Günümüzün önemli iktisat tarihçilerinden Ivan T. Berend, ’19. Yüzyıl Avrupa İktisat Tarihi’nde, şu önemli sorunun yanıtını arıyor: Niçin Avrupa’nın bazı ülkeleri ve bölgeleri 19. yüzyılın daha erken dönemlerinde ileri bir gelişme seviyesi yakalarken, diğerleri geride kaldı?

Avrupa’daki ekonomik kalkınmayı uluslar ötesi bir ölçekte ele alan bu karşılaştırmalı çalışma, bölgesel farklılıkların ülkelerin ekonomik güzergâhında nasıl belirleyici bir etki yapabileceğini gösterirken, ilerlemenin ve geri kalmanın tarihsel nedenlerini de tartışmaya açıyor.

Akademik yaşamı boyunca iktisadi geri kalmışlık ve periferi ekonomileri üzerine çalışan Berend, bu kitapta sosyal, politik, kurumsal ve kültürel etkenleri bir arada ele alırken, bilgi, devlet ve kurumların iktisadi kalkınmadaki rollerini de inceliyor.

’19 Yüzyıl Avrupa İktisat Tarihi, o uzun yüzyılın makroekonomik eğilimlerini ve çeşitli iktisat teorilerini masaya yatırırken, ayrıca günümüze de ışık tutuyor.

  • Künye: Ivan T. Berend – 19. Yüzyıl Avrupa İktisat Tarihi: Çeşitlilik ve Sanayileşme, çeviren: İsmail Ferhat Çekem, İş Kültür Yayınları, iktisat, 512 sayfa, 2023

Fabrizio Casaretto – Aile Arşivinden Sébah & Joaillier Fotoğrafhanesi (2024)

Osmanlı İmparatorluğu fotoğraf sanatıyla, keşfinden kısa süre sonra tanıştı.

Doğu’ya ulaşan gezgin fotoğrafçıların 1840’larda çektiği ilk görüntülerden sonra, 1850’lerden itibaren Grande Rue de Pera’da yerli stüdyolar açılmaya başladı.

Sébah & Joaillier, Pera’da Tomtom Mahallesi’nde kökenleri 1857 yılına kadar uzanan bir fotoğrafhaneydi.

Pascal Sébah’ın ana kurucusu olduğu stüdyo Polycarpe Joaillier’nin katılımıyla ortaklık döneminde altın çağını yaşadı, Osmanlı döneminin en önemli fotoğraf stüdyosu ve bir dünya markası oldu.

Çekici, gizemli ve Oryantalizmle süslü şehir manzaraları, binaları, sokak tipleri ve birçok dış mekân güzelliklerini dünyaya tanıttı, ödüller kazandı.

‘Sébah & Joaillier Fotoğrafhanesi’nin muhteşem mirası, Joaillier ailesinin torunlarından Fabrizio Casaretto’nun koleksiyonu sayesinde bu kitapla gün yüzüne çıkmaktadır.

  • Künye: Fabrizio Casaretto – Aile Arşivinden Sébah & Joaillier Fotoğrafhanesi / The Sébah & Joaillier Photography Studio From The Family Archive, çeviren: Sylvia Zeybekoğlu, İş Kültür Yayınları, fotoğraf, 2024

Hazal Papuççular – Cumhuriyet’in Dış Politikası (2024)

Hazal Papuççular’ın Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılına ithafen, bir kaynak kitap olarak yazdığı ‘Cumhuriyet’in Dış Politikası’, 100 yıllık dönemi kendi içinde anlamlı zaman dilimlerine bölüp, bu bölümler arasındaki dengeyi gözeten ama bir yandan da bu 100 yıllık dönemi neredeyse baştan sona kat eden sorunları da unutmayan bir çalışma.

Yazarın, Türkçe ve yabancı dillerde yüzlerce eseri, belgeyi, haberi tarayarak ve Türk dış politikasına farklı perspektiflerden bakarak kaleme aldığı eser, 100 yılın hem panoraması hem de dökümü niteliğini taşıyor.

Papuççular, 100 yılı ayırdığı her dönemin içinde, uluslararası düzeydeki belirleyici olayları, Türkiye’nin küresel/bölgesel süreçlerdeki yerini, iç ve dış politika sürekli etkileşim halinde olduğu için o dönemde iç siyasette yaşanan gelişmelerin etkisini, dış politikanın yapıcısı konumundaki aktörleri, kurumları ve bunlardaki değişimleri ele alırken, dış siyasetin iktisadi alt yapısını da unutmuyor.

‘Cumhuriyet’in Dış Politikası’nı değişimleri, kopuşları ve süreklilikleriyle birlikte, bütünlüğü içinde takip etmek isteyenler için vazgeçilmez bir kaynak eser.

  • Künye: Hazal Papuççular – Cumhuriyet’in Dış Politikası: Olaylar, Aktörler, Kurumlar (1923-2023), İş Kültür Yayınları, siyaset, 520 sayfa, 2024

Desmond Morris – Sürrealistlerin Hayatları (2024)

Magritte ile Miró kadar birbirinden farklı iki sanatçının beraber yer aldığı başka hiçbir sanat hareketi tarihte görülmez.

Bunun nedeni sürrealizmin bir sanat hareketi olarak değil, bir felsefi strateji olarak doğmuş olmasıdır.

Sürrealizm bir yaşam tarzıydı; Birinci Dünya Savaşı’nda dünyaya korkunç bir kıyım yaşatmış yerleşik düzene karşı bir başkaldırıydı.

Bilinçdışının kuytuda kalmış, en karanlık yanlarından beslenen sürrealist yapıtlar gerçekten olağanüstüydü ve uluslararası bir nitelik taşıyordu.

Tanınmış yazar ve sürrealist sanatçı Desmond Morris kitabında sürrealistlerin çalışmalarını çözümlemeye çalışmak yerine onlara insan olarak, sıra dışı bireyler olarak bakıyor.

Bu sanatçıların kişilikleri nasıldı; güçlü ve zayıf karakter özellikleri, tercihleri nelerdi?

Sosyal bir hayat mı sürüyorlardı, yoksa münzevi miydiler?

Ayrıksı ve cüretkâr mı, yoksa içe kapanık ve çekingen miydiler?

Morris’in aktardığı komik, sarsıcı, eğlenceli anekdotlar sürrealist felsefeye yaklaşım açısından sanatçıların eserlerinde ve hayatlarında gözlenen çarpıcı değişkenliği de açığa çıkarıyor.

Yazarın kişisel tanıklıklarından faydalanılan kitapta, sürrealistlerin yaşam öyküleri, mizaçları ve çoğu zaman karmaşık aşk hayatları, sanatçıların fotoğrafları ve eserleriyle birlikte çok canlı bir tarzda resmediliyor.

  • Künye: Desmond Morris – Sürrealistlerin Hayatları, çeviren: Ebru Kılıç, İş Kültür Yayınları, sanat, 272 sayfa, 2024

Ervand Abrahamian – Darbe 1953 (2023)

Tam yetmiş yıl önce, 1953’te İran’da Başbakan Musaddık’ın seçilmiş hükümetine karşı gerçekleştirilen CIA darbesi, hem İran’ın hem de tüm Ortadoğu’nun kaderi üzerinde belirleyici bir etki yaptı, 1979’da Humeyni’yi iktidara taşıyan Devrim’e kadar uzanan etkileri oldu.

Ervand Abrahamian’ın British Petroleum, İngiltere ve ABD Dışişleri bakanlıkları arşivlerinden çıkan yeni belgelere, ayrıca dönemin İranlı siyasetçilerinin hatıralarına ve söyleşilerine dayanarak kaleme aldığı ‘Darbe 1953: Modern ABD-İran İlişkilerinin Kökleri’ adlı kitabı, darbe sürecini İran’da petrolün millileştirilmesi mücadelesinden başlayarak adım adım anlatıyor.

Darbe’yi Soğuk Savaş bağlamında ele alan geleneksel yorumlara karşı çıkan Abrahamian, konuyu emperyal güçlerle yükselen ulus-devletler arasındaki mücadele çerçevesine yerleştiriyor.

İngiltere ve ABD gizli servisleriyle “Yedi Kızkardeş” diye bilinen dev petrol şirketlerinin, Musaddık’ın Petrolü Millileştirme Yasası karşısında nasıl paniğe kapıldıklarını, bunun diğer petrol üreticisi ülkelere örnek olmasından nasıl ürktüklerini, İran içindeki geniş işbirliği ağlarını belgelerin dilinden gözler önüne seriyor.

Sadece dünün değil günümüzün uluslararası ilişkileri açısından da aydınlatıcı bir eser.

Noam Chomsky bu kitap için “Çağdaş dünyayı anlamak konusunda çok büyük bir katkı.” diyor.

  • Künye: Ervand Abrahamian – Darbe 1953: CIA ve Modern ABD–İran İlişkilerinin Kökleri, çeviren: Zeynep Rona, İş Kültür Yayınları, tarih, 200 sayfa, 2023

Guillaume Pitron – Dijital Cehennem (2023)

Kablolu dünyanın maddi etkileri, ekonomik ve jeopolitik meseleleri hakkında gözlerimizi açan, gerilim filmi gibi sürükleyici bir araştırma.

Guillaume Pitron, internetin sözde gayrimaddiliğinin, teknoloji simsarlarının en tehlikeli masallarından biri olduğunu ortaya koyuyor.

Dijital dünya bizi kapitalizmin yıkıcı eğilimlerinden kurtarmak bir yana, bu eğilimleri daha da yoğunlaştırıyor; teknoloji şirketleri çevre üzerindeki etkilerine aldırmaksızın katlanarak hızlanan, plansız bir büyümeye kendilerini adamış durumdalar.

Çoktan berbat hale getirdiğimiz analog dünyamızdan dijital bir alternatife kaçamayacağımızı ikna edici bir şekilde gösteren bir kitap.

Sorunlarımız maddi ve maddi çözümler gerektiriyor.

Ünlü bir gazeteci ve program yapımcısı olan Pitron iki yıl boyunca dört kıtada sürdürdüğü titiz araştırmasıyla dijital dünya serabının ardındaki karanlık gerçeği, sadece adı sanal olan bir teknolojinin anatomisini gözler önüne seriyor.

İletişim kurmak, çalışmak ve tüketmek için kullandığımız dijital teknolojinin sandığımızdan çok daha somut olduğunu ve önümüzdeki onyıllarda dünyanın biyofizik sınırlarının aşılmasında başrolü oynayacağını öne sürüyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Ekolojik ayakizinin en iyi şekilde küçültülmesini sağlayan araç olarak göklere çıkartılan dijital yaşam tarzı, küresel ısınmaya en büyük katkıda bulunan ve en kalıcı damgayı vuran malzemeleri oburca tüketmektedir.”

  • Künye: Guillaume Pitron – Dijital Cehennem: Bir Like’ın Ucuna Yolculuk, çeviren: Alp Tümertekin, İş Kültür Yayınları, inceleme, 264 sayfa, 2023

Robin Milner-Gulland – Ruslar (2023)

Halkların Tarihi dizisi içinde yer alan bu kitap, özellikle 17. yüzyıldan bu yana dünya tarihinde her zaman önemli bir yer işgal eden bir halkı, kuzey komşumuz Ruslar’ı anlatıyor.

Rus edebiyatı, sanatı ve kültür tarihi alanının önde gelen uzmanlarından Robin Milner-Gulland, bu çalışmasında, bir “zihin arkeolojisi”, farklı çağları kat eden bir kültür tarihi perspektifinden hareket ediyor.

Rusya tarihini genellikle Büyük Petro ve modernleşme süreciyle başlatan baskın eğilimin aksine, 1700 öncesi döneme, “Eski Rusya”ya da önemli bir yer ayıran Milner-Gulland, ilk kroniklerden modern döneme dek Rus kültürünün evrimine damgasını vuran temel dinamikleri, inanç yapılarını, “ikonalar âlemi”ni zengin örneklerle anlatıyor.

Ruslar’ın zihniyet dünyasını anlamak için önemli bir giriş kitabı.

  • Künye: Robin Milner-Gulland – Ruslar, çeviren: Bahar Tırnakçı, İş Kültür Yayınları, tarih, 352 sayfa, 2023