Vaclav Smil – Enerji ve Medeniyet (2023)

Bu kitap, tarih boyunca enerji ile insanların ilişkisine dair en güvenilir tek kaynak.

Vaclav Smil, tarım öncesi toplayıcıların pratiklerinden fosil yakıtlara bağımlı ve iklim değişikliğinin etkisindeki bugünkü yaşantımıza kadar pek çok konuyu disiplinlerarası bir bakışla ele alıyor.

İnsan, en basit aletlerden içten yanmalı motorlara, hatta nükleer reaktörlere dek muazzam bir çeşitliliği olan yapay nesne ve sistemlerle, beden dışı enerjiyi ve zekâsının gücünü sistematik olarak kullanabilen tek tür oldu.

Tarihin akışı içinde insan, kendi varoluşu için enerji çeşitlerine gün geçtikçe daha fazla güvenmeye başladı.

Enerji kaynağı olarak fosil yakıtlara geçilmesi; tarım, endüstri, silahlanma, ulaşım, iletişim, ekonomi, siyaset, kentleşme, çevre ve gündelik hayat gibi pek çok unsuru etkiledi ve dönüştürdü.

Vaclav Smil, bu çığır açan çalışmasında, tarım öncesi toplayıcıların pratiklerinden fosil yakıtlara bağımlı ve iklim değişikliğinin etkisindeki bugünkü yaşantımıza kadar, tarih boyunca enerji ile insanların ilişkisine dair kapsamlı yanıtlar sunuyor.

1994’te yayımlanan ilk edisyonu baştan sona elden geçiren Smil, ‘Enerji ve Medeniyet’ adını alan bu genişletilmiş baskıda, insanlık tarihi boyunca enerjinin evrelerini panoramik ve disiplinlerarası bir bakış açısıyla ele alıyor.

Kitap, enerji üreten canlı ve cansız her kaynağı teker teker incelerken, bunların tarihin hangi aşamasında nasıl ortaya çıktığını ve neleri dönüştürdüğünü, kimi zaman dönemin tanıklarından alıntılarla, kimi zaman da Smil’in çarpıcı tespitleri eşliğinde okura sunuyor.

‘Enerji ve Medeniyet’, Ebru Kılıç’ın nitelikli çevirisiyle ilk kez Türkçede yayımlanıyor.

  • Künye: Vaclav Smil – Enerji ve Medeniyet: Bir Tarihçe, çeviren: Ebru Kılıç, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, inceleme, 548 sayfa, 2023

Fay Bound Alberti – Yalnızlığın Biyografisi (2022)

Muhteşem bir yalnızlık biyografisi.

Yalnızlığın modern bir duygu olduğunu savunan Fay Bound Alberti, bugünkü yalnızlık ikilemine yol açan pek çok etkenin izini sürüyor.

‘Yalnızlığın Biyografisi’, duygusal bir dil ve deneyim olarak yalnızlığın yeni bir yorumunu sunuyor.

Alberti, 18. yüzyıldan günümüze; mektuplar, günlükler, siyasi tartışmalar ve tıp literatürünü kullanarak yalnızlığın tarih dışı, evrensel bir olgu olmadığını savunuyor.

Yazara göre yalnızlık modern bir duygudur ve sınıf, cinsiyet, etnik köken ve deneyime göre farklılık gösteren, karmaşık bir duygusal durumu ifade eder. Sylvia Plath, Kraliçe Victoria ve Virginia Woolf gibi vaka hikâyelerini inceleyen ‘Yalnızlığın Biyografisi’, yalnızlığın modern ve somutlaşmış bir duygu olarak ortaya çıkışının haritasını çıkarıyor.

Alberti’nin keskin siyasal analizlerinin yanı sıra, kitabın en güçlü temalarından biri de yalnızlığın nasıl büyük bir çeşitlilik gösterdiği, hayatlarımızın ne kadar içinde olduğu, genellemelere nasıl da sığmadığı.

Yalnızlık bir 21. yüzyıl salgınıdır belki, acilen karşılık verilmesi gereken modern bir hastalıktır ama bundan çok çok daha fazlasıdır da.

  • Künye: Fay Bound Alberti – Yalnızlığın Biyografisi, çeviren: Ebru Kılıç, Albaraka Yayınları, inceleme, 304 sayfa, 2022

Marshall Sahlins – Thukydides’ten Özür Dileyerek (2022)

‘Thukydides’ten Özür Dileyerek’, kültürel antropolijinin kurucu isimlerinden Marshall Sahlins’in başyapıtlarından biridir.

Sahlins bu eserinde, çok zengin bir tarihsel ve etnografik malzeme eşliğinde antropolojinin tarihyazımına yapabileceği katkıyı araştırıyor.

Sahlins, Thukydides’ten “özür dileyerek”, bu büyük ismin tarihini yazdığı Atina ile Sparta arasındaki Peloponnesos Savaşı’nı, MS 19. yüzyılda Fiji krallıkları Bau ile Rewa arasındaki Polinezya Savaşı’yla karşılaştırıyor.

Batı düşüncesini derinlemesine etkileyen Thukydides, tarihe insanın “güç ve kâr arzusunun” yön verdiğini savunur.

Peki tarih, insan doğasına atfedilen bu evrensel eğilimlerden hareketle okunabilir mi?

Kültürü dışarda bırakarak “insan doğasından” hareket eden Thukydides’in tersine Sahlins, insanın kültürel bir varlık olduğu görüşünde.

Böylece, Atina ile Sparta’yı olduğu kadar Bau ile Rewa’yı da birbirine bağlı bir tarihsellik içinde gelişmiş kültürel-tarihsel oluşumlar olarak analiz ediyor.

Bu oluşumlar içinde eyleme geçen insanlar da motivasyonlarını birbirinden farklı düzenlerden, ilişkiler ve değerler bütününden alırlar.

  • Künye: Marshall Sahlins – Thukydides’ten Özür Dileyerek: Tarihi Kültür ve Kültürü Tarih Olarak Anlamak, çeviren: Ebru Kılıç, Bgst Yayınları, tarih, 315 sayfa, 2022

Antonio Negri – İsyanlar (2022)

Devrimler, mutlak demokrasiyi nasıl inşa edebilir?

Antonio Negri, Machiavelli’den Spinoza’ya ve Marx’a uzanarak modern siyasi rasyonaliteyi altüst edecek devrimci bir siyaset felsefesi kuruyor.

Şimdiye kadar devrimler devlet aygıtını daha da yetkinleştirmekle yetindi. Devlet biçiminin değil çokluğun mutlak demokrasisinin kaynağı olacak bir kurucu iktidar nasıl düşünülebilir?

Devrimci düşünce ve pratiğin gerçek mirası ve asıl vaadi bu değil midir?

Negri ‘İsyanlar’da, Machiavelli’nin Floransa’sından İngiliz Devrimi’ne, Amerikan ve Fransız Devrimleri’nden Rus Devrimi’ne modern isyan ve devrim süreçlerine bu sorularla geri dönüyor.

Demokratik ve devrimci kuvvetlerin başlattığı bu kurucu süreçlerin düzene geri dönüşle ve devletin yeniden diriltilmesiyle kapandığı her seferde, iktidarın iki anlamı, siyasala iki farklı yaklaşım arasındaki antagonizma da yeniden belirdi.

Değişim kuvvetlerinin ve çokluğun sınırsız arzularının önünü açan etkin kurucu iktidar ile bu kuvvetleri ve arzuları kaparak sınırlandıran kurulu iktidarın ilişkisi daima bir krize işaret eder.

Ama Negri kurucu iktidarı bu krizi sürekli yeniden üretecek bir diyalektiğin içine kapatmaz.

Aksine Machiavelli’deki çatışmalı güç siyasetine, Spinoza’da olduğu gibi çokluğun arzusuna ve Marx’taki gibi canlı emeğin yaratıcılığına dayanan bir kurucu iktidarın kopuş gücünde mutlak bir demokrasinin olanaklarını görür.

Kurucu iktidarın tek güvencesi, güç ile çokluk arasındaki ilişkinin sürekliliği ve yaratıcı devingenliğidir.

Bu süreklilik ve devingenlikte, çokluğun Bir, gücün iktidar tarafından kapılması artık mümkün olmaz.

Modern siyasi rasyonaliteyi altüst edecek devrimci bir siyaset felsefesinin temeli ancak çokluğun kurucu gücünde bulunabilir.

  • Künye: Antonio Negri – İsyanlar: Kurucu İktidar ve Modern Devlet, çeviren: Ebru Kılıç, Otonom Yayıncılık, siyaset, 464 sayfa, 2022

Brian Greene – Evrenin Zarafeti (2022)

Sicim kuramı, atomaltı parçacıklardan göksel galaksilere, evrendeki tüm harika olayların, tek bir büyük fiziksel ilkenin yansımaları olduğunu söyler.

Dünyanın en önemli sicim kuramcılarından Brian Greene, sicim kuramının ardındaki bilimsel hikâyeyi ustaca anlatıyor.

Bugün dünyanın her yerinde matematikçiler ve fizikçiler en iddialı fizik kuramlarından biri olan süpersicim kuramı üzerine hararetle çalışıyor.

Sicim kuramı Einstein’ın 30 yıl boyunca üzerinde çalıştığı birleşik alan kuramına giden yolda önemli bir adım.

Ve sonunda, genel görelilik ve kuantum mekaniği arasındaki gerilim çözülmek üzere: Sicim kuramı, atomaltı parçacıkların çılgınca dansından göksel galaksilerin görkemli girdabına kadar evrendeki tüm harika olayların, tek bir büyük fiziksel ilkenin yansımaları olduğunu ilan ediyor.

Dünyanın önde gelen sicim kuramcılarından Greene, ustalıkla ve anlaşılır bir dille kaleme aldığı ‘Evrenin Zarafeti’nde 20. yüzyıl fiziğinin “her şeyin kuramı” arayışının ardındaki bilimsel hikâyeyi ve insani çabayı anlatıyor, kuantum mekaniğinden genel göreliliğe kadar pek çok kavram üzerinden sicim kuramını çevreleyen gizem perdesini aralıyor.

Greene’in uzman bilimsel kavrayışı ile edebî yaratıcılığının benzersiz bir karışımı olan ‘Evrenin Zarafeti’, bizi muhteşem evrenimizin nasıl çalıştığını anlamaya daha da yaklaştıran heyecan verici bir eser.

  • Künye: Brian Greene – Evrenin Zarafeti: Süpercisimler, Gizli Boyutlar ve Nihai Kuram Arayışı, çeviren: Ebru Kılıç, Tellekt Kitap, bilim, 504 sayfa, 2022

James Lovelock – Novasen (2021)

Gelecek üç yüz yılın sonunda şu anki yapay zekâ sistemlerinden yeni bir elektronik yaşam biçimi ortaya çıkacak.

Gaia teorisinin yaratıcısı James Lovelock, Novasen çağının sakinleri siborgları anlatıyor.

Gaia teorisiyle yaşamlarımızı ve gezegenimizi anlama biçimimizi çarpıcı şekilde değiştiren, çağımızın önemli çevreci düşünürlerinden Lovelock, bu çalışmasında, Dünya’da yaşamın geleceği hakkında muazzam bir yeni teori atıyor ortaya.

Lovelock, üç yüz yılın sonunda Antroposen’in biteceğini ve Novasen adını verdiği yeni bir çağın başlamak üzere olduğunu savunuyor.

Bu yeni çağda, şu anki yapay zekâ sistemlerinden yeni bir elektronik yaşam biçimi ortaya çıkacak, bunun yanı sıra bizden on bin kat daha hızlı düşünen, kendi kendisini iyileştirme ve kopyalama becerisine sahip siborglar dünyayı yönetecek.

Lovelock’a göre bu hiperzeki varlıklar, kıyamet senaryolarının aksine, gezegenimize en az bizim kadar bağlı olacak ve Dünya’yı soğutma, Gaia’daki organik yaşamı koruma projesinde bizimle birlikte çalışacak.

Bu yeni çağla evrende düşünen tek varlık, kozmosu anlayan tek varlık olma statümüzü kaybedeceğiz.

Kitaptan bir alıntı:

“Antroposen’in başlamasından kısa süre sonra hızlanmanın gücüyle kendisinden geçen yarışçı çocuklara döndük. Üç yüz yıldır hız pedalına basıyoruz, şimdi de insan yapımı elektronik, mekanik ve biyolojik şeylerin Dünya sistemini kendi başlarına yönetebileceği çağa yaklaşıyoruz.”

  • Künye: James Lovelock – Novasen: Yaklaşan Hiperzekâ Çağı, çeviren: Ebru Kılıç, Kolektif Kitap, bilim, 142 sayfa, 2021

Henri F. Ellenberger – Bilinçdışının Keşfi (2021)

Dinamik psikiyatrinin tarihi ve dönüşümüyle ilgili temel bir başvuru kaynağı.

Henri Ellenberger’in tam 864 sayfalık bu çalışması, alanın öncüleri ve onların katkılarını ortaya koyduğu gibi, bazı hastaların bu dönüşümdeki rollerini de aydınlatıyor.

Dinamik psikiyatrinin gelişiminin ardındaki sosyoekonomik, siyasal ve kültürel dinamikleri açıklamasıyla da ayrıca büyük bir boşluğu dolduran kitap, dinamik psikiyatrinin doğuşundan 1775-1900 zaman aralığında dinamik psikiyatrinin ilk dönemine, oradan Pierre Janet, Sigmund Freud, Alfred Adler ve Carl Gustav Jung ile ve belli başlı okulların alana yaptığı katkılara, konuyu ayrıntılı bir biçimde serimliyor.

  • Künye: Henri F. Ellenberger – Bilinçdışının Keşfi: Dinamik Psikiyatrinin Tarihi ve Evrimi, çeviren: Ebru Kılıç, Albaraka Yayınları, psikiyatri, 864 sayfa, 2021

David Wallace-Wells – Yaşanmaz Bir Dünya (2020)

Farkındaysanız, kış mevsiminde olduğumuz halde havalar ilkbahar mevsimindeki gibi.

Dünya bugün içinden geçtiğimiz kitlesel yok oluştan önce beş kitlesel yok oluş daha yaşadı.

Dolayısıyla durum, çokça kaygılanmamızı gerektirecek kadar ciddi.

Özellikle fosil yakıtların yakılmasıyla atmosfere bırakılan karbonun yarısından fazlasının sadece geçtiğimiz otuz yıl içinde salındığı gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda.

David Wallace-Wells, iklim değişikliğinin düşündüğümüzden çok daha hızlı ilerlediğini gözler önüne seriyor ve bizi derhal harekete geçmeye çağırıyor.

‘Yaşanmaz Bir Dünya’, son bilimsel çalışmalardan yola çıkarak yakın gelecekte bizi bekleyen büyük tehlikeyi; ısınmanın insanları, küresel politikayı, teknolojiyi ve doğayı nasıl dönüştürebileceğini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.

Bunu yaparken insanın ilerleme saplantısına sıkı eleştiriler getiren Wallace-Wells, elimizi çabuk tutup, bizi bekleyen büyük yok oluştan kurtulmak için harekete geçmeye ve kapitalizmin sürdürülebilirliği üzerine yeniden düşünmeye çağırıyor.

  • Künye: David Wallace-Wells – Yaşanmaz Bir Dünya: Isınma Sonrasında Hayat, çeviren: Ebru Kılıç, Domingo Kitap, ekoloji, 336 sayfa, 2020

Joe Herbert – Testosteron (2016)

Testosteron hormonunun doğasını açıklayan bir çalışma.

Üremenin temel bileşenlerinden olan bu hormonun yapısına, memelilerde ve bilhassa insanlardaki işleyiş biçimine, erkek davranışlarındaki rolüne, kadınları nasıl etkilediğine ve hormonun saldırganlık, rekabet ve risk almakla ilişkisine daha yakından bakmak için iyi bir fırsat.

  • Künye: Joe Herbert – Testosteron, çeviren: Ebru Kılıç, Koç Üniversitesi Yayınları

Nick Lane – Yaşam Neden Var? (2016)

Biyolojinin temel sorularına yanıt veren, bunu yaparken de yaşamın evrilişindeki dönüm noktalarını gözler önüne seren bir rehber.

Dört küsur milyar yıl önce ortaya çıkmış bir bakteri hücresinin bugünkü karmaşık insan hücresine nasıl dönüştüğünü ve yaşamın kökenini merak edenler için dört dörtlük bir kılavuz.

Nick Lane, kitabına, yaşamın anlamının ne olduğuna biyolojinin nasıl yanıtlar verdiğini anlatarak başlıyor ve devamında da,

  • Yaşamın kökeninde enerjiyi,
  • Hücrelerin ortaya çıkışını,
  • Bakteriler ve arkelerin neden temelden farklı olduğunu,
  • Karmaşık hücrelerin kökenini,
  • Karmaşıklığın anahtarları olarak mitokondrileri,
  • Eşeyli üreme ve ölümün kökenlerini,
  • Türlerin kökenini,
  • Cinsiyet kararlılığını,
  • Yaşlanmayla ilgili serbest radikal kuramı,
  • Ve bunun gibi ilgi çekici konuları anlatıyor.

Künye: Nick Lane – Yaşam Neden Var?, çeviren: Ebru Kılıç, Koç Üniversitesi Yayınları, bilim, 317 sayfa, 2016