Jason Hickel – Bizi Ayıran Uçurum (2023)

Kalkınma sürecinde işlerin yolunda gittiği, dünyanın Güney’inin Kuzey’ini neredeyse yakaladığı, yoksulluğun son 30 yılda yarı yarıya azaldığı, 2030’a gelindiğinde yeryüzünden bütün bütün silineceği söyleniyor.

Oysa dünyanın en güçlü devlet ve şirketlerinin desteğiyle anlatılan bir masal bu.

1960’dan bu yana Kuzey ile Güney arasındaki gelir farkı neredeyse üç katına çıktı.

Günümüzde 4,3 milyar insan, yani dünya nüfusunun yarısından fazlası, günde 5 doların altında bir kazançla yaşamak zorunda.

Öte yandaysa dünyanın en zengin 8 insanı insanlığın yarısının toplam gelirine denk bir serveti yönetiyor.

Peki bu uçurumu yaratan ne?

On beşinci yüzyıldan bu yana Batı’nın dünyanın kalanını sömürmüş olmasının yol açtığı tahribat bir yana, yoksul ülkeler bugün de küresel ekonomik sisteme eşit koşullarda katılmıyor.

Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar eliyle Güney ülkelerine dayatılan yapısal reformlar ekonomilerine kasıtlı olarak zarar veriyor, Dünya Ticaret Örgütü’nün getirdiği kurallar da eşitsiz mübadeleyi körüklüyor.

Dahası, Kuzey’in sömürüsünün yarattığı yoksulluğa artık küresel iklim krizinin olumsuz sonuçları ekleniyor.

‘Bizi Ayıran Uçurum’, sorunları geçmişi ve bugünüyle berrak bir şekilde ortaya koyan bir kitap.

Küresel ekonomi içinde yoksulluğa getirilecek ekonomik çözümler ile iklim felaketine getirilecek ekolojik çözümleri birlikte düşünüyor.

Jason Hickel’ın Türkçe basıma özel önsöz ve sonsözüyle.

  • Künye: Jason Hickel – Bizi Ayıran Uçurum: Küresel Eşitsizliğe ve Çözümlerine Dair Kısa Bir Kılavuz, çeviren: Deniz Keskin, Metis Yayınları, siyaset, 360 sayfa, 2023

Jason Hickel – Çoğu Zarar Azı Karar (2021)

Bugünkü hızlı yoksullaşmaya baktığımızda, ekonomik büyüme tam bir kandırmacadır, safsatadır.

Jason Hickel, büyüme tezinin ekolojik açıdan neden sürdürülemez ve özünde adaletsiz bir hal aldığını gözler önüne seriyor.

Toplumların esenliği ve gelişmişliği çoğu iktisatçı ve siyasetçi tarafından “büyüme” kavramıyla açıklanıyor.

Farklı siyasi ve iktisadi görüşlerin “büyüme” konusunda anlaştığını görüyoruz.

Günümüzdeki hızlı yoksullaşma, artan eşitsizlikler ve toplumsal-ekolojik felaketler de egemen söyleme göre büyüme eksikliğinin ya da azgelişmişliğin sonuçlarıdır:

“Büyümeyen, yerinde sayan, ölür”.

Elimizdeki kitap ise bu sorunların nedeninin tam da büyüme olduğunu, büyümenin aşırı masraflı, ekolojik açıdan sürdürülemez ve özünde adaletsiz bir hal aldığını, “büyüme”yi temel alan mitik inançların terk edilmesi gerektiğini savunuyor.

Bunun için büyüme tahayyülünü ayakta tutan ve ekonomiyi bilim olmaktan çıkaran terimlerle düşünmekten vazgeçmek gerekiyor.

Kullanımdaki iktisadi dil, ifade edilmesi gerekeni ifade etmekte yetersiz kaldığı içindir ki yeni bir söz dağarcığına ihtiyacımız var.

Bir grup aktivist ve entelektüelin ilk olarak Fransa’da başlattığı ve ardından tüm dünyaya yayılan küçülme hareketi, toplumsal bir hedef olarak ekonomik büyümenin terk edilmesi çağrısında bulunuyor.

“Küçülme” kavramı, daha az doğal kaynak tüketen ve tamamen farklı ilkeler çerçevesinde örgütlenen toplumlara giden yolu temsil ediyor.

Sadelik, şenliklilik, otonomi, bakım, müşterekler gibi kelimeler de küçülme toplumlarının neye benzeyebileceği konusuna ışık tutuyor.

  • Künye: Jason Hickel – Çoğu Zarar Azı Karar: Dünyayı Küçülme Kurtaracak, çeviren: Deniz Keskin, Metis Yayınları, iktisat, 304 sayfa, 2021