Roni Margulies – Kalpsiz Dünyanın Kalbi (2009)

Türkiye’nin son dönemlerdeki en önemli gündemlerinden birini, İslam, İslamcılık, şeriat, laiklik, takkıyye ve başörtüsü oluşturuyor.

Roni Margulies ‘Kalpsiz Dünyanın Kalbi’nde, güncel örnekler üzerinden, Türkiye’de hiçbir şeyin bağımsız düşünülemediği İslam’ı irdeliyor.

Margulies kitabının ilk bölümündeki yazılarında din ve İslam’a, ikinci bölümündekilerde somut olarak dinin Türkiye siyasetine etkilerine ve son bölümündekilerde de bir başka dinin, Yahudiliğin Ortadoğu’da olup bitenlere etkisine ve Türkiye’deki algılanışına odaklanıyor.

Margulies, Türkiye’nin yakın tarihine damga vurmuş, kimisi gülünç gelişmeleri, bunların gerçek veya hayali bir İslam’dan nasıl kaynaklandığını anlatıyor.

  • Künye: Roni Margulies – Kalpsiz Dünyanın Kalbi, Kanat Kitap, din, 175 sayfa

Daniel Glattauer – Poyraza Çare (2009)

Alman edebiyatçı Daniel Glattauer’in 2006 yılında yayımlanan ‘Poyraza Çare’ isimli romanı, Emmi Rothner ve Leo Leike isimli karakterleri üzerinden sanal aşkları alaycı bir üslupla hikâye ediyor.

Emmi Rothner, Like dergisine aboneliğini iptal ettirmek için, dergiye bir e-mail göndermek ister.

Fakat mail, yanlışlıkla Leo Leike’ye gider, bu da ikili arasında sanal bir ilişkinin başlamasına vesile olur.

Bu tesadüfi ilişki, karakterlerin yabancılaşma ve yakınlaşma gibi karşıt duygular arasında gidip gelmelerine neden olur.

Glattauer, Rothner ve Leike tarafından yazılan yüzlerce mail üzerinden, günümüzün kadın-erkek ilişkilerini hicvediyor.

  • Künye: Daniel Glattauer – Poyraza Çare, çeviren: Sezer Duru, Kanat Kitap, roman, 196 sayfa

Ahmet Büke – Alnı Mavide (2008)

‘Çiğdem Külahı’ ve ‘İzmir Postası’nın Adamları’, Ahmet Büke’nin daha önce yayınlanmış öykü kitaplarıydı.

‘Alnı Mavide’ isimli bu son kitapta ise, Büke’nin yirmiyi aşkın kısa öyküsü bulunuyor.

Büke’nin bu kitapta toplanan öykülerinin çoğunluğu, karanlık karakterleri ve olay örgüleriyle öne çıkıyor.

Fakat her seferinde de, çok küçük bir ayrıntı, olay örgüsünün karanlık seyrini aniden değiştirebiliyor.

Kitaba adını da veren ‘Alnı Mavide, Elleri Kanda’ isimli öyküde ise, hikâyenin başkahramanı Azur’un, kendisini çepeçevre saran acımasız dünyada, hayatta kalma savaşı anlatılıyor.

Öykünün ilerleyen sayfalarında, Azur’un karşısına çıkacak bir çocuk, bu kötülüğü bir nebze de olsa kesintiye uğratacaktır.

Kitabın, 2008 Oğuz Atay Öykü Ödülü’nü kazandığını da belirtelim.

  • Künye: Ahmet Büke – Alnı Mavide, Kanat Kitap, öykü, 150 sayfa

 

Kenan Biberci – Dullar ve Reçeller (2008)

‘Dullar ve Reçeller’, daha önce yayınlanan ‘Kimse Ölmesin Ben Ölürüm’ ve ‘Küçük Hayat Ansiklopedisi’ isimli eserleriyle bilinen genç kalemlerden Kenan Biberci’nin son öykülerinden oluşuyor.

Biberci’nin on öyküsünü bir araya getiren bu kitapta da, yazarın daha önceki eserlerinden aşina olunduğu şekliyle, yine duyarlı kahramanlar ve iç içe geçmiş olay örgüleri yer alıyor.

Bu arada, Biberci’nin neredeyse çoğu öyküsünün asıl başarısını oluşturan diyalog tarzı da, yine bu kitaptaki öykülerin ayırt edici özelliklerini oluşturuyor.

Öykülerde, birbirinden farklı insanların hikâyeleri, duyarlı bir üslupla anlatılıyor.

Biberci, üçüncü durağıyla öyküsünü geliştirmeye devam ediyor.

  • Künye: Kenan Biberci – Dullar ve Reçeller, Kanat Yayınları, öykü, 131 sayfa

Magda Szabó – Iza’nın Şarkısı (2008)

  • IZA’NIN ŞARKISI, Magda Szabó, çeviren: Hakan Tansel, Kanat Yayınları, roman, 240 sayfa

Magda Szabó ‘Iza’nın Şarkısı’nda, kahramanları Bayan Szöcs ve kızı Iza arasındaki ilişki üzerinden çetrefilli kuşak çatışmasını hikâye ediyor. Bayan Szöcs, kocası öldükten sonra Budapeşte’de yaşayan kızı Iza’nın beraber yaşama teklifini kabul eder. Evini, kasabasını, geçmişini geride bırakan Szöcs, tek bir ayrıntısı bile geçmişine ait olmayan bu “yeni” hayatında, gün geçtikçe yabancılaşmaya, kabuğuna çekilmeye başlar. Modern çağa bir türlü adapte olamayan Szöcs, günün birinde tekrar kökenlerine dönmeye, unutamadığı geçmişine gitmeye karar verir. Szabó, kadının köklerine duyduğu özlemi, kızı ile yaşadığı kuşak çatışması ekseninde, sahici bir üslupla resmediyor.

 

Stelyo Kuloğlu – Postaneye Asla Yalnız Gitme (2007)

  • POSTANEYE ASLA YALNIZ GİTME, Stelyo Kuloğlu, çeviren: Sona Özzakar, Kanat Kitap, roman, 303 sayfa

postaneye-asla-gitme

Yunanistanlı yazar Stelyo Kuloğlu’nun ‘Postaneye Asla Yalnız Gitme’ adlı romanı, perestroika dönemi Rusya’sını hikâye ediyor. Kuloğlu’nun Moskova’da uzun yıllar muhabirlik yaptığı zamanlara dair deneyimleriyle oluşturduğu roman, gerçekçi gözlemleriyle öne çıkıyor diyebiliriz. Komünist yönetimin nasıl yıkıldığı ve bundan sonraki değişimler, romanın asıl olay örgüsünü oluşturuyor. Kitabın ilgi çekiciliği, bu yıkılan dünyalara, çoğu da sıradan hayatlar yaşayan insanların gözünden bakması. Romanın Kuloğlu ile otobiyografik özellikler barındıran anlatıcısı, yaşanan olağanüstü dönüşümü, “Birkaç saat içerisinde, McDonalds’ın önünde oluşan kuyruk, Lenin’in mozolesinin önündekinden çok daha uzundu. Ünlü bir talk şovcu, McDonalds’ın açılmasının Sovyetler Birliği’nde demokrasinin ilk işareti olduğunu belirtmişti,” cümlesiyle özetler.

Paul Scott – Geride Kalanlar (2007)

  • GERİDE KALANLAR, Paul Scott, çeviren: Serpil Çağlayan, Kanat Kitap, roman, 278 sayfa

Paul Scott’ın ‘Geride Kalanlar’ı, yazarın ‘Raj Dörtlemesi’nin bitiş bölümünü oluşturuyor. Scott’ın 1964 yılındaki Hindistan ziyaretinin ardından başladığı ve ülkedeki Britanya egemenliğinin sona erişini farklı açılardan değerlendiren dörtlemesi, dokuz yılda tamamlanmış ve yazarına uluslararası ün getirmişti. Roman, Hindistan ordusunda görev yapmış İngiliz Albay Tusker Smalley ile eşi Lucy Smalley’in, Hindistan’ın bağımsızlığına kavuşmasından sonra ülkelerine dönmeyip Pankot’ta kalmayı tercih etmelerini hikâye ediyor. Smalley’lerin bu yeni dünyada ayakta kalabilme çabaları, romanın başlıca temasını oluşturuyor. Romanın yayımlandığı yıl Booker ödülü kazandığını belirtelim.

Roni Margulies – Bugün Pazar, Yahudiler Azar (2006)

  • BUGÜN PAZAR, YAHUDİLER AZAR, Roni Margulies, Kanat Kitap, deneme, 111 sayfa

Roni Margulies’in ‘Bugün Pazar, Yahudiler Azar’ isimli bu deneme kitabı, 1950’lerden 70’lere, oradan günümüze uzanan bir süre içinde İstanbul Yahudilerine ilişkin kişisel gözlemlerden oluşuyor. Yazarın, “O yılların, o mutlu, kaygısız, pespembe çocuk yıllarımın Yahudi cemaatini, bugün ne kadar dışında olursam olayım, içimde hoş ve hüzünlü bir sevgi duygusu uyanmadan düşünmem nasıl mümkün olabilir?” cümlesi, aynı zamanda bu denemelerinin yazılış amacını da özetlemiş oluyor. Kitap, bunun dışında, İstanbul Yahudilerinin daha eski zamanlarına, Yahudiliğin günümüz Türkiye’sindeki problemli yanlarına, Yahudilerin yaşadıkları trajedilere ve siyonizm ve İsrail politikaları gibi konulara da odaklanıyor.

Aldo Rossi – Şehrin Mimarisi (2006)

  • ŞEHRİN MİMARİSİ, Aldo Rossi, çeviren: Nurdan Gürbilek, Kanat Yayınları, sanat, 222 sayfa

Aldo Rossi’nin bu kitaptaki mimarlık eleştirisi, işlevselcilik veya kendisinin deyişiyle “modern işlevselcilik” üzerine odaklanıyordu ve modern mimarlık eleştirileri açısından bir dönüm noktasına işaret ediyordu. Rossi’nin işlevselliğe eleştirisi, işlevin mimarlık için bir başlangıç noktası olmayacağı şeklindeydi ve kendisinin önerisi, şehirle mimari arasında karşılıklı bir ilişki kurulmasıydı. Bu, “mimarlık şehrin inşasından sorumlu olan bir disiplinken, şehir de kolektif belleğiyle mimarlığın kaynağıdır” şeklinde özetlenebilir. Rossi, modern mimarinin tektipleştirici tasarımından öte, her şehrin kendi morfolojisine dayanan bir mimari anlayışı öneriyordu.

Alain Jaubert – Cennet Vadi (2006)

  • CENNET VADİ, Alain Jaubert, çeviren: Hakan Tansel, Kanat Kitap, roman, 432 sayfa

Alain Jaubert’nin, altmış dört yaşındayken kaleme aldığı ‘Cennet Vadi’, 2005 Goncourt İlk Roman ödülünü almıştı. Roman, hayatında bir dönem denizcilik yapan Jabuert’nin hayatından izler taşıyor. Roman, 1950’lerde Şili’nin Valparaiso kentinde, nam-ı diğer Cennet Vadi’de geçiyor. Romanın baş kahramanı, on sekiz yaşındaki Antoine’ın, Şili’nin bu limanında geçirdiği tek bir geceye dayanıyor. Fakat bu tek geceye sığdırılan onlarca macera, anı, içki, yemek, kadın ve tüm kuşatıcılığıyla deniz vardır. “Tek bir rıhtım, yüzlerce kerhane”li Cennet Vadi’de, sadece iki kural vardır: Uyumamak ve rasgele maceraya atılmak. Roman, Antoine’in cennetteki bu tek gecesini anlatıyor.