Mark Wrathall – Heidegger’i Nasıl Okumalıyız? (2024)

Martin Heidegger muhtemelen geçtiğimiz yüzyılın en etkili ve fakat aynı zamanda en az anlaşılan filozofudur.

Mark Wrathall, Heidegger’in derin ve yoğun metinlerini çözümleyerek okura Heidegger’in varoluşun tabiatına bakarken uyanan endişesinden, teknolojinin hayatımızı idame ettirme kabiliyetimize yönelttiği tehdide kadar uzanan geniş bir yelpazede rehberlik ediyor.

Yazar, Heidegger’in Nasyonal Sosyalizm ile arasındaki tartışmalı bağı, Heidegger’in dünya tarihinin akışına dair görüşleri bağlamında değerlendiriyor.

Ayrıca Heidegger’in hakikat, sanat ve dil hakkındaki görüşlerini de ele alıyor.

  • Künye: Mark Wrathall – Heidegger’i Nasıl Okumalıyız?, çeviren: Liena Gül, Runik Kitap, felsefe, 128 sayfa, 2024

Christian Mann – Gladyatörler (2024)

Bu kitabı okurken, arenada bir gladyatörün omuzlarına binen yükü hissedecek, dövüşlerin gerilimi ve heyecanı içinde kaybolacaksınız.

  • Gladyatörlerin kaderine seyircilerin nasıl karar verdiğini öğrenmeye hazır mısınız?

Christian Mann, gladyatör dövüşlerinin büyülü dünyasını, heyecan verici bir anlatımla gözler önüne seriyor.

Etrüsklerin kadim ritüellerinden doğan bu ölümcül oyunların, Roma’nın siyasi arenasındaki rolünden, geç antik dönemin sonuna dek geçen sürecini ele alıyor.

Gladyatörlerin nerelerden ve nasıl toplandığını, onları ölümüne dövüşe hazırlayan sıkı eğitimlerini, savaşçıların günlük yaşamlarının perde arkasını, kullandıkları silahları ve rütbelerine göre ayrıldıkları sınıfları detaylarıyla anlatıyor. Roma’nın dört bir köşesinde yankılanan arenaların toplumsal ve kültürel önemini, sürükleyici bir dille keşfetmenizi sağlıyor.

  • Bu ölüm kalım savaşlarının ardındaki gerçekleri keşfetmek ister misiniz?

Gladyatörlerin hayal kırıklıkları, umutları ve zaferleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için bu eşsiz eseri kaçırmayın!

Bazıları aldıkları yaralar nedeniyle, bazıları bitkin düştüğü için dövüşe devam edememiş ve bazıları da dövüş sırasında rakiplerince silahsız bırakılmıştı.

Bir gladyatör pes ederse hakem dövüşü durdurur ve kazananı kucaklardı.

Sonra Roma gladyatör dövüşlerine özgü bir kurala gelirdi sıra: Kaybedenin yaşayıp yaşamayacağına karar vermeye.

Seyirciler dövüş sırasında da boş durmuyorlardı.

En sevdikleri gladyatörü alkışlamışlar, bağırışlarla ve tezahüratlarla desteklemişlerdi.

Ama şimdi, kaybedenin cesurca ve ustalıkla dövüşüp dövüşmediğine ve dolayısıyla hayatının bağışlanmasını hak edip etmediğine karar vermeleri gerekiyordu.

  • Künye: Christian Mann – Gladyatörler, çeviren: Ayşe Çevik, Runik Kitap, tarih, 122 sayfa, 2024

Irina Paperno – Dostoyevski Rusya’sında Kültürel Bir Kurum Olarak İntihar (2024)

Halkın ve bilimin gözünde intihar her zaman anlaşılmaya muhtaç olsa da hiçbir zaman açıklanamayan, esrarengiz bir eylem olarak kaldı.

Filozoflar, yazarlar, gazeteciler, bilim insanları yüzyıllar boyunca bu eyleme bir anlam bahşetmeye çalıştılar.

On dokuzuncu yüzyılda –özellikle Rusya’da– intihar; ruhun ölümsüzlüğü, özgür irade ve determinizm, fiziksel ve manevi, birey ve toplum gibi tartışmaların merkezine oturmuştur.

Irina Paperno tıbbi raporlar, gazete kupürleri, sosyal incelemeler, yasalar, kurgusal eserler, intiharların ardında kalan şahsi belgeler gibi çeşitli kaynakları analiz ederek intihar için yapılan bu anlam arayışını resmediyor ve intiharın kamuoyunun ilgi odağı hâline geldiği 1860’lar ila 1880’lerin Rusya’sını mercek altına alıyor.

Paperno, intiharın anlamına dair, Klasik Antik Çağ’dan Rusya’da intihar salgını yaşandığı düşünülen on dokuzuncu yüzyıla kadar ortaya çıkan fikirlere yer veriyor.

  • Künye: Irina Paperno – Dostoyevski Rusya’sında Kültürel Bir Kurum Olarak İntihar, çeviren: Ayşe Çevik, Runik Kitap, inceleme, 322 sayfa, 2024

Georg Bossong – Sefaradlar (2024)

İspanyol Yahudilerinin tarihi ve kültürü, antik çağların derinliklerine uzanan ve sayısız katmanla örülü bir hikayedir.

Georg Bossong’un bu eseri, Sefarad Yahudilerinin renkli ve zengin geçmişini kapsamlı ve akademik bir anlatımla ele almaktadır.

Bossong, İber Yarımadası’ndaki Yahudi varlığının başlangıcından İslam egemenliği altındaki parlak dönemlere ve 1492 yılında yaşanan trajik sürgüne kadar olan süreci ayrıntılı bir şekilde analiz ediyor.

İspanya’dan sürgün edildikten sonra Selanik’te yeni bir yuva bulan Sefarad Yahudileri, bu şehri “Balkanlar’ın Kudüsü” olarak tanımlayacak kadar önemli bir kültürel merkez haline getirmiştir.

Bossong, bu yeniden diriliş ve kültürel zenginleşme sürecini titizlikle incelemekte ve bu topluluğun kültürel ve sosyal dinamiklerini detaylı bir biçimde okuyucuya sunmaktadır.

Tarihin inişli çıkışlı yollarında, savaşlar, sürgünler ve yeniden doğuşlarla dolu bu öykü, her bir sayfasında okuru daha derin bir düşünceye sevk etmektedir.  Sanatlarından mimari yapılarına, edebiyatlarından müziklerine kadar, Sefarad Yahudilerinin kültürel mirası, her döneminde kendine has ve anlamlı bir hikâye sunuyor.

Bossong’un akademik titizlikle kaleme aldığı bu eser, yalnızca tarihi bir doküman değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir inceleme.

Her sayfasında, tarihsel belgeler ve arkeolojik bulgularla desteklenen analizler, geçmişin izlerinin bugüne nasıl taşındığını daha yakından gözler önüne seriyor.

  • Künye: Georg Bossong – Sefaradlar: İspanyol Yahudilerinin Tarihi ve Kültürü, çeviren: Emre Karatekeli, Runik Kitap, tarih, 128 sayfa, 2024

Bernd-Stefan Grewe – Altın (2024)

Günümüze kadar çıkarılan altın miktarı yaklaşık 190.000 tondur ve bu miktar sürekli artıyor.

Bu ışıltılı metal insanları en eski kültürlerden beri kendine hayran bıraktı.

Kadim mezar yerlerinde bile ölüler için armağan olarak karşımıza çıkıyor.

Altın binlerce yıldan beri kraliyet mücevherlerinde iktidarı simgeledi.

Altına hücum zamanında binlerce maceraperesti cazibesine kaptırdı ve bu ticaret bugüne değin dünyanın her köşesinde kurulmuş altın madenlerinde düşük ücretle çalışan işçilerin sırtında palazlandı.

Altının ticareti de yine bu düşük ücretle çalışan işçilerin emekleriyle gelişimini sürdürüyor.

Merkez bankalarının hazinelerinde külçeler halinde saklanan altının 20. yüzyılda paranın değerini temin etmesi öngörülmüştü.

Tübingen Üniversitesinde tarih profesörü olan Bernd-Stefan Grewe bu kitapla ilk kez, bu çok özel elementin küresel çaptaki tarihini kısa ama fazlasıyla bilgilendirici bir biçimde sunarak altının insanlık için siyasi, iktisadi ve kültürel anlamını gözler önüne seriyor.

  • Künye: Bernd-Stefan Grewe – Altın, çeviren: Furkan Yaman, Runik Kitap, tarih, 120 sayfa, 2024

Klaus Bergdolt – Veba (2024)

Veba, yüzyıllar boyunca insanoğlunun başına gelmiş en kötü hastalıklardan biridir.

Bu hastalık sebebiyle ortaya çıkan büyük salgınlar tarihin akışını da etkiledi.

Salgın hastalıklar, sadece Avrupa’da değil dünyanın hemen her bölgesinde ve tarihin her evresinde insanların yaşadığı olgularda.

Bu yüzden de gerek tarihte gerekse de günümüzde sanat eserlerinin vazgeçilmez temalarından biri haline geldi.

Üzerine romanlar ve oyunlar yazılan, filmler çekilen Kara Ölüm’ün bir de tıp tarihi bakımından gerçek yüzü var.

Tıbbın günümüzdeki kadar gelişmediği, hastalıkların nasıl bulaştığının bilinmediği ve batıl inançların hüküm sürdüğü dönemlerde vebanın izini süren Klaus Bergdolt, bu eseriyle vebanın hem tıbbi hem siyasi hem de kültürel veçhelerini ortaya koyuyor.

  • Künye: Klaus Bergdolt – Veba: Kara Ölümün Tarihi, çeviren: E. Derya Yamaner, Runik Kitap, tarih, 124 sayfa, 2024

Francesco Filippi – Ama Mussolini İyi Şeyler de Yaptı (2024)

İtalya’ya 1922’den 1943’e hükmetmiş Benito Mussolini’nin şahsiyeti ve icraatları ölümünden sonra mitolojik bir karakter kazandı.

Toz pembe bir nostaljiyle birçok büyük atılım ve başarı Il Duce’ye atfedilmeye başlandı, efsaneler üretildi ve post-hakikat çağında faşist lider yeniden takdis edilmeye başlandı.

Roma’da iktidar partisi bakanlarının da katılımıyla faşist selamının dirildiği bu günlerde ‘Ama Mussolini İyi Şeyler de Yaptı’ İtalyan toplumunun fantezilerini analiz ediyor.

Francesco Filippi tarih hakkında neden yalan söylenir sorusunun peşine düşüyor.

  • Kahramanın yolculuğu için neler feda edilir ve neler örtbas edilir?
  • Mussolini’nin yaptığı iyi şeyler de var mı?
  • Duce İtalyanlara emekli maaşı bağlayan ilk insan mıydı?
  • Mussolini bataklıkları kuruttu mu?
  • Duce tüm İtalyanları ev sahibi yaptı mı?
  • Duce yol yaptı mı?
  • Duce bir adalet savaşçısı mıydı?
  • Faşizm mafyayı alt edebildi mi?
  • Duce İtalyan ekonomisini zirveye mi taşıdı?
  • Duce İtalyan kadınlarının statüsünü yükseltti mi?
  • Duce büyük bir lider miydi?
  • Mussolini lütufkâr bir diktatör müydü?

Filippi kışkırtıcı kitabıyla bu soruların peşinde Faşist İtalya tarihinin karanlık dehlizlerine girerek propagandayı ve nostaljiyi, gömülen gerçekleri gün yüzüne çıkararak yok ediyor.

Duce’yi büyübozumuna uğratarak sadece İtalya’yı ilgilendiren bir mite değil günümüz siyasetinin efsanelerini de anlamak için bir yol haritası çıkarıyor.

Muhtemel bir totaliter geleceğin inşası biraz da totaliter geçmişin rehabilitasyonundan geçer.

Bu bakımdan geçmişin kendine has hakikatini ortaya çıkarmak, totaliter geçmişin geleceğimize dönüşmesini engellemenin ilk adımı olacaktır.

  • Künye: Francesco Filippi – Ama Mussolini İyi Şeyler de Yaptı: Bir Tarihsel Amnezinin Yayılması, çeviren: Burak Yazıcı, Runik Kitap, tarih, 188 sayfa, 2024

Georg Bossong – Endülüs (2023)

Sekizinci yüzyılda Mağribiler Cebelitarık Boğazı’ndan kuzeye doğru ilerlediklerinde, İber Yarımadası’ndaki dokuz asır sürecek bir İslam varlığını da beraberinde getirmişlerdi.

Bu süre zarfında Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler tarihte eşi benzeri görülmemiş şekilde bir arada yaşamış; bilim ve felsefe yapmış, edebiyat ve sanat eserleri ortaya koymuşlardır.

Bugün hâlâ tüm ihtişamıyla görenleri büyüleyen Kurtuba Camii ve Granada’daki Elhamra Sarayı, yaşanan bu “altın çağ”dan geriye kalanlar.

Georg Bossong, Endülüs’ün olaylarla dolu tarihini, ihtişamıyla olduğu kadar Orta Çağ’ın sonunda yaşanan Reconquista sırasında giderek sertleşen ve Mağriplilerin sürülmesine yol açan çatışmaları da canlı bir şekilde anlatıyor, Avrupa’nın bu başka tarihine genel bir bakış açısı sunuyor.

  • Künye: Georg Bossong – Endülüs, çeviren: Emre Karatekeli, Runik Kitap, tarih, 128 sayfa, 2023

Bastian Hain – SS (2023)

Bugün SS kısaltması tüm dünyada kötülükle eşanlamlıdır.

SS mensuplarının Avrupalı Yahudilerin ortadan kaldırılmasında oynadıkları rol hafızalara kazınmıştır.

Peki, bu “Kara Tarikat” nasıl ortaya çıktı ve ideolojisi aslında neye dayanıyordu?

Bastian Hain bu kitabında en son araştırmalara dayanarak Üçüncü Reich’ın Staatsschutzkorps’larının tarihini anlatıyor, örgütün kökenlerini, kültünü ve personel seçimini ele alıyor ve SS tarafından işlenen suçları gözler önüne seriyor.

Hem Almanya’da hem de Almanya dışında pek çok defa katliam olaylarına karışmış ve binlerce insanın ölümüne yol açmış olan SS’in tarihi ve örgütlenmesi hakkında son derece önemli bilgiler içeren kitap, SS ile ilgilenen okura doyurucu bilgiler vermenin yanında bu kanlı tarihe bilimsel bir bakış açısı sunuyor.

  • Künye: Bastian Hain – SS: Nazi Paramiliter Örgütünün Tarihi ve Suçları, çeviren: Atilla Dirim, Runik Kitap, tarih, 122 sayfa, 2023

Paul Zanker – Roma Sanatı (2023)

Roma’nın büyük bir imparatorluğun merkezi hâline gelmesiyle birlikte Roma sanatı da kendine özgü nitelikler kazandı.

Paul Zanker’in ustaca sunumu, Yunan kültürünün benimsenmesinin oynadığı rolü ve umumi yahut hususi yerlerin sanat dünyalarının Cumhuriyet ve İmparatorluk döneminde nasıl geliştiğini gösteriyor.

Bunu yaparken, tasvirlerin kendi tarih bağlamlarında ilettikleri mesajlarla bizim için konuşmalarını sağlıyor.

Bu kitap Roma’nın sanatını, tarihi koşullarını, kamusal ve özel hayattaki işlevlerini tanıtmanın yanında, Romalıların MÖ 3. yüzyıldan itibaren Yunan kültürünü nasıl kapsamlı bir şekilde benimsediklerini ve aynı zamanda kendilerine has bir görsel dil tasarladıklarını gösteriyor.

Siyasi alan, mezar kültürü ve Roma villaları imgelerinde görüldüğü üzere ‘Roma Sanatı’ okura genel bir manzara çizip Roma İmparatorluğu’nun merkezinden periferik bölgelerine doğru bir bakış sunuyor.

  • Künye: Paul Zanker – Roma Sanatı, çeviren: Ömer İpek, Runik Kitap, sanat, 128 sayfa, 2023