Siddhartha Mukherjee – Hücrenin Şarkısı (2024)

‘Tüm Hastalıkların Şahı’ ve ‘Gen’in Pulitzer ödüllü yazarı Siddhartha Mukherjee insan olmanın anlamına dair bir başyapıtla geri dönüyor.

‘Hücrenin Şarkısı’ 1600’lerde, birbirlerinden iki yüz kilometre uzakta çalışan münzevi bir tekstil tüccarıyla sıra dışı bir bilginin el yapımı mikroskopları sayesinde yaşam içindeki yaşamı ya da kendi verdikleri ismiyle hücreyi keşfetmeleriyle başlıyor.

Mukherjee hikâyenin izini günümüze kadar sürerek, hücreye dair kavrayışımızın ve onu manipüle etme becerimizin (modern tıp) sadece bilimi değil, insana dair hemen her şeyi değiştirdiğini gösteriyor.

Ve nihayetinde bizleri genleri düzenlenmiş embriyoların tasarlandığı, hücre naklinin doğal ile geliştirilmiş olan arasındaki sınırların bulanıklaştıracak şekilde kullanıldığı bir geleceğin sarp kayalıklarına götürüyor.

Yaklaşan bir devrim, yazılmamış bir tarih (ve bir gelecek) var: ‘Hücrenin Şarkısı’, bu devrimle birlikte açığa çıkan hücrelerin, hücreleri biçimlendirme kabiliyetimizin ve tıptaki dönüşümün tarihi.

  • Künye: Siddhartha Mukherjee – Hücrenin Şarkısı: Dönüşen Tıp ve Yeni İnsan, çeviren: Barışcan Ersöz, Domingo Yayınevi, tıp, 512 sayfa, 2024

Siddhartha Mukherjee – Gen (2018)

Gen, kalıtımın ve canlılardaki biyolojik bilginin temel birimi.

Siddhartha Mukherjee da bu harika kitabında, kendi ailesindeki şizofreni geçmişinden yola çıkarak bilim tarihindeki en güçlü ve tehlikeli fikirlerden birinin doğuşu, etkileri ve geleceğiyle ilgili aydınlatıyor.

Mukherjee, kronolojik bir sıra takip eden kitabında,

  • “Gen” kelimesinin bile hâlâ ortalıkta görünmediği bir zamanda, Mendel’in 1864’deki gözlerden ırak Moravya Manastırı’ndaki bezelye çiçekli bahçesindeki çalışmalarını,
  • “Gen”in Darwin’in evrim kuramıyla kesişmesini,
  • İngiliz ve Amerikalı reformcuların gen fikriyle büyülenince, insan genetiğini manipüle ederek evrimi hızlandırma fikriyle hayallere dalmasını,
  • Bu fikrin 1940’larda Nazi Almanya’sıyla zirveye çıkarak dünyaya dehşet saçmasını,
  • Nazilerin, insanın ıslahı ülküsünü korkunç deneyler, esir kampları, kısırlaştırma, ötenazi ve toplu katliamlar için bahane olarak kullanmasını,
  • İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelen bir dizi keşifle biyolojide devrim yaşanmasını,
  • DNA’nın üç boyutlu yapısının ve genetik kodun çözülmesini,
  • 1970’lerde gen dizileme ve gen klonlamanın başlamasını,
  • 1980’lerde hastalıklarla ilgili genlerin tespit edilmesiyle genetik tedavide yeni bir dönemin başlamasını,
  • İnsanın bütün genomunu haritalandırmak ve dizilemek için uluslararası çapta yürütülen Genom Projesini, ve bunun gibi birçok önemli konuyu irdeliyor.

Çalışmasının önemli bir bölümünü kalıtım ve aile ilişkisini irdelemeye ayıran Mukherjee, genetik biliminin yetkin bir etik çerçeveyle örülmüş dehşet ve şaşkınlık uyandıran hikâyesini sunuyor.

Kitabın, Kraliyet Akademisi Bilim Kitabı Ödülü kazandığını da ayrıca belirtelim.

  • Künye: Siddhartha Mukherjee – Gen, çeviren: Cem Duran, Domingo Kitap, bilim, 616 sayfa, 2018

Siddhartha Mukherjee – Tüm Hastalıkların Şahı: Kanserin Hikâyesi (2012)

  • TÜM HASTALIKLARIN ŞAHI: KANSERİN HİKÂYESİ, Siddhartha Mukherjee, çeviren: Zeynep Arık Tozar, Domingo Yayıncılık, sağlık, 537 sayfa

 

Tıp doktoru Siddhartha Mukherjee, elimizdeki ilgi çekici kitabında, çağın en önemli hastalığı olarak tanımlanan kanserin geçmişten günümüze kapsamlı bir tarihini sunarak, adeta bir “kanser biyografisi”ne imza atıyor. Tarih, anı, bilimsel çalışmalar ve kanser hastalarının kişisel hikâyelerinden oluşan bu zengin çalışma, insanlığın büyük bir düşmana karşı verdiği yüz yıllık mücadeleden bu hastalık karşısında bilim dünyasının kazandığı zaferler ve hastalığın alıp götürdüğü insanlara; ilkel radyasyon terapisi ve kemoterapi yöntemlerine maruz kalan 19. yüzyıl hastalarından bugünün hastalarına kadar geniş bir alanda hareket ediyor.