Larry Korn – Fukuoka Üstat (2022)

Masanobu Fukuoka’nın Zen benzeri tarım yaklaşımı organik tarım ve bahçecilikte devrim yarattı.

O’na göre, insan doğaya hâkim olmak yerine, onunla yaşamayı öğrenmelidir.

Larry Korn, Fukuoka ile otuz beş yıldan fazla süren çalışma ve deneyimlerini burada sunuyor.

Doğa kendi hâlinde kusursuz bir denge içindeyken insanlığın doğaya ilk müdahalesi olan “tarım” faaliyetlerinin başlaması ile bu denge altüst olmuştur.

Tarımın keşfiyle toprağı işleyen ve üretime geçen insan, zamanla toprak üzerinde hâkimiyet kurmaya başlar; doğayı kendisine köle yapar.

İnsanın doğa üzerindeki etkisi ilk zamanlar şu anki gibi tehlike arz etmiyordu.

Gün geçtikçe artan nüfus yoğunluğu ile insanın icat ettiği her şey (tarım aletleri, ilaçları, vb.) doğanın tahrip olmasına neden oldu.

Bir kez müdahale edince eskisi gibi olmayan her şey gibi doğa da ona karışılmasına, özünün değiştirilmesine tepki göstermiştir.

Bu tepkiyi duyan ve muhatap alan tek insan belki de doğanın ve tarımın babası diyeceğimiz Masanobu Fukuoka’dır.

Onun felsefesinde, her şey doğanın akışına bırakılmalıdır.

Geleneksel tarım uygulamalarının aksine o, deneme yanılma yoluyla, toprağı dinleyerek ve gözlemleyerek hareket etmiştir.

Çünkü aniden hiçbir şey değiştirilemez; zamanla, doğanın sesine kulak vererek, doğayla beraber hareket ederek bu değişiminin faydalı olacağını düşünmüştür.

İnsan doğaya hâkim olmak yerine, onunla yaşamayı öğrenmelidir.

Doğanın, insanlara ihtiyacı yoktur.

Biz olsak da olmasak da “doğa” kendini yeniler.

Doğanın bize ne anlatmak istediğini anladığımız an bizler de özgürlüğümüze kavuşmuş olacağız.

  • Künye: Larry Korn – Fukuoka Üstat: Ekin Sapı Devrimcisi ve Doğal Tarımın Mucidi, çeviren: Ezgi Yıldız, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 256 sayfa, 2022

Kolektif – Dünya Senin Ellerinde (2022)

Ekolojiik yaşamın bir parçası olmak bizim ellerimizde.

Farklı yazarların katkıda bulunduğu bu nitelikli derleme, dünyaya verdiğimiz zararı azaltarak daha adil bir geleceği nasıl mümkün kılabileceğimizi gösteriyor.

Öyle bir dönemdeyiz ki sürdürülebilir yaşama her zamankinden çok ihtiyacımız var.

Nüfusu gün geçtikçe artan dünyamız yeni felaketlere gebe. Salgın, savaşlar, göçler, yoksulluk, biyoçeşitliliğin yok olması ve iklim krizi bize gelecekte neler yaşayabileceğimizin haberini veriyor.

‘Dünya Senin Ellerinde’ yazarları, ekolojik farkındalığı artırıp insanları harekete geçirmek için bir araya geldiler.

Mevcut durumu değerlendirip geleceği tasarlamayı da görev bildiler.

Müberra Mızıkacı’nın editörlüğünde yaşam savunucuları, sürdürülebilirliğin çeşitli konularına dair fikir ve öngörülerini paylaşıyor.

Küresel salgının hayatımızdaki yeri, gıda hakkı, toplumsal beslenme sistemleri ve mikroplastik gibi başlıklar “sürdürülebilirlik” odağında ele alınıyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Mücahit Erakyol, Duygu Ağagündüz, Nejla Anul, Kübra Damla Ekenci, Z. Begüm Kalyoncu, Gizem Köse, Tuğba Küçükkasap Cömert, Meltem Şahinler Soylu, İrem Yakışıklı, Nihal Tunçer, Dilek Türközü, Damla İkbâl Ceyhan, Nihan Çakır Biçer, Merve Çapaş, Fatma Çevik, Derya Dikmen, Sedat Gündoğdu, Müberra Mızıkacı, Haluk Şener, Erkut Tutkun, Yiğit Ulukent, Ersin Yaman ve Bahar Korçan.

  • Künye: Kolektif – Dünya Senin Ellerinde, editör: Müberra Mızıkacı, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 272 sayfa, 2022

Seda Saraç ve Hülya Gülay Ogelman – Bağımsız Öğrenen Çocuklar (2022)

Dünyanın köklü biçimde dönüştüğü günümüzde, çocuklarımızı yarınlara nasıl hazırlayabiliriz?

Seda Saraç ve Hülya Gülay Ogelman’ın tam da bu amaçla kaleme aldığı eldeki kitap, çocukların bağımsız öğrenen olma becerilerini geliştirecek etkinlikler sunuyor.

Teknoloji gelişiyor, bilgi artıyor, meslekler dönüşüyor.

  • Peki, o zaman yarının yetişkinlerine bugün ne öğretmeliyiz?
  • Hangi bilgi ve becerileri kazandırmalıyız?

Aslında cevap çok basit.

Yeni nesillerin bu değişen koşullara uyum sağlayabilmesini istiyor isek onları,  tüm hayatları boyunca öğrenmeye devam edebilen yaşam boyu öğrenenler olarak yetiştirmemiz gerekiyor.

Diğer bir deyişle onları bir başkasına bağımlı olmadan (öğretmen, ebeveyn, işveren) kendi öğrenme sorumluluğunu alan bağımsız öğrenenler olarak yetiştirmemiz gerekiyor.

  • Ama nasıl?
  • Bir çocuğa hangi becerileri nasıl kazandırırsak bağımsız bir öğrenen olabilir?

Bu kitapta çocukların, bağımsız birer öğrenen olma yolunda sahip olmaları gereken beceriler ele alınmış ve sınıf içerisinde yapılabilecek etkinliklerden örnekler sunuluyor.

Kitapta yer alan bilgiler ve etkinlikler okul öncesi odaklı olmakla birlikte ilkokul öğretmenleri ve ebeveynler için de bir rehber olacak nitelikte.

  • Künye: Seda Saraç ve Hülya Gülay Ogelman – Bağımsız Öğrenen Çocuklar: Okul Öncesi Dönem Etkinlikleriyle Yürütücü İşlevler, Üst Biliş, Duygu Düzenleme, Yeni İnsan Yayınevi, eğitim, 136 sayfa, 2022

Erdoğan Atmış – Rahatı Kaçan Orman (2022)

Ormanlarımız göz göre göre talan ediliyor.

Orman sorununun Türkiye’de gündem olmasını sağlamış isimlerden olan Erdoğan Atmış, yıllardır ormansızlaşmaya neden olan politika ve uygulamaları anlattığı yazı ve söyleşilerini bu kitapta bir araya getirmiş.

Politikacılar, uzun yıllar boyunca ormanlarımızı rant uğruna kurban etti.

Ormanların ölümü ekonomiye can, iktidara nefes verdi.

Ülkenin doğası ve kültürü “kalkınma” bahaneleriyle günden güne yok oluyor.

Bu eko-kıyımın önüne geçmek içinse “ağaçlandırma seferberlikleri” ilan ediliyor.

Ormancılık yönetiminin başarısızlığı ormanlarımızın rahatını kaçırdı.

İktidar; bir ağaç kesmişse on ağaç diktiğini ve ağaçlandırmada dünyada ilk üçe girdiğimizi anlatıp durdu.

Bu ifadeyi sarf edenler belli ki ormanların yalnızca ağaçtan ibaret olmadığını anlamadı.

İçerisinde canlı cansız birçok varlık barındıran ormanların da binlerce yılda hayat bulmuş doğal bir ekosistem olduğunu göz ardı ettiler.

Atmış’ın seçme yazı ve söyleşilerinden oluşan ‘Rahatı Kaçan Orman’, ormancılığımızın çekilmiş kapsamlı bir fotoğrafı olarak okunmalı.

  • Künye: Erdoğan Atmış – Rahatı Kaçan Orman: Ormansızlaşma Hakkında Yazı ve Söyleşiler, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 160 sayfa, 2022

Dieter Duhm – Tamera Ekoköyü’nün Daveti (2022)

Yaptığı pek çok sosyal ve ekolojik projeyle bilinen Dieter Duhm, Portekiz’de 1995’te açılan Tamera Ekoköyü’nün de kurucularındandır.

Duhm bu kitabında, topluluk konusundaki kırk yıllık deneyim ve düşüncelerini bizimle paylaşarak Tamera’da kurulan sistemin ne kadar hayati olduğunu açıklıyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Ben bu kitabı Portekiz’deki Tamera Ekoköyü’nün sözcüsü olarak yazıyorum. Bu kitap, insanların bir arada nasıl yaşayabileceğini ve şiddetsiz bir toplumun geleceğine yönelik edinilmiş tecrübeleri kırk yıldır süren Tamera Ekoköyü projesi bağlamında anlatıyor.”

“Gelecekteki dünyanın dıştan gözlemlenebilecek ayrıntılarını değil, insanın iç dünyasının temellerini tanımlıyorum. Yani gelecekteki toplumun teknik, politik, ekonomik yüzü yerine insanın dinî, etik, cinsel, ekolojik yüzünü anlatıyorum.”

“Kültürdeki bozulmayı önlemenin ve insanlık olarak iyileşebilmenin olanaklarını göstermek için iç dünyamızda hangi katmanlara öncelik vermemiz gerektiğini göstermek istiyorum.”

“Geçen zamanla topluluğumuzla yürüttüğümüz bu çalışmanın bütün insanlığın bir çalışması hâline geldiğini düşünüyorum.”

  • Künye: Dieter Duhm – Tamera Ekoköyü’nün Daveti, çeviren: Hatice Zeynep Gürbener, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 176 sayfa, 2022

Yaacov Hecht – Demokratik Okullar (2022)

Demokratik okullar, bireye özel eğitim programlarıyla ortaya çıkar, öğretmenler ve öğrenciler kendi sorumluluklarını eşit görür.

Her çocuğa kendisi için kıymetli olan bilgiyi edinebilmesi için uygun araçlar sunar.

1987’de Dünyadaki ilk demokratik okulu açmış Yaacov Hecht’in deneyimlerinden süzülmüş bu kitap, eğitim tüm bir toplumu nasıl kökten dönüştürebileceğini gözler önüne seriyor.

Demokratik eğitimin altyapısındaki fikirleri açık ve erişilebilir şekilde yansıtan kitap, bu yöntemin eğitim aracılığıyla demokratik deneyimlerin sonraki kuşaklara aktarılmasında ne denli hayati olduğunu gösteriyor.

Artık heyecanını kaybetmiş bir eğitim sistemimiz var.

Yapılan bir çalışmaya göre öğrencilerin %98’i derslerde sıkılıyor.

Öğretmenler öğretme motivasyonlarını kaybediyor.

Liseyi bitirinceye kadar saatlerce İngilizce dersine giren öğrenciler, bir tek cümle kuramaz durumdalar.

Mevcut sistem sürdürülebilir değil.

O hâlde hep beraber arayış içinde olmalıyız.

‘Demokratik Okullar’ böyle bakınca bize fikir verebilir.

İlham almak için fırsat sunabilir.

Demokratik eğitimin başlıca amaçlarından biri, öğrencinin, hedeflerinin farkına varması için araçlar edinmesine yardımcı olmaktır.

Her çocuk, kendisi için kıymetli olan bilgiyi edinme yollarını bulmaya çalışır.

Okul ve öğretmen bu noktada onun en büyük destekçisidir.

Bu sayede öğrenme, pasif yapılan bir iş hâlinden çıkıp, öğrencinin aktif olduğu bir konuma yükselir.

Dünyadaki ilk demokratik okulun kurucusu ve müdürü Yaacov Hecht, kendi deneyimlerinden hareketle demokratik eğitimden anladıklarını özgürce paylaşıyor.

Kendisi de bir zamanlar öğrenme güçlüğü çeken yazar, yıllar sonra birbirinden farklı öğrencilerin kendilerini bulmalarına yardımcı olmak için Hadera Demokratik Okulunu inşa ediyor.

‘Demokratik Okullar’, yalnızca bir okulun bir çocuğun hayatına ne denli tesir edebileceğini anlatmıyor.

Aynı zamanda bir çocuğun bir okula neler katabileceğini de gösteriyor.

  • Künye: Yaacov Hecht – Demokratik Okullar, çeviren: Eda Askeri, Yeni İnsan Yayınevi, eğitim, 280 sayfa, 2022

Ömer Faruk – Bir Aşağılama Aracı Olarak Çöp (2022)

Sürekli kriz haliyle boğuşan bugünün toplumu, artık çöpten başka bir şey üretemiyor.

Ömer Faruk da bu kitabında, çöp, sınırlar, duvarlar ve tek adamlık gibi temalardan yola çıkarak bugünkü dünyanın pek alışık olmadığımız gerçeklerini ifşa ediyor.

Faruk burada, hayata İkiz Kuleler’den, tapınaklardan, saraylardan, parlamentolardan, üniversitelerden ya da kışlalardan değil de; başlangıç ve sona, üretim ve tüketime, temiz ve kirliye, severek dokunmaya ve iğrenerek atılmaya yakından tanıklık eden vajina, penis ve anüs arasından, perineden bakmayı öneriyor.

Böylece, “aşağılama” ve “çöp”ün bize ait olduğu gerçeğini kabul edeceğimizi, içerisinde yaşadığımız için bahane de üretemeyeceğimizi belirtiyor.

Çünkü şimdiye kadar kulak verdiğimiz üretim, büyüme, tapınak, duvar, gökdelen, düzenli ordu içerisinden biçimlenen perspektif bizi “sonsuz kötülük”e ve “son”a taşıyor.

Artık aşağıladıklarımız, tükettiklerimiz ve çöp olarak yaftaladıklarımızı dikkate alarak, öngörülemeyenden söz ederek, ele geçirilemez bir “sır” edinmeye dikkat ederek düşünce ve pratik üretmemiz gerektiğinin altını çiziyor.

  • Künye: Ömer Faruk – Bir Aşağılama Aracı Olarak Çöp, Yeni İnsan Yayınevi, inceleme, 256 sayfa, 2022

Jerome de Groot – Tarihi Tüketmek (2022)

Son dönemde pıtırak gibi çoğalan Osmanlı yahut Selçuklu temalı dizilerden de görüleceği üzere, bugün tarih de, diğer pek çok meta gibi yoğun tüketilen bir nesneye dönüşmüş durumda.

Jerome de Groot, tarihle ilgilenen her okurun fazlasıyla ilgisini çekecek bu çalışmasında, İngiltere’yi merkeze alarak kamusal tarihi yeniden tanımlıyor ve geçmişin popüler kültürde nasıl açığa çıktığını ortaya koyuyor.

Uzun yıllar tarih; çivi yazılı tabletlerde, el yazmalarında, mezar taşlarında veya sikkelerde var oldu.

Şimdilerde müzeler, sosyal mecralar, bilgisayar oyunları ve TV dizileri tarihsel imge ve nesnelerde dolu.

Nasıl oldu da bütün bir geçmişin hikâyesi olan tarih; bu denli yaygın, harcanabilir ve erişilebilir hâle büründü?

de Groot, popüler çağda tarihin tüketim unsuru olarak seyrini bütün detaylarıyla inceliyor.

‘Tarihi Tüketmek’, geleneksel tarih yazımından farklı biçimde kaleme alınmış bir tarih anlatısı. Yazar, tarihi anlamlandırmaya çalışırken teknolojik gelişmeleri, çağdaş kültür varlıklarını ve toplum davranışlarını dikkate alıyor.

  • Künye: Jerome de Groot – Tarihi Tüketmek, çeviren: Fatma Büşra Helvacıoğlu, Yeni İnsan Yayınevi, tarih, 472 sayfa, 2022

Kolektif – Güneşin Yeniden Keşfi (2021)

Yapılardaki elektrik kullanımı dünyadaki toplam enerji tüketiminin % 40’ını oluşturmasıyla önemli bir sorun.

Bu güzel derleme de, buna alternatif olarak güneş enerjisinin neden önemli olduğunu, güneş enerjisinin yapılarda nasıl maharetle kullanıldığının kimi örneklerini açıklıyor.

Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde, güneş enerjisinin önemi, tarihsel bir bakış açısıyla anlatılıyor ve yapılarda kullanabileceğimiz güneş odaklı pasif sistemler açıklanıyor.

İkinci bölüm olan “Uygulamalar” bölümünde, ilk bölümde açıklanan teknik yöntemlerle gerçekleştirilen örnekler inceleniyor.

Kitabın son bölümünde ise, farklı disiplinlerle güneşin ilişkisi inceleniyor, günümüzde gerçekleştirilen güneş enerjisine duyarlı projelerin pazarlama yöntemleri daha sonra tasarım ve sanayi iş birliğinin gerçekleştiği öğrenci projeleri anlatılıyor.

  • Güneşin sürdürülebilir geleneksel yapı tasarımındaki etkileri,
  • Geleneksel Malatya evlerinin tasarımında güneş kullanımı ve korunumu,
  • Yezd geleneksel güneş mimarisinde güneşin etkisi,
  • Ve güneş enerjisi kullanılan yapılarda satış ve pazarlama, kitapta ele alının kimi konular.

Kitaba katkıda bulunan yazarlar ise şöyle: Şule Aybar, Nihal Arda Akyıldız, Tuba Nur Olğun, Ladan Sojudi, A. Selin Mutdoğan, Çağrı Bulhaz, Kutay Mutdoğan ve Gülçin Cankız Elibol.

  • Künye: Kolektif – Güneşin Yeniden Keşfi, editör: A. Selin Mutdoğan, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 248 sayfa, 2021

Vandana Shiva – Yeryüzüyle Barışmak (2021)

‘Yeryüzüyle Barışmak’, Vandana Shiva’nın kırk yıla yayılan dünya ve insan haklarını savunma mücadelesinin meyvesi.

Shiva, ekolojik ve etik sınırlara saygı duymayan, eşitsizliği, açgözlülüğü, adaletsizliği ön planda tutan yeryüzüyle savaşın dünyayı getirdiği yıkımın çarpıcı bir resmini çektiği gibi, doğada ve gıdada adaleti nasıl sağlayabileceğimizi de tartışıyor.

Sınırsız büyüme üzerine kurulu olan küresel şirket ekonomisinin, gezegene ve insanlara karşı sürekli bir savaş ekonomisi haline geldiğini ve yeryüzüyle barışmanın, günümüzde yeryüzüne ve insanlara karşı açılan savaşlara şahitlik etmek olduğunu belirten Shiva, aynı zamanda bu şahitliğin dünyanın, toprağın, suyun, ormanların, tohumların, biyolojik çeşitliliğin ve insanların haklarını savunmak için verilen mücadelelerin hikâyelerini anlatıyor.

Neoliberal ekonomik küreselleşme modeli, başka bir alternatifin olmadığı varsayımına dayanır.

Ancak yerli kültürlerde ve yerel ekonomilerde, pek çok alternatif bulunuyor.

Vandana Shiva da, bugün yaşadığımız krize çözüm olacak pek çok alternatifi bu kitabında karşımıza çıkarıyor.

  • Künye: Vandana Shiva – Yeryüzüyle Barışmak, çeviren: Tuğba Elçin, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 248 sayfa, 2021