Nigel Dodd – Paranın Sosyal Yaşamı (2024)

Paranın doğasına ilişkin sorular, küresel mali krizin ardından yeni bir aciliyet kazandı.

Yerel para birimlerinden sosyal kredilere, mobil paradan Bitcoin’e kadar pek çok para biçimi ve sistemi gelişti ancak paranın ne olduğuna ve ne olabileceğine dair anlayışımız aynı hızda gelişmedi.

Günümüzün önde gelen para sosyologlarından biri olan Nigel Dodd, ‘Paranın Sosyal Yaşamı’ kitabında, yeni para türlerinin hızla çoğaldığı kriz sonrası dünya için özne teorisini yeniden formüle ediyor.

Para basan ve politika belirleyen merkez bankalarının meşru eylemleri nelerdir?

Hükümet dışı aktörlerin yeni para birimleri yaratma hakkının temeli nedir?

Ve yeni para biçimleri devletin onayladığı para birimlerini nasıl aşabilir veya altüst edebilir?

Bu tür soruları yanıtlamak için ‘Paranın Sosyal Yaşamı’, modern para teorilerine yeni ve geniş kapsamlı bir bakış sunuyor.

Kitap ayrıca daha önce para teorisyeni olarak düşünülmeyen Nietzsche, Benjamin, Bataille, Deleuze ve Guattari, Baudrillard, Derrida ve Hardt ve Negri gibi düşünürlerin katkılarını da tanımlıyor.

Nigel Dodd, ‘Paranın Sosyal Yaşamı’ ile para hakkında sadece onu anlamakla kalmayıp değiştirmeyi de amaçlayan yeni düşünme yolları sağlıyor.

  • Künye: Nigel Dodd – Paranın Sosyal Yaşamı, çeviren: Fatma Nur Nirven, Albaraka Yayınları, inceleme, 524 sayfa, 2024

Murad İdris – Barış İçin Savaş (2024)

Barış sorunlu bir idealdir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan güvenlik, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi diğer fikirlerin yanı sıra sürekli arzu edilen evrensel bir ahlaki ideal olarak onun da adının anıldığını duyarız.

Bugün insan olmanın, medeni ve iyi olmanın barışa değer vermek, barışı arzulamak demek olduğuna dair yaygın bir inanış vardır, sadece insanlıktan nasibini almamış canavarlar barışı sevmez.

Bu kitap, barışı sorunlu kılan şeylerin üstünü örtmek yerine onları gün yüzüne çıkararak barışı yeniden inşa etme girişimi olarak okunabilir.

En yalın biçimiyle, barış adına konuştuğunu iddia edenlere, görünüşte evrensel barış arzusuna ve barışın baskın söylemine –yani barışı bir sorun olarak görmeye– daha eleştirel bakmaya bir davettir.

En iddialı hâliyle bu kitap, barış ahlakının bir soyağacıdır.

Bu soyağacı, barış adına ön plana çıkarılan sorunlardan ziyade, barış sorununa ve onun saptırdığı ve yok saydığı diğer sorunlara odaklanıyor.

Mesele sadece savaşın bir çözüm olmaması değildir –barış da bir çözüm değildir; çözüm olmadığı gibi hem soru hem de sorundur.

O hâlde “barış sorunu”, iktidar ve savaşın talepleri göz önünde bulundurulduğunda barışın nasıl elde edileceği ve korunacağı değildir; barışın iktidar ve savaş yoluyla ya da onlarla bağlarını kopararak elde edilebilecek saf bir ideal olarak nasıl korunduğudur.

Idris, barışa ilişkin baskın idealleştirmelerin savaşı, şiddeti ve dışlamayı kolaylaştırdığını savunarak barışın, kültürler arası diyaloğun ve barış ile savaş arasındaki her türlü basit karşıtlığın ötesinde barışın yeni ve iddialı bir açıklamasını sistematik olarak geliştirir.

Kitap, bir ideal olarak barışın tarihini, savaşa nasıl bulaştığını; güvenlik, hukuk ve din gibi diğer fikirlerle olan bağlantılarını anlamak için eleştirel bir dil sağlıyor.

  • Künye: Murad İdris – Barış İçin Savaş: Batı ve İslam Düşüncesinde Şiddet İdealinin Soyağacı, çeviren: Uğur Gülsün, Albaraka Yayınları, siyaset, 492 sayfa, 2024

Henri Mendras, Jean Etienne – Sosyolojinin Kurucuları (2024)

Bu kitap bir sosyolojik düşünce tarihi değildir.

Dört büyük sosyolog bu kitapta kendi namına değil, çağdaş sosyologlara faydalı olmaya devam ettikleri için incelenmiş.

Her birinin dehası, modern toplumları anlamak amacıyla genel bir paradigma geliştirirken, aynı zamanda bu paradigmayı kusursuzlaştırmak ve yorumlayıcı bir toplum kuramına dönüştürmek için özel tanımlayıcı çalışmalar yürütmeleridir.

Genelleme ve ampirik araştırma arasında gidip gelmek sosyal bilimlerin, hatta aslında tüm bilimlerin başvurduğu bir yaklaşımdır.

Toplumu okumaları kadar yöntem konusundaki dersleri de sosyal bilimlere yeni giriş yapanların ilgisini çekmelidir.

Tocqueville, Marx, Weber ve Durkheim’den her biri kendi açıklama anahtarına vardı: Eşitliğin ilerlemesi, sınıf mücadelesi, toplumsal rollerin farklılaşması ve akılcılaştırma (rasyonalizasyon) her zaman çağdaş sosyologlar tarafından incelenen mekanizmalar oldu.

Bu makro-sosyolojik karşılaştırmacılık örnek teşkil etmeye devam ediyor; geleceğin sosyologları olsun ya da olmasın, tüm genç beyinler bu yaklaşımdan beslenmelidirler.

  • Künye: Henri Mendras, Jean Etienne – Sosyolojinin Kurucuları: Tocqueville, Marx, Durkheim, Weber, çeviren: Zuhal Karagöz, Albaraka Yayınları, sosyoloji, 220 sayfa, 2024

Suman Fernando – Ruh Sağlığı, Irk ve Kültür (2024)

Ruh sağlığının bireylerin, toplumların ve ülkelerin genel iyi oluşu üzerinde ciddi bir öneme sahip olduğu biliniyor.

Ne var ki birbirinden farklı coğrafyalarda sunulan ruh sağlığı pratiklerinde kültür ve ırk temelli yaklaşımların neden olduğu çeşitli ayrışmalara sıklıkla rastlanır.

Örneğin, Batı merkezli psikoloji disiplinin tanımladığı depresyonun tedavisinde küresel ilaç̧ endüstrisinin desteklediği antidepresan kullanımı Afrika ve Asya bölgelerinde giderek yaygınlaşırken çeşitli mistik pratiklere dayalı yöntemler, Kuzey Amerika’ya pazarlanıyor.

Elinizdeki kitapta, alanının yetkin isimlerinden Suman Fernando, ırki ve kültürel meselelerin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini incelemekte ve gelişmiş̧ ülkelerdeki ruh sağlığı sistemlerinin bir çıkmaza girdiğini örneklerle göstererek yeni pratiklerin nasıl geliştirileceğine dair çeşitli fikirler sunmaktadır.

‘Ruh Sağlığı, Irk ve Kültür’, çeşitli ülkelerin ruh sağlığı sistemlerindeki teorik görüşleri ve pratikleri geniş̧ bir perspektiften ele alarak etnik aidiyetlerin, ruh sağlığına dair meseleler üzerinde başat bir role sahip olduğunu gösteriyor.

  • Künye: Suman Fernando – Ruh Sağlığı, Irk ve Kültür, çeviren: Feyza Doğan, Albaraka Yayınları, psikoloji, 328 sayfa, 2024

Max Weber – Mektuplar (2023)

Max Weber’in hayat, siyaset ve bilime dair mektupları, onun entelektüel evrenine yeni bir bakış sunuyor.

Sosyoloji, ekonomi ve siyaset bilimi alanlarına yaptığı derin katkılarla tanınan Weber’in akademik yazışmaları, onun entelektüel gücüne ve akademik yolculuğuna dair bir kanıt oluşturuyor.

Bu eşsiz yazışma koleksiyonu, Weber’in ailesi, dostları, meslektaşları, öğrencileri ve çağdaşlarıyla olan derin etkileşimlerini ortaya çıkararak sosyal bilimler tarihinin en dönüştürücü dönemlerinden birinin zengin dokusunu gösteriyor.

Weber’in öğrencilerine ve meslektaşlarına yazdığı mektuplar sadece onun olağanüstü zekâsını ve anlatım kabiliyetini değil, aynı zamanda etrafındaki zihinleri besleyen ve onlara meydan okuyan cömert ruhunu da ortaya koyuyor.

Her sosyal bilim öğrencisi için bir hazine olan bu mektuplar Weber’in bilimsel yolculuğunun inceliklerine dair derin bir kavrayış sağlıyor.

  • Künye: Max Weber – Mektuplar: Hayat, Siyaset ve Bilim, çeviren: Lütfi Sunar ve Ahmed Faruk Ergün, Albaraka Yayınları, mektup, 356 sayfa, 2023

Hans Kelsen – Adalet Nedir? (2023)

Hans Kelsen, 1953 tarihli bu küçük kitabında adalet sorununu, çıkar ve değer çatışmalarını çözme ve insan davranışlarını gerekçelendirme sorunu olarak ele alıyor.

Kelsen’e göre mutlak adalet mümkün değildir, ancak göreceli adalet en azından hoşgörüye yol açar.

Dünya genelinde mevcut mülteci hareketlerinin hemen herkes için yarattığı zorluklar göz önüne alındığında bu soru (“Adalet nedir?” sorusu), temel öneminin ötesinde, özellikle güncel hâle gelmiş durumda.

  • Künye: Hans Kelsen – Adalet Nedir?, çeviren: Ahmet Faruk Çağlar ve Mücahid Kaya, Albaraka Yayınları, felsefe, 92 sayfa, 2023

Hans-Georg Gadamer – Felsefenin Başlangıcı (2023)

İlk Yunan düşünürlerinin incelenmesi her zaman için Gadamer’in felsefi çalışmalarının merkezinde yer aldı.

Ünlü filozof, hermeneutik yöntemini ilk Yunan düşünürlere, nevi şahsına münhasır bir şekilde uyguluyor.

Bu önemli eser, ilk kez Almanca olarak yayınlanan 1988 ‘Napoli Dersleri’nden oluşuyor.

Kitap boyunca Gadamer, Platon ve Aristoteles tarafından aktarıldığı şekliyle Yunan düşüncesinin gelişimini takdire şayan bir açıklıkla izliyor.

Gadamer’e göre “başlangıç” kavramı felsefenin özü/mahiyeti için büyük bir önemi haizdir.

  • Künye: Hans-Georg Gadamer – Felsefenin Başlangıcı, çeviren: Mehmet Barış Albayrak, Albaraka Yayınları, felsefe, 172 sayfa, 2023

John Cottingham – Ruhun Arayışında (2023)

Ruh kavramı, Antik çağlardan bu yana yinelenen bir keşif alanı oldu.

Ruhumuzu bulmaktan bahsederken neyi kastederiz, bir ruhumuz olduğunu nasıl biliriz ve günümüzün bilimsel ve teknolojik gelişmelerinin ortasında bunun önemi nedir?

‘Ruhun Arayışında’, okuyucuları ruhun kökenlerine doğru kısa bir yolculuğa çıkarıyor ve ruh kavramının tarih boyunca nasıl geliştiğini inceliyor.

Edebiyat, müzik, sanat ve teolojiye değinen John Cottingham, ruhun mahiyetine yönelik çalışmaların/araştırmaların modern zamanlarda gereksiz (!) addedilmesinin çok hatalı olduğunu iddia ediyor.

Yazara göre, ruhun daha iyi anlaşılması, hepimizin insan olmanın ne olduğunu daha iyi anlamasına yardımcı olacaktır.

  • Künye: John Cottingham – Ruhun Arayışında, çeviren: Alp Poyraz, Albaraka Yayınları, 208 sayfa, 2023

Hans-Georg Gadamer – Bilginin Başlangıcı (2023)

Bu kitap, Gadamer’in Presokratikler üzerine daha önce yayımlanmış ancak (Almanca ve İngilizceye) hiç çevrilmemiş makalelerinin tamamını bir araya getiriyor.

Herakleitos fragmanlarının hermenötik ve filolojik incelemesiyle başlayan Gadamer, daha sonra Yunan Atomcuları ve Presokratik kozmologlar üzerine bir tartışmaya geçiyor.

Son iki makalesinde Gadamer, modern bilimsel düşüncenin Yunan felsefe geleneğine olan derin borcunu ayrıntılı bir şekilde ele alıyor.

  • Künye: Hans-Georg Gadamer – Bilginin Başlangıcı, çeviren: Mehmet Barış Albayrak, Albaraka Yayınları, felsefe, 184 sayfa, 2023

Émile Bréhier – Plotinos’un Felsefesi (2023)

Bu metin, Émile Bréhier’nin, 1921-1922 kış döneminde Sorbonne’da verdiği derslerden oluşuyor.

Burada Plotinos felsefesinin baştan sona bir açıklaması yer almıyor; bazı önemli konular göz ardı edilmiş.

Bunlar; duyusal dünya, doğa, madde, maddeyle ilişkisinde kötülük gibi konuları.

Başka bir deyişle, Bréhier çalışmasını Plotinos’un genel bir ad verdiği akledilirin incelemesiyle sınırlandırmış; araştırma, Plotinos’un ifadesiyle “tanrısal şeylerin durduğu” yerde, yani altında sadece maddenin düzensizliğinin ve çirkinliğinin bulunduğu ruhta sonlandırılmış.

Bréhier, bu “tanrısal şeyler”in, Bir’in, Akıl’ın ve Ruh’un incelemesine yine de ‘Plotinos Felsefesi’ başlığını vermiş, çünkü Plotions’un düşüncesinin merkezinin burada yattığına inanıyor.

Bu tanrısal şeyler, duyusal dünyada dolaşan ruhun, Ulysses’in geri dönmesi gereken sevgili vatanıdır; Ulysses gibi ruh da duyusal şeylerin büyüsünden, Kirke’nin cazibesinden kurtulmalıdır.

Plotinos, ruhun bu anavatanının öylesine canlı ve derin bir hissine kapılmıştır ki, eserleri, o zamanlar aynı arayışa girişen pek çok entelektüel maceraperestin eserleri arasında eşsiz olarak kalmıştır.

Bréhier’nin Plotinos’un düşüncesine dair kaleme aldığı bu girişin amacı, başka bir dünyaya duyulan bu tutkulu eğilimin varsaydığı zihin durumunu açıklığa kavuşturmak.

  • Künye: Émile Bréhier – Plotinos’un Felsefesi, çeviren: Ayşe Meral ve Ahmet Faruk Çağlar, Albaraka Yayınları, felsefe, 228 sayfa, 2023