Hartmut Rosa – Dünyanın Kontrol Edilemezliği (2022)

“Modern” dediğimiz yaşam biçiminin temelinde, dünyayı kontrol edilebilir hâle getirme arzusu yatar.

Ancak dünyayı tam manasıyla deneyimlememiz, kontrol edilemeyenle karşılaştığımızda gerçekleşir; o zaman hareket ettiğimizi ve canlı olduğumuzu hissederiz.

Her şeyin kontrol altında olduğu, planlandığı ve tüm yönlerine hâkim olunan bir dünya, heyecansız bir dünya olurdu.

Hayatlarımız, kontrol edebildiklerimizle kontrolümüz dışındakiler arasındaki bir dengedir.

Ancak biz, geç modern insanlar, dünyayı her yönüyle kontrol edilebilir hâle getirmeye çalıştığımız için, dünyayı fethetmemiz, sömürmemiz veya üzerinde hâkimiyet kurmamız gereken nesneler bütünü olarak görürüz.

Tam da bu nedenle “hayat”, canlı hissetme ve dünyayla gerçekten karşılaşma deneyimi, her zaman elimizden kaçıyor gibi görünür.

Bu da hüsrana, öfkeye ve hatta umutsuzluğa yol açar.

Rosa’ya göre “rezonans”içinde olmak kontrolümüzün ötesindeki şeylere açık olmamızı gerektirir.

Rosa’nın toplumsal hızlanma ve yabancılaşma üzerine çığır açan çalışmasının devamı niteliğindeki bu kısa kitap, sosyal bilimlerle ve modern toplumsal yaşamın doğasıyla ilgilenen herkesin ilgisini çekecek nitelikte.

  • Künye: Hartmut Rosa – Dünyanın Kontrol Edilemezliği, çeviren: Mücahid Kaya, Albaraka Yayınları, inceleme, 144 sayfa, 2022

Fay Bound Alberti – Yalnızlığın Biyografisi (2022)

Muhteşem bir yalnızlık biyografisi.

Yalnızlığın modern bir duygu olduğunu savunan Fay Bound Alberti, bugünkü yalnızlık ikilemine yol açan pek çok etkenin izini sürüyor.

‘Yalnızlığın Biyografisi’, duygusal bir dil ve deneyim olarak yalnızlığın yeni bir yorumunu sunuyor.

Alberti, 18. yüzyıldan günümüze; mektuplar, günlükler, siyasi tartışmalar ve tıp literatürünü kullanarak yalnızlığın tarih dışı, evrensel bir olgu olmadığını savunuyor.

Yazara göre yalnızlık modern bir duygudur ve sınıf, cinsiyet, etnik köken ve deneyime göre farklılık gösteren, karmaşık bir duygusal durumu ifade eder. Sylvia Plath, Kraliçe Victoria ve Virginia Woolf gibi vaka hikâyelerini inceleyen ‘Yalnızlığın Biyografisi’, yalnızlığın modern ve somutlaşmış bir duygu olarak ortaya çıkışının haritasını çıkarıyor.

Alberti’nin keskin siyasal analizlerinin yanı sıra, kitabın en güçlü temalarından biri de yalnızlığın nasıl büyük bir çeşitlilik gösterdiği, hayatlarımızın ne kadar içinde olduğu, genellemelere nasıl da sığmadığı.

Yalnızlık bir 21. yüzyıl salgınıdır belki, acilen karşılık verilmesi gereken modern bir hastalıktır ama bundan çok çok daha fazlasıdır da.

  • Künye: Fay Bound Alberti – Yalnızlığın Biyografisi, çeviren: Ebru Kılıç, Albaraka Yayınları, inceleme, 304 sayfa, 2022

David Van Reybrouck – Demokrasi Krizi (2022)

Halk egemenliğinin esas alındığı bir yönetim biçimi olan demokrasi; hukukun üstünlüğü, insan hakları ve eşitlik gibi ilkelerin devamlılığını sağlamakta; 3000 yıllık tarihiyle de en köklü siyasi sistemlerin başında geliyor.

Ne var ki bu asli vasıflarına ve tarihsel hafızasına rağmen demokrasiye duyulan güven, giderek azalıyor.

David Van Reybrouck, seçim sistemine indirgenmiş günümüz demokrasisinin güvenilirliğini artık yitirdiğine ve siyasi nüfuzlarını kaybetmek istemeyen çevrelerin elinde, bir çıkar aracına dönüştüğüne dikkat çekiyor.

Dolayısıyla demokratik bir sistemi gelecek nesillere aktarabilmek adına siyasi ve sosyal alanlarda çeşitli reformlar yapmamız gerektiğini savunuyor.

‘Demokrasi Krizi’, demokrasinin güven bunalımı yaşamasına neden olan başlıca sebepleri sorguluyor ve tarihî bir perspektifi esas alarak, herkes için yeterli bir sistem hâline nasıl dönüştürülebileceği konusunda ilgi çekici fikirler sunuyor.

  • Künye: David Van Reybrouck – Demokrasi Krizi, çeviren: Yusuf Sami Kamadan, Albaraka Yayınları, siyaset, 168 sayfa, 2022

Richard Ovenden – Kitapları Yakmak (2022)

Kütüphaneler ve arşivler, kitapları muhafaza etmelerinin ötesinde insanlık için birer hazinedir; bu kurumların devamlılığı, tecrübe ve bilginin gelecek kuşaklara aktarılmasında hayati bir önem taşır.

Savaşlar, istilalar ve yağmalar tarih boyunca kütüphanelerin yakılıp yıkılmasına neden olurken modern dünyada bilgi, çeşitli çıkarlar uğruna tahrip ediliyor.

Bilgiyi muhafaza etmekle görevli kütüphaneler ise maddi, siyasi ve sosyal zorluklar karşısında âdeta bir varlık savaşı veriyor.

‘Kitapları Yakmak’, İskenderiye’den Saraybosna’ya; Irak’tan Birleşik Krallık’a kütüphane ve arşivlerde saklanan bilgi hazinesinin kasıtlı bir şekilde yok edilmeye çalışılmasının ardında yatan politik, dinî ve kültürel saikleri gözler önüne seriyor.

Kitap ayrıca, bir kavram olarak “bilginin korunması”nın sosyal ve politik açıdan önemine değiniyor ve toplumun bu konudaki rolünü sorguluyor.

  • Künye: Richard Ovenden – Kitapları Yakmak: Bilgi Tarihi Saldırı Altında, çeviren: Füsun Doruker, Albaraka Yayınları, inceleme, 336 sayfa, 2022

Charles Homer Haskins – Üniversitelerin Doğuşu (2022)

Charles Homer Haskins (ö. 1937), elinizdeki kitapta bir öğretim kurumu olarak üniversiteyi tarihsel bir perspektiften ele alıyor.

Yazar, ilk üniversitelerin müfredatını, öğretmenlerini ve öğrencilerini mercek altına alıyor, böylece konuya dair genel bir çerçeve çiziyor.

Öğretmenlerin izledikleri metotların yanı sıra öğrenci şiirlerine ve mektuplarına da yer veren kitap, bu yönüyle kronolojik bir çizelgenin de ötesinde okuruna çok yönlü bir bakış açısı sunuyor.

Haskins, Orta Çağ’ın son dönemlerindeki entelektüel aydınlanmanın üniversitelerin kurulmasına zemin hazırladığını ve üniversite yapısının mekâna ve zamana göre farklılaştığını gösteriyor.

Nitekim üniversiteler tarih boyunca gerek kurumsal yapı gerekse müfredat açısından içerisinde bulundukları sosyal koşullar ile aktif bir etkileşim içinde oldu.

‘Üniversitelerin Doğuşu’, bir parçası oldukları kurumların kökenleri hakkında bilgi edinmek isteyen eğitimcilerin ve öğrencilerin başvuracakları temel bir kaynak niteliğinde.

  • Künye: Charles Homer Haskins – Üniversitelerin Doğuşu, çeviren: Salim Korkmaz, Albaraka Yayınları, tarih, 88 sayfa, 2022

Friedrich A. von Hayek – Paranın Özelleştirilmesi (2022)

Günümüzde devletlerin ölçüm birimi ve ödeme aracı olarak kullanılacak parayı sağlaması bir çeşit “dogma” olarak kabul görmektedir.

Buna karşın gittikçe yaygınlaşan kripto paralar, devletlerin para arzındaki tekeli hakkında çeşitli tartışmalara yol açıyor.

Kripto paraların ortaya çıkışından yaklaşık 30 yıl önce Friedrich A. von Hayek, para arzında devlet tekeline karşı çıkarak bunun finansal istikrarsızlık ve enflasyon ile neticelendiğini öne sürmüş; piyasa şartlarında rekabet eden para birimlerinin küresel ekonomik istikrarın sağlanmasında etkili olacağını savunmuştu.

Bu düşünceleriyle hem kripto paraların iktisadi fikir öncüsü olmakta hem de tüm dünyada güncel ve yaygın bir sorun olan enflasyona sıra dışı bir çözüm önerisi sunuyor.

  • Devlet, özel teşebbüsler tarafından piyasaya arz edilecek olan “para”nın kullanılmasına izin verirse ne olur?
  • Kişilerin günlük hayatta kullanacağı para birimini tercih edebileceği bir sistem, hayatımızda ne gibi değişikliklere neden olur?

Hayek, ‘Paranın Özelleştirilmesi’nde bu gibi güncel sorulara yanıt aramakta ve çeşitli önerilerde bulunuyor.

  • Künye: Friedrich A. von Hayek – Paranın Özelleştirilmesi, çeviren: Muhammet Durdu, Albaraka Yayınları, iktisat, 178 sayfa, 2022

George Santayana – Güzellik Duyusu (2022)

 

Bu enfes metinde, güzelliğin neden, nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı, bir nesnenin güzel olması için hangi koşulları yerine getirmesi gerektiği, doğamızda bulunan hangi unsurların bizi güzelliğe karşı duyarlı kıldığı ve güzel dediğimiz nesnenin yapısıyla özne arasındaki ilişkinin tam olarak ne olduğu gibi sorularının peşine düşen George Santayana, bu sorulara –kendi ifadesiyle– dürüstlükle yanıt arıyor.

Çalışmasına güzelliğin doğasını tahlil ederek başlayan düşünür, ilerleyen bölümlerde dikkatini güzelliği oluşturan unsurlara yönelterek güzelliğin algılanmasına katkıda bulunacak bütün insani işlevlerle birlikte aşkı, sosyal dürtüleri ve duyuları incelemeye geçer ve okura kapsamlı bir estetik teorisi sunuyor.

Yayımlandığında alanında kaleme alınmış en kapsamlı çalışma olarak nitelenen ‘Güzellik Duyusu’, estetikle ilgilenenler için bugün de çok önemli bir kaynak eser olma niteliği taşıyor.

  • Künye: George Santayana – Estetik Teorisinin Ana Hatlarıyla Güzellik Duyusu, çeviren: Selim Baran, Albaraka Yayınları, estetik, 233 sayfa, 2022

Rafaele Garofalo – Kriminoloji (2022)

1885 tarihinde yayımlanmış ‘Kriminoloji’, suç biliminde bir dönüm noktasıdır.

Rafaele Garofalo’nun ceza hukukunun odağını fiilden faile çevirmesiyle büyük öneme sahip kitabı, döneminin fikir dünyasını yansıtmasıyla da çok önemli.

Garofalo’nun ‘Kriminoloji’si salt kriminolog veya ceza hukukçularının değil, bilim tarihine ilgi duyan herkesi cezbedecek keyfiyette bir eser.

Ceza hukukunda klasik okul ile pozitivist okul arasındaki gerilim, felsefe ile pozitif bilimler arasındaki gerilime paralel olarak okunabilir.

On dokuzuncu yüzyılın hâkim determinist zihniyetinin ceza hukuku ve kriminoloji sahasına tesiri ‘Kriminoloji’ eseri ile neşvünema buldu.

Bu bakımdan bu eser hem döneminin fikir dünyasını yansıtıyor hem de diğer pozitivist yazarlarla birlikte ceza hukukunun odağını fiilden faile çevirerek bir nevi Kopernik Devrimi’ne teşebbüs ediyor.

Lombroso ve Ferri ile birlikte Pozitivist okulun kurucularından sayılan Garofalo, 1885 tarihinde Torino’da yayımlanan ‘Kriminoloji’, yani “suç ilmi” adlı eseriyle, Lombroso’nun ‘Suçlu İnsan’ isimli eserindeki fikirlerini küçük farklılıklarla doğruluyor.

Garofalo’nun en önemli eseri olarak kabul edilen ‘Kriminoloji’, suç, suçlu ve cezalandırma olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır ve eser boyunca yazar, suçu, suçluyu ve cezaları ayrı ayrı tetkik ediyor.

İlk olarak 1957’de dilimize tercüme edilen eser, sadeleştirilerek daha fazla okuyucuya ulaşma gayesiyle istifadeye sunuluyor.

  • Künye: Rafaele Garofalo – Kriminoloji: Suç, Suçlu ve Ceza, çeviren: Muhittin Göklü, Albaraka Yayınları, hukuk, 428 sayfa, 2022

Devin Singh – Kutsal Ekonomi (2022)

Bu kitap, erken dönem ekonomik fikirlerin Hıristiyan düşüncesini ve toplumunu nasıl yapılandırdığını göstererek paranın Batı’da neden böylesi büyük bir güce sahip olduğuna dair önemli ipuçları veriyor.

Eser boyunca yazar, paranın gücünün teolojik kaynaklarını inceleyerek, erken dönem Hıristiyan düşünürlerinin yeni teolojik argümanlarının temeli olarak Roma İmparatorluğu’ndan eski para ve ekonomik mübadele kavramlarını nasıl ödünç aldıklarını gösteriyor.

Paranın kilise kurumuyla uzun süredir devam eden bağlantısının, yüzyıllar boyunca paranın giderek artan önemine katkıda bulunduğunu ve bu yolda büyük halk kitlelerini yöneten çeşitli siyaset biçimlerini haklılaştırdığını savunan yazar, neden hiçbir şeyin paradan ve fiyat mekanizmasından bağımsız olarak görülüp değerlendirilemediği bir dünyada yaşadığımıza dair son derece çarpıcı analizler sunuyor.

  • Künye: Devin Singh – Kutsal Ekonomi: Batı’da Paranın Teolojik Gücü, çeviren: Kübra Aksoy, Albaraka Yayınları, iktisat, 339 sayfa, 2022

Otto Rank – Sanat ve Sanatçı (2022)

Otto Rank, ‘Sanat ve Sanatçı’ adlı kitabında sanatın birey ve toplumla olan ilişkisine yoğunlaşmakta ve sanatçının, sanat eseri ortaya koyma güdüsünü ele almaktadır.

Freud’un sanat ve nevroza dair fikirlerini kültürel bir bağlamda işleyen bu kitap, Henry Miller ve Anais Nin başta olmak üzere 20. yüzyılın birçok yazar ve düşünürü üzerinde etkili oldu.

‘Sanat ve Sanatçı’, sanatçıyı bireysel güdülerinin de ötesinde din, mitoloji ve sosyal perspektiflerden değerlendiriyor.

Rank’ın psikoloji ve psikanaliz alanlarında sahip olduğu geniş bilgi birikimi; antropoloji ve kültürel tarih gibi disiplinleri de kapsayarak insan doğasına ilişkin geniş bir anlayışa ulaşıyor.

Kitap ayrıca, sanatçı ve eserini disiplinler arası bir bağlamda inceleyerek okuruna, genel manada sanat teorisine dair bir perspektif sunuyor.

  • Künye: Otto Rank – Sanat ve Sanatçı, çeviren: Orhan Düz, Albaraka Yayınları, sanat, 384 sayfa, 2022