David M. Raup – Yok Oluş (2012)

 

  • YOK OLUŞ, David M. Raup, çeviren: Nıvart Taşçı, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, bilim, 197 sayfa

‘Yok Oluş’ta insanın biyolojik kökenlerini araştıran David M. Raup, anlatımının merkezine yok oluşu, yani tür ölümünü yerleştiriyor. Yazarın yanıtını aradığı temel soru şu: “Jeolojik geçmişte ölmüş olan milyarlarca tür, sırf yeterli olmadıkları için mi (kötü genler yüzünden mi), yoksa yalnızca yanlış zamanda yanlış yerde oldukları için mi (kötü şans yüzünden mi) öldü?” Tür ölümünü, tehlike altındaki türleri, biyoçeşitlilik kaybını ve insan faaliyetinin neden olduğu yok oluşları, günümüzün meseleleriyle de bağlantılandıran Raup, küresel ekolojinin bugünü ve geleceği hakkında değerli bir bakış açısı da sunuyor.

Julius R. Ruff – Erken Dönem Avrupa’da Şiddet (2011)

  • ERKEN DÖNEM AVRUPA’DA ŞİDDET, Julius R. Ruff, çeviren: Didem Türkoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, tarih, 298 sayfa

Julius R. Ruff ‘Erken Dönem Avrupa’da Şiddet’te, Batı Avrupa’nın üç yüz yıllık bir döneminde yaşanmış şiddeti inceliyor. 1500-1800 zaman aralığına odaklanan Ruff, erken modern zamanda şiddetin doğasını ve kapsamını değerlendirip nedenlerini inceliyor, bu şiddetin 20. yüzyıldaki suç dalgasına varana kadar düşme eğiliminin başlıca sebeplerini tartışıyor. Avrupalıların saldırı, cinayet, aile içi şiddet, tecavüz ve bebek katli arasında gidip gelen şiddetini hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ele alarak ilerleyen Ruff, dönemin kadınları ve erkekleri açısından şiddetin, çözülmesi gereken bir sorundan çok neredeyse insanlar arasındaki ilişkilerin kabul edilmiş bir veçhesi olduğunu belirtiyor. Yazar, erken modern dönemde şiddetin biçimlerini tasvir ettiği kadar, bu şiddet biçimlerinin evriminin tablosunu da çıkartıyor.

Mary Fulbrook – Almanya’nın Kısa Tarihi (2011)

  • ALMANYA’NIN KISA TARİHİ, Mary Fulbrook, çeviren: Sabri Gürses, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, tarih, 263 sayfa

 

Mary Fulbrook ‘Almanya’nın Kısa Tarihi’nde, Ortaçağ’dan başlayıp 1990’lardan sonraki döneme uzanarak Almanya tarihindeki dönüm noktalarına odaklanıyor. Alman tarihi profesörü Fulbrook, ülkenin tarihini anlatmaya, Alman tarihinin başladığı dönem olan erken Ortaçağ’la başlıyor. Kitabın devamında, 1500-1990 zaman aralığında Almanya’daki mezhepçilik çağı, mutlakiyetçilik çağı, sanayileşme çağı, demokrasi ve diktatörlük çağı ve Almanya Federal Cumhuriyeti dönemi anlatılıyor. Çalışma bu kronolojinin yanı sıra, Alman toprakları ve halkı, Alman tarihinin motifleri ve sorunları gibi konular hakkında aydınlatıcı değerlendirmeler de barındırıyor.

Yukichi Fukuzawa – Yukichi Fukuzawa’nın Özyaşam Öyküsü (2006)

 

  • YUKICHI FUKUZAWA’NIN ÖZYAŞAM ÖYKÜSÜ, Yukichi Fukuzawa, çeviren: Esra Üstündağ Selamoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, otobiyografi, 345 sayfa

 

Yukichi Fukuzawa, Japon modernleşmesinin önemli isimlerinden. 1901 yılında ölen Fukuzawa, Japonya’da çok önemli değişimlerin yaşandığı ‘Meiji Dönemi’nde yaşadı. Ulusal bağımsızlığın, bireysel bağımsızlığa bağlı olduğunu savunan Fukuzawa, hayatı boyunca çok sayıda makale ve kitap kaleme almış, birçok öğrenci yetiştirmiş ve halkı aydınlatmak amacıyla gazete basmış, her fırsatta halka ulaşmaya çalışmış bir isim. Fukuzawa bu yönüyle, modernleşme söz konusu olduğunda, bu konuda önemli pratikler gerçekleştirmiş kişilerin başında gelir. Kitap, bu uğraşların birinci elden anlatımıyla dikkate değer diyebiliriz.

Mark Neocleous – Toplumsal Düzenin İnşası (2006)

  • TOPLUMSAL DÜZENİN İNŞASI, Mark Neocleous, çeviren: Ahmet Bekmen, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, siyaset, 217 sayfa

‘Polis Erkinin Eleştirel Teorisi’ alt başlığını taşıyan ‘Toplumsal Düzenin İnşası’, sistemin oluşturulması ve işleyişinde polisin ne gibi roller üstlendiğini sorguluyor. Neocleous polis, devlet erki ve düzen sorunu arasındaki ilişkileri kısaca ele aldıktan sonra, 18. yüzyıl liberalizminin, polis kavramını nasıl rafineleştirdiğini ve bunun sermaye erki ile daha geniş toplumsal kontrol meselelerinin üstünü nasıl örttüğünü açıklamayı amaçlıyor. Neocleous, bununla hedeflediğinin, “Zaptetmeyi, basitçe, suç ve kanun devleti bağlamında ele alan ve yanıltıcı geçerliliğini halen sürdüren liberal yaklaşımı mahkum etmek” olduğunu belirtiyor. Yazar buna ek olarak, daha genişletilmiş bir polis kavramını da öneriyor. Kendisine göre, bu kurumlar sadece düzenin korunmasıyla değil, özellikle de ücretli emek üzerine şekillenen düzenin inşası ile de ilgilenmektedir.