Peter Wohlleben – Ormanın Kalbi (2025)

Peter Wohlleben’in bu çalışması, insan ile doğa arasındaki görünmez bağın duyular, ritimler ve bilişsel sınırlar üzerinden nasıl kurulduğunu araştırıyor. Wohlleben, modern yaşamın gürültüsü içinde körelen duyusal kapasitemizin aslında ormanlarla, hayvanlarla ve iklimle sürekli bir etkileşim içinde olduğunu gösteriyor. Yazar, insanın yedi duyusunu açıklarken bu duyuların çevresel uyaranlarla nasıl zenginleştiğini ve doğadan kopmanın algısal fakirleşmeye nasıl yol açtığını örneklerle tartışıyor. Metin, insan bedeninin sezgisel tepkilerinin ormandaki en küçük değişimlere bile karşılık verdiğini vurgulayarak doğayı yalnızca çevresel bir arka plan değil, duyusal bir ortak olarak konumlandırıyor.

Wohlleben, ağaçların “kalp atışına” benzeyen su dolaşımlarını, içsel zamanlamalarını ve çevreye verdikleri tepkileri açıklarken bitkilerin pasif varlıklar olmadığını, karmaşık iletişim biçimleri geliştirdiğini söylüyor. Bu noktada bitkilerin bilinç sahibi olup olmadığı sorusunu dikkatle ele alıyor ve bilimsel sınırları aşmadan bitkisel davranışların nasıl anlamlandırılabileceğini yorumluyor. Bitkilerin çevre koşullarına uyum sağlama biçimlerini, ağaç topluluklarının dayanışmacı yapısını ve ekosistem içindeki ortak yaşam stratejilerini inceliyor.

‘Ormanın Kalbi: İnsan ile Doğa Arasındaki Görünmez Bağ’ (‘Das geheime Band zwischen Mensch und Natur: Erstaunliche Erkenntnisse über die 7 Sinne des Menschen, den Herzschlag der Bäume und die Frage, ob Pflanzen ein Bewusstsein haben’), insanın doğa karşısındaki üstünlük yanılsamasını sorguluyor ve kaybolan bağların yeniden kurulmasının hem ekolojik hem de psikolojik bir iyileşme sunduğunu savunuyor. Wohlleben, doğaya yönelik dikkatin artmasının empatiyi güçlendirdiğini, stres seviyelerini düşürdüğünü ve bilişsel derinliği artırdığını belirtiyor. Böylece çalışma, bilimin sunduğu verileri sezgisel bir anlatıyla birleştirerek insanın doğayla kurduğu ilişkiyi hem duyusal hem de etik bir mesele olarak yeniden çerçeveliyor. Bu yaklaşım, doğanın karmaşık örgüsünü anlamaya çalışan her okura yeni bir düşünme biçimi sunuyor.

  • Künye: Peter Wohlleben – Ormanın Kalbi: İnsan ile Doğa Arasındaki Görünmez Bağ, çeviren: Aslı Candaş Shaeferdiek, Doğan Kitap, inceleme, 240 sayfa, 2025

Özge Öner – Herkes Biliyor Geminin Su Aldığını (2025)

Özge Öner’in bu kitabı, Türkiye’nin yakın dönemini yalnızca ekonomik göstergelerle değil, toplumsal ve ahlaki boyutlarıyla birlikte okumaya çağırıyor. Yazar, karmaşık iktisadi olguları sade ama yüzeyselliğe düşmeyen bir dille ele alıyor; ekonomi tartışmalarını hayatın içinden hikâyelerle ilişkilendiriyor. Metin, bir yandan Türkiye’nin yönetilemeyen ekonomik yapısını, yapısal reformların neden kâğıt üzerinde kaldığını, rant ekonomisinin nasıl toplumun ruhuna sirayet ettiğini tartışıyor; diğer yandan devlet, hukuk ve piyasa arasındaki ilişkilerin kırılgan dengesini sorguluyor.

‘Herkes Biliyor Geminin Su Aldığını’, rakamlardan çok, bu rakamların ardındaki insan hikâyelerine odaklanıyor. Ekonominin teknik bir mesele değil, bir vicdan ve adalet sorunu olduğunu vurguluyor. Bu yönüyle, toplumsal dokuyu hesaba katmadan yapılan analizlerin gerçeği yansıtamayacağını gösteriyor. Öner, Türkiye’nin iktisadi kaderini belirleyen yapısal eşitsizlikleri açıklarken hem akademik bir birikim hem de insani bir sezgiyle konuşuyor.

Yazarın yaklaşımı, Türkiye’nin yaşadığı krizin yalnızca makroekonomik değil, aynı zamanda ahlaki bir kriz olduğunu ortaya koyuyor. “Herkes biliyor geminin su aldığını” derken, görünür olanla yüzleşmeye çağırıyor. Kitap, ezberleri tekrarlamadan, umudu ve emeği merkeze alan bir ekonomi anlayışının hâlâ mümkün olup olmadığını sorguluyor.

  • Künye: Özge Öner – Herkes Biliyor Geminin Su Aldığını: Türkiye’nin İktisadi ve Siyasi Ahvali, Doğan Kitap, iktisat, 280 sayfa, 2025

Joseph Jebelli – İnsan Beyninin Gelişimi (2025)

Joseph Jebelli bu kitabında, insan beyninin evrimsel hikâyesini biyoloji, tarih ve kültür arasındaki etkileşim içinde ele alıyor. ‘İnsan Beyninin Gelişimi: Zihnimizin Evrimsel Yolculuğu’ (‘How the Mind Changed: A Human History of Our Evolving Brain’), zihnin yalnızca bir organ değil, insanlık tarihinin en yaratıcı eseri olduğunu söylüyor. Jebelli, beynin evrimini anlatırken bilincin, duyguların, hafızanın ve toplumsal yaşamın nasıl geliştiğini nörobilimsel bir dille ama insani bir duyarlılıkla açıklıyor. Ona göre insan beyni, çevreyle etkileşim içinde şekillenen dinamik bir yapıya sahip; dolayısıyla beyin tarihini anlamak, insanın kendini anlamasıyla eşdeğer bir çaba haline geliyor.

Eser üç ana temaya ayrılıyor. İlk bölümde en eski insanların beyinleri inceleniyor; duyguların doğuşu, hafızanın evrimi ve toplumsal bağların sinirsel temelleri araştırılıyor. İkinci bölüm, dilin, zekânın ve bilincin kökenlerine odaklanıyor; kültürel dönüşümlerin beynin bilişsel kapasitesini nasıl dönüştürdüğü anlatılıyor. Üçüncü bölümde ise, geleceğe yönelen sorular yer alıyor: Otizm ve nöroçeşitliliğin anlamı, yapay zekânın ve dijital bilinç fikirlerinin beyinle kurduğu yeni ilişki tartışılıyor. Jebelli, zihnin biyolojik sınırlarını zorlayan teknolojik gelişmeleri hem umut hem de etik sorumluluk bağlamında değerlendiriyor.

Yazarın girişte vurguladığı gibi, bu kitap nörobilimin umut verici bir mesajını taşıyor: İnsan beyni değişebilir, gelişebilir ve yeniden şekillenebilir. Zihnin biçimlendirdiği toplumlar kadar, toplumların da zihinleri biçimlendirdiğini hatırlatıyor. ‘İnsan Beyninin Gelişimi’, bilimin soğuk yüzünü değil, insanın düşünme ve anlam arayışını ısıtan canlı bir hikâyeyi anlatıyor.

  • Künye: Joseph Jebelli – İnsan Beyninin Gelişimi: Zihnimizin Evrimsel Yolculuğu, çeviren: Durmuş Bayram, Doğan Kitap, bilim, 320 sayfa, 2025

Kara Alaimo – Çevrimiçi Tuzaklar (2025)

Kara Alaimo’nun bu kitabı, sosyal medyanın bireyler, toplumlar ve siyaset üzerindeki etkilerini kapsamlı biçimde ele alıyor. Alaimo, bir iletişim uzmanı ve akademisyen olarak, dijital dünyanın yalnızca günlük alışkanlıklarımızı değil, aynı zamanda düşünme biçimlerimizi, ilişkilerimizi ve toplumsal düzeni nasıl yeniden şekillendirdiğini inceliyor.

Kitapta özellikle algoritmaların nasıl kutuplaşmayı artırdığı, yanlış bilgilerin nasıl hızla yayıldığı ve nefret söyleminin çevrimiçi ortamda nasıl normalleştiği anlatılıyor. Alaimo, sosyal medyanın gençler üzerindeki etkilerine de özel bir bölüm ayırıyor; beden algısı, özgüven sorunları, kaygı ve depresyon gibi meselelerin bu platformlar aracılığıyla nasıl derinleştiğini örneklerle açıklıyor.

‘Çevrimiçi Tuzaklar’ (‘Over The Influence’), yalnızca tehditleri ortaya koyan bir çalışma değil; aynı zamanda çözüm önerileri de sunuyor. Daha güvenli bir dijital gelecek için hem devletlerin hem de teknoloji şirketlerinin üstlenmesi gereken sorumlulukları tartışıyor. Bunun yanında, kullanıcıların bireysel düzeyde atabileceği adımlar da ele alınıyor; örneğin çevrimiçi içeriklere eleştirel bakabilme, dijital detoks uygulamaları ve bilinçli sosyal medya kullanımı.

Sonuçta Alaimo, kitabında sosyal medyanın modern dünyada kaçınılmaz etkilerini gözler önüne sererken, okuru yalnızca bir eleştiriye değil, sorumluluk almaya ve dijital geleceği dönüştürmeye de çağırıyor. Bu eser, sosyal medya çağının karmaşık doğasını anlamak isteyen herkes için hem uyarıcı hem de yol gösterici bir kaynak niteliği taşıyor.

  • Künye: Kara Alaimo – Çevrimiçi Tuzaklar, çeviren: Sevda Akyüz, Doğan Kitap, inceleme, 288 sayfa, 2025

Kolektif – Aptallığın Psikolojisi (2025)

Jean-François Marmion’un hazırladığı bu kitap, farklı yazarların, psikologların, filozofların ve sosyologların katkılarıyla derlenmiş, “aptallık” olgusunu çok yönlü biçimde inceleyen bir kitap olarak öne çıkıyor. ‘Aptallığın Psikolojisi’ (‘Psychologie de la connerie’), gündelik hayatta sıkça karşılaşılan ama kolayca tanımlanamayan bu kavramı tartışıyor.

Marmion ve katkıda bulunan isimler, aptallığın yalnızca bireysel bir eksiklik ya da zekâ yoksunluğu olmadığını, çoğu zaman toplumsal koşullar, güç ilişkileri ve önyargılarla beslendiğini vurguluyor. İnsanların akıl dışı davranışları, yanlış inançları sürdürmeleri, dogmalara bağlanmaları ya da başkalarının etkisiyle hatalı kararlar vermeleri aptallığın çeşitleri olarak ele alınıyor. Bu bağlamda, aptallığın körü körüne otoriteye itaat, sahte uzmanlıkların peşinden gitme, sosyal medyada düşünmeden paylaşılan yanlış bilgiler ve kitle psikolojisiyle birleştiğinde nasıl güç kazandığı gösteriliyor.

Kitapta, aptallığın yalnızca başkalarında değil, herkesin kendi düşünce ve davranışlarında da var olabileceği hatırlatılıyor. İnsan, rasyonel olduğu kadar irrasyonel eğilimler de taşıyor ve aptallık bu çatışmadan doğuyor. Psikanalizden bilişsel psikolojiye, felsefeden mizaha uzanan metinlerde, hem bireysel hem de kolektif ölçekte aptallığın nedenleri, sonuçları ve kaçınılmazlığı tartışılıyor.

‘Aptallığın Psikolojisi’ akademik analiz ile mizahi yaklaşımı harmanlayarak, okuru hem güldürüyor hem düşündürüyor. Kitap, aptallığı küçümseyici bir etiket olarak değil, insan doğasının ayrılmaz bir parçası olarak ele alıyor ve herkesin kendi payına düşen aptalı fark etmesi gerektiğini vurguluyor.

  • Künye: Kolektif – Aptallığın Psikolojisi, hazırlayan: Jean-François Marmion, çeviren: Durmuş Bayram, Doğan Kitap, psikoloji, 320 sayfa, 2025

Bruno Patino – Balık Hafıza (2025)

Bruno Patino’nun ‘Balık Hafıza: Dikkatimizi Kim, Nasıl Yönetiyor?’ (‘La civilisation du poisson rouge: Petit traité sur le marché de l’attention’) adlı kitabı, günümüz dijital çağında dikkat ekonomisinin yükselişini ve bunun bireyler üzerindeki etkilerini derinlemesine inceleyen bir çalışma. Patino, internetin ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte dikkatin kıt bir kaynak haline geldiğini ve çeşitli platformlar ile içerik üreticilerinin bu değerli kaynağı ele geçirmek için kıyasıya bir rekabet içinde olduğunu savunuyor. Kitap, bu yeni “dikkat piyasası”nın işleyiş mekanizmalarını, kullanılan stratejileri ve bireylerin dikkat sürelerinin giderek azalmasına yol açan faktörleri analiz ediyor. Yazar, bu durumu metaforik olarak “kırmızı balık uygarlığı” olarak adlandırmakta ve kırmızı balığın kısa dikkat süresinin, modern insanın dijital bombardıman altındaki zihinsel durumunu yansıttığını öne sürüyor.

Patino, dikkat ekonomisinin bireylerin bilişsel yetenekleri, öğrenme süreçleri, karar verme mekanizmaları ve genel olarak zihinsel sağlıkları üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekiyor. Sürekli bildirimler, sonsuz içerik akışı ve anlık tatmin arayışı gibi dijital dünyanın özellikleri, bireylerin odaklanma becerilerini zayıflatıyor, yüzeysel bilgi tüketimine yol açıyor ve derinlemesine düşünmeyi engellemektedir. Kitap, bu durumun sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal süreçler üzerinde de önemli sonuçları olduğunu vurguluyor. Dikkat dağıtıcı unsurların artması, eleştirel düşünceyi zayıflatıyor, manipülasyona açıklığı artırıyor ve demokratik tartışma ortamını olumsuz etkiliyor.

‘Balık Hafıza’, dikkat ekonomisinin tehlikelerine karşı bir uyarı niteliğinde. Patino, bireylerin ve toplumların bu yeni gerçekliğin farkında olması, dikkatlerini koruma ve yönetme stratejileri geliştirmesi gerektiğini savunuyor. Kitap, dijital dünyanın sunduğu imkanlardan yararlanırken, dikkatimizi ve zihinsel bağımsızlığımızı korumanın yollarını aramamız gerektiği konusunda önemli bir çağrıda bulunuyor. Yazar, bilinçli dijital tüketim, odaklanma becerilerini geliştirme ve dikkatimizi çalmaya çalışan mekanizmalara karşı farkındalık oluşturmanın, bu yeni uygarlığın olumsuz etkilerini azaltmanın anahtarları olduğunu öne sürüyor.

  • Künye: Bruno Patino – Balık Hafıza: Dikkatimizi Kim, Nasıl Yönetiyor?, çeviren: Bahadırhan Bozkurt, Doğan Kitap, inceleme, 120 sayfa, 2025

Sally Jean Cunningham – Bahçe Kardeşliği (2025)

Sally Jean Cunningham’ın ‘Bahçe Kardeşliği: Zehirsiz ve Güzel Bir Sebze Bahçesi İçin Kardeş Bitkilerle Ekim Yöntemi’ (‘Great Garden Companions: A Companion-Planting System for a Beautiful, Chemical-Free Vegetable Garden’) adlı eseri, sebze bahçelerinde kimyasal ilaçlar kullanmadan sağlıklı ve verimli bir yetiştiricilik için kardeş bitki uygulamasının prensiplerini ve pratik yöntemlerini detaylı bir şekilde anlatan bir rehberdir. Cunningham, farklı sebzelerin birbirleriyle olan olumlu etkileşimlerini bilimsel ve deneyimsel bilgiler ışığında açıklayarak, bahçıvanlara doğal yollarla zararlıları uzaklaştırma, hastalıkları önleme, toprağı iyileştirme ve verimi artırma imkânı sunuyor. Kitap, hangi bitkilerin birbirleriyle iyi anlaştığını, hangilerinin birbirlerinden uzak tutulması gerektiğini, bu olumlu veya olumsuz etkileşimlerin altında yatan nedenleri (örneğin, salgılanan kimyasallar, kök sistemlerinin etkileşimi, zararlıları çekme veya uzaklaştırma) anlaşılır bir dille aktarıyor.

Cunningham, kardeş bitki uygulamasının sadece zararlı ve hastalık kontrolüyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda bitkilerin büyümesini teşvik etme, besin alımını kolaylaştırma ve hatta lezzetlerini artırma gibi faydaları da olduğunu vurguluyor. Kitapta, farklı sebzeler için özel kardeş bitki kombinasyonları öneriliyor, bu kombinasyonların bahçe tasarımına nasıl entegre edilebileceğine dair pratik ipuçları sunuluyor. Ayrıca, mevsimlik ekim planları oluştururken kardeş bitki prensiplerinin nasıl göz önünde bulundurulması gerektiği de detaylı bir şekilde açıklanıyor. Cunningham, okuyucuları kendi bahçelerinin koşullarına ve yetiştirmek istedikleri sebzelere uygun kardeş bitki sistemlerini denemeye ve geliştirmeye teşvik etmektedir. ‘Bahçe Kardeşliği’ kimyasalsız, doğal ve sürdürülebilir bir sebze bahçesi kurmak isteyen tüm bahçıvanlar için kapsamlı ve pratik bir kaynaktır.

  • Künye: Sally Jean Cunningham – Bahçe Kardeşliği: Zehirsiz ve Güzel Bir Sebze Bahçesi İçin Kardeş Bitkilerle Ekim Yöntemi, çeviren: Evren Yıldırım, Doğan Kitap, botanik, 288 sayfa, 2025

Şafak Nakajima – Ölümün İzinde (2025)

Ölüm, insanlık tarihi boyunca hem merak hem de korku uyandıran bir olgu olmuştur. Doğum gibi hayatın doğal bir parçası olan ölüm, bilinmezliğiyle insanı tedirgin eder. Ancak, doğumun kabullenildiği gibi ölümün de aynı doğallıkla karşılanabileceği bir anlayış geliştirilebilir.

Bir biyopsikososyal tıp doktoru ve yas danışmanı olan Şafak Nakajina ‘Ölümün İzinde’ adlı bu kitabı, bilgi ve deneyimlerini okuyucularla paylaşmak amacıyla kaleme almış. Mesleği gereği, yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiye defalarca tanıklık etmiş. O çizgiyi aşıp geri dönenlerle de geri dönme şansı olmayanlarla da yan yana olmuş.

Bu süreçte, bir doktorun görevinin sadece fiziksel acıyı dindirmek veya hayat kurtarmak olmadığını, aynı zamanda ölümle yüzleşenlere ve yas sürecindeki insanlara duygusal destek sağlamak olduğunu fark etmiş.

Kitap, ölümün biyolojik, psikolojik ve felsefi boyutlarına odaklanarak, ölüm üzerine düşünmeyi daha erişilebilir kılan bir yolculuğa eşlik ediyor.

Hayat, kayıplarla dolu bir yolculuk olsa da her acı, insanı bir adım daha olgunlaştırır ve güçlendirir. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez; bu zorlu süreç de zamanla hafifleyecek ve yerini huzura bırakacaktır. Ölümle yüzleşmek, yaşamı daha iyi anlamak için bir fırsat olabilir. Bu yolculukta kendine karşı sabırlı olmak, yaşanılan ve paylaşılan her anın kıymetini bilmek önemlidir.

  • Künye: Şafak Nakajima – Ölümün İzinde: Sonlu Bir Hayatta Sonsuz Sorgular, Doğan Kitap, psikoloji, 248 sayfa, 2025

Eric G. Wilson – Melankoliye Övgü (2025)

Eric G. Wilson’ın ‘Melankoliye Övgü: Mutluluk Mitini Yıkmak ve Hüznü Kucaklamak’ (‘Against Happiness: In Praise of Melancholy’) adlı kitabı, modern toplumun mutluluk takıntısına karşı çıkıyor ve melankolinin, yaratıcılık ve derin düşünce için gerekli bir duygusal durum olduğunu savunuyor. Yazar, melankolinin olumsuz bir durum olarak görülmesi yerine, insan deneyiminin zenginleştirici bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğini öne sürüyor.

Wilson, kitabında melankolinin, sanat, edebiyat ve felsefe gibi alanlarda yaratıcılığın tetikleyicisi olduğunu savunuyor. Tarih boyunca birçok sanatçının ve düşünürün, melankolik ruh hallerinden ilham alarak önemli eserler ortaya koyduğunu örneklerle gösteriyor. Yazar, modern toplumun mutluluk takıntısının, yaratıcılığı ve derin düşünmeyi engelleyebileceğini ve insanları yüzeysel bir mutluluk arayışına ittiğini savunuyor.

Wilson, melankolinin sadece bireysel bir deneyim olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir olgu olduğunu da vurguluyor. Yazar, farklı kültürlerde melankoliye verilen anlamın ve bu duygunun toplumsal hayata etkilerinin tarihsel bir incelemesini yapıyor.

Kısacası, ‘Melankoliye Övgü’, modern toplumun mutluluk takıntısına karşı çıkıyor ve melankolinin insan deneyimi için önemli bir duygu olduğunu savunuyor. Wilson, kitabında melankolinin yaratıcılık, derin düşünce ve kişisel büyüme üzerindeki olumlu etkilerini inceliyor.

  • Künye: Eric G. Wilson – Melankoliye Övgü: Mutluluk Mitini Yıkmak ve Hüznü Kucaklamak, çeviren: Özge Onan, Doğan Kitap, inceleme, 160 sayfa, 2025

Ümit Akçay – Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl (2024)

Ekonomi politikalarındaki “U-dönüşleri” nasıl açıklanabilir?

Bu dönüşlerin siyasi ve ekonomik nedenleri nelerdir?

Ümit Akçay, Türkiye’de neoliberalizmi eleştirel olarak inceleyen iktisatçıların ön saflarında yer alıyor.

Dünya ekonomisini yakından izlemesi, Türkiye analizini teorik ve karşılaştırmalı çerçevelere oturtuyor.

Bu kitap, bu analizi Türkiye’nin 2018-2023 yıllarına taşıyor.

“Krizin gölgesinde geçen” bu dönemde izlenen iktisat politikalarına odaklanıyor.

Saray iktidarının sınıfsal bağlantıları Türkiye’de tartışılıyor.

Akçay, bu tartışmaya ışık tutacak bir döküm önermekte; sermaye gruplarının son beş yılda politika virajlarını etkileme ve onlardan etkilenme biçimlerini titizlikle araştırıyor.

Bu tabloda halk sınıfları pasif görünümdedir; ama seçim dönemeçleri, bu çaresiz konumu değiştiren dinamikleri hayata geçiriyor.

Akçay’ın Türkiye’ye ilişkin bu tespitleri neoliberalizmin yüzeysel, kaderci, katı analizine dönük örtülü bir eleştiri de içeriyor.

AKP’nin yirmi yılı aşkın iktidarı, Türkiye ekonomisinin bağımlı gelişme modelini yoğunlaştırdı.

Ümit Akçay’ın çalışması, bu modelden köklü bir dönüşümle çıkışın gerektiğini vurguluyor; sosyalistleri alternatifler üzerinde tartışmaya davet ediyor.

Kitap, Türkiye’nin 2018-2023 arasındaki çalkantılı dönemine eleştirel siyasal iktisat perspektifinden bakarak derinlemesine bir analiz sunuyor.

  • Künye: Ümit Akçay – Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl (2018-2023): Türkiye`de Kriz, Siyaset ve Sermaye, Doğan Kitap, siyaset, 264 sayfa, 2024