Olivier Reboul – Eğitim Felsefesi (2025)

Olivier Reboul’un bu eseri, eğitimin felsefi temellerini irdeleyen derinlikli bir çalışma. ‘Eğitim Felsefesi’ (‘La Philosophie de l’éducation’), eğitimi yalnızca bilgi aktarımı değil, bireyin akıl yürütme ve özgür düşünme kapasitesini geliştiren bir süreç olarak tanımlıyor. Reboul’e göre eğitim, insanın yalnızca bilen değil, düşünen ve sorumluluk taşıyan bir varlık olmasına katkı sunar.

Kitap, “eğitim nedir?”, “niçin eğitiriz?” ve “nasıl eğitmeliyiz?” gibi temel soruları ele alıyor. Bu bağlamda otorite, disiplin, özgürlük, kültür, değer, bilgi ve anlam kavramları felsefi düzeyde tartışılıyor. Reboul’a göre eğitim, bireyin hem aklını hem de vicdanını geliştirmeyi hedefler. Bu yönüyle pedagojik faaliyet, ahlaki bir sorumluluk taşır.

Yazar, eğitimin ideolojik yönünü de göz ardı etmez. Eğitim sistemi, yalnızca bireyleri biçimlendirmez; aynı zamanda toplumun değerlerini, inançlarını ve ön kabullerini yeniden üretir. Bu nedenle eğitimin eleştirel düşünceyle birlikte yürütülmesi gerekir. İyi bir eğitim, bireyi hazır bilgiyle donatmak yerine soru sormaya, anlamaya ve etkin bir yurttaş olmaya yönlendirmelidir.

Reboul’un eseri, eğitime salt teknik bir etkinlik olarak değil, insanlaşma sürecinin felsefi bir boyutu olarak yaklaşanlar için önemli bir kaynak.

  • Künye: Olivier Reboul – Eğitim Felsefesi, çeviren: Kağan Kahveci, İş Kültür Yayınları, eğitim, 128 sayfa, 2025

Frédéric Lenoir – Hayvanlara ve Hayvanları Sevenlere Açık Mektup (2025)

Frédéric Lenoir’in bu kitabı, hayvanlara ve onları seven insanlara yönelik içten bir çağrı niteliğinde. ‘Hayvanlara ve Hayvanları Sevenlere Açık Mektup’ (‘Lettre Ouverte aux Animaux (Et à Ceux Qui Les Aiment)’), hayvanlarla olan ilişkimizin ahlaki, felsefi ve duygusal boyutlarını sorgularken, insan-merkezli dünyamızda onların sesine kulak vermemiz gerektiğini vurguluyor.

Kitap, insan ile hayvan arasındaki tarihsel ayrımı eleştirerek başlıyor. Lenoir, Descartes’tan beri süregelen hayvanları “duygusuz makineler” olarak gören anlayışın hem bilimsel hem de etik açıdan çöktüğünü savunuyor. Modern bilimsel bulguların hayvanların bilinç, acı, sevgi ve empati gibi duygulara sahip olduğunu gösterdiğini ifade ediyor.

Yazar, hayvanlara yönelik şiddetin, endüstriyel tarımda maruz kaldıkları eziyetin ve doğadaki yaşam alanlarının yok edilmesinin ardında yatan ideolojik körlüğe dikkat çekiyor. Bu durumun sadece hayvanlara değil, insanlığın ruhuna da zarar verdiğini ileri sürüyor.

Lenoir, hayvanlarla daha adil ve saygılı bir ilişki kurmanın yalnızca ahlaki bir gereklilik değil, aynı zamanda içsel bir dönüşümün parçası olduğunu belirtiyor. Onlara duyulan sevginin insanın kendisiyle ve doğayla uyum içinde yaşamasının anahtarlarından biri olduğunu vurguluyor.

‘Hayvanlara ve Hayvanları Sevenlere Açık Mektup’, insan merkezli düşünceyi aşarak türler arası empatiyi merkeze alan, duyarlı ve dönüştürücü bir metin olarak öne çıkıyor.

Künye: Frédéric Lenoir – Hayvanlara ve Hayvanları Sevenlere Açık Mektup, çeviren: Alp Tümertekin, İş Kültür Yayınları, hayvanlar, 144 sayfa, 2025

Mehmet Ali Neyzi – Aşiret Mektebi (2025)

On dokuzuncu yüzyıl sonunda II. Abdülhamid, imparatorluktaki aşiretlerle bağları güçlendirmeyi hedefledi. 1892’de açılan Aşiret Mektebi, Arap, Kürt, Arnavut ve Türkmen aşiret çocuklarına saray himayesinde eğitim sunarak devlete bağlılıklarını artırmayı ve bölgelerine döndüklerinde sadık hizmet etmelerini amaçladı.

Mehmet Ali Neyzi’nin bu kapsamlı çalışması, Aşiret Mektebi’nin kuruluş sürecini, imparatorluğun dört bir yanından gelen öğrencilerin eğitim hayatlarını ve mezuniyet sonrası hikayelerini inceliyor. Türkçe, Fransızca, tarih, coğrafya, matematik ve ilahiyat gibi derslerin yanı sıra, okulun günlük yaşamı da tanıklıklar, belgeler ve fotoğraflarla aydınlatılıyor.

Bu eser, Tanzimat sonrası Osmanlı eğitim tarihinde az bilinen, ancak imparatorluğun son dönem siyasetini ve toplumsal yapısını anlamak için kritik bir döneme ışık tutuyor. Aşiret Mektebi, Osmanlı’nın merkezileşme çabaları ve farklı etnik/aşiret gruplarını imparatorluk çatısı altında birleştirme stratejilerinin önemli bir göstergesi olarak sunuluyor.

  • Künye: Mehmet Ali Neyzi – Aşiret Mektebi: Osmanlı Eğitim Tarihinde Bilinmeyen Bir Girişim, İş Kültür Yayınları, tarih, 176 sayfa, 2025

Serge Latouche – Küçülme (2025)

Serge Latouche’un bu kitabı, günümüzdeki sürdürülemez ekonomik büyüme modelini eleştirerek “küçülme” (degrowth) kavramını savunuyor. ‘Küçülme’ (‘La Décroissance’), sürekli büyüme ideolojisinin gezegenin sınırlı kaynaklarını tükettiğini, çevresel felaketlere yol açtığını ve sosyal eşitsizlikleri derinleştirdiğini iddia ediyor. Kitap, sanayileşmiş ülkelerin ekonomik büyüme takıntısından vazgeçerek daha sürdürülebilir, adil ve insancıl bir toplum modeline geçiş yapması gerektiğini öne sürüyor. Yazar, küçülmenin sadece ekonomik bir durgunluk olmadığını, aksine bilinçli bir seçimle refahın farklı tanımlanması ve yaşam kalitesinin maddi tüketimden ayrıştırılması gerektiğini vurguluyor. Küçülmenin; tüketimi azaltma, yerel ekonomileri güçlendirme, dayanışmayı artırma, ekolojik ayak izini küçültme ve çalışma sürelerini kısaltma gibi bir dizi toplumsal dönüşümü içerdiğini belirtiyor.

Latouche, büyüme toplumunun dayandığı mitleri ve yanılsamaları sorguluyor. Özellikle, teknolojik ilerlemenin tüm sorunları çözeceği, sınırsız kaynakların var olduğu ve her zaman daha fazlasının daha iyi olduğu gibi yaygın inançları eleştiriyor. Kitap, “kutsal inek” olarak görülen ekonomik büyümenin aslında derin bir çıkmaz olduğunu ve bu çıkmazdan çıkışın radikal bir paradigma değişimini gerektirdiğini savunuyor. Latouche, küçülme düşüncesinin sadece çevreci bir kaygıdan ibaret olmadığını, aynı zamanda toplumsal adalet, kültürel çeşitlilik ve insan onuru gibi değerleri de içerdiğini gösteriyor.

‘Küçülme’, mevcut ekonomik ve toplumsal düzenin radikal bir eleştirisini sunarken, okuyucuyu alternatif yaşam biçimleri ve toplumsal örgütlenme modelleri üzerine düşünmeye davet ediyor. Latouche, küçülmenin bir tür geriye gidiş değil, aksine daha bilinçli, ölçülü ve anlamlı bir geleceğe doğru ilerleme olduğunu savunuyor. Kitap, büyüme odaklı ideolojilerin yarattığı yıkıcı etkileri gözler önüne sererken, geleceğe yönelik umut verici ve dönüştürücü bir vizyon sunuyor.

  • Künye: Serge Latouche – Küçülme, çeviren: Kağan Kahveci, İş Kültür Yayınları, iktisat, 128 sayfa, 2025

Crawford Hollingworth, Cathy Tomlinson – Beyin Nasıl Çalışır? (2025)

Crawford Hollingworth ve Cathy Tomlinson’ın bu çalışması, beynimizin nasıl yapılandığını ve işlediğini anlaşılır bir dilde açıklayan bir rehber. ‘Beyin Nasıl Çalışır?: Önyargıların Esiri Olmadan Düşünme Kılavuzu’ (‘How Your Brain is Wired: An Owner’s Manual’), beynin temel bölümlerini, bu bölümlerin işlevlerini ve birbirleriyle nasıl etkileşim kurduklarını detaylı bir şekilde ele alıyor. Sinir hücreleri (nöronlar), sinapslar ve farklı beyin bölgelerinin (ön lob, parietal lob, temporal lob, oksipital lob, beyincik, beyin sapı vb.) görevleri, örnekler ve basit açıklamalarla sunuluyor. Yazarlar, beynin öğrenme, hafıza, duygu, dikkat, karar verme ve davranış gibi temel süreçlerinin nörobiyolojik temellerini okuyucuya aktarıyor.

Kitap, sadece beynin statik bir haritasını sunmakla kalmıyor, aynı zamanda beynin dinamik ve sürekli değişen yapısını da vurguluyor. Nöroplastisite kavramı, yani beynin deneyimler ve öğrenme yoluyla kendini yeniden organize edebilme yeteneği, kitabın önemli temalarından biridir. Yazarlar, bu özelliğin yaşam boyu öğrenme ve adaptasyon için ne kadar kritik olduğunu anlatıyor. Ayrıca, genetik yatkınlıkların ve çevresel faktörlerin beyin gelişimi ve işlevi üzerindeki etkileşimini de inceliyorlar. Stres, uyku, beslenme ve egzersizin beyin sağlığı üzerindeki rolü gibi pratik konulara da değinilerek, okuyuculara beyinlerini en iyi şekilde nasıl kullanacaklarına dair ipuçları veriliyor.

‘Beyin Nasıl Çalışır?’, karmaşık nörobilimsel kavramları günlük hayattan örneklerle basitleştirerek, herkesin beyninin işleyişini temel düzeyde anlamasına yardımcı olmayı hedefliyor. Kitap, beynin potansiyelini en üst düzeye çıkarmak, öğrenme becerilerini geliştirmek, duygusal refahı artırmak ve daha sağlıklı kararlar almak isteyen herkes için değerli bir kaynak.

  • Künye: Crawford Hollingworth, Cathy Tomlinson – Beyin Nasıl Çalışır?: Önyargıların Esiri Olmadan Düşünme Kılavuzu, çeviren: Yonca Aşçı Dalar, İş Kültür Yayınları, bilim, 232 sayfa, 2025

Steven Roger Fischer – Okumanın Tarihi (2025)

Steven Roger Fischer’in ‘Okumanın Tarihi’ (‘A History of Reading’) adlı kitabı, okumanın insanlık tarihindeki uzun ve karmaşık yolculuğunu kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Fischer, bu eserinde, yazının icadından modern dijital çağa kadar okuma pratiklerinin nasıl geliştiğini, dönüştüğünü ve toplumsal hayata nasıl derinlemesine nüfuz ettiğini gözler önüne seriyor. Kitap, sadece okuma eyleminin teknik yönlerini değil, aynı zamanda okumanın kültürel, sosyal, ekonomik ve politik boyutlarını da inceliyor. Fischer, farklı uygarlıklarda ve dönemlerde okuma alışkanlıklarının nasıl şekillendiğini, okuryazarlığın toplumsal statü ve güçle olan ilişkisini, bilginin yayılmasında ve kültürel mirasın aktarılmasında okumanın oynadığı merkezi rolü detaylı bir şekilde analiz ediyor.

Yazar, Sümer çivi yazısından Antik Mısır hiyerogliflerine, Grek alfabesinden Roma İmparatorluğu’nun okuma kültürüne, Orta Çağ manastırlarının sessiz okuma pratiklerinden Rönesans’ın okuma devrimine kadar pek çok farklı dönemi ve kültürü inceliyor. Fischer, matbaanın icadının okuma tarihinde bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor ve bu gelişmenin kitapların yaygınlaşmasını, okuryazarlığın artmasını ve bilginin daha geniş kitlelere ulaşmasını nasıl sağladığını ayrıntılarıyla anlatıyor. Aydınlanma çağıyla birlikte okumanın bireysel düşünce ve eleştirel akıl yürütme üzerindeki etkileri de kitapta önemli bir yer tutuyor. Fischer, romanın ortaya çıkışı ve yaygınlaşmasıyla birlikte okumanın nasıl bir eğlence ve kişisel gelişim aracı haline geldiğini de irdeliyor.

‘Okumanın Tarihi’, sadece elitlerin ve din adamlarının tekelinde olan okumanın zamanla nasıl yaygınlaştığını ve sıradan insanların hayatının bir parçası haline geldiğini gösteriyor. Kitap, okuryazarlık oranlarındaki artışın toplumsal değişimleri nasıl tetiklediğini, eğitim sistemlerinin gelişiminde okumanın nasıl temel bir beceri olarak kabul edildiğini ve modern dünyada bilginin erişilebilirliğinin okuma pratiklerini nasıl dönüştürdüğünü de ele alıyor. Fischer, dijital teknolojilerin okuma alışkanlıkları üzerindeki etkilerini ve gelecekte okumanın nasıl bir evrim geçirebileceğine dair öngörülerde bulunarak, okumanın insanlık tarihindeki vazgeçilmez rolünü bir kez daha vurguluyor. Sonuç olarak, bu eser, okumanın sadece bir beceri olmanın ötesinde, insan uygarlığının ilerlemesinde ve kültürel kimliğin oluşmasında hayati bir öneme sahip olduğunu kapsamlı bir şekilde ortaya koyuyor.

  • Künye: Steven Roger Fischer – Okumanın Tarihi, çeviren: Ayşe Handan Konar, İş Kültür Yayınları, tarih, 312 sayfa, 2025

Kolektif – Osmanlı İmparatorluğu’nda Bankacılık, Ticaret ve Yatırımlar (2025)

‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Bankacılık, Ticaret ve Yatırımlar’ (‘East Meets West: Banking, Commerce and Investment in the Ottoman Empire’), Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğu ve Batı arasındaki ekonomik etkileşimi bankacılık, ticaret ve yatırım odak noktaları üzerinden inceleyen kapsamlı bir çalışma. Kitap, 19. yüzyıldan İmparatorluğun yıkılışına kadar olan süreçte, Avrupa sermayesinin Osmanlı ekonomisine girişini, kurulan yabancı ve yerli bankaların rolünü, ticari ilişkilerin gelişimini ve çeşitli yatırım alanlarını detaylı bir şekilde ele almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme çabaları ve bu süreçte Batılı güçlerle kurduğu ekonomik bağlar, eserin temelini oluşturmaktadır.

Kitap, Osmanlı Bankası gibi hem yerel hem de uluslararası sermayeyi bünyesinde barındıran kurumların İmparatorluğun finansal sistemindeki merkezi rolünü analiz ediyor. Ayrıca, yabancı bankaların Osmanlı ekonomisine olan etkileri, verdikleri krediler, finanse ettikleri projeler ve İmparatorluğun borçlanma süreçleri de detaylı bir şekilde inceleniyor. Ticaretin gelişimi bağlamında ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ile olan ihracat ve ithalat ilişkileri, yeni ticaret yollarının açılması ve emtia piyasalarındaki değişimler ele alınıyor.

Yatırım alanlarına odaklanıldığında, kitap demiryolları, limanlar, madenler ve kamu hizmetleri gibi stratejik sektörlere yapılan yabancı yatırımların İmparatorluğun ekonomik ve sosyal yapısı üzerindeki etkilerini değerlendiriyor. Bu yatırımların Osmanlı ekonomisine sağladığı katkılar ve beraberinde getirdiği bağımlılık ilişkileri de titizlikle analiz ediliyor. Sonuç olarak bu kitap, Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik tarihini anlamak ve Doğu ile Batı arasındaki karmaşık etkileşimleri kavramak için önemli bir kaynak sunuyor.

  • Künye: Kolektif – Osmanlı İmparatorluğu’nda Bankacılık, Ticaret ve Yatırımlar, hazırlayan: Philip L. Cottrell, Iain L. Fraser, Monika Pohle Fraser, çeviren: Adnan Kahiloğulları, İş Kültür Yayınları, iktisat, 240 sayfa, 2025

Marc Van De Mieroop – Hammurabi (2025)

Marc Van De Mieroop, Babil’in ünlü kralı Hammurabi’nin hayatını ve hükümdarlığını detaylı bir şekilde inceliyor. ‘Hammurabi’ (‘King Hammurabi of Babylon’), Hammurabi’nin sadece bir kanun koyucu olarak değil, aynı zamanda yetenekli bir askeri lider, diplomat ve yönetici olarak da portresini çiziyor.

Hammurabi’nin Babil tahtına yükselişi ve ilk yılları ele alınıyor. Kralın, babasından devraldığı küçük krallığı nasıl genişlettiği, siyasi ve askeri stratejileri detaylandırılıyor. Hammurabi’nin, Mezopotamya’daki diğer şehir devletleriyle olan ilişkileri, ittifakları ve savaşları inceleniyor. Özellikle Larsa, Mari ve Eşnunna gibi önemli şehir devletleriyle olan mücadeleleri ve bu mücadelelerin Babil İmparatorluğu’nun genişlemesindeki rolü vurgulanıyor.

Kitapta, Hammurabi’nin ünlü kanunları, yani Hammurabi Kanunları’nın ortaya çıkışı ve içeriği detaylandırılıyor. Kanunların, Babil toplumunun yapısını, adalet anlayışını ve günlük yaşamını nasıl şekillendirdiği analiz ediliyor. Kanunların sadece cezalandırıcı değil, aynı zamanda koruyucu ve düzenleyici bir işlevi olduğu vurgulanıyor.

Hammurabi’nin yönetim anlayışı, bürokrasisi ve ekonomik politikaları ele alınıyor. Kralın, tarım, ticaret ve sulama sistemleri gibi alanlarda yaptığı reformlar, Babil ekonomisinin güçlenmesine nasıl katkı sağladığı inceleniyor. Hammurabi’nin, merkezi bir yönetim kurma çabaları ve bu çabaların Babil İmparatorluğu’nun istikrarına etkisi değerlendiriliyor.

Kitapta, Hammurabi’nin kişisel özellikleri, karakteri ve dönemin kültürel atmosferi hakkında da bilgiler veriliyor. Kralın, mektupları, yazıtları ve diğer tarihi kaynaklar aracılığıyla portresi çiziliyor. Hammurabi’nin, tanrılarla olan ilişkisi, dini inançları ve dönemin mitolojik dünyası hakkında da bilgiler sunuluyor.

Son olarak kitap, Hammurabi’nin mirasını ve Babil İmparatorluğu’nun sonraki dönemlerini ele alıyor. Hammurabi’nin, Mezopotamya tarihinde nasıl bir iz bıraktığı, kanunlarının ve yönetim anlayışının sonraki medeniyetlere etkisi değerlendiriliyor. Kitap, Hammurabi’nin sadece bir kral değil, aynı zamanda bir medeniyetin kurucusu ve şekillendiricisi olarak da önemini vurguluyor.

  • Künye: Marc Van De Mieroop – Hammurabi, çeviren: Bülent O. Doğan, İş Kültür Yayınları, biyografi, 176 sayfa, 2025

Luciano Floridi – Enformasyon (2025)

Luciano Floridi’nin ‘Enformasyon’ (‘Information: A Very Short Introduction’) adlı kitabı, bilginin doğasını, önemini ve günümüz toplumundaki rolünü ele alan kapsamlı bir incelemedir. Floridi, bu kitabında, bilginin sadece verilerden ibaret olmadığını, aynı zamanda anlam, bağlam ve değer taşıdığını savunuyor.

Floridi, bilginin farklı türlerini ve seviyelerini inceliyor. Ona göre, bilgi, verilerin işlenmesi ve yorumlanmasıyla ortaya çıkar ve bu süreçte bağlam ve anlam önemli bir rol oynar. Floridi, bilginin sadece insanlar tarafından değil, aynı zamanda makineler tarafından da üretilebileceğini ve işlenebileceğini belirtiyor.

Kitapta, bilginin etik boyutları da ele alınıyor. Floridi, bilginin gücünün ve potansiyelinin farkında olmanın önemini vurguluyor. Ona göre, bilgi, hem olumlu hem de olumsuz amaçlar için kullanılabileceği için, bilginin etik kullanımı büyük önem taşıyor. Floridi, bilgi etiği alanında önemli kavramlar ve ilkeler sunuyor.

Floridi, bilginin günümüz toplumundaki rolünü ve önemini tartışıyor. Ona göre, bilgi, günümüz toplumunun temel bir kaynağıdır ve bilginin doğru ve etkili bir şekilde kullanılması, toplumun gelişimi için kritik öneme sahiptir. Floridi, bilgi toplumunun zorluklarına ve fırsatlarına değinerek, bilginin gelecekteki rolüne dair öngörülerde bulunuyor.

  • Künye: Luciano Floridi – Enformasyon, çeviren: Bilal Çölgeçen, İş Kültür Yayınları, inceleme, 160 sayfa, 2025

Başar Eryöner – Gelibolu’da Bir Yıl (2025)

Sonuçlarıyla sadece kendi coğrafyasını değil, dünya tarihini de etkilemiş Çanakkale muharebelerinin 110. yıldönümü. İtilaf Devletleri o güne değin toplanmış en büyük armadayla Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’u düşürüp hem nefesi kesilmekte olan Rusya’ya yardım sağlamak hem de doğuda yeni bir cephe daha açarak Almanya’yı sıkıştırmak istiyordu.

1915 Şubat ayında denizden bombardımanlarla açılan Çanakkale cephesi, Ocak 1916’da son İtilaf kuvvetleri askerinin de çekilmesiyle yaklaşık bir yıl sürdü.

Başar Eryöner, ‘Gelibolu’da Bir Yıl’ adıyla hazırladığı bu albümde, Osmanlı ordusunun seferberlik faaliyetlerinden başlayarak, deniz muharebeleri, çıkarma harekâtı, kara muharebeleri, tahliye, mütareke günleri ve işgal dönemiyle savaş propagandasına dair fotoğraf ve efemeralardan oluşan, bir kısmı şimdiye kadar görülmemiş veya nadir rastlanabilecek görsel malzemeyi bir araya getirerek Çanakkale zaferinin görsel tarihine sıra dışı bir katkı sunuyor.

  • Künye: Başar Eryöner – Gelibolu’da Bir Yıl: Fotoğraflar, Kartpostallar ve Propaganda Kartlarında Çanakkale Muharebeleri, İş Kültür Yayınları, tarih, 248 sayfa, 2025