Ernst von Aster – Felsefe Tarihi (2025)

 

Ernst von Aster’in bu eseri, felsefi düşüncenin Antik Yunan’dan Orta Çağ Hristiyan skolastiğine kadar geçirdiği gelişimi bütünlüklü biçimde ele alan klasik bir çalışması. Von Aster, felsefeyi yalnızca düşünürlerin görüşleriyle değil, çağın kültürel, dinsel ve bilimsel koşullarıyla birlikte inceliyor. Böylece kitabı, hem kronolojik hem de kavramsal bir felsefe tarihi olarak öne çıkıyor.

‘Felsefe Tarihi’ (‘Geschichte der Philosophie’), ilk olarak Yunan felsefesinin doğuşuna odaklanıyor. Thales, Anaksimandros ve Herakleitos gibi doğa filozoflarından başlayarak, felsefenin mitolojik düşünceden akıl temelli sorgulamaya geçişini açıklıyor. Sokrates’in etik sorgulamaları, Platon’un idealar öğretisi ve Aristoteles’in sistematik düşünce modeli, felsefenin rasyonel yapısının temel taşları olarak sunuluyor. Bu düşünce hattı, insanın hem doğayı hem de kendini anlama çabasının biçim değiştirmiş halleri olarak yorumlanıyor.

Helenistik dönemde Stoacılık, Epikürcülük ve Septisizm’in bireysel mutluluk arayışı ve ruh dinginliği temalarıyla öne çıktığını; bu çizginin Roma düşüncesine, özellikle Cicero ve Seneca’ya nasıl aktarıldığını gösteriyor. Orta Çağ’a geçişte ise Hristiyanlığın yükselişiyle birlikte felsefenin teolojiyle uzlaşma arayışına girdiğini vurguluyor.

Kitabın Orta Çağ bölümü, Augustinus’tan Aquinas’a kadar uzanan süreci inceliyor. Augustinus’un içsel tefekküre dayalı Tanrı anlayışı ile Thomas Aquinas’ın Aristotelesçi sentezi, akıl ve inanç ilişkisini belirleyen iki ana hat olarak ele alınıyor. Von Aster, bu dönemi felsefenin teolojiye tabi olduğu bir gerileme olarak değil, düşüncenin Tanrı merkezli bir yeniden yapılanması olarak değerlendiriyor.

Kitap, felsefe tarihini yalnızca fikirlerin kronolojisi olarak değil, insan zihninin özgürleşme serüveni olarak okuyor.

  • Künye: Ernst von Aster – Felsefe Tarihi: İlk Çağ ve Orta Çağ, çeviren: Vural Okur, Liberus Yayınları, felsefe, 320 sayfa, 2025

Ludwig Wittgenstein – Estetik, Psikoloji ve Dinî İnanç Üzerine (2025)

Ludwig Wittgenstein bu eseri, Wittgenstein’ın 1938 yılında Cambridge’de öğrencileriyle yaptığı derslerin ve diyalogların derlemesini sunuyor. ‘Estetik, Psikoloji ve Dinî İnanç Üzerine: Konferanslar ve Söyleşiler’ (‘Lectures and Conversations on Aesthetics, Psychology and Religious Belief’), felsefi soruları yalnızca akademik düzlemde değil, gündelik dilin içinde düşünerek ele alıyor. Wittgenstein, estetik yargıları, psikolojik açıklamaları ve dinsel inancı teknik terimlerle değil, yaşamın içinde nasıl işlediklerine bakarak değerlendiriyor.

Estetik üzerine konuşmalarında Wittgenstein, “güzellik” gibi kavramların sabit tanımlarla değil, kullanım bağlamlarıyla anlaşıldığını savunuyor. Ona göre bir sanat eserini beğenmek, onu bir çerçeveye sokmaktan çok, onunla nasıl ilişkilendiğimizle ilgileniyor. Estetik deneyim, sadece nesneye ait değil, izleyiciye ve bağlama da bağlı bir anlam taşıyor. Müzik örnekleriyle estetik yargıların öğrenilmediğini, yaşandığını belirtiyor.

Psikoloji kısmında, zihinsel süreçlerin açıklanmasında betimleyici dilin önemine dikkat çekiyor. Özellikle “anlamak”, “niyet etmek” ya da “inanmak” gibi terimlerin soyut içsel durumlar değil, belirli bağlamlarda kullanılan eylem biçimleri olduğunu söylüyor. Bu yaklaşım, psikolojik açıklamaların daha çok gözlenen davranış biçimlerinden yola çıkması gerektiğini ima ediyor.

Dinsel inanç üzerine derslerinde ise Wittgenstein, inancı doğruluğu kanıtlanabilir bir önerme olarak değil, bir yaşam biçimi olarak ele alıyor. Dinsel söylemin kendi iç tutarlılığı ve işlevi olduğunu, bilimsel ya da mantıksal ölçütlerle değerlendirilmesinin hatalı olacağını savunuyor. İnanç, bir bilgi değil; bir tavır, bir yöneliş olarak ortaya çıkıyor.

Kitap boyunca Wittgenstein’ın yaklaşımı, felsefeyi gündelik hayatın diliyle buluşturan, katı tanımlar yerine kullanım biçimlerine odaklanan bir çizgide ilerliyor. Bu yönüyle eser, yalnızca felsefe meraklılarına değil, sanatla, insan doğasıyla ve inançla ilgili düşünen herkes için zihin açıcı bir kaynak sunuyor.

  • Künye: Ludwig Wittgenstein – Estetik, Psikoloji ve Dinî İnanç Üzerine: Konferanslar ve Söyleşiler, derleyen: Cyril Barrett, çeviren: Muhsin Yılmaz, Liberus Yayınları, felsefe, 108 sayfa, 2025

Max Planck – Modern Doğa Anlayışı ve Kuantum Teorisi’ne Giriş (2025)

Max Planck bu eserinde, teorik fiziğin temel ilkelerini sade ve anlaşılır bir dille açıklıyor. ‘Modern Doğa Anlayışı ve Kuantum Teorisi’ne Giriş’ (‘Acht Vorlesungen über theoretische Physik’), fiziğin temel yasalarını anlamak isteyenler için bir giriş niteliğinde. Klasik mekaniğin dayandığı Newton yasalarından başlayarak, enerji korunumu ve termodinamiğin ilkelerine geçiş yapıyor. Isı, iş, entropi ve geri dönüşümsüzlük gibi kavramların fiziksel anlamını tartışıyor. Bu bağlamda doğadaki süreçlerin yönlü ve istisnasız şekilde ilerlediğini, entropi artışıyla evrensel düzenin nasıl şekillendiğini aktarıyor.

Ardından elektromanyetik kuram ve ışığın doğası üzerinde duruyor. Maxwell denklemleriyle ışığın dalga yapısının ortaya konduğunu, ancak bu teorinin bazı deneyleri açıklamakta yetersiz kaldığını belirtiyor. Özellikle kara cisim ışıması problemi, klasik fiziğin sınırlarını zorlayan bir örnektir. Planck, bu sorunu çözmek için enerjinin sürekli değil, belirli “kuantum” birimlerinde yayıldığını öne sürüyor. Bu fikir, daha sonra kuantum mekaniğinin temelini oluşturuyor. Planck sabiti, doğanın en küçük enerji paketlerini belirliyor. Böylece, doğanın süreksiz ve olasılıklı bir yapıya sahip olabileceği fikri ortaya çıkarıyor. Bu devrim niteliğindeki yaklaşım, modern fiziği derinden etkileyerek Einstein, Bohr ve Heisenberg gibi bilim insanlarına ilham kaynağı oldu. Planck’ın bu dersleri, klasik fiziğin açıklamada yetersiz kaldığı olgulara yeni bir bakış sunuyor ve 20. yüzyılın fizik anlayışını temelden değiştirdi.

  • Künye: Max Planck – Modern Doğa Anlayışı ve Kuantum Teorisi’ne Giriş, çeviren: Yılmaz Öner, Liberus Yayınları, fizik, 316 sayfa, 2025

Richard A. Bauman – Antik Roma’da Kadınlar ve Politika (2024)

Antik çağ toplumlarında kadınların rollerine dair araştırmalar son yıllarda tekrar dikkatleri çeker hale geldi.

Bu kitap, Romalı kadınların yalnızca hükümet, hukuk ve genel olarak kamu işlerinde etkili ve manipülatif rollerini değil, aynı zamanda kadınların etkili olduğu siyasi ve özgürlükçü hareketlerin ortaya çıkışını da inceliyor.

Profesör Bauman’ın araştırması MÖ 350’den MS 68’e kadar olan dönemi; dolayısıyla Orta ve Geç Cumhuriyet ile Erken Principate dönemlerini kapsıyor.

Romalı kadınların bu dönemdeki hikâyesinin bir uyum ve süreklilik hikâyesi olduğu, kadınların kamu işlerindeki rollerinin istikrarlı bir şekilde arttığı gösteriliyor.

Bu artış ile birlikte hukuk bilgisinin edinilmesi ve kullanılması ile kadın hareketlerinin etkisi gibi, bu genişlemenin hangi araçlarla sağlandığı kitabın ana temasını oluşturuyor.

Bauman’ın ele aldığı konular esas olarak kronolojiktir ve sıralı gelişimi vurgulayarak İmparatorun Sarayının büyük hanımları ile son bulur.

  • Künye: Richard A. Bauman – Antik Roma’da Kadınlar ve Politika, çeviren: Burcu Okay, Liberus Yayınları, tarih, 360 sayfa, 2024

David W. Lesch – Suriye (2024)

 

Arap Baharı’nın özgürlükçü söylemi Suriye’ye de ulaştı ve sonucunda iç savaşa yol açtı.

Bundan en çok etkilenen ülkelerin başında da Türkiye var.

Son 10 yıldır Türkiye’nin siyasi iklimini, çalışma hayatını, ekonomisini, güvenlik politikasını, sosyal hayatını vd. etkileyen en önemli unsurların başında Suriye geliyor.

Ancak hem tarihî hem de kimi kültürel bakımlardan yakın komşumuz hakkında Türkiye literatüründe objektif çalışmalar bir elin parmaklarını bile geçmiyor.

Uluslararası üne sahip Suriye uzmanı David W. Lesch, titizlikle kaleme aldığı Suriye’de okuyucuyu, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden günümüzdeki iç savaşa kadar Suriye tarihinin son yüz yılında aydınlatıcı bir yolculuğa çıkarıyor.

Kitap Suriye’nin bir ulus olarak ne olduğu, nereden geldiği ve Suriye’nin bağımsızlığını kazanmasından bu yana liderlerinin yaptığı seçimlerle ilgili temel soruları yanıtlıyor.

Lesch okuyucuyu Suriye’deki muhalefetin ve iç savaşın ilk günlerine kadar götürüyor, öncelikle güncel olayların arka planında yaşananları ortaya sermeye gayret ediyor.

David W. Lesch, Suriye’nin siyasi tarihinin objektif ve gerçekçi bir dökümünü çıkarmayı ve “ülkenin zengin ve çok kültürlü tarihî bir harmandan Avrupa dayatmasıyla gelişen yapaylığa ve bağımsızlık sonrası dönemin politik-jeostratejik zorluklarından tek partili askerî diktatörlüğe, trajik bir iç savaşın patlak verdiği sosyoekonomik ve politik ortama gidişinin genel hatlarını çizmeyi” amaçlıyor.

  • Künye: David W. Lesch – Suriye, Liberus Yayınları, inceleme, 156 sayfa, 2024

Brenna Hassett – Büyümek (2024)

Brenna Hassett, ‘Büyümek: Çocukluğun Evrimi’nde insanların diğer hayvanlara, diğer memelilere, hatta diğer maymunlara kıyasla neden uzun bir çocukluk dönemi geçirdiğini açıklamaya girişiyor.

Cinsel birleşme, hamilelik, yavruların bakımı ve gelişimi açısından insanlar ile diğer hayvanları ilginç -kimi zaman mizahi- bir bakış açısıyla karşılaştırıyor.

‘Büyümek: Çocukluğun Evrimi’, Hominid (insan dâhil) gelişiminin, gebe kalmadan doğurganlık sonrasına kadar her aşamasını kusursuz bir şekilde açıklıyor.

Ayrıca farklı hominidlerin gelişimini karşılaştırmalı olarak ele alıyor.

İnsanların diğer hominidlerle farklılıklarını ve bunun sebeplerini ortaya seriyor.

Hassett bizi antik dönemlerden bugüne uzun ve karmaşık bir yolculuğa çıkarıyor ve bunu çok keyifli bir hale getiriyor.

Sıra dışı doğum sürecimizden uzun bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemlerimize, dişlerimizin gelişiminden anne sütünün yapısına kadar her şeyi kapsayan bu kitaptan kesinlikle bir şeyler öğreneceksiniz.

  • Künye: Brenna Hassett – Büyümek: Çocukluğun Evrimi, çeviren: Serkan Toy, Liberus Yayınları, inceleme, 344 sayfa, 2024

Karl Ludwig von Haller – Siyaset Bilimlerinin Restorasyonu (2023)

Karl Ludwig von Haller, Wartburg Festivali sırasında yakılan bu eserinde hem monarşinin hem de İsviçre şehir devletleri gibi modern öncesi cumhuriyetlerin son derece sistematik bir savunusuna ve toplumsal sözleşme, kamu hukuku ve devlet egemenliği gibi modern siyasi fikirlerin tutarlı bir reddine girişiyor.

Grotius, Locke, Montesquieu, Rousseau, Kant’ı teker teker ele alarak klasik siyaset teorisine ciddi darbeler indiriyor.

Haller’in temel tezi, insanlar arasındaki doğa durumunun bir kanun ya da toplum sözleşmesiyle belirlenmediği, her zaman belli olduğu ve tüm siyasi ilişkileri doğrudan belirlediğidir.

Ona göre “egemen”in yönetiminin kuralları Tanrı tarafından tayin edilmiştir, her hükümdar Tanrı’nın temsilcisidir ve Tanrı’nın lütfuyla yönetir.

Ancak hükümdarın hakkı mutlak değildir; bir ölümlü olarak, tebaasını desteklemek ve korumak için Tanrı’nın yasasına bağlıdır ve ilahî ahlakı ve hukukun üstünlüğünü ihlal etme hakkına sahip değildir.

Ayrıca Haller’e göre, Tanrı’nın yasalarını ihlal eden her yöneticiye karşı insanların direnme hakkı da vardır.

İlk cildin yayınlanmasıyla birlikte siyaset bilimiyle ilgilenenleri tam anlamıyla iki hizbe ayırmıştır Haller.

Bir taraf, insan haklarına ve onuruna ihanet eden bir hain olarak ondan nefret ediyor ve onu aşağılıyorken diğer taraf ise umutsuz bir hayalin kurtarıcısı olarak kendisini yüceltiyor.

Yayınlandıktan tam 206 yıl sonra Türkçeye ilk defa çevrilen, Aydınlanma karşıtı zihniyetin temel metinlerinden biri olarak gösterilen Siyaset Bilimlerinin Restorasyonu’nda Haller fikirlerinin bağımsızlığı ile gücünü ve zengin bilgi birikimini gözler önüne seriyor.

  • Künye: Karl Ludwig von Haller – Siyaset Bilimlerinin Restorasyonu: Yapay Sivil Devlet Varsayımına Karşı Doğal Sosyal Devlet Teorisi, çeviren: Levent P. Edener, Liberus Yayınları, siyaset, 2023

Alfred Thompson – Kısa Büyü ve Gizem Tarihi (2023)

Bilginin ilerlemesi ve bilimsel gerçekler bizi doğaüstü inançların insan beyninin üretiminden başka bir şey olmadığını, bu tür imajların atalarımızın hayal gücüne etki ettiğini ve kalıtım yasalarıyla sonraki nesillere aktarıldığını neredeyse ispat etmiştir.

Ancak korku ve umut insanı batıl inançlara, sihir ve gizeme iten ana duygulardır.

Batıl inançlarımızı farklı isimlerle adlandırıyoruz ama yine de onlara tutunuyoruz.

Üzerinde tutarlı bir teorinin henüz oluşturulamadığı bu konular üzerinde de garip bir cazibe bulunuyor.

İşte ‘Kısa Büyü ve Gizem Tarihi’, bu tür konularla meşgul oluyor.

Alfred Thompson insanoğlunun içinde bulunan o gizemli ve sihirli olana inanma içgüdüsünün, zihnini batıl inançlara, doğada bir ruh olduğuna dair bir inanca meylettirdiğini, tanrılar ve/ya görünmeyen güçler tarafından dövülen zincirlerle kendini bile isteye bağladığını belirtiyor.

Antik dönemden bugüne insanlar hastalıkların ve felaketlerin doğaüstü güçler tarafından üretildiğini düşündüğü için iyileşmelerinin de yine bu güçler tarafından sağlanacağına inanıyordu.

‘Kısa Büyü ve Gizem Tarihi’, ölümden, hastalıklardan, başına gelebilecek türlü kötü olaylardan korkan insanoğlunun perilerden, hayaletlerden, cinlerden, büyücülerden, din adamlarından nasıl ve neden medet umduğunu ilginç anekdotlar eşliğinde anlatıyor.

  • Künye: Alfred Thompson – Kısa Büyü ve Gizem Tarihi, çeviren: Deniz Polat Ladin, Liberus Yayınları, tarih, 150 sayfa, 2023

Lee Alan Dugatkin ve Lyudmila Trut – Bir Tilkiyi Nasıl Evcilleştirirsin? (2023)

Sibirya’da, kuyrukları ve sarkık kulaklarıyla, herhangi bir evcil köpek kadar uysal ve dost canlısı, tüylü, dört ayaklı canlılar var.

Ancak bunlar köpek değil, bugüne kadar yapılmış en şaşırtıcı deneyin başaktörleri olan tilkiler.

1959 yılında biyolog Dmitri Belyaev ve Lyudmila Trut, SSCB’deki tilki çiftliklerinden birkaç düzine gümüş tilki üzerinde çalışmaya başlayarak kurtların köpeğe evrimini gerçek zamanlı olarak yeniden yaratmaya, on binlerce yıl süren evrimi birkaç on yıla sığdırmaya çalıştılar.

Belyaev’in 1985’teki ölümünden bu yana bu çalışmanın başındaki bilim insanı olan Lyudmila Trut, biyolog Lee Alan Dugatkin ile birlikte, içinde politik çatışmaların, bilimsel çalışmaların ve hayvan sevgisinin olduğu tüm bu maceranın öyküsünü anlatıyor.

Dugatkin ve Trut, Sibirya’nın zorlu kışlarının ortasında girişilen çığır açan bu deneyin detaylarını, bilim tarihinin nasıl geliştiğini ve bugün nasıl gelişmeye devam ettiğini gözlerimizin önüne seriyor.

‘Bir Tilkiyi Nasıl Evcilleştirirsin?’, bilim insanlarının işbaşında olduğu inanılmaz bir öykü sunuyor, aynı zamanda insanları ve hayvanları zaman içinde bir araya getiren derin bağları da övgüyle anıyor.

  • Künye: Lee Alan Dugatkin ve Lyudmila Trut – Bir Tilkiyi Nasıl Evcilleştirirsin?, çeviren: Ezgi Karaca, Liberus Yayınları, bilim, 250 sayfa, 2023

Marcel Mauss – Büyünün Genel Teorisi (2022)

“Din, büyünün başarısızlıklarından ve hatalarından doğmuştur.”

İlkel toplumlarda büyü ve büyünün bugün düşüncelerimizde ve sosyal eylemlerimizde varlığını sürdürmesi üzerine bir çalışma olan bu kitap, yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olan Marcel Mauss’un zihninin şaşırtıcı modernliğini temsil ediyor.

Kitap, çeşitli kültürlerde büyünün büyüleyici bir fotoğrafını çekmenin yanı sıra, bugün hâlâ çok geçerli olan derin sosyolojik ve dini içgörüler de sunuyor.

Sanat, büyü ve bilimin yollarının bir kez daha kesiştiği bir dönemde, ‘Büyünün Genel Teorisi’, çağımız için bir klasik olarak kendini gösteriyor.

  • Künye: Marcel Mauss – Büyünün Genel Teorisi, çeviren: Deniz E. Polat, Liberus Yayınları, sosyoloji, 180 sayfa, 2022