Maurice Blanchot – Yazınsal Uzam (2025)

Maurice Blanchot’nun ‘Yazınsal Uzam’ (‘L’Espace littéraire’) adlı eseri, edebiyatın doğası, yazının imkânı ve yazarın konumu üzerine yoğunlaşan felsefi ve edebi bir inceleme sunuyor. Blanchot, edebiyatı yalnızca bir ifade biçimi ya da estetik üretim olarak değil, varoluşu ve dili dönüştüren bir deneyim alanı olarak ele alıyor.

Kitapta edebiyat, gündelik yaşamın ve pratik amaçların ötesine geçen, kendi özgül mekânını kuran bir faaliyet olarak tanımlanıyor. Blanchot’ya göre bu mekân, dilin sınırlarını, sessizliği ve yokluğu da kapsayan bir alan açıyor. Yazarın burada konumu da paradoksal: Hem dili kullanan hem de dil tarafından tüketilen, hem varlığını yazıyla sürdüren hem de yazıda kendisini silen bir figür olarak beliriyor.

Blanchot; Mallarmé, Kafka, Rilke, Hölderlin gibi yazar ve şairlerden örnekler vererek edebiyatın mutlaklık, hiçlik, ölüm ve sonsuzlukla kurduğu bağı sorguluyor. Yazma eylemi, ölümle yüzleşmenin, “ben”i aşmanın ve mutlak olana yönelmenin yolu olarak tasvir ediliyor. Böylece yazınsal uzam, yalnızca eserlerin bulunduğu bir alan değil, aynı zamanda varoluşun radikal biçimde dönüştüğü bir deneyim sahası haline geliyor.

Eser, felsefe ile edebiyatın kesişiminde konumlanıyor; Heidegger’in varlık düşüncesiyle paralellikler taşırken, edebiyatı ontolojik bir deneyim olarak kavramayı öneriyor. Blanchot, yazının kaçınılmaz olarak anlamı sürekli ertelediğini, edebiyatın da bu erteleniş içinde doğduğunu vurguluyor.

Sonuçta ‘Yazınsal Uzam’, edebiyatın ne olduğuna, nasıl işlediğine ve insanın varlıkla ilişkisini nasıl dönüştürdüğüne dair derinlikli, şiirsel ve zorlayıcı bir meditasyon ortaya koyuyor.

  • Künye: Maurice Blanchot – Yazınsal Uzam, çeviren: Sündüz Öztürk Kasar, Sel Yayıncılık, felsefe, 296 sayfa, 2025

Maurice Blanchot – Gelmekte Olan Kitap (2023)

Edebiyatla felsefe arasındaki ilişkinin keşfinde kilit isimlerden biri olan Maurice Blanchot denemeleriyle, Barthes, Foucault ve Derrida gibi önemli teorisyenlerin çalışmalarına biçimsel olarak da yadsınamaz izler bıraktı.

Bu bakımdan Blanchot’nun yazınsal uzamı bir parçalanma, sözsüz bir söz, yazısız bir yazı teşebbüsü; söylemi bozma, sembolleriyse dağıtma gayesidir.

Blanchot, 1953-1958 yıllarında La Nouvelle Reuve Française’de yayınlanan edebiyat eleştirilerinin bir derlemesi niteliğindeki ‘Gelmekte Olan Kitap’ta; yazının barındırdığı sırlardan bunun bir gereklilik ve mânâ arayışı olarak ortaya konmasına, yazın dünyası ve romandan, edebiyatın ve kitabın geleceğine çok katmanlı edebi ve felsefi bir incelemeye girişiyor.

Rousseau’dan Proust’a, Artaud’dan Broch’a, Beckett’ten Musil’e, Mallarmé’den James’e ve Hesse’ye uzanan bu denemelerde dünyayı, onu yeniden yapılandırıp kendi kendini doğurarak bir kere daha tanımlamaya girişen edebi deneyimi sorgularken, yazarları ise edebiyatı, köklerine ve aynı zamanda yokluk noktasına, “yazının sıfır derecesine” götüren kişiler olarak konumlandırıyor.

Zamansallığın dışında ve hiçlik deneyiminin taşıyıcısı vazifesindeki yansız söz arayışının bir ifadesi olan ‘Gelmekte Olan Kitap’, kâh “sınır noktası”nı arayışı ve kelimenin gücüyle, kâh eserin yokoluşuyla, anlatının amacını, imkânsızlığını, yıkımını ve sonsuz doğasını sergiliyor.

  • Künye: Maurice Blanchot – Gelmekte Olan Kitap, çeviren: Zeynep Turan, Sel Yayıncılık, eleştiri, 312 sayfa, 2023

Maurice Blanchot – Kafka’dan Kafka’ya (2020)

Fransız düşüncesinin en parlak isimlerinden Maurice Blanchot’dan Kafka’yı farklı yönleriyle irdeleyen ufuk açıcı denemeler.

Blanchot, Kafka’nın kitaplarından olduğu kadar, yazarın en az kurmaca eserleri kadar ünlü günlüklerinden de yola çıkarak Kafka’nın hayatının ve yazarlığının izini sürüyor.

Blanchot bunu yaparken, yalnızca Kafka değil, genel olarak edebiyat, yazmak ve yazarlık üzerine harikulade saptamalar da yapıyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Bir yapıt ortaya koyan yazar kendini bu yapıtta ortadan kaldırır ve kendini onda onaylar. Onu kendinden uzaklaştırmak için yazmışsa, öyle olur ki bu yapıt onu angaje eder ve kendini çağırır, eğer onu kendine göstermek ve onda yaşamak için yazıyorsa, yaptığı şeyin hiçbir şey olmadığını, en büyük yapıtın en önemsiz edime değmediğini, yapıtın onu kendisinin olmayan bir varoluşa ve yaşam olmayan bir yaşama mahkûm ettiğini görür.”

“Yapıtı okur yapar; onu okuyarak yaratır; onun gerçek yazarıdır, Yazılı Şey’in bilinci ve canlı tözüdür; nitekim yazarın artık tek bir amacı vardır, bu okur için yazmak ve onunla özdeşleşmek.”

“Tamı tamına belli bir kitle için yazan yazar, hakikatte, yazıyor değildir: yazan bu kitledir ve bu nedenle de bu kitle artık okur olamaz; okuma sadece görünüştedir, gerçeklikte yok hükmündedir. Okunmak için yaratılmış yapıtların önem taşımaması buradan gelir, onları hiç kimse okumaz.”

“Yazmak gececil şeydir; kendini karanlık güçlere bırakmak demektir, aşağıdaki bölgelere inmek, kendini saf olmayan kucaklaşmalara teslim etmektir. Bütün bu ifadeler Kafka için dolaysız bir hakikati barındırır. Karanlık büyülenmeyi, arzunun iç karartıcı parıltısını, her şeyin radikal ölümle son bulduğu geceleyin zincirlerinden boşanan şeyin tutkusunu çağrıştırır.”

“Kendinden kaçmayı isteyerek kendi saplantısına daha da batan kör uyanıklığıyla edebiyat; eğer varoluş varoluştan çıkma olanaksızlığıysa, varlık her zaman varlığa geri itilen şeyse, dipsiz derinlikte olan şey çokta dipteyse, hâlâ uçurumun temeli olan uçurumsa, kendisine karşı çarenin olmadığı çareyse, varoluş saplantısının tek tercümesidir.”

  • Künye: Maurice Blanchot – Kafka’dan Kafka’ya, çeviren: Serdar Rifat Kırkoğlu, MonoKL Yayınları, 240 sayfa, 2020

Maurice Blanchot – Felaket Yazısı (2017)

Kuşkusuz düşünceleriyle, fakat daha da ötesi o düşünceleri kendine has ifade ediş tarzıyla hayran kaldığımız Maurice Blanchot’dan eşsiz bir kitap daha.

Daha önce muhteşem kitaplarından ‘Bekleyiş Unutuş’u burada gösterdiğimiz Blanchot ‘Felaket Yazısı’ndaki parçalı metinlerinde, dilin sınırları, unutuş, sessizlik, felaket, geç kalmak, sonsuz ve sınırlı olan, bilmek, ölüm ve ebediyet gibi konular üzerine düşünüyor.

Bir filozof/şair olarak Blanchot’nun ellerinde kelimeler büyülüdür ve daha önce fark edemediğimiz güçlerle parıldar.

Bu kitapta yer alan metinler de, bunun en iyi örneği olarak okunabilir.

Kitaptan birkaç alıntı:

  • Sen değilsin konuşacak olan; bırak, unutuşla ya da sessizlikle olsa bile, felaket konuşsun sende.
  • Biz ki, zamanın yollarında hep dönüşteyiz, ne ilerliyoruz ne geç kalıyoruz: Geç erkendir, yakın uzak.
  • Sonsuz-sınırlı, bu sen misin?
  • Geriye, adına sustuğumuz adlandırılmamış kalır.
  • Felaketin eliaçıklığı. Ki orada hayat, ölüm, daima aşılmıştır.
  • Ebediyeti, onu geçici kılmak için, paylaşalım.

Künye: Maurice Blanchot – Felaket Yazısı, çeviren: Aziz Ufuk Kılıç, MonoKL Yayınları, felsefe, 204 sayfa

 

Maurice Blanchot – Bekleyiş Unutuş (2014)

Yazın ve düşünce dünyasının nevi şahsına münhasır isimlerinden Maurice Blanchot’dan anlatı biçimleri, felsefi söylemin derinlikleri ile şiirin harmanlandığı şahane bir metin.

Bir yönüyle yoğun bir tefekkür metni, diğer yönüyle Blanchot’nun üslubunun en görkemli duraklarından biri.

Unutuş, bekleyiş, zaman, ebedilik, an, mekân, ölüm, acı, gelip geçicilik, mevcudiyet, anlam ve hiçlik üzerine derinlemesine düşünmek için.

  • Künye: Maurice Blanchot – Bekleyiş Unutuş, çeviren: Ender Keskin, MonoKL Yayınları, anlatı, 120 sayfa