Alice Waters – Ne Yersek Oyuz (2025)

Alice Waters’ın ‘Ne Yersek Oyuz: Bir ‘Slow Food’ Manifestosu” (‘We Are What We Eat: A Slow Food Manifesto’) adlı eseri, yemek yeme alışkanlıklarımızın ve beslenme şeklimizin sadece sağlığımızı değil, aynı zamanda kültürümüzü, toplumu ve gezegenimizi de nasıl etkilediğini derinlemesine inceliyor. Waters, hızlı ve endüstriyel gıda üretiminin yarattığı sorunlara dikkat çekerek, “slow food” felsefesini savunuyor. Bu felsefe, yemeğin sadece karın doyurmaktan ibaret olmadığını, aynı zamanda bir kültür, bir ritüel ve bir keyif olduğunu vurguluyor. Yemeklerin hazırlanışından sunumuna kadar her aşamanın özenle yapılması gerektiğini, yemeklerin tadını çıkarmanın ve paylaşmanın önemini anlatıyor.

Kitapta, hızlı ve ucuz gıda üretiminin yaygınlaşmasının, lezzetin ve besin değerinin kaybolmasına, çiftçilerin ve yerel üreticilerin zor durumda kalmasına, çevrenin zarar görmesine ve obezite gibi sağlık sorunlarının artmasına neden olduğu vurgulanıyor. Waters, bu sorunlara karşı, yerel, mevsimlik ve sürdürülebilir gıda üretimini desteklemenin önemini savunuyor. Yerel üreticileri desteklemenin, mevsimlik ürünler tüketmenin ve yemekleri özenle hazırlayıp paylaşmanın önemine dikkat çekiyor.

“Slow food” felsefesinin sadece bireysel bir tercih olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir hareket olması gerektiği de vurgulanıyor. Waters, okuyucuları yerel üreticileri desteklemeye, mevsimlik ürünler tüketmeye, yemeklerini özenle hazırlamaya ve paylaşmaya davet ediyor. Bu felsefenin sadece sağlıklı ve lezzetli yemekler yememizi değil, aynı zamanda daha adil, sürdürülebilir ve keyifli bir dünya kurmamızı da sağlayabileceğini savunuyor. Kitap, yemek yeme alışkanlıklarımızı ve beslenme şeklimizi yeniden düşünmeye davet eden bir manifesto niteliğinde.

Kısacası ‘Ne Yersek Oyuz: Bir ‘Slow Food’ Manifestosu’, yemek yeme alışkanlıklarımızı ve beslenme şeklimizi yeniden düşünmeye davet eden bir manifesto niteliğinde. Kitap, “slow food” felsefesinin sadece sağlıklı ve lezzetli yemekler yememizi değil, aynı zamanda daha adil, sürdürülebilir ve keyifli bir dünya kurmamızı da sağlayabileceğini savunuyor. Bu kitap, yemek yeme alışkanlıklarımızı ve beslenme şeklimizi yeniden düşünmek için bir başlangıç noktası olabilir.

  • Künye: Alice Waters – Ne Yersek Oyuz: Bir ‘Slow Food’ Manifestosu, çeviren: Mehmet Gürsel, Alfa Yayınları, yemek, 168 sayfa, 2025

Anthony Storr – İnsan Yıkıcılığı (2022)

Anthony Storr’un en son bulguları ve psikoterapist olarak kendi birikimlerini dikkate alarak tamamen yeniden kaleme aldığı ‘İnsan Yıkıcılığı’, insanlığın kötülük kapasitesini inceliyor.

Kitap saldırganlık, nefret ve zalimlik kapasitemizle alakalı psikolojik ve psikiyatrik bulgular sunuyor.

Storr soykırım, ırksal çatışma ve şiddetin büyük ölçekli diğer dışavurumlarına ışık tutma çabasıyla, bizleri bireysel davranışlardan grup ve ulusların davranışlarına dair kolay çıkarımlar yapmamamız için uyarıyor ve agresif kişilik bozuklukları, sadomazoşizm ve paranoyak hezeyan mekanizmaları üzerine aydınlatıcı tartışmalar açıyor.

İlk kez 1972’de yayımlanan ‘İnsan Yıkıcılığı’, insan ruhunun bazı en karanlık köşelerini aydınlatan bilimsel, kapsamlı bir çalışma.

  • Künye: Anthony Storr – İnsan Yıkıcılığı: Soykırım ve İnsan Zulmünün Kökenleri, çeviren: Mehmet Gürsel, Alfa Yayınları, inceleme, 180 sayfa, 2022

Peter Ackroyd – Alfred Hitchcock (2021)

Gerilim ustası Alfred Hitchcock üzerine çok iyi bir biyografi.

Peter Ackroyd, yatak odasını terk etmekten korkan bir çocukken 20. yüzyılın en saygın yönetmeni olan karanlık bir dehaya sahip Hitchcock’un sıra dışı dünyasının kapısını aralıyor.

Hitchcock garip bir çocukluk geçirdi.

Örneğin yatak odasını terk etmekten korkardı.

Yine çocukluğunda, Avrupa boyunca hayali bir rota çizmek için demiryolu tarifelerini kullanarak büyük yolculuklar planlıyordu.

Hitchcock ayrıca, Poe’nun eserlerindeki ürkütücü tavırdan da ziyadesiyle etkileniyordu.

Ackyord, yönetmen koltuğunda oturan Hitchcock’un korkularını, güvensizliklerini, takıntılarını ve ilginç çalışma yöntemlerini anlatıyor, aynı zamanda yönetmenin tarzından umutsuzluğa kapılan Grace Kelly, Cary Grant, James Stewart, Ingrid Bergman ve Tippi Hedren gibi ikonik film yıldızlarının da Hitchcock’la karşılaşmalarında neler yaşadıklarını izliyor.

  • Künye: Peter Ackroyd – Alfred Hitchcock, çeviren: Mehmet Gürsel, Alfa Yayınları, biyografi, 326 sayfa, 2021

Andrew Marr – Devletin Başı (2016)

Yakın zamanda İngiltere’nin Avrupa Birliği’den ayrılmasıyla sonuçlanan Brexit halk oylamasını hikâye eden bir politik gerilim romanı.

Referanduma kısa bir sürenin kaldığı İngiltere, hararetli günler yaşamaktadır.

Ülkede bir grup ise, dudak uçuklatacak bir komplo ile referandumdan kendi lehlerine bir karar çıkmasını sağlamaya çalışmaktadır.

  • Künye: Andrew Marr – Devletin Başı, çeviren: Mehmet Gürsel, Yapı Kredi Yayınları

Stephen King – Kim Bulduysa Onundur (2015)

Stephen King’in ‘Bay Mercedes’iyle başlayan korku macerası, bu romanla yeni bir aşamaya varıyor.

Karşımızda bu sefer, dünyadan elini eteğini çekmiş ünlü bir yazar, psikopat ruhlu, saplantılı bir okur ve bir cinayetin ardından izi kaybedilmiş, içi hazine değerinde defterlerle dolu bir bavul yer alıyor.

  • Künye: Stephen King – Kim Bulduysa Onundur, çeviren: Mehmet Gürsel, Altın Kitaplar

Sarah Lotz – Dört, çeviren: Mehmet Gürsel, Altın Kitaplar (2015)

‘Dört’, bir yolcu gemisinde büyük bir felaketle karşılaşan yolcuların ölüm kalım savaşını hikâye ediyor.

Hayalperest Dilber transatlantiğinin yolcularının keyifli günleri, yolculuğun dördüncü gününde elektriklerin kesilmesiyle kâbusa dönüşmeye başlar.

Bu yetmezmiş gibi yolcular, esrarengiz bir virüs yüzünden hastalanmaya başlamıştır.

  • Künye: Sarah Lotz – Dört, çeviren: Mehmet Gürsel, Altın Kitaplar

Christopher Bollas – Güneş Patladığında (2018)

İngiliz psikanalist ve yazar, aynı zamanda çağdaş psikanalitik teorilerin öncülerinden olan Christopher Bollas’ın ‘Güneş Patladığında’ adlı bu güzel çalışması, hem şizofreninin ne olduğu hem de tedavi yöntemleri hakkında dört dörtlük bir rehber.

Bollas, şizofrenide ilaç tedavisi dışında daha insancıl tedavi yöntemlerinin uygulanmasından yana.

Yazar, bunun en iyi yollarından birinin, şizofreninin ortaya çıktığı ilk haftalarda yoğun bir psikoterapi uygulamak olduğunu düşünüyor.

Bollas’a göre, şizofrenin, yanında uzun uzun sohbet edebileceği birilerinin olmasının da, başka bir deyişle şizofrenin yalnız kalmamasının da tedavinin olumlu sonuç vermesi açısından çok önemli olduğunu belirtiyor.

Kitapta, şizofreni kapsamlı bir şekilde tanıtılıyor ve bu alandaki güncel tedavilerin ne aşamada olduğu hakkında aydınlatıcı bilgiler veriliyor.

Bollas’ın klinik deneyimleriyle de zenginleşen çalışması, şizofreni hastaları, onların yakınları ve psikoterapistler için bir başucu kitabı olmaya aday.

  • Künye: Christopher Bollas – Güneş Patladığında: Şizofreninin Gizemi, çeviren: Mehmet Gürsel, Yapı Kredi Yayınları, psikoloji, 208 sayfa, 2018

Federico Axat – İyi Adam (2017)

Ted’in sıra dışı intihar deneyimini konu edinen, ilginç bir psikolojik gerilim.

Hayatında istediği her şeye kavuşan Ted, günün birinde kendisini pençesinden kurtaramadığı bir bunalıma girer.

Kahramanımızın bu bunalımdan kurtulmak için bulduğu çare, oldukça basittir: İntihar etmek.

Fakat Ted, intihar etmek üzereyken, kapı çalmaya başlar, ardından kapının altından atılan bir not ilişir gözüne.

Kâğıtta, “Kapıyı aç. Tek çıkışın bu,” yazmaktadır.

Üstelik bu not, asla hatırlayamadığı şekilde, bizzat kendi el yazısıyla yazılmıştır.

Ted, merakla kapıyı açar, karşısındaki adamı hayatı boyunca görmemiştir.

Bu gizemli adamın Ted’e sıra dışı bir teklifi vardır: İntihar etmek yerine, intihara karar vermiş birini öldürecek ve böylece zincire dâhil olacaktır.

Fakat bu zincir, Ted’in tahmin ettiğinden daha korkutucudur.

Zira yabancı adam, Ted’in hayatını tümüyle kontrolüne alacak ve kahramanımız da, kendini, her seferinde daha derine çekileceği korkunç bir bataklığın içinde bulacaktır.

  • Künye: Federico Axat – İyi Adam, çeviren: Mehmet Gürsel, Domingo Kitap, roman, 384 sayfa

Sarah Lotz – Üç (2014)

Dünyanın dört farklı köşesinde, dört yolcu uçağı, bilinmeyen sebeplerden aynı anda düşer.

Yolcuların tümü hayatını kaybeder, fakat gizemli bir şekilde, üç çocuk kazadan hiç yara almadan kurtulur.

Öte yandan kazanın kurbanlarından biri, telefonuna bir sesli mesaj bırakır.

Bu mesajda, dünyayı bekleyen daha büyük bir tehlikenin şifreleri vardır.

İlginç bir korku/gerilim romanı.

  • Künye: Sarah Lotz – Üç, çeviren: Mehmet Gürsel, Altın Kitaplar

Li Cunxin – Mao’nun Son Dansçısı (2008)

Li Cunxin’in ‘Mao’nun Son Dansçısı’, Bayan Mao’nun kültür heyetine mensup kişilerce yaşadığı köyden alınan ve böylece hayatı tümüyle değişen bir çocuğun hikâyesini anlatıyor.

Roman, aslında Cunxin’in otobiyografisi.

Zira kendisi, Kuzey Çin’in çok fakir bir köyünde yaşarken, Bayan Mao’nun kültür danışmanı tarafından Pekin’deki Dans Akademisi’nde eğitim görmek üzere seçilmiş ve bu seçim, Cunxin için, dünyanın en iyi bale gruplarıyla dans edeceği bir süreci başlatmıştı.

Roman, hayatı tümüyle değişen bu çocuğun yaşadığı dönüşümü kurguluyor.

  • Künye: Li Cunxin – Mao’nun Son Dansçısı, çeviren: Mehmet Gürsel, İnkılap Kitabevi, roman, 432 sayfa