Paul Halpern – Çoklu Evrenin Çekiciliği (2025)

Paul Halpern’in bu kitabı, çoklu evren teorisinin bilimsel, felsefi ve kurgusal boyutlarını ele alıyor. ‘Çoklu Evrenin Çekiciliği: Ek Boyutlar, Başka Dünyalar ve Paralel Evrenler’ (‘The Allure of the Multiverse: Extra Dimensions, Other Worlds, and Parallel Universes’), evrenin tek ve biricik olmadığı, aksine sonsuz sayıda başka evrenin var olabileceği fikrini çeşitli bilimsel teoriler, spekülasyonlar ve popüler kültür referansları aracılığıyla inceliyor. Halpern, fizik, kozmoloji ve felsefe alanındaki farklı çoklu evren modellerini anlaşılır bir dille açıklıyor.

Sicim teorisi, enflasyon teorisi, kuantum mekaniği ve kara deliklerin doğası gibi karmaşık konulara değinerek, bu teorilerin nasıl çoklu evren fikrine yol açabileceğini veya bu fikri destekleyebileceğini tartışıyor. Kitap, sadece bilimsel argümanları değil, aynı zamanda çoklu evren kavramının insan düşüncesi, hayal gücü ve evrendeki yerimiz hakkındaki algımızı nasıl etkilediğini de irdeliyor. Bilim kurgu edebiyatı ve filmlerindeki paralel evren tasvirlerine de göndermeler yaparak, bu kavramın popüler kültürdeki yerini ve çekiciliğini analiz ediyor.

Halpern, çoklu evren teorisinin henüz kanıtlanmamış bir hipotez olduğunu vurgularken, bu fikrin bilim insanlarını ve düşünürleri neden bu kadar büyülediğini ve gelecekteki bilimsel araştırmalar için ne gibi potansiyeller barındırdığını da tartışıyor. Kitap, okuyucuyu evren anlayışının sınırlarını zorlamaya ve varoluşun doğası üzerine derinlemesine düşünmeye davet ediyor.

  • Künye: Paul Halpern – Çoklu Evrenin Çekiciliği: Ek Boyutlar, Başka Dünyalar ve Paralel Evrenler, çeviren: Murat Havzalı, Alfa Yayınları, bilim, 328 sayfa, 2025

Sabine Hossenfelder – Varoluşsal Fizik (2025)

Sabine Hossenfelder’ın bu kitabı, fiziğin evrenin en temel sırlarını çözmeye yönelik çabalarını, insanın varoluşsal sorularını ve bu ikisinin kesişim noktasını mercek altına alıyor.

Kitap, evrenin doğası, zamanın doğası, bilinç ve kuantum mekaniği gibi konularda derinlemesine bir inceleme sunuyor.

Hossenfelder, karmaşık fiziksel kavramları anlaşılır bir dille açıklayarak okuru evrenin gizemli dünyasına bir yolculuğa çıkarıyor. Yazar, kuantum fiziğinin paradokslarından, kara deliklerin gizemine, evrenin genişlemesinden çoklu evrenler teorisine kadar birçok konuyu ele alıyor. Ancak Hossenfelder, sadece bilimsel bilgileri aktarmakla kalmıyor, aynı zamanda bu bilgilerin felsefi ve varoluşsal boyutlarına da değiniyor.

Kitapta, bilimsel araştırmaların sınırları ve evren hakkındaki bilmediklerimiz de sorgulanıyor. Hossenfelder, bilimsel bilginin mutlak olmadığını ve sürekli geliştiğini vurguluyor. Ayrıca, bilimsel teorilerin felsefi ve kültürel bağlamlarla nasıl etkileşime girdiğini de analiz ediyor.

‘Varoluşsal Fizik’, sadece fizikçiler için değil, evrenin yapısı ve insanın yeri hakkında merak duyan herkes için ilgi çekici bir kitap. Kitap, okuyucuyu evrenin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda varoluşun anlamı ve insanın evrendeki yeri gibi temel sorulara da yanıtlar arıyor.

  • Künye: Sabine Hossenfelder – Varoluşsal Fizik: Bir Bilim İnsanının Yaşamın En Büyük Sorularına İlişkin Kılavuzu, çeviren: Murat Havzalı, Alfa Yayınları, bilim, 266 sayfa, 2025

Sabine Hossenfelder – Matematikte Kaybolmak (2024)

Sabine Hossenfelder, ‘Matematikte Kaybolmak’ kitabında, modern fizikte giderek artan matematiksel karmaşıklık ve estetik kaygının bilimsel keşifleri nasıl engelleyebileceği konusunda çarpıcı bir tartışma başlatıyor.

Hossenfelder’e göre, fizikçiler, teorilerinin matematiksel güzelliğine ve simetrisine o kadar fazla önem veriyorlar ki, deneysel verilere uymayan karmaşık modeller üretmeye başlıyorlar.

Bu durum, fizikte uzun süredir çözülemeyen sorunlara çözüm bulmak yerine, yeni sorunlar yaratıyor.

Fizikçilerin teorileri oluştururken neden estetik kriterlere önem verdikleri ve bu yaklaşımın hem faydaları hem de zararları.

Bu popüler teorilerin matematiksel güzellikleri ve deneysel olarak doğrulanabilirlikleri arasındaki çelişki.

Bu gizemli olguları açıklamak için geliştirilen teorilerin yetersizlikleri ve alternatif açıklamalar.

Bilimsel bir teorinin güzel olması kadar deneysel verilere uyması da önemlidir.

Hossenfelder, kitabında fizikçileri, daha basit ve deneysel verilere dayalı teoriler geliştirmeye teşvik ediyor.

Aynı zamanda, bilimsel araştırmalarda estetik kaygının yerini, deneysel verilerin ve mantıksal tutarlılığın alması gerektiğini savunuyor.

Kitap, fizikçilerin uzun süredir kabul ettiği bazı temel varsayımları sorguluyor ve yeni bir bakış açısı sunuyor.

Bilimsel yöntem ve teorilerin doğası üzerine önemli tartışmalara zemin hazırlıyor.

Sonuç olarak, ‘Matematikte Kaybolmak’, modern fizikte yaşanan bazı sorunlara farklı bir perspektif sunan ve bilimsel araştırma yöntemleri üzerine düşünmeye teşvik eden önemli bir eser.

  • Künye: Sabine Hossenfelder – Matematikte Kaybolmak: Güzellik Kavramı Fiziği Nasıl Yanlış Yönlendiriyor, çeviren: Murat Havzalı, Alfa Yayınları, bilim, 304 sayfa, 2024

Peter J. Bowler – Darwin Olmasaydı (2024)

‘Türlerin Kökeni’ hiç ortaya çıkmasaydı, çağdaş bilim ne durumda olurdu?

Peter J. Bowler bilim tarihine önemli katkı sunan bu çalışmasında, evrimsel biyolojinin gelişimini son derece eğlenceli ayrıntılarla anlatıyor.

  • Evrim kuramı Darwinizm midir?
  • Darwin olmasaydı evrim kuramı olmaz mıydı?
  • Darwin’in evrim kuramı ile modern evrim kuramının farkı nedir?

Darwin’in fikirleri ve terminolojisi bugünlerde o kadar yaygın ki, onlarsız bir dünya hayal etmek bir yana, onlardan kaçınmak bile imkânsız görünüyor.

Ancak Peter J. Bowler çalışmasında şunu soruyor:

  • Ya Charles Darwin Beagle yolculuğundan dönmemiş ve dolayısıyla Türlerin Kökeni’ni yazmamış olsaydı?
  • Alfred Russel Wallace gibi bir başkası seçilim teorisini yayımlayıp benzer bir dönüşümü başlatabilir miydi?
  • Ya da Darwin’in kitabının yokluğu, biyolojinin evrimciliğin etkisi hakkında büyük bir tartışma başlatmayan bir yolda geliştiği farklı bir olaylar dizisine yol açar mıydı?

Bowler’in tezi, Darwin’in çağdaşları için olanaklı olmayacak özel bir evrim kuramı biçimi geliştirmesini sağlayan eşsiz içgörüleri olduğu iddiasına dayanıyor.

Darwin’in hâlâ biyologların saygısını görmesinin nedeni, çağdaş evrimciliğin temelini oluşturan fikirlere kendi zamanındaki öteki doğabilimcilerin hepsinden daha yakın olmasıydı.

Başka bir deyişle, Darwin “kendi zamanının ötesindeydi.”

  • Künye: Peter J. Bowler – Darwin Olmasaydı: Darwin’in Olmadığı Bir Dünyayı Düşlemek, çeviren: Murat Havzalı, Alfa Yayınları, bilim, 392 sayfa, 2024

Jane Maienschein, Kate MacCord – Yenilenme Nedir? (2024)

Yunan tanrıları, ateşi çaldığı için Prometheus’u bir kayaya zincirledi; bir kartal her gün ciğerini didikliyor ve ciğeri her gece yenileniyordu.

Prometheus mitolojik bir kahraman olsa da bilim insanları bugün antik Yunanların insan ciğerinin gerçekten de özel bir yenilenme yetisi olduğunu bilip bilmediklerini sorguluyor.

Kimi organlar ve dokular yenilenebilirken kimileri yenilenmez; yersolucanını ikiye keserseniz karşınıza kıpır kıpır iki solucan çıkabilir.

Hidranın başını keserseniz, yeni bir baş çıkarabilir.

İnsanın kolu kesildiğindeyse kolsuz kalır.

  • Arada neden böyle bir fark vardır?
  • Yenilenme nasıl, ne zaman, neden gerçekleşir ve sınırları nelerdir?

Jane Maienschein ile Kate MacCord bu kitapta yenileyici tıp, gelişimsel biyoloji ile nörobiyolojinin yeni araçlarının ve iklim değişikliğinin ekosistemlerde yarattığı hasarı ivedilikle onarma gereksinimi ışığında bir dizi derin ve kışkırtıcı soru ortaya atıyor:

  • Kimi mikrobiyomların yenilenmesini olanaklı kılarken başkalarını kılmayan koşullar nelerdir?
  • Ormanlar neden yangınların ardından zaman zaman yenilenirken bazen de yenilenmez?
  • Gezegenimiz, İnsan Çağı olarak adlandırılan dönemdeki iklim değişikliğinde yenilenip sağlığına bir kez daha kavuşabilir mi, yoksa küresel ekosistemimizin sonu mu geldi?

Konuya hem bilim tarihi ve felsefesi hem de pratik biyoloji açısından yaklaşan ve mikro düzeyden makro düzeye kadar açıklama getiren yazarlar, yenilenmenin ‘temellerini’ ortaya koyuyor.

Yazarlar yenilenmeyi, genel olarak biyoloji dünyasına ve neyin nerede ve ne zaman büyüyeceğine, bölüneceğine ve öleceğine karar veren karmaşık geri bildirim döngülerine açılan bir pencere olarak görmemiz gerektiğini savunuyor.

  • Künye: Jane Maienschein, Kate MacCord – Yenilenme Nedir?: Canlı Organizmalardan Gezegenimizin Ekosistemine Biyolojik Onarım, çeviren: Murat Havzalı, Alfa Yayınları, bilim, 148 sayfa, 2024

Helge Kragh – Kuantum Kuşakları (2023)

 

‘Kuantum Kuşakları’, fizik-teknoloji arayüzündeki gelişmelere de yer veren, böylece yirminci yüzyıl fiziğinin alışılmadık derecede kapsamlı, dengeli bir açıklaması.

Çalışmanın diğer etkileyiciliği de kitabın genel okur tarafından kolayca erişilebilir olması ve bilim insanları ile tarihçiler tarafından da değerlendirilecek olması.

Yirminci yüzyıl fiziğini tam olarak anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir referans olan kitap, usta işi bir bilim tarihi.

Bilimin gerçekte nasıl işlediğine ilgi duyan herkes okumalı.

  • Künye: Helge Kragh – Kuantum Kuşakları: 20. Yüzyıl Fiziği Tarihi, çeviren: Murat Havzalı, Alfa Yayınları, bilim, 680 sayfa, 2023

Leonard Susskind – Kozmik Manzara (2023)

‘Kozmik Manzara’, Sicim Kuramının herkesin anlayacağı bir dille kapsamlı bir tanıtımını yapıyor.

Bu kuramın sonuçlarından biri, evrenimizin birçok başka evrenlerden biri olduğunu gösteriyor.

Yazarın deyimiyle Mega-evrenin içindeki belki de sonsuz sayıdaki evrenlerden birinde yaşayan bizlerin İnsancıl İlkeye ihtiyacı yok.

Akıllı tasarımcıların yanılgılarını tek tek açıkladığı bu kitabında Susskind manzara terimini varsayımsal evrenlere ait tüm olanaklı tasarımlar olarak kullanıyor.

Manzara, gerçek bir yer değil, olası evrenler tasarımıdır.

Oysa Çoklu Evrenler ya da Megaevren yazara göre gerçek yerlerdir.

“Neden hiçlik değil de bir şeyler var?” sorusuna henüz cevap veremeyeceğimizi belirten Susskind, eğer bir yaratılış anı gerçekten varsa da, büyük patlamanın öncesinde gerçekleşen şişmenin perdesiyle, gözlerimizle ve teleskoplarımızla bakışımızdan gizlenmiş durumda olduğunu vurguluyor.

Eğer bir Tanrı varsa bile, kendisini gereksiz hale getirmek için elinden geleni yapmış.

Pierre Simon de Laplace’ın söylediği gibi “Bu hipoteze ihtiyacımız yok.”

‘Kozmik Manzara’, evren anlayışımızın ve insanlığın evrendeki yerinin ne olduğuyla ilgili tartışmaları olağanüstü bir berraklıkla anlatıyor.

Kitabın felsefesi argümanlarla değil, modern parçacık fiziğinin sağlam temelleriyle örülmüş durumda.

  • Künye: Leonard Susskind – Kozmik Manzara: Akıllı Tasarım Yanılgısı ve Sicim Kuramı, çeviren: Murat Havzalı, Ginko Bilim Yayınları, bilim, 416 sayfa, 2023

Melanie Mitchell – Karmaşıklık (2023)

Tek başlarına basit olan karıncalar gibi böceklerin böylesine bir kesinlikle ve kararlılıkla hareket edebilmesini sağlayan nedir?

Trilyonlarca nöron, bilinç gibi olağanüstü karmaşıklıktaki bir şeyi nasıl ortaya çıkarabilir?

Önde gelen karmaşık sistem bilimcilerinden Melanie Mitchell, bu son derece açık ve cana yakın dille yazılan kitabında okurlarını, büyük ölçekli karmaşık, örgütlü ve uyarlanabilir davranışların çok sayıda bireyin basit etkileşimlerinden nasıl ortaya çıkabildiğinin açıklanmaya çalışıldığı geniş çaplı çabaları ifade eden karmaşıklık bilimlerinde içten bir tura davet ediyor.

Santa Fe Entitüsü’nde gerçekleştirdiği çalışmalarından ve enstitünün disiplinlerarası anlayışından yararlanan Mitchell, biyolojik, teknolojik ve sosyal olgular gibi geniş bir yelpazenin tamamında geçerli olan genel ilkeleri ve yasaları tartışırken, bu alanların iç işleyişine de ışık tutuyor.

  • Künye: Melanie Mitchell – Karmaşıklık: Rehberli Bir Tur, çeviren: Murat Havzalı, Ginko Bilim Yayınları, bilim, 392 sayfa, 2023

Peter Atkins – Evreni Kurmak (2023)

Evrenin olağanüstü karmaşıklığı, onun şeklini, ölçeğini ve yoğunluğunu belirleyen birkaç temel yasadan ve bir avuç temel sabitten kaynaklanır.

Derinliklerinde yalın, zarif ve güzel olan bir yapıya sahiptir.

Bu yasalar ve bu sabitler nereden gelir?

Ayrıca bu yasalar neden matematik dilinde ifade edildiğinde böylesine verimlidir?

Peter Atkins’in, Evreni yasalarıyla ve sabitleriyle donatmanın en az çaba gerektiren yolunu değerlendirdiği ve enerjinin korunumu, elektromanyetizma, klasik mekanik ile kuantum mekaniği ve termodinamiğin kökenlerini araştırıp tüm bu yasaların derinlerde yatan simetrilerden nasıl kaynaklandığını gösterdiği bu yapıtı, fiziğin temellerinde bulunan fikirlerin kısa ancak son derece kapsamlı bir anlatımını oluşturuyor.

Atkins, her zamanki zekâsı, bilgisi ile kısa ve öz anlatımıyla doğa yasalarının elde edilmesi için ne kadar az şeye gerek olduğunu, hatta belki de hiçbir şeye gerek olmadığını gözler önüne seriyor.

  • Künye: Peter Atkins – Evreni Kurmak: Doğa Yasalarının Kökenleri, çeviren: Murat Havzalı, Ginko Bilim Yayınları, bilim, 160 sayfa, 2023

John D. Barrow – Her Şeyin Yeni Kuramları (2023)

Evrenin her seviyesinde olmuş ve olacak her şeyi bize anlatan tek bir bilimsel kuram keşfedebilecek miyiz?

Her şeyin kuramı arayışı, diğer bir deyişle Evrenin tüm sırlarını açığa çıkaran tek bir anahtar artık boş bir hayal değil; kozmosun yapısı hakkındaki en heyecan verici araştırmalarımızdan bazılarının odak noktası.

  • Peki ama böyle bir kuram neye benzeyebilir?
  • Ne anlama gelebilir?
  • Ve oraya ulaşmaya ne kadar yakınız?

John D. Barrow, ‘Her Şeyin Yeni Kuramları’nda nihai açıklamayı çevreleyen fikirleri ve tartışmaları anlatıyor.

Süper sicimlerin ve çoklu evrenlerin M-teorisinden, bir bilgisayar programı olarak dünya hakkındaki spekülasyonlardan ve yeni hesaplama ve karmaşıklık fikirlerinden bahseden Barrow, aynı zamanda bu fikirlerin felsefi ve kültürel sonuçları ve bunların dünyadaki varlığımız üzerindeki etkileri de inceliyor.

  • Künye: John D. Barrow – Her Şeyin Yeni Kuramları: Nihai Açıklamanın İzinde, çeviren: Murat Havzalı, Ginko Bilim Yayınları, bilim, 320 sayfa, 2023