Necib Mahfuz – Kahire Modern (2016)

 

Mısır’ın bağımsızlığını ilan ettiği 1922 yılında, yoksul bir aileden gelen Mahcub’un önlenemez yükselişi.

Zenginleşme tutkusuyla yanıp tutuşan hırslı Mahcub, hedefine ulaşmak için her türlü ahlaki ilkeye sırt çevirecektir.

Fakat buna karşılık genç adamın ödeyeceği bedeller, düşündüğünden de fazladır.

  • Künye: Necib Mahfuz – Kahire Modern, çeviren: Olcay Boynudelik, Kırmızı Kedi Yayınevi

Necip Mahfuz – Serap (2010)

Arap edebiyatının önde gelen isimlerinden, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Necip Mahfuz ‘Serap’ romanında, gerçek dünyaya dâhil olmaktan korkan, annesinin koruyucu kanatları altında büyümüş başkahramanı Kâmil Ru’ba’nın yaşadıklarını hikâye ediyor.

Psikolojik yönleriyle öne çıkan romanda, genç adam Ru’ba ile annesi arasında sevgiyle nefret arasında gidip gelen bir ilişki vardır.

Kendisini neredeyse tüm dünyadan yalıtan Ru’ba, hayatını adeta kapana kıstırılmış gibi yaşamaktadır.

Bu esnada karşısına çıkan Rabab adlı kadın, kahramanımızı aşkın sınavından geçirecektir.

Fakat, genç adamı hiç bilmediği muazzam duygularla tanıştıran aşk bile, yazık ki onu, düştüğü dipsiz kuyudan çıkaramayacaktır.

  • Künye: Necip Mahfuz – Serap, çeviren: Işıl Alatlı, Hit Kitap, roman, 320 sayfa

Ilan Pappé – Modern Ortadoğu (2019)

Şu ana kadar Ortadoğu’nun modern tarihi konusunda yazılan kitaplar, insanlardan, halklardan, kadınlardan ve kültürlerden ziyade, genel olarak bölgenin geçirdiği siyasal ve ekonomik dönüşümlerle ilgilenmişti.

Bizde daha önce ‘İsrail Hakkında On Mit’ adlı aydınlatıcı kitabı da yayımlanmış Ilan Pappé ise, bu nitelikli eserinin merkezine işçileri, köylüleri, kadınları ve kültürü (edebiyat, şiir, tiyatro ve sinema dâhil) yerleştiriyor.

Başka bir deyişle ‘Modern Ortadoğu’, politika ve ekonomiyi arka plana atarak seçkin olmayan grupların tarihinin izini sürüyor.

Siyasi anlaşmazlıklar ve ekonomik krizler yüzünden kalbura dönmüş Ortadoğu modern çağını kısaca ele alarak çalışmasına başlayan Pappé, devamında da,

  • Ortadoğu’nun 20. yüzyıl kırsal ve kent tarihi,
  • Müzik, dans ve sanatın Ortadoğu’nun popüler kültür dünyasındaki yeri,
  • Yazınsal yapıtların tarihi,
  • İlk romanlar,
  • Necip Mahfuz’un Ortadoğu edebiyatındaki yeri,
  • Şiir sanatı,
  • Ortadoğulu kadınların tarihi,
  • Milliyetçilik ve feminizm,
  • Kadınlar ve siyasal İslam,
  • Ekonomik değişim ve kadınların konumu,
  • Entelektüel bir söylem olarak siyasal İslam,
  • İslami geleneklerin kişisel alanı,
  • Modern Ortadoğu’da Hıristiyanlık,
  • Elektronik medyanın, uydu televizyonunun ve internet devriminin Ortadoğu’ya yansımaları,
  • Ortadoğu’da aşırı kentleşmenin tehlikeleri,
  • Arap Baharı’nın Ortadoğu’ya etkileri,
  • Ve bunun gibi daha pek çok ilgi çekici konuyu ele alıyor.

Çalışma, Ortadoğu insanının, Batı ve Amerikan medyasından, çeşitli politikacıların sözlerinden ve algılayışlarından çıkan yüzeysel ve çoğunlukla vahşi imajının tersine, inançları, müziği, gelenekleri ve âdetleriyle özgün bir dünyaya sahip olduğunu gözler önüne sermesiyle özellikle dikkat çekiyor.

  • Künye: Ilan Pappé – Modern Ortadoğu: Toplumsal ve Kültürel Bir Tarih, çeviren: Gül Atmaca, İletişim Yayınları, tarih, 408 sayfa, 2019

Necip Mahfuz – Aynalar (2010)

Mısırlı romancı, öykü, oyun ve senaryo yazarı Necip Mahfuz ‘Aynalar’da, kendisine çok benzeyen bir yazarın çocukluğundan itibaren tanıdığı, ilişkide bulunduğu elli beş farklı karakteri tasvir ediyor.

Kurgusal bir eser olmasına rağmen, canlı karakterleriyle dikkat çeken kitap, bir portreler galerisi olarak düşünülebilir.

Her bir karakterini, gerçek kişiler gibi tasvir eden Mahfuz, bu karakterleri aracılığıyla, Mısır’ın yakın tarihi içinde yaşanan olaylarla birlikte aydınları ve sanatçıları anlatıyor.

‘Aynalar’, 1988 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mahfuz’un, yaratıcılığının özgün örneklerinden.

Meşhur ressam Seif Vanlı’nın, Mahfuz’un karakterlerini resimlediğini de belirtelim.

  • Künye: Necip Mahfuz – Aynalar, çeviren: Işıl Alatlı, Hit Kitap, roman, 256 sayfa

Necip Mahfuz – Şevk Sarayı (2008)

‘Şevk Sarayı’, Necip Mahfuz’un meşhur ‘Kahire Üçlemesi’nin ikinci romanı.

Serinin ikinci romanında, ilkinde olduğu gibi, Ahmet Abdülcevat ve ailesinin hikâyesi devam ediyor.

Aileye katılan yeni kuşak ve bunun etrafında yaşananlar, ikinci romanın ana gövdesini oluşturuyor.

Kurgu, Ahmet Abdülcevat gibi daha eski kuşaklar yerine, Yasin, Hatice, Kemal ve Ayşe’den oluşan yeni kuşağın hayat hikâyesiyle örülür.

Bu karakterlerden Yasin’in evinin bulunduğu Şevk Sokağı’ndan adını alan roman, 1920’lerin sonundaki Mısır ve Kahire’deki sosyal ve siyasal havayı anlatıyor.

Mahfuz’un kurgusu, tam da kendisine yakışacak şekilde, görkemli karakterlerinin etkileyici öyküleriyle dikkat çekiyor.

  • Künye: Necip Mahfuz – Şevk Sarayı, çeviren: Işıl Alatlı, Hit Kitap, roman, 448 sayfa

Necip Mahfuz – Ezilenler (2013)

  • EZİLENLER, Necib Mahfuz, çeviren: Volkan Atmaca, Kırmızı Kedi Yayınevi, roman, 407 sayfa

EZILENLER

Necib Mahfuz’un ustaca bir kurguyla kaleme aldığı ‘Ezilenler’, anne-babasız büyüyen Aşur El-Naci’nin hikâyesi yoluyla, açlık, sefalet ve zülmün çemberinde sınanan Mısır’ın yoksul kesimlerinin hayatta kalma mücadelesini hikâye ediyor. Romanın başkahramanı Aşur El-Naci, henüz bebekken, bir derviş tekkesinin duvar dibinde bulunur. Geçen zaman, El-Naci’yi halkın gözünde önemli bir lider haline getirir. El-Naci, çocukları ve torunları ile birlikte adı olmayan bir mahallede yaşarken, hayatın onları savurduğu garip yollarda, ülkesinin ekonomik, toplumsal çıkmazlarının derinleştiği zamanlarda kendisini ve ailesini korumaya çalışır.

Necip Mahfuz – Muhterem Efendim (2012)

  • MUHTEREM EFENDİM, Necip Mahfuz, çeviren: Işıl Alatlı, Hit Kitap, roman, 136 sayfa

 

Mısırlı yazar Necip Mahfuz, kısa romanı ‘Muhterem Efendim’de, devlete tapınma ve iktidar hırsını, küçük bir insanın hayatı üzerinden izliyor. Romanın merkezindeki Osman Bayyumi, önemsiz bir arşiv memuru olarak çalışmaktadır. Yoksul olduğundan eğitimini yarıda bırakan Bayyumi’nin tek hedefi, çalıştığı kuruma genel müdür olabilmektir. Bu konum, Bayyumi için sadece kariyer hedefinin en önemli durağı değildir. Kendisi, devlete hizmet etmenin, neredeyse yaşamanın biricik amacı olduğuna gönülden inanmaktadır. Roman, bunun için her şeyden vazgeçen ve böylece yozlaşıp kendine yabancılaşan Bayyumi’nin hikâyesini sunuyor.