Serhat Halis – Bir Sınırda Hapsolmak: Ulus (2018)

Marx’a ait, fakat bilerek veya bilmeyerek eksik aktarılmış ünlü bir lafı vardır: “Din halkın afyonudur.”

Bu afyona, futbolu ve milliyetçiliği de eklediğimizde, ortaya sıradan insanı zil zurna edecek bir karışım çıkarmış oluruz.

Bugün, bütün iktidarların elindeki en etkili “iksir” de budur.

Bu kitabın yazarı Serhat Halis ise, toplumda rıza üretme araçlarından biri olarak milliyetçiliğin, yani ulusçuluğun bu üçlüden en etkili faktör olduğunu belirtiyor.

Yazar kitabında, tarihyazımı, ideoloji ve ulusçuluğun birbirini besleyen sıkı birlikteliklerini gözler önüne seriyor ve buradan hareketle geleneksel Marksist tarihyazıcılığının ulusçuluk ekseninde şekillendiğini, dolayısıyla egemen Marksist tarihyazımının bir sağ sapma içinde bulunduğunu savunuyor.

Yazar tezini şu mantıkla kuruyor:

Ulusu, ulusçuların ona yüklediği anlamları yükleyerek tanımlamak, bu tanımı yapan özneyi de ulusçu yapar.

Bu bağlamıyla egemen Marksist tarihyazımı, ulusu ve ulusçuluğu, egemen doğruluk ölçütlerinin belirlediği hak ve meşruiyet ölçütlerinin dışına çıkarak tanımlamadığı müddetçe, egemen düşüncenin tesirinde kalmış bir sağ sapma örneğini teşkil eder.

Öte yandan Halis, bu tartışmayı Kürt ulusal hareketini de kapsayacak şekilde genişletiyor.

Yazar, ezilen de olsa her ulusçuluğun, gelişiminin belirli bir aşamasında, bir “resmi ideoloji” ve “resmi tarih” yarattığını, ezilen de olsa, ulusçulukların kurguda türdeş, siyasal/sosyal pratikte karşıt olduklarını iddia ediyor.

Kitap, ulus, ulusçuluk, ulus-devlet, ezilen ulus milliyetçilikleri ve ulusların kaderini tayin hakkı gibi meselelerle ilgili Marksizm içi tartışmalara daha yakından bakmak isteyenlere önerilir.

Künye: Serhat Halis – Bir Sınırda Hapsolmak: Ulus – Sağ Marksizmle Polemik, Nota Bene Yayınları, siyaset, 192 sayfa, 2018

Georg Wilhelm Friedrich Hegel – Felsefe Tarihi 1 (2018)

Hegel’in Heidelberg Üniversitesi’nde verdiği derslerin ürünü olan ‘Felsefe Tarihi’nin bu ilk cildi, Grek felsefesini bir baştan diğer başa kuşatan, altın değerinde bir kaynak.

Hegel, Thales’ten Platon’a, Parmenides’ten Plotinus’a ve Aristo’ya, bu özgün felsefenin ana aktörlerini ve bu felsefi anlayışının beslendiği ana kaynakları irdeliyor.

Yunan felsefesine ilişkin buradaki değerlendirmenin, tam da bu büyük düşünüre yakışır cinsten olduğunu ayrıca vurgulamamız gerekiyor.

Zira Hegel, 2 bin 500 yıllık felsefe tarihinde bir dönüm noktası olan Grek felsefesinin temel yönelim ve eğilimlerini ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda dönemin felsefesini ve filozoflarını felsefe tarihi içindeki yerlerini açıklığa kavuşturuyor, bunları sıkı bir ilişkisellik içinde tartışıyor.

  • Künye: Georg Wilhelm Friedrich Hegel – Felsefe Tarihi 1: Thales’ten Platon’a Grek Felsefesi, çeviren: Doğan Barış Kılınç, Nota Bene Yayınları, felsefe, 440 sayfa, 2018

Kolektif – Akademisyenlerden KHK Öyküleri (2018)

Türkiye’de bugün akademinin uğradığı sonu gelmez baskılar, birçok kişi tarafından 12 Eylül darbesi zamanlarındaki baskıyla karşılaştırılıyor.

Hatta kimilerine göre bugün hocaların yaşadığı baskılar, 12 Eylül zamanlarını bile aratacak türden.

Son yıllarda peş peşe yayınlanan KHK’larla binlerce akademisyen üniversitelerdeki işlerinden atıldı ve bu süreç halen devam ediyor.

Fakat bize azıcık da olsa umut veren bir şey varsa, o da bu güzide hocalarımızın işlerinden olmalarına, ceza almalarına ve halen kendilerine yönelik baskılar devam etmesine rağmen, çalışmaya, üretmeye, söz söylemeye devam etmeleri.

Bu hocaların bu zorlu zamanlarda gerçekleştirdikleri sayısız üretim var ve bunların sonuncusu da elimizdeki öykü derlemesi.

Bu kitap, KHK mağduru akademisyenlerin kaleme aldıkları öykülerden oluşuyor ve KHK, kitabın başlığında da yer alarak bir nevi bu süreçte yaşananları tarihe kayıt olarak düşüyor.

Kitapta yer alan öykülere baktığımızda da, siyasi ve toplumsal kaygıların yanı sıra edebi kaygıların da egemen olduğunu görüyoruz.

Yazarlar öykülerinde, iktidarın sonu gelmez baskılarıyla boğuşan bireylerinin iç dünyalarını ve her şeye rağmen umutlarından, azimlerinden taviz vermeyişlerini anlatıyor.

Kitaba katılan hocalar şöyle: Didem Dayı, Ahmet Özdemir Aktan, Serdar Ulaş Bayraktar, Filiz Arıöz, Kuvvet Lordoğlu, Ferda Fahrioğlu Akın, Gül Köksal, Cenk Yiğiter, Özgür Müftüoğlu, Tolga Tören, Nilay Etiler, Mustafa Oğuz Sinemillioğlu, Hafize Öztürk Türkmen, Nejla Kurul ve İbrahim Kaboğlu.

  • Künye: Kolektif – Akademisyenlerden KHK Öyküleri, Nota Bene Yayınları, öykü, 2018

 

Barış Mutluay – Ziya Yılmaz (2014)

1970’lerin sonunda Fatsa başta olmak üzere Karadeniz’de atılıma geçen devrimci hareketin temellerini atan; Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Ömer Ayna ile cezaevinden tünel kazarak kaçan, THKP-C’nin gerçekleştirdiği banka soygunlarında görev alan ve iki kez idam cezasına çarptırılan Ziya Yılmaz’ın hayatı ve mücadelesi için kapsamlı bir kaynak.

Yılmaz’ın kendi anlatımlarından derlenmiş kitap, bir döneme ve bir kuşağa ışık tutuyor.

  • Künye: Barış Mutluay – Ziya Yılmaz, Nota Bene Yayınları

Kolektif – Korkma Kimse Yok (2014)

Yıllardır tek kişilik hücrelerde tutulan müebbet siyasi hükümlülerden metinler. Ağır tecrit şartlarına maruz kalan insanın görkemli direnişi.

Günün 23 saatini kapalı yaşayan, günde yalnızca bir saatinde ‘havalandırma’ denilen yüksek duvarlar arasındaki beton aralığa çıkarılanların ne hissettiğini ve nasıl yaşadığını daha iyi kavramak için.

  • Künye: Kolektif – Korkma Kimse Yok, editör: Sibel Öz ve Ayşegül Tözeren, Nota Bene Yayınları

Kenan Güngör – Büyüyen Zaman İhtiyacı: Zamanda Kölelikten Zamanda Özgürlüğe (2017)

Modern kapitalizmde hız, yalnızca iş hayatını etkileyen bir olgu olmasının da çok ötesinde, gündelik hayatımızı da birebir belirleyen bir sorun haline gelmiş durumda.

Hem de uzunca bir zamandır.

Bu kitap da, zamanın herkese adilce paylaşıldığı şeklindeki basmakalıp tezi temelden çürütüyor.

Kenan Güngör ‘Büyüyen Zaman’da, zamanın hem üretim süreç ve şekilleriyle hem küreselleşmeyle hem de gündelik hayatın örgütlenmesiyle yakın ilişkisini ayrıntılı bir bakışla tartışıyor.

Kitap bunun yanı sıra, zamanın ve hızın toplumsal dokuyu nasıl biçimlendirdiğini de gözler önüne seriyor.

Kapitalizmin zamanımızı tümüyle egemenliği altına alıp onu hiçleştirmesine karşı, kendi hayatımıza ve kendi zamanımıza nasıl sahip çıkabileceğimizi irdeleyen Güngör, bu döngüyü aşmanın yol ve yordamı sunuyor.

Güngör, kapitalizmin hakiki bağlamından kopararak nesneleştirdiği zamanımıza sahip çıkarak bizi zamanda kölelikten zamanda özgürlüğe ulaşmaya davet ediyor.

  • Künye: Kenan Güngör – Büyüyen Zaman İhtiyacı: Zamanda Kölelikten Zamanda Özgürlüğe, Nota Bene Yayınları, sosyoloji

Erik Olin Wright – “Sınıflar” Üzerine Tartışmalar (2017)

Erik Olin Wright’ın Marksizm içi polemikler üzerinden ilerleyen ‘Sınıflar’ kitabı, bu alanda fikir üreten pek çok kişinin dâhil olduğu bir tartışma yaratmıştı.

Yazar söz konusu çalışmasında, farklı sınıfsal çıkarların bireşimi ve tarihsel gelişmeler ışığında yeni bir sınıf teorisi ortaya koymuştu.

Bu derleme kitap ise, söz konusu kitapta dile getirilen tezlere dair eleştiriler sunuyor, Wright daha önce kavramsallaştırdığı tezini yeniden güncelliyor ve ‘Sınıflar’a dair tartışma kaldığı yerden devam ediyor.

Kitapta,

  • Sınıfların mübadelesi,
  • Wright’ın analitik Marksizminin sınırları,
  • Sınıf analizinde yeni kuramlar,
  • Eğitim, sömürü ve sınıf bilinci,
  • Wright’ın çelişkili sınıf mevkileri kuramının eleştirisi,
  • İş ilişkileri ve sınıf bilincinin oluşturulması,
  • Sömürü, kimlik ve sınıfsal yapı,
  • Ve sınıf kuramında devrim gibi konular tartışılıyor.

Burada, Wright’ın ilk kitabındaki tezlerini okumamış olanların da düşünülerek, tezlerin bir özetinin yapıldığını da belirtelim.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Uwe Becker, Johanna Brenner, Michael Burawoy, Val Burris, Guglielmo Carchedi, Gordon Marshall, Peter F. Meiksins, David Rose, Arthur Stinchombe ve Philippe Van Parijs.

  • Künye: Erik Olin Wright – “Sınıflar” Üzerine Tartışmalar, çeviri: kolektif, Nota Bene Yayınları, siyaset, 424 sayfa

Naim Kandemir – Benim Amarcord’um (2014)

Bir çocuğun gözünden 1960, 70’lerin Samsun’unun gündelik yaşamı ve bu yaşamda karşımıza çıkan sıra dışı insan manzaraları.

Çocuklara parayla kendilerini küfrettiren esnaflar, Süslü Hafız’dan taharet alma teknikleri, Danıştay kararıyla seyredilen filmler, Mahir Çayan’ın uyandırdığı yankılar…

Kandemir kitabında, hayatı da siyaseti de es geçmiyor.

Künye: Naim Kandemir – Benim Amarcord’um, Nota Bene Yayınları, anı, 112 sayfa

Serap Sarıtaş Oran – Sermayeyi BES’lemek: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Emekliliğin Finansallaşması (2017)

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), 2017 yılından itibaren 45 yaş altı tüm özel ve kamu sektörü çalışanları için katılımı zorunlu kılan, çalışanların ve sendikaların yoğun eleştirileriyle karşılanan yeni bir düzenleme.

Serap Sarıtaş Oran’ın elimizdeki kapsamlı çalışması ise, BES’in tarihsel gelişimi kadar, emeklilik fonlarının işleyişini, bunların risk ve getiri düzeylerini, sistemden emekli olma ve devlet katkısına hak kazanma koşullarını ve nihayet, çalışanların BES’ten nasıl ve ne şekilde cayabilecekleri gibi konularda merak edilen pek çok noktayı aydınlatıyor.

Kitap, konuyla ilgili bir rehber kitap oluşunun yanı sıra,

  • BES’in Türkiye’nin 2001 sonrası finansallaşma süreciyle nasıl ilişkili olduğu,
  • BES gibi sistemlerin ne gibi tehlikeli ekonomik ve toplumsal sonuçlar doğuracağı,
  • Ve emeklilik fonlarının dünyadaki farklı örnekleri gibi konuları akademik bir çerçeveden irdelemesiyle de değerli.

Hem emeklilik sistemleri, hem finansallaşma hem de Türkiye ekonomisine meraklı okurlara fazlasıyla hitap edecek bir çalışma.

  • Künye: Serap Sarıtaş Oran – Sermayeyi BES’lemek: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Emekliliğin Finansallaşması, Nota Bene Yayınları, iktisat, 207 sayfa

Arzu Özsoy Özmen – Kamuda Güvencesizlik: Direniş ve Uyum (2017)

Özellikle son 10-15 yılda, neoliberal politikaların egemen oluşuyla birlikte kamu hukukunda yapılan büyük değişiklikler ve sendikal hakların yontulması sonucunda, kamuda çalışanlar açısından büyük bir güvencesizlik ortaya çıkmaya başladı.

Kapitalist piyasa ilişkilerinin tümüyle egemen olduğu günümüzde, kamu çalışma ilişkileri de aşındı.

İşte Arzu Özsoy Özmen, bizzat kendi deneyimlerinden de yola çıkan bu çalışmasında, kamuda güvencesizliğin güncel halinin kapsamlı bir analizini sunuyor.

Konuyu tarihsel, toplumsal ve hukuki boyutlarıyla ele alan çalışma, aynı zamanda memurlar, akademisyenler ve taşeron firma çalışanlarıyla yapılan birebir görüşmeler ve anketlere dayanıyor.

Alan için önemli veriler ve saptamalar barındıran sağlam bir eser.

  • Künye: Arzu Özsoy Özmen – Kamuda Güvencesizlik: Direniş ve Uyum, Nota Bene Yayınları, siyaset