Ömer B. Albayrak – Alman Düşüncesinde Sanat ve Aşkınlık (2022)

Sanatın ahlakla ve dinle ortak ve ayrı yönleri nelerdir?

Ömer B. Albayrak, Alman düşünürlerinin sanata ilişkin söylediklerini sanat ve aşkınlık bağlamında irdeliyor.

Bugün sanat üstüne yeni ne söylenebileceği sorusuna bir karşılık bulmanın en iyi yollarından biri hâlâ 18 ve 19. yüzyıl Alman düşüncesini yeniden yorumlamaktan geçiyor.

Zira söz konusu dönem, Kant’ın felsefi devriminin Almanya’daki mirasçısı olan idealist akım ve romantiklerden estetiğin kurucusu Baumgarten’a kadar son derece zengin ve şaşırtıcı bir içeriği barındırıyor.

Albayrak, bu çalışmasında Alman düşünürlerinin sanata ilişkin söylediklerini sanat ve aşkınlık bağlamındaki sorular üzerinden tartışmaya açıyor:

Sanatın ahlakla ve dinle ortak ve ayrı yönleri nelerdir?

Sanat aşkınlıkla ilişki kurmanın bir yolu olabilir mi?

Modern kapitalist dünyada yeniden biçimlenen sanat faaliyeti, bu dünyanın insanının aşkınlıkla ilişki kurması açısından nasıl bir işlev görebilir?

Albayrak, aşkınlık fikrinin özellikle Hegel’de nasıl tarihselleştirildiğini tartışmaya açarak Alman düşünürlerinin sanata ilişkin söylediklerini sanat ve aşkınlık bağlamında okurun ilgisine sunuyor.

  • Künye: Ömer B. Albayrak – Alman Düşüncesinde Sanat ve Aşkınlık: Sanatın Modern Dünyadaki Rolü, Alfa Yayınları, felsefe, 192 sayfa, 2022

 

Ömer Albayrak – Alman İdealizminde Aşkınlık ve Tarihsellik (2022)

Alman idealizmi, Kant’a karşı ve bizzat Kant’ı kullanarak aşkınlığı ve sonsuzluğu felsefi düşünceye nasıl yeniden dahil etti?

Ömer B. Albayrak da, hem aşkınlığın Alman İdealizminde nasıl tarihselleştirildiğini hem de bunun günümüz açısından neden önemli olduğunu tartışıyor.

Kant’ın ‘Saf Aklın Eleştirisi’yle başlayan transendental felsefe, kendinden önceki metafiziği tarihe gömerken onun en temel iki kabulünü de geçersiz hale getirmişti: İnsanın mutlağı bilmeye muktedir –hatta mecbur– oluşu ve o mutlağı deneyimleyebilir oluşu.

Deneyimin ve onun bilgisinin sınırlarının dışına atılan aşkınlığın Kant’ın pratik felsefesine geri dönüşüyse ahlaki bir Tanrı’nın postülat olarak alınması biçiminde gerçekleşti.

Kant’ın yol açtığı düşünce okullarının içinde en merkezî önem taşıyanlardan biri olan Alman İdealizmi, Kant’ın çizdiği sınırların hepsini çiğneyerek ve onun düşüncesini kendilerince varabileceği en uç noktalara götürerek farklı sistemler ortaya koydu.

Bu hareketleriyle, Kant’a karşı yine Kant’ı kullanarak aşkınlığı ve sonsuzluğu yeniden felsefi düşüncenin içine geri getirdiler ve aşkınlığın modern insanın varoluşu açısından hâlâ anlamlı ve önemli olduğunu göstermeye çalıştılar.

İdealist felsefenin hareketini izleyip Hegel’e geldiğimizde bunun, aşkınlığın ve mutlağın tarihselleştirilmesi pahasına başarıldığını görüyoruz.

İşte bu kitap, aşkınlığın Alman İdealizminde nasıl tarihselleştirildiğini ve bunun günümüz açısından neden önemli olduğunu tartışmaya açmasıyla dikkat çekiyor.

  • Künye: Ömer B. Albayrak – Alman İdealizminde Aşkınlık ve Tarihsellik, Ayrıntı Yayınları, felsefe, 240 sayfa, 2022

Claude Lévi-Strauss – Bakmak, Dinlemek, Okumak (2016)

Ünlü antropolog Claude Lévi-Strauss’tan resim, opera, dil ve şiir üzerine düşünceler.

Yazar burada, Poussin ve Ingres’in resimleri, Rameau’nun operası, Diderot ve Rousseau’nun dil ve güzel sanatlar konusundaki düşünceleri ve Amerikan yerlilerinin elişleri gibi konular üzerine derinlikli değerlendirmelerde bulunuyor.

  • Künye: Claude Lévi-Strauss – Bakmak, Dinlemek, Okumak, çeviren: Ömer B. Albayrak, Yapı Kredi Yayınları