Önder Özden – Hakikat Sonrası Çağda Yalan Yemin ve Siyaset (2024)

Elinizdeki çalışma, yalan ve siyaset arasındaki ilişkiyi yemin kavramını merkeze alarak oldukça özgün bir şekilde tartışıyor.

Yalan söylemeyi yemin kavramıyla birlikte ele alan Özden, dilin sadece bir konuşma aracı olamayacağının, aynı zamanda dilin etik bir mesele olarak anlaşılması gerektiğinin altını çiziyor.

Çağdaş demokrasi kuramlarını Jacques Derrida, Hannah Arendt ve Giorgio Agamben ile tartışan Özden, bizi hakikat sonrası siyasete farklı bir perspektiften bakmaya davet ediyor.

Özden’e göre bugün “söz konusu olan, konuşan varlık olarak insanın kendi koşulunu beyan etme kapasitesindeki bir eksiklik olan bu musibet halidir.

Bu bakımdan hakikat-sonrasına ilişkin olarak birçok yazara, düşünüre, akademisyene bir şeylerin farklı olduğunu düşündüren, kendi geleneksel rollerini, yani olgulara tanıklık yapmakla ilişkilendirdikleri sorumluluklarını yerine getirmelerine bu musibet hali nedeniyle dilin/konuşmanın engel olmaya başlamasıdır.”

Özden’in çalışması, okuru siyaset teorisinin derinliklerine davet ederek hakikat-sonrası siyaset tartışmasına ufuk açıcı bir katkı sunuyor.

  • Künye: Önder Özden – Hakikat Sonrası Çağda Yalan Yemin ve Siyaset, Nika Yayınevi, siyaset, 176 sayfa, 2024

Giorgio Agamben – Yeminin Arkeolojisi (2020)

Yemin ile kutsal arasındaki bağ nedir?

Ve bu bağlamda egemenlik, yasa, dil ve din arasında nasıl bir ilişki vardır?

Giorgio Agamben, ‘Yeminin Arkeolojisi’nde, bu girift ilişkiyi çarpıcı değerlendirmelerle izliyor.

“Yeminin vuku bulabilmesi için aslında, her şeyden önce, yaşamı ve dili, eylemleri ve sözleri bir şekilde ayırt edebilmek ve bir araya getirebilmek şarttır.” diyen Agamben, yemini, dil ile siyasal iktidarın ara kesitine yerleştirerek biyopolitika, egemenlik, yasa, din ve dil arasındaki çoklu ilişkiye özgün bir ışık tutuyor.

Düşünür ayrıca, Foucault’nun insanı “yaşayan varlık olarak, siyasetinde kendi varoluşunu, mesele eden hayvan.” şeklindeki tanımlamasını, “İnsan, dilinde kendi yaşamını mesele eden yaşayan varlıktır.” tanımlamasıyla başka bir boyuta taşıyor.

  • Künye: Giorgio Agamben – Yeminin Arkeolojisi: Dilin Kutsal Ayini, çeviren: Önder Özden, Nika Yayınevi, felsefe, 2020

Kolektif – Laikliği Yeniden Düşünmek (2017)

Bugün Türkiye’nin gündeminde en yoğun tartışılan konuların başında laiklik geliyor.

Bundan daha 10-15 yıl önceye kadar bizim laiklikten anladığımız şey, bugün anladıklarımızdan oldukça farklı.

Bunun başlıca nedeni de, dinin toplumsal görünümünün son yıllarda daha çok artması.

İşte bu çalışmada bir araya gelen pek çok yazar, laikliğin türleri ve algılanma biçimlerinde zaman içinde gözlemlenen dönüşümleri saptamasıyla dikkat çekiyor.

Kitapta,

  • Dünyanın farklı bölgelerindeki laiklik deneyimleri,
  • Yurttaşlık ve kamusal alan tartışmaları,
  • Demokrasi ve laiklik ilişkisi,
  • Dinsel fundamentalizmin tehlikeleri,
  • İfade özgürlüğü ile laiklik ilişkisi ve bunun gibi pek çok konu tartışılıyor.

Çalışma her şeyden önce, dinin toplum içindeki yerini ve siyaset olan ilişkisini yerli yerine koymasıyla, ayrıca bunu yaparken dünya üzerinde birbirinden farklılık gösteren laiklik yaklaşımlarını karşılaştırmalı bir perspektifle ele almasıyla büyük önem arz ediyor diyebiliriz.

  • Künye: Kolektif – Laikliği Yeniden Düşünmek, derleyen: Craig Calhoun, Jonathan VanAntwerpen ve Mark Juergensmeyer, çeviren: Menekşe Sözbilir, Önder Özden, S. Erdem Türközü, Noyan Özatik, Tuğçe Kılınç, Nupelda Yüce, Müge Durusu-Tanrıöver, Cemre Güneş Şengül ve Ayşegül Avcı, Nika Yayınevi, siyaset, 440 sayfa