Mary Kaldor – Yeni ve Eski Savaşlar (2023)

Savaş asla değişmiyor.

İnsanlar öteden beri birbirleriyle çatışıyor.

Toprak için, namus için, Tanrı için, iktidar için, hatta sadece macera için bile birbirlerine kıyıyor.

Yerlerinden, yurtlarından oluyor, sevdiklerini ve hayatlarını savaşta kaybediyorlar.

Kimi düşünürler son iki yüzyılda ulus devletlerinin palazlanmasıyla ortaya çıkarak dünyayı ateşe atmış, hatta Soğuk Savaş döneminde doruğa çıkarak dünyayı topyekûn yıkımın eşiğine getirmiş devletlerarası savaşların azalmasını insanlığın olgunlaşmasına, ilerlemesine yoruyor.

Oysa savaşlar değişiyor.

Dünyada meydana gelen değişimlere ayak uydurarak yeni bir çehreye bürünüyor, evriliyor.

Mary Kaldor’un modern klasikler arasına girmiş bu çığır açıcı çalışması, savaşa ilişkin kemikleşmiş resmî varsayımlara ve algılara meydan okuyor.

Bosna-Hersek, Somali, Irak ve Afganistan’da yaşanan dramlarda farklı yüzlerini gösteren yeni savaşların, devletlerden, devletdışı örgütlerden, suç çetelerinden, yerel fırsatçılardan ve savaşbeylerinden müteşekkil, karmaşık ve ölümcül bir ağ oluşturduğunu ortaya koyuyor.

Bu ölümcül ağın ortasında yaşam mücadelesi veren sivillerin maruz kaldığı insan hakları ihlallerinin, terörün, zihinlere ekilmeye çalışılan korku ve nefret tohumlarının, tecavüzlerin ve katliamların, savaşın yan etkileri olmadığını, yeni savaşların acımasız mantığının bir parçası olduğunu gösteriyor.

Eski savaş anlayışı etrafında yapılanmış NATO, BM, AB gibi ulusaşırı örgütlerin bu gibi vakalarda neden etkisiz veya yetersiz kaldıklarına bir açıklama da getiriyor.

Savaşı kuramlaştırırken, küreselleşen dünyada barış umudunu canlı tutacak bir kozmopolit siyasetin taslağını ve gerekçelendirmesini de sunuyor.

Yazarın temel savı, 20. yüzyılın son onyıllarında, özellikle Afrika’da ve Doğu Avrupa’da yeni bir örgütlü şiddet türünün geliştiği ve bunun küreselleşen çağımızın veçhelerinden biri olduğudur.

Yazar işte bu şiddet türünü “yeni savaş” olarak adlandırıyor.

  • Künye: Mary Kaldor – Yeni ve Eski Savaşlar: Küresel Çağda Örgütlü Şiddet, çeviren: S. Erdem Türközü, Fol Kitap, siyaset, 304 sayfa, 2023

Cas Mudde – Günümüzde Aşırı Sağ (2022)

Aşırı sağın yükselişinin küresel ve tarihsel bağlamı üzerine çok önemli bir kitap.

Cas Mudde, radikal sağın anaakım haline geldiğini ve kolay çözümleri olmayan tarihsel bir sorun teşkil ettiğini savunuyor.

Radikal sağın neden bu kadar etkili olduğunu anlamak için çok değerli bir bakış sağlayan kitap, aşırı sağı ve o cenahtaki farklı örgütlenme biçimlerini anlamak için hayati bilgilerle dolu bir kaynak.

Aşırı sağ bir intikam duygusuyla geri döndü.

Siyasetin sınırlarında gezindiği birkaç on yıldan sonra, aşırı sağcı siyaset, yeniden tartışmaların merkezinde kendisine yer buldu.

Brezilya, Hindistan ve ABD gibi dünyanın üç büyük demokrasisinde radikal sağcı liderler iktidara geldi.

Avrupa’da da, aşırı sağcı partiler güçlerini ve desteklerini artırmaya devam ediyor.

Siyasî aşırılıkçılık konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından olan Mudde, tam da zamanında çıkardığı bu kitabında, savaş sonrası gelişen aşırı sağcı siyasetin dördüncü dalgası konusunda genel bir bakış sunuyor.

Mudde, aşırı sağcı ideolojiyi ve örgütlenme biçimlerini tarihsel bir bakış açısıyla özetliyor.

Aşırı sağcı yükselişe verilebilecek yanıtlarsa kitabın kayda değer bir kısmını oluşturuyor.

Mudde, hâlihazırdaki aşırı sağın yeniden ortaya çıkışını tanımlayan şeyin günümüzün siyasal atmosferinde anaakımlaştırılması ve normalleştirilmesi olduğunu ileri sürüyor.

Geleneksel ve aşırı sağcı siyaset arasındaki ilişkiye dair alışılageldik düşünme tarzlarına meydan okuyan Mudde, çağımızın en önemli siyasal iddialarından biri konusunda kapsamlı ve aydınlatıcı bir resim çiziyor.

  • Künye: Cas Mudde – Günümüzde Aşırı Sağ, çeviren: S. Erdem Türközü, Nika Yayınevi, siyaset, 224 sayfa, 2022

Peter Kivisto – Sosyal Teori (2021)

Islık Yayınları, muazzam işler yaparak bizi şaşırtmaya ve heyecanlandırmaya devam ediyor.

Sosyal teoriye büyük katkılar sağlamış teorisyenlerin birebir metinlerini sunan ve yaklaşık 1000 sayfayı bulan bu çalışma, alanında bir başyapıt.

Peter Kivisto, klasik sosyal teori ve çağdaş sosyal teori başlıklı bölümlerle, sosyal teoriye damga vurmuş isimlerle akımları karşımıza çıkarıyor.

Burada Marx, Durkheim, Weber ve Simmel gibi öncü isimler kadar, Charles Tilly’den Peter Blau’ya, Walter Benjamin’den Axel Honneth’e, Norbert Elias’tan Giorgio Agamben’e ve Pierre Bourdieu’den Douglas Kellner’a pek çok ismin metinlerine yer verilmiş ve bu metinler, söz konusu isimlerin alana ne gibi yenilikler getirdiklerini irdeleyen sunuş yazılarıyla zenginleşmiş.

Kitap, on dokuzuncu yüzyıldan yirmi birinci yüzyıla uzanan süreçte sosyal teorinin oluşmasına ve genişlemesine katkı sağlayan teorisyenlerin metinlerini barındırdığı kadar, sosyoloji biliminin geniş kapsamlı ve disiplinlerarası niteliğini gözler önüne sermesiyle de dikkat çekici.

  • Künye: Peter Kivisto – Sosyal Teori: Kökler ve Dallar, çeviren: Aslıhan Öğün Boyacıoğlu, Bahadır Nurol, Bayram Ünal, Cansu Okan, Çiçek Coşkun, Emel Kökpınar Kaya, Eren Buğlalılar, Feryal Turan, Güner Özgür Genç, İsmail Ilgar, Melih Yeşilbağ, Mina Furat, Nilay Çabuk Kaya, Özgür Sarı, S. Erdem Türközü, Sıla Şenlen Güvenç, Tuncay Birkan, Ümit Tatlıcan ve Yasemin Abayhan, Islık Yayınları, sosyoloji, 992 sayfa, 2021

Cas Mudde ve Cristóbal Rovira Kaltwasser – Popülizm (2019)

Bugün popülizm kavramı, medyadan siyasete ve gündelik hayata olur olmaz durumlarda kullanıldığı için çokça kafa karışıklığı yaratabiliyor.

Örneğin popülizm, Latin Amerika’nın solcu başkanları kadar Amerika ve Avrupa’daki sağcı ve solcu siyasi aktörler için de çok kullanılır.

Popülizm konusuna bir giriş olan elimizdeki derli toplu çalışma ise, hem popülizmin tam olarak ne anlama geldiğini hem de çağdaş siyasetteki önemini pratik bir şekilde açıklığa kavuşturuyor.

Cas Mudde ve Cristóbal Rovira Kaltwasser, popülizmin özüne dair var olan tartışmaları sunuyor, popülizmin dünyadaki farklı kullanımlarını açıklıyor ve buradan hareketle popülizm görüngüsünün yerinin ne olduğunu irdeliyor.

  • Künye: Cas Mudde ve Cristóbal Rovira Kaltwasser – Popülizm: Kısa Bir Giriş, çeviren: S. Erdem Türközü, Nika Yayınevi, siyaset, 160 sayfa, 2019

William H. McNeill – Avrupa’nın Bozkır Sınırları (2018)

Osmanlı’nın Doğu Avrupa’nın bozkırlarında, bölgenin diğer büyük imparatorluklarıyla mücadelesi neden ve nasıl yenilgiyle sonuçlandı?

William McNeill’ın bu önemli çalışması, Osmanlı’nın Batı’daki ilerleyişi hakkında dikkat çekici saptama ve değerlendirmeler barındırmasıyla önemli.

McNeill, söz konusu dönemde, büyük imparatorluklar arasındaki güç çekişmelerinin yanı sıra, burada bulunan çiftçi ve göçebe çoban halklar arasındaki ilişkilerin tarihe yön verecek denli önemli olduğunu ortaya koyuyor.

Çalışmanın en büyük katkılarından biri ise, Osmanlı’nın Batı’daki ilerleyişinin dönüm noktalarını saptarken, aynı zamanda o süreçteki kültürel etkileşimlerin rolünü de ihmal etmemesidir diyebiliriz.

  • Künye: William H. McNeill – Avrupa’nın Bozkır Sınırları: Osmanlı’nın Batıdaki İlerleyişi Neden Durdu?, çeviren: S. Erdem Türközü, Nika Yayınevi, tarih, 240 sayfa, 2017

Ilan Pappé – İsrail Hakkında On Mit (2018)

Bu kitap hakkında yazmaya başlamadan önce, şunu vurgulayalım:

Ilan Pappé , sürgünde yaşayan ve İsrail’in Filistin’de yürüttüğü politikalara karşı çıkan önemli bir tarihçi.

Aynı zamanda empati sahibi bir İsrailli aydın olarak Pappé, çalışmalarında hep Filistin’den yana tavır koydu.

Pappé’nin elimizdeki kitabı ise, İsrail-Filistin sorunuyla yeni yeni ilgilenmeye başlayanlar için aydınlatıcı bir rehber.

Kitap her şeyden önce, İsrail tarafından dillendirilen mitlerin, Filistin halkı üzerinde kurduğu baskıyı sürdürmek için nasıl muazzam bir propaganda yürüttüğünü ve İsrail tarafından yapılan bu dayatmaların Batılı ülkelerce nasıl da sorgusuz sualsiz kabul edildiğini gözler önüne seriyor.

  • Balfour Deklarasyonu döneminde Filistin boş bir ülke miydi?
  • Siyonizm nasıl oluştu ve ulus inşasının erken dönemlerinde nasıl roller üstlendi?
  • Filistinliler, 1948’de anavatanlarını gönüllü bir şekilde mi terk etti?
  • Haziran 1967’deki büyük savaş, hep söylenegeldiği gibi “seçeneksiz bir savaş” mıydı?
  • İsrail Ortadoğu’daki tek demokrasi midir?
  • Siyonizm, Musevilik ve sömürgecilik arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır?

Pappé, bu sorulara tatmin edici yanıtlar verirken, aynı zamanda İsrail’in nasıl kötücül bir propaganda mekanizmaları oluşturarak Filistin’deki varlığını meşruymuş gibi gösterdiğini de ortaya koyuyor.

Bölgeyi daha iyi kavramak ve İsrail-Filistin sorunu hakkında aydınlanmak için muhakkak okunması gereken bir çalışma.

  • Künye: Ilan Pappé – İsrail Hakkında On Mit, çeviren: S. Erdem Türközü, Nika Yayınevi, siyaset, 224 sayfa, 2018

John Alexander Armstrong – Milliyetçilikten Önce Milletler (2018)

On sekizinci yüzyılın sonundan bu yana milliyetçilik, birçok açıdan başat siyasi doktrin haline geldi. Bireylerin ait oldukları devleti seçme hakkı, yani, kendi grup kimliği bilincine karşılık gelen teritoryal siyasi yapıları kurmak, siyasi çözümlemenin esas temasını oluşturdu.

Milliyetçilik ve etnik kimlik üzerine yaptığı öncü çalışmalarla bilinen John Alexander Armstrong’un ufuk açıcı çalışması ‘Milliyetçilikten Önce Milletler’ ise, Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun bir kısmından diğerine dikkate değer ölçüde değişen hâkim siyasi yapıların oluşturulmasında etnik kimlik bilincinin başat güç haline gelmesinden önceki dönemde, milliyetçiliğin eşiğinde durmasıyla dikkat çekiyor.

Armstrong’un çalışması, sembollerin, mitlerin, dillerin, dinlerin bireyleri birbirlerine bağlayıp bir “aidiyet” kurmada hangi şartlarda ve nasıl etkili olduklarını, yerleşik yaşamı oluşturmada nasıl işlevsellik kazandıklarını gözler önüne sermesiyle tarih alanına çok önemli bir katkı sunuyor.

Kitapta tartışılan kimi konular şöyle:

  • Teritoryal yaşamın ortaya çıkışı,
  • Etnisite ve yaşam biçimi,
  • Medeni kimlik ve kent uygarlığı,
  • İmparatorluk ve siyasi kurumları,
  • İslam’da inanç ve imparatorluk kimliği,
  • Batı Avrupa’da imparatorluk miti,
  • İmparatorluk yönetiminin Batı’daki yansımaları,
  • Dini ve etnodinsel kimlikler,
  • Doğu ve Batı kiliseleri arasında yarılma,
  • Siyasi kurumlarda dilsel kodlar…

Armstrong’un kitabı, özellikle bugün çokça tartışılan “kimlik” meselesini ve kimlik siyasetlerini daha iyi kavramamıza olanak sağlayacak bir perspektif sunmasıyla çok önemli.

  • Künye: John Alexander Armstrong – Milliyetçilikten Önce Milletler, çeviren: S. Erdem Türközü, İletişim Yayınları, inceleme, 416 sayfa, 2018

Kolektif – Laikliği Yeniden Düşünmek (2017)

Bugün Türkiye’nin gündeminde en yoğun tartışılan konuların başında laiklik geliyor.

Bundan daha 10-15 yıl önceye kadar bizim laiklikten anladığımız şey, bugün anladıklarımızdan oldukça farklı.

Bunun başlıca nedeni de, dinin toplumsal görünümünün son yıllarda daha çok artması.

İşte bu çalışmada bir araya gelen pek çok yazar, laikliğin türleri ve algılanma biçimlerinde zaman içinde gözlemlenen dönüşümleri saptamasıyla dikkat çekiyor.

Kitapta,

  • Dünyanın farklı bölgelerindeki laiklik deneyimleri,
  • Yurttaşlık ve kamusal alan tartışmaları,
  • Demokrasi ve laiklik ilişkisi,
  • Dinsel fundamentalizmin tehlikeleri,
  • İfade özgürlüğü ile laiklik ilişkisi ve bunun gibi pek çok konu tartışılıyor.

Çalışma her şeyden önce, dinin toplum içindeki yerini ve siyaset olan ilişkisini yerli yerine koymasıyla, ayrıca bunu yaparken dünya üzerinde birbirinden farklılık gösteren laiklik yaklaşımlarını karşılaştırmalı bir perspektifle ele almasıyla büyük önem arz ediyor diyebiliriz.

  • Künye: Kolektif – Laikliği Yeniden Düşünmek, derleyen: Craig Calhoun, Jonathan VanAntwerpen ve Mark Juergensmeyer, çeviren: Menekşe Sözbilir, Önder Özden, S. Erdem Türközü, Noyan Özatik, Tuğçe Kılınç, Nupelda Yüce, Müge Durusu-Tanrıöver, Cemre Güneş Şengül ve Ayşegül Avcı, Nika Yayınevi, siyaset, 440 sayfa