Judah Benzion Segal – Urfa: Kutsanmış Şehir Edessa (2024)

Hıristiyan âleminde Hıristiyanlığı kabul eden ilk krallık olarak büyük saygı gören ve dârülislâma dönüştükten sonra kutsallığından bir şey kaybetmeyen Edessa, bugünkü adıyla Urfa, Süryani Kilisesinin kalbi oldu, Doğudan ve Batıdan gelen birçok azizle hacıyı bağrına bastı.

Judah Benzion Segal, tarih boyunca pek çok farklı millet tarafından idare edilen ve Mezopotamya’nın tarihsel dönüşümlerini de yansıtan bu kutsanmış şehre dair anlatısında okuru inşalarla, kutsamalarla, işgal girişimleriyle, direniş ve yıkımlarla örülü bir yolculuğa çıkarıyor.

Okur bu yolculukta azizlerle karşılaşıp kutsi bir âleme dalıyor, sakinleriyle birlikte şehre bir savunma hattı kazandırıp saldırılara karşı durmaya çalışıyor, yıkımlara tanıklık ediyor ve nihayetinde kendi şehrini inşa ediyor.

Kitap, tarih boyunca büyük bir siyasi öneme sahip olmuş ve Doğu Hıristiyanlığının gelişiminde hayati bir rol oynamış Edessa’ya dair standart bir kaynak eser.

Kitap özellikle, ortaçağa kafa yoran sosyal ve eklesiyastik tarihçilerin, Hıristiyanlığın erken dönemleri ile İslam tarihine ilgi duyan arkeologların ilgisini çekebilecek türden.

  • Künye: Judah Benzion Segal – Urfa: Kutsanmış Şehir Edessa, çeviren: Ahmet Arslan, Alfa Yayınları, tarih, 560 sayfa, 2024

Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu-Lorasdağı – Sekiz Kentin Hikâyesi (2020)

2014 yılında yürürlüğe giren bir kanun ile on dört il büyükşehir statüsüne çıkarılmıştı.

Bu kanuna göre bugün Türkiye nüfusunun % 92.5’i kentlerde yaşıyor.

Durum böyle olunca bu kentlerin iyi, adil, demokratik yönetimi, sadece kendilerinin geleceği için değil, kendilerine komşu kentlerin ve Türkiye’nin ekonomisinin, siyasi istikrarının ve kültürel birlikte yaşamasının geleceği için de kritik önem taşıyor.

İşte Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu-Lorasdağı imzalı ‘Sekiz Kentin Hikâyesi’ adlı bu önemli çalışma da, Türkiye’de sermaye-mekân diyalektiğinin kentlerdeki yansımasının nasıl yönetileceği sorusuna cevap arayarak kentleşme ve kent olgusunu eleştirel bir biçimde ele alıyor.

Başka bir deyişle yazarlar, 2000’li yılların başından itibaren Türkiye’de ekonomik neoliberalleşmeden nemalanarak yükselen İslami / mütedeyyin burjuvazinin neden olduğu büyük yıkımın sosyal, kültürel ve siyasal anlamdaki yansımalarını irdeliyor.

Yazarlar, neoliberal hegemonyanın hâkimiyetini sınırlamanın, başka bir deyişle “kâr için değil, insanlar için kentler” anlayışının benimsenmesi için de “yeni yerellik” olarak kavramsallaştırdıkları bir yaklaşımdan hareket ediyor.

Burada tanımlandığı şekliyle “yeni yerellik”, kâr yerine toplumsal ihtiyaçları gözeten ve yerelden demokratik katılımı mümkün kılan bir kent siyaseti ve böylece kentlerin adalet, demokrasi ve farklılık siyasetine dair mücadele için taşıdıkları önemi ifade ediyor.

Yazarlar bu tartışmayı da Kayseri, Konya, Gaziantep, İzmir, Denizli, Eskişehir, Diyarbakır ve Şanlıurfa kentlerini merkeze alarak yapıyor.

Türkiye’de kentler, kent çalışmaları, kentler ve rant, yerel yönetim ve yerellik gibi konularda düşünen ve çalışan herkesin okuması gereken bir kitap.

  • Künye: Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu-Lorasdağı – Sekiz Kentin Hikâyesi: Türkiye’de Yeni Yerellik ve Yeni Orta Sınıflar, Metis Yayınları, kent çalışmaları, 312 sayfa, 2020