Merve Kayaduvar – Şehir Hastaneleri (2023)

Türkiye sağlık alanında piyasalaşma-metalaşma sürecini derinleştiren Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ikinci fazı olarak nitelendirilen Şehir Hastaneleri Projesi ile sağlık hizmetleri üretim sürecinde radikal değişiklikler ortaya çıktı.

Devasa büyüklüğe ve yüksek yatak sayısına sahip entegre sağlık kampüsleri şeklinde inşa edilen Şehir Hastaneleri, kamu özel ortaklığı modeli çerçevesinde kamu ve yüklenici şirket tarafından birlikte yönetiliyorlar.

Dolayısıyla, şehir hastaneleri ile birlikte sağlık hizmetleri alanında büyük bir yönetsel ve mekânsal dönüşüm gerçekleşti.

Bu çalışma, şehir hastanelerinin sağlık emek sürecinde ortaya çıkardığı etkilerin emek süreci kuramı çerçevesinde bütünlüklü bir çözümlemesini konu alıyor.

Bu bağlamda, yazar şehir hastaneleriyle birlikte sağlık emek sürecinde yeni bir emek rejimi ortaya çıktığını ve bu rejimin Neoliberal Emek Rejiminin bir türü olarak “Abulik Emek Rejimi” olarak tanımlanabileceğini iddia ediyor.

Abuli rahatsızlığı bulunan kişiler “abulik” olarak tanımlanırlar ve bu kişilerin irade ile karar verme, inisiyatif alma ve kullanma, istemli harekette bulunma, iradesini kullanma yetenekleri azalmıştır ya da bu kişiler bu yeteneklerden yoksundur.

Sağlık emek gücü üzerinde abuli hastalığının semptomlarına benzer etkiler yaratan yeni emek rejimi de sağlık çalışanlarının hizmet üretimi üzerindeki özerklik ve denetimlerinin azalmasına veya ortadan kalkmasına yol açarak sağlık çalışanlarının kendi iradi davranışlarını, inisiyatif kullanma imkanlarını, karar alma ve uygulama yeteneklerini sınırlıyor veya ortadan kaldırıyor.

Şehir hastanelerinde “Abulik Emek Rejimi” altında klinik özerkliğini ve otonomisini kaybeden, inisiyatif kullanamayan ya da kullanmaktan çekinen, irade gösteremeyen çalışanlar, yabancılaştırıcı ve yalnızlaştırıcı etkilere maruz kalıyorlar.

Sağlık hizmeti üretim mekânının fabrikalaştığı, sağlık hizmeti üretiminde tasarımın uygulamadan ayrılması, parça başı ücrete eş değer hizmet başı ödeme sistemi, çalışma temposunun yönetim tarafından belirlenmesi, mutlak artı değeri artırmaya yönelik çalışma saatlerini ve mesai dışı çalışmayı, göreli artı değeri artırmaya yönelik iş yoğunluğunu ve üretkenliği artırmaya dönük uygulamalar, yoğun emek denetimi, artan yönetim baskısı gibi Taylorist yönetim ilkelerinin yaygınlaştırıldığı bu süreçte sağlık çalışanları da üretim bandında çalışan işçilere dönüşüyorlar.

Başka bir ifade ile, şehir hastaneleri sağlık çalışanlarının tekelci kapitalizm sürecinde fabrikada Taylorizm’le birlikte işçileşmesi sürecine benziyor. Taylorizm’in hedefi, işyerini bir işçinin gerek duyduğu tek niteliğin itaat olduğu bir tarzda yapılandırmaktır.

İşçinin üretim bandı üzerinde yaptığı en temel hareketlere kadar tüm aktiviteleri işçiye dikte edilir ve denetlenir.

Yaratıcılık, inisiyatif, yenilikçilik gibi diğer bütün insani nitelikler işçinin elinden alınır.

Yazarın sağlık emek sürecinde “Modern Zamanlar” olarak nitelendirdiği şehir hastanelerinde de çalışanlardan beklenen itaatkâr zihin ve bedendir.

Abulik emek rejiminin düşünmeden işleyen mekanik aygıtlara dönüştürmeye çalıştığı sağlık çalışanları, her geçen gün kendi emeğine, emek sürecine, kendi türüne ve kendisine yabancılaşmaktadır.

Bu çalışma, şehir hastanelerinin yeni bir sağlık hizmeti üretim mekânı ve çalışma örgütlenmesi olarak sağlık emek sürecinde yaşanan klinik otonomi ve inisiyatif kaybı, denetimin ve gözetimin yoğunlaşması, sağlık çalışanları arasında rekabetin teşvik edilmesi ve mesleki dayanışmanın ve kolektif mücadelenin azalması gibi süreçleri nasıl derinleştirdiğini ve bu süreçlere bağlı olarak ortaya çıkan vasıfsızlaşma, proleterleşme ve yabancılaşma gibi olguların şiddetini artırarak nasıl yeni bir emek rejiminin ortaya çıkardığını alan araştırması bulgularından yola çıkarak ortaya koyuyor.

  • Künye: Merve Kayaduvar – Sağlık Emek Sürecinde “Modern Zamanlar”: Şehir Hastaneleri, Nota Bene Yayınları, sağlık, 326 sayfa, 2023

Özgür Erbaş – Şehir Hastaneleri (2021)

Kamu-özel ortaklığı finansmanı modeli, sermayenin sağlığımızı bile nasıl paraya tahvil edebildiğinin en korkunç örneğidir.

Özgür Erbaş, şehir hastaneleri hakkında saklanan acı gerçeği aydınlatıyor.

Bir avuç azgın müteahhittin iktidarın desteğini de arkasına alarak müştereklerimizi nasıl iç ettiğini gözler önüne seren bu çalışma, sermayenin en akıl almaz “hinliklerden” biri olan şehir hastanelerinin nasıl tesis edildiğine ve bu tür akçeli işlerin “bizde nasıl döndüğüne” açıklık getiriyor.

Erbaş, şehir hastaneleri sürecini takip ederken devlet ve sermaye aktörlerinin 1980’lerden günümüze kamu yararını ortadan kaldıran bu şebekeyi nasıl ilmek ilmek ördüklerinin ibretlik bir envanterini önümüze koyuyor.

  • Künye: Özgür Erbaş – Şehir Hastaneleri: Altı Kaval Üstü Şişhane, Dipnot Yayınları, inceleme, 204 sayfa, 2021

Kolektif – Türkiye’de Sağlıkta Kamu-Özel Ortaklığı: Şehir Hastaneleri (2018)

Kamu-Özel Ortaklığı’nın talan yoluyla sermaye birikim aracı olarak nasıl kullanıldığı

Son zamanlarda, Kamu-Özel Ortaklığı (KÖO) ile iktidarın yandaşlarına nasıl ülke kaynaklarını ustaca yandaşlarına peşkeş çektiğine dair haberler çıkıyor.

Bu kitapta bir araya gelen yazarlar ise, iktidarın Kamu-Özel Ortaklığı yoluyla ortaya koyduğu performansı yeni şehir hastanelerinin kuruluşu bağlamında gözler önüne seriyor.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı, Prof. Dr. Raşit Tükel’e kulak verelim:

“Kamu özel ortaklığı finansman yöntemiyle yurttaşların cebinden küresel sermayeye kaynak aktarılıyor. Bu sistemde, şehrin içinde yer alan kolay ulaşılabilir hastanelerin kapatılması hastalar açısından sağlık hizmetlerine erişim zorluğu getiriyor ve dolayısıyla halkın sağlık hakkının engellenmesine neden olabiliyor.”

Görüldüğü kadarıyla, Kamu-Özel Ortaklığı ile yapılan şehir hastaneleri, doğrudan sağlığımızı etkileyecek denli önemli.

Birebir Ankara, Mersin, Adana, Yozgat şehir hastaneleri örneklerinden yola çıkarak şehir hastaneleri olgusunun çok yönlü bir bakışla değerlendirildiği elimizdeki kitapta,

  • Kamu-Özel Ortaklığı’nın neden verimsiz ve pahalı bir finansman olduğu,
  • Kamu-Özel Ortaklığı’nın talan yoluyla sermaye birikim aracı olarak nasıl kullanıldığı,
  • Kamu-Özel Ortaklığı ile şehir hastanelerinin piyasalaştırılması,
  • Şehir hastanelerinde çalışanların istihdam koşulları,
  • Şehir hastanelerinde çalışanlar ile hastaları nelerin beklediği,
  • Ve şehir hastaneleriyle ilgili açılan davaların seyri gibi pek çok konu tartışılıyor.

Çalışmanın, şehir hastaneleriyle ilgili güncel durumu ortaya koymasının yanı sıra, Kamu-Özel Ortaklığı’nın aslında bütün ülkenin geleceğini ipotek altına alan nasıl büyük bir sorun olduğunu da gözler önüne seriyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Eriş Bilaloğlu, Sedat Çal, Uğur Emek, Özgür Erbaş, Bayazıt İlhan, Ali İhsan Ökten, T. Sabri Öncü, Kayıhan Pala, Mustafa Sönmez, Çiğdem Toker, Raşit Tükel, Ful Uğurhan, Cavit Işık Yavuz ve Halis Yerlikaya.

  • Künye: Kolektif – Türkiye’de Sağlıkta Kamu-Özel Ortaklığı: Şehir Hastaneleri, derleyen: Kayıhan Pala ve Türk Tabipleri Birliği Şehir Hastaneleri İzleme Grubu, İletişim Yayınları, siyaset, 328 sayfa, 2018