Jan De Vries – Çalışkanlık Devrimi (2024)

On yedinci yüzyılın başlarından itibaren tüketicilerin yeni talepleri, kuzeybatı Avrupa ve Kuzey Amerika’nın maddi kültürlerini kökünden değiştirecek yeni bir çalışkan davranışla birleşti.

Bu çalışkanlık devrimi, Sanayi Devrimi ile ilişkilendirilen ekonomik ivmenin içinde şekillendiği bağlamdır.

Hollandalı tarihçi De Vries’in erken modern dönem iktisat tarih yazımında dönüm noktası olan bu eseri, tüketim mallarının yeni önemine ilişkin entelektüel anlayışı ve bütün gelir düzeylerinden hane halklarının tüketici davranışlarını araştırıyor.

Tüketici davranışını hane halkı ekonomisi bağlamına yerleştirerek, tüketim taleplerinin farklılaşması ve bunların çeşitlenmesi ekonomik kalkınmanın seyrini nasıl şekillendirdi?

Hane halklarının çalışmak ve tüketmek üzerine yoğunlaşmaları nasıl bir iktisadi düzen yarattı?

Orijinal kaynakları ve iktisat tarihi modellerini birleştiren bu kitap, mevcut tüketici teorisinin güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koyuyor ve ekonomik soyutlamalara tarihsel gerçekçilik katan revizyonlar öneriyor.

  • Künye: Jan De Vries – Çalışkanlık Devrimi: 1650’den Günümüze Tüketici Davranışı ve Hane Halkı Ekonomisi, çeviren: Ramiz Üzümçeker, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 472 sayfa, 2024

Allen W. Wood – Kant’ın Etik Düşüncesi (2024)

Allen Wood, ‘Kant’ın Etik Düşüncesi’ kitabında, modern dönemin en önemli filozofu Immanuel Kant’ın ahlak düşüncesine dair kapsamlı ve titiz bir analiz sunuyor.

Kant’ı Aydınlanma’nın tarihsel ve felsefi bağlamı içinde ele alan Wood, onun ahlak düşüncesini şekillendiren entelektüel akımları belirginleştirirken bir yandan da onun fikirlerinin kendisinden sonraki döneme etkisini ortaya koyuyor.

Kant’ın etik düşüncesini, daha kolay anlaşılabilecek ve günümüz etik sorularıyla daha yakından ilişkilendirilebilecek yeni bir yaklaşımla sunmaya çalışan Wood, kitabın ilk kısmında, Kant’ın özellikle ödev, otonomi ve kategorik buyruk gibi önemli kavramlarının ahlak düşüncesindeki temel rollerini sunarken, ikinci kısmında ise bu düşüncenin antropolojik uygulamalarını aktarıyor.

Wood’un bu eseri, Kant felsefesi ya da etik alanıyla ilgilenen herkes için temel bir başvuru kaynağı olmaya aday.

Kitaptan bir alıntı:

“Açıkça görüldüğü üzere, Kant’ın hem ahlaki ilkeleri hem de insan doğası kuramı sadece kendimizden duyduğumuz hoşnutsuzluğu artırmak için tasarlanmıştır. Hegel’in aksine, Kant için felsefenin vazifesi bizi insanlık durumuyla uzlaştırmak değildir. Kant, rasyonel varlıklar olarak durumumuzun tatminsizlik, kendine yabancılaşma ve bitimsiz bir mücadele hâli olması gerektiğini düşünür. Felsefe bunu aşmaya çalışmamalı, yalnızca bu durumun kaçınılmazlığıyla yaşamamıza ve daha da önemlisi, bize biçilen bu acılı vazifede ilerleme kaydetmemize yardımcı olmalıdır.”

  • Künye: Allen W. Wood – Kant’ın Etik Düşüncesi, çeviren: Umut Eldem, Seniye Tilev, Vakıfbank Kültür Yayınları, felsefe, 480 sayfa, 2024

Harold Garfinkel – Sosyolojik Bakış (2024)

Bu kitap, ünlü sosyolog Harold Garfinkel’in 1948’de Harvard’dayken, Amerikan akademisinde yürütülen sosyoloji çalışmalarına getirdiği sistemli eleştirilerin ilki.

Garfinkel’e göre bu dönemde sosyoloji çalışmaları aslında giderek büyüyen bir boşluk üzerine inşa edilmekteydi.

Garfinkel’in fikri ise daha ampirik ve etkileşimli terimlerle yapılan fenomenolojik betimlemenin, hâkim görüşteki eksiklikleri giderebileceği yönündeydi.

Onun yaklaşımı ve toplumsal ilişkilerin kavramsal ve pozitivist yorumuyla mücadelesi, elinizdeki kitapta, ileride kaleme alacağı bazı çalışmalarından daha açık bir şekilde görülebilir.

1954’te ünlü “etnometodoloji” terimini icat eden Garfinkel’in ‘Sosyolojik Bakış’ eserinde, sonraki kuşak sosyologları etkileyecek olan etnometodoloji teriminin kaynaklarını buluyoruz.

Editörlüğünü Anne Warfield Rawls’un yaptığı ‘Sosyolojik Bakış’, sosyal teori alanında çalışan tüm akademisyenler, lisansüstü öğrenciler, antropoloji ve diğer alanlarda çalışan tüm sosyal bilimciler için giriş niteliğinde ve temel okuma listesinde yer alması gereken bir kaynak.

  • Künye: Harold Garfinkel – Sosyolojik Bakış: Toplumsal Eylemin Genel Sebepleri, çeviren: Barış Arpaç, Vakıfbank Kültür Yayınları, sosyoloji, 304 sayfa, 2024

Peter Brooks – Melodramatik Muhayyile (2024)

Melodram, başta Hollywood olmak üzere Türk sineması gibi ulusal sinemaların popüler hikayelerini anlamak için sıklıkla kullanılan bir kavram.

Peter Brooks, kavrama teorik bir derinlik kazandıran bu duru ve etkileyici kitabında melodramın modern edebiyatın önemli bir ifade biçimi olduğunu savunuyor.

On dokuzuncu yüzyılda hâkim bir popüler tür olan sahne melodramını inceleyerek yola çıkan yazar, romanda Balzac ve Henry James’i merkeze alarak bu “gerçekçi” romancıların melodramın retoriğini ve aşırılığını, özellikle de sekülerleştirilmiş iyilik-kötülük, felaha erme-lanetlenme karşıtlıklarını kullanarak nasıl hikâyeler anlattıklarını gösteriyor.

‘Melodramatik Muhayyile’ yazıldığı günden bugüne tiyatro, roman ve sinemayı anlamak için temel bir eser olma özelliğini koruyor.

  • Künye: Peter Brooks – Melodramatik Muhayyile: Balzac ve Henry James’te Aşırılık Kipi, çeviren: Suzan Sarı, Vakıfbank Kültür Yayınları, edebiyat inceleme, 384 sayfa, 2024

Hans Renders, Binne de Haan, Jonne Harmsma – Biyografik Dönemeç (2024)

‘Biyografik Dönemeç’, tarih ve sosyal bilimlerde biyografi alanındaki gelişmelere ışık tutan en güncel araştırmaları bir araya getiriyor.

Bu alanda önde gelen on beş akademisyen, biyografik perspektifi bir araştırma metodolojisi olarak sunuyor.

Biyografi, 1980’lerden bu yana akademik çevrelerde giderek daha çok rağbet görüyor.

Bu kitap, beşerî bilimlerin içinden geçmekte olduğu biyografik dönemecin teorik sonuçlarını ve imkânlarını vurgulamaktadır.

Kitabın bölümleri din, ırk, medya ve mikro tarih gibi konuları ele alarak biyografiyi sadece tarihçiler için değil aynı zamanda edebiyat, sosyoloji, ekonomi ve siyaset gibi alanlardaki keşifler için de uygun bir saha olarak sunmakta.

Bu kitap tarihsel failliği, birincil kaynakların kullanımı ile bağlam ve tarih yazımının eleştirel analizini vurgulayarak biyografinin bilimsel bir metodoloji olarak nasıl iş görebileceğini göstermektedir.

Yirminci yüzyıl tarih yazımında siyaset, toplum ve iktisat perspektifleri güç kazandı.

Bireyin geçmiş üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olabileceği çoğunlukla göz ardı edildi.

Bireysel yaşamların tarih anlatısı için devletler, kurumlar ve olguların tarihi kadar önemli olabileceği bu kitapta ileri sürülüyor.

Kitap biyografi, tarih ve tarih teorisi okurları için önemli, değerli bir kaynak.

  • Künye: Hans Renders, Binne de Haan, Jonne Harmsma – Biyografik Dönemeç: Tarih ve Sosyal Bilimlerde Biyografinin Yeniden Keşfi, çeviren: Uğur Yankı Üçkardeşler, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 408 sayfa, 2024

Katja Hoyer – Kan ve Demir (2024)

1871’den önce Almanya henüz bir ulus değil, sadece bir fikirdi.

Otto von Bismarck, “Devrin büyük meseleleri müzakerelerle ve çoğunluğun tercihleriyle değil, demir ve kanla karara bağlanacak.” demişti.

Bismarck’ın önünde zorlu bir görev vardı.

Otuz dokuz ayrı devlet tek bir Kayser’in hükmü altına nasıl girebilirdi?

Birleşebilse bu genç Avrupa ulusu Britanya ve Fransa imparatorluklarına rakip olacak güce sahip olabilir miydi?

Yoksa böyle bir gaye bu ulusun sonunu mu getirecekti?

Katja Hoyer, modern tarihin akışını değiştirecek elli yıllık bir macerayı kitabına konu ediyor.

Bismarck’ın Realpolitik’inden II. Wilhelm’in Weltpolitik’ine Alman İmparatorluğu’nun kan ve demirle geçen bir devrini akıcı bir şekilde okura sunan bu kitap 20. yüzyılın insanlık felaketlerini anlamak için bir rehber.

  • Künye: Katja Hoyer – Kan ve Demir: Alman İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Çöküşü (1871-1918), çeviren: Sinan Çakır, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 272 sayfa, 2024

Özgüç Güven – Çağdaş Zihin Felsefesi Tartışmaları (2024)

Özgüç Güven ‘Çağdaş Zihin Felsefesi Tartışmaları’nda son elli yılda zihne ilişkin öne çıkan tartışmaları ele alıyor.

Kitapta kapsamlı bir içerik ve özlü bir anlatımla, konu edilen her bir düşünür öne çıkan temel tartışması üzerinden değerlendiriliyor.

Düşünürlerin kavramları, temel öncülleri ve ulaştıkları sonuçlar kendilerine özgü konumunu ayırt edecek biçimde açıklanıyor.

Ele alınan kuramların eleştirilerine de yer veren eser, zihin üzerine Türkçe düşünmek isteyenler için önemli bir başvuru kaynağı.

Vakıfbank Kültür Yayınları’nın “Çağdaş Felsefe Tartışmaları dizisi, okuru güncel felsefeyle tanıştırmayı ve akademik çalışmalarda çerçeve sunacak bir başvuru kaynağı olmayı amaçlıyor.

Dizideki her bir kitap, ilgili alanın güncel sorunlarını tanıtmasının yanı sıra belirli bir konu bağlamında yazarının kendine özgü problematiğini de ortaya koyuyor.

Bu bakımdan dizi, bütünlüklü bir bakış sunan özgün eserlerden oluşuyor.

  • Künye: Özgüç Güven – Çağdaş Zihin Felsefesi Tartışmaları, Vakıfbank Kültür Yayınları, felsefe, 320 sayfa, 2024

Richard Rushton – Deleuze’den Sonra Sinema (2024)

‘Deleuze’den Sonra Sinema’, Deleuze’ün sinemaya dair yazdıklarına açık ve anlaşılır bir giriş sunuyor.

Deleuze’ün çığır açıcı iki sinema kitabında karşımıza çıkan çok sayıda kategoriyi ve sınıflandırmayı açıklayan eser, John Ford, Sergey Ayzenştayn, Alfred Hitchcock, Michelangelo Antonioni, Alain Resnais gibi yönetmenlerin filmleri de dâhil olmak üzere pek çok yapımı değerlendirmeye tabi tutuyor.

Steven Spielberg, Lars von Trier, Martin Scorsese ve Wong Kar-wai gibi çağdaş yönetmenleri de Deleuze’ün teorileri ışığında ele alarak onun sinema üzerine yazdıklarına güncel bir bakış kazandırıyor.

‘Deleuze’den Sonra Sinema’, Deleuze’ün neden bugün haklı olarak sinemanın en büyük filozoflarından biri kabul edildiğini gösteriyor bize.

Felsefe ve film çalışmaları meraklıları için temel bir okuma…

Kitaptan bir alıntı:

“Filmler daha ziyade kendi felsefeleriyle gelir, onlar kendinde felsefidir. Bana göre bu, yani filmlerin kendilerini incelemek, Deleuze’ün Sinema kitaplarının temel amaçlarındandır ve kuşkusuz bu kitabın da başlıca amacıdır. Dolayısıyla şunu doğru anlayalım: Deleuze, sayesinde sinemayı izah edeceğimiz bir felsefe icat etmez. Aksine sinema bize kendi felsefelerini sunar, Deleuze de Sinema kitaplarında bizzat bunu izah etmeye çalışır.”

  • Künye: Richard Rushton – Deleuze’den Sonra Sinema, çeviren: Yasin Aydınlık, Vakıfbank Kültür Yayınları, sinema, 224 sayfa, 2024

Dag Nikolaus Hasse – Avrupalı Nedir? (2024)

Güçlü bir cazibeye sahip olan “Avrupa” kelimesi birçok insan için düşünce ve din özgürlüğü, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ile özgürce gelişen bir kültür umudunu temsil ediyor.

İkinci Dünya Savaşı ve Holokost’tan sadece birkaç on yıl sonra varılan bu nokta, şaşırtıcı derecede olumludur.

Ama aynı zamanda, Avrupa’ya olan bağlılık hissinin başta Avrupalılar olmak üzere pek çok insanda zayıf olduğu da şikâyet konusudur.

Bu nedenle, “Avrupa” ifadesini, onu oluşturan ve bir arada tutan şeyleri tanımlayan fikirler, değerler ve kültürel geleneklerle doldurmaya yönelik pek çok girişim oldu.

‘Avrupalı Nedir?’, yazarının açık uçlu bir Avrupa kavramını teşvik etmesiyle diğer girişimlerden farklı bir yerde duruyor.

Avrupa hakkında konuşmayı sömürgecilikten kurtaran ve romantiklikten arındıran iki yönlü bir değişime çağırıyor.

Bu şekilde düşünmenin, Avrupa kavramının tarihindeki iki dönemden -1700’lerdeki Aydınlanma ve sömürgeci dönem ile 1800’lerdeki Romantik dönem- kaynaklanan düşünce biçimlerinin üstesinden gelmeyi mümkün kılacağını iddia ediyor.

Felsefe tarihçisi ve oryantalist Dag Nicolaus Hasse’nin ‘Avrupalı Nedir?’ kitabı yapay Avrupa fikirlerinin bir eleştirisini sunuyor ve gerçekçi bir Avrupa kavramı geliştiriyor.

  • Künye: Dag Nikolaus Hasse – Avrupalı Nedir?: Sömürgeci ve Romantik Düşünce Biçimlerinin Üstesinden Gelmek, çeviren: Selahattin Akti, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 120 sayfa, 2024

Jill Lepore – Amerika Birleşik Devletleri Tarihi (2024)

 

Amerikan deneyi, Thomas Jefferson’ın “Bu gerçekler” dediği üç farklı siyasi fikre dayanıyordu: Politik eşitlik, doğal haklar ve halkın egemenliği.

Jefferson, 1776 senesinde, Bağımsızlık Bildirgesi’nin bir taslağında, “Biz bu gerçekleri kutsal ve yadsınamaz kabul ediyoruz” diye yazmıştı…

Bu fikirlerin kökleri Aristoteles kadar antik, Genesis kadar eski ve dalları bir meşenin dalları kadar uzundu.

Bunlar bu ulusun kuruluş ilkeleridir; bunlar ilan edilerek ulus oluşmuştur.

Takip eden asırlarda bu ilkeler el üstünde tutulmuş, yerilmiş, bunlara karşı çıkılmış, onlar için ve onlara karşı mücadeleler verilmiştir.

Jill Lepore’un, ‘Amerika Birleşik Devletleri Tarihi’, Amerika’nın başlangıcından günümüze kadar uzanan mücadeleler ve çelişkilerle dolu tarihine yönelik kapsamlı bir inceleme yürütüyor.

Bu uzun tarihi, “Fikir” (1492-1799), “Halk” (1800-1865), “Devlet” (1866-1945) ve “Makine” (1946-2016) şeklinde dört temel konu ve başlık altında tartışıyor.

Lepore’un bu kapsamlı incelemesi, Amerikan ulusunun ideolojik temellerini ve tarih boyunca bu temellerin nasıl tezahür ettiğini, yalnızca siyasi liderlere ya da önemli olaylara değil, aynı zamanda dönemin toplumsal olaylarına, ekonomik değişimlere ve kültürel gelişmelere de değinerek ortaya koyuyor.

Birleşik Devletler’in, temel idealleri olarak gördüğü özgürlük, eşitlik ve halkın egemenliği gibi kurucu ilkeleri sorgulayarak, bu idealleri, kölelik, ırkçılık, kadın hakları ve göçmenlik vb. konulardaki mücadelelerle iç içe geçirerek ele alıyor.

Bu doğrultuda Amerikan demokrasisinin zayıflıklarını ve sınırlarını tartışan Lepore, bir yandan da ulusal kimlik ve demokrasi kavramlarının dönüşümü bağlamında Amerikan toplumunun çeşitli kesimlerinin bu süreçteki rollerini ve birbirleriyle olan etkileşimlerini göstermeye çalışıyor.

Bu kitap, Amerikan tarihini anlamak bakımından temel bir kaynak olmasının yanı sıra, Amerikan toplumunun güncel meselelerini ve istikbaldeki yerini anlamak için çok iyi bir kılavuz.

  • Künye: Jill Lepore – Amerika Birleşik Devletleri Tarihi, çeviren: İrem G. Şalvarcı, Barış Arpaç, Vakıfbank Kültür Yayınları, tarih, 880 sayfa, 2024