Hüseyin Hamit – Bir Osmanlı Subayının Esaret Günlükleri (2020)

 

Hüseyin Hamit, bir Osmanlı mülazım-ı evveliyken (Üsteğmen) Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde Ruslara esir düştü.

Buradan Sibirya’ya ve ardından Nikolsk kampına gönderilen Hüseyin Hamit, yaklaşık iki yıllık esaretten sonra özgürlüğüne kavuşacaktı.

İşte bu kitap, Hüseyin Hamit’in büyük sıkıntılar yaşadığı ve aynı zamanda apayrı bir dünyayı ve kültürü deneyimlediği, bambaşka insanları tanıdığı esaret günlerine dair tanıklığını sunuyor.

İki defterden oluşan günlüğünde Hüseyin Hamit, Kafkas Cephesi’nde Ruslarla yapılan muharebelerde 1916 yılında Erzurum yakınlarındaki Kuzican sırtlarında esir düşmesini, Sibirya’ya olan esaret yolculuğunu, Sibirya’daki Nikolsk kampındaki esaret hayatını ve 1918 yılında esaretten kaçıp Türkiye’ye olan yolculuğunu ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.

  • Künye: Hüseyin Hamit – Bir Osmanlı Subayının Esaret Günlükleri, hazırlayan: Serkan Erdal ve Hasan Demirci, Yapı Kredi Yayınları, anı, 248 sayfa, 2020

Alexis Gritchenko – İstanbul’da İki Yıl (2020)

Ukraynalı ressam Alexis Gritchenko, bir İtalya gezisinde, İtalyan Rönesans sanatçılarının Bizans Ortodoks sanatını miras alışlarından etkilendi.

Bu öyle bir etkilenmeydi ki, Bizans resim sanatını modern resme uyarlamaya çalışmış ve bu konuda teorik kitaplar kaleme almıştı.

Gritchenko’nun bu merakı, bununla da sınırlı kalmayacak, Bizans sanatını yerinde görmek için Aralık 1919’da İstanbul’a gelecekti.

Gritchenko İstanbul’a o kadar hayran kalacaktı ki, burada tamı tamına iki yıl kalacaktı.

Gritchenko, burada kaldığı süre boyunca, işgal döneminin zorlu şartlarına rağmen elinde not defteri, kalemi ve fırçasıyla sokak sokak gezdiği şehrin canlı limanları, pazarları, ibadethaneleri ve görkemli anıtlarında gözlemlediği hareketi eserlerine yansıttı.

Şehrin tarihi hakkında derin bilgisi olan ressamı cezbeden detaylar; surların burçları arasındaki ince farklar, batan güneşin denize ve kubbelere nasıl yansıdığı ve sokaklarda karşısına çıkan feraceli kadınların zarif ama bir o kadar gizemli yürüyüşleridir.

Tüm özellikleriyle ilgisini çeken bu şehir, kendi deyimiyle bahtsız günlerinde ona teselli kaynağı olur.

İşte bu kitap da, o dönemde tuttuğu, oldukça samimi bir üslupla yazılmış günlüklerini sunuyor.

Buradan anladığımız kadarıyla Gritchenko, Suriçi’ne hayran kalıp Pera’dan nefret etmiş.

Ayrıca kendisi burada, İbrahim Çallı gibi ressamlarla tanışmış, İşgal kuvvetleri askerleriyle karşılaşmış.

Kitaptan bir alıntı:

“Günlüğüme yazmayalı epey oldu. Soğuk ve pislik yüzünden elimdeki yara geçmiyor. Çalışmamı tamamen engelliyor ve fiziksel depresyonumu keskin bir acıyla delip geçiyor. Bütün gün yağmurun altında dolaştım durdum. Çarşıda, köprünün yanı başındaki, Suriçi İstanbul’un girişinde nöbetçi gibi dikilen Yeni Cami’nin avlusunda oyalandım. Tıpkı Moskova’daki Sukhareva Kulesi gibi.”

‘İstanbul’da İki Yıl’, 7 Şubat – 10 Mayıs 2020 tarihleri arasında Meşher’de açılan “Alexis Gritchenko – İstanbul Yılları” sergisi kapsamında yayımlanmış.

Fırsat bulanların bu sergiyi gezmelerinin çok iyi bir fikir olacağını söylemeliyiz.

  • Künye: Alexis Gritchenko – İstanbul’da İki Yıl 1919-1921: Bir Ressamın Günlüğü, çeviren: Ali Berktay, Yapı Kredi Yayınları, anı, 264 sayfa, 2020

Kolektif – Edebi ve Hattı ile Ali Alparslan (2010)

‘Osmanlı Hat Sanatı’, hat sanatının yaşatılmasında ve öğretilmesinde emeği geçenlerden biri olan Ali Alparslan’ın yayımlanmış bir çalışmasıydı.

Burada Alparslan, Türklerin bu sanat dalına katkılarını; yalnız kitabi bilgilerle değil içinde bulunduğu sanat ortamından, ders aldığı Necmeddin Okyay ve Halim Özyazıcı gibi usta hattatlardan devredilen sözlü bilgilerle de zenginleştirerek anlatmıştı.

‘Edebi ve Hattı ile Ali Alparslan’ adlı elimizdeki çalışma ise, 2006 yılında aramızdan ayrılan Alparslan’ın hayat hikâyesini ve Türk sanatına verdiği hizmetleri anlatan bir inceleme ile eserlerinden yapılmış bir seçkiden oluşuyor.

Anılar ve resimlerle de desteklenen kitapta, daha çok bir ta’lîk hattatı olarak tanınan Alparslan’ın koleksiyonlarında bulunan ta’lîk, celî ta’lik, dîvânî, celî dîvânî, şikeste ve rik’a ile yazılmış eserlerinden seksen biri sergileniyor.

  • Künye: Kolektif – Edebi ve Hattı ile Ali Alparslan, hazırlayan: M. Uğur Derman, Yapı Kredi Yayınları, sanat, 126 sayfa

Matt Ridley – Kızıl Kraliçe (2010)

Matt Ridley ‘Kızıl Kraliçe’de, merkezine cinsel evrimi koyarak, insan evrimini kapsamlı bir bakışla irdeliyor.

İnsan doğasının niteliklerini araştıran Ridley, nasıl evrim geçirdiğimizi kavramadan insan doğasını anlamanın mümkün olmadığını ve insan cinselliğinin nasıl evrim geçirdiğini kavramadan da insan doğasının nasıl evrim geçirdiğini anlamanın mümkün olmadığını savunuyor.

Dolayısıyla Ridley’e göre, evrimimizin asıl teması cinselliktir.

İnsanın cinsel davranışlarıyla, başka türlerin davranışlarını karşılaştıran Ridley, cinsellik ve evrimin nedenleri hakkındaki bilimsel tartışmalara önemli bir katkı sunuyor.

  • Künye: Matt Ridley – Kızıl Kraliçe: Cinsellik ve İnsan Doğasının Evrimi, çeviren: Erhun Yücesoy, Yapı Kredi Yayınları, bilim, 450 sayfa

Kolektif – Kedi Hikâyeleri (2010)

Kediler, sadece insanların değil, edebiyatın da en sevdiği, çokça işlediği hayvanlardan.

İşte Julia Bachstein’ın derlediği ve birçok yazarın öykülerinin yer aldığı ‘Kedi Hikâyeleri’ de buna verilebilecek örneklerden biri.

Buradaki öykülerde, kimi zaman kedi gözünden insan, kimi zaman da insan gözünden kediler anlatılıyor.

E.T.A. Hoffmann, Grimm Kardeşler, Hans Christian Andersen, Mark Twain, Oscar Wilde ve Gustav Schwab, kitapta öyküleri bulunan bazı tanınmış yazarlar.

Kitaptaki öyküler, kedi ve insan dostluğunun iyi birer göstergesi olarak tanımlanabilir.

  • Künye: Kolektif – Kedi Hikâyeleri, derleyen: Julia Bachstein, çeviren: Esen Tezel, Dürrin Tunç, Aslı Genç, Begüm Kovulmaz, Nazmi Ağıl, Serhan Şimşek ve Aylin Karagöz, Yapı Kredi Yayınları, öykü, 225 sayfa

Alberto Manguel – Efsanevi Yaratıklar (2020)

 

Mitolojiden, dinler tarihinden, edebiyattan ve popüler kültürden efsanevi karakterler bizi neden böylesine büyüler?

Bu yaratıkların en belli başlı çekiciliklerinden biri, değişken kimlikleridir.

Kendi hikâyelerine kök salmış kurmaca karakterler, ait oldukları kitapların sayfaları içinde işgal ettikleri yer ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, oraya hapsedilemez.

Oradan çıkıp bize ulaşırlar.

İşte efsanevi yaratıklar, asıl bu nedenle bizi etkiler.

Alberto Manguel de yeni kitabında, tarihin en ünlü efsanevi yaratıklarının izini sürüyor.

Yazar burada, Dracula’dan Faust’a, Superman’dan Hsing-chen’e, Despot Banderas’tan Seyyid Hâmid Badincani’ye, Quasimodo’dan Casaubon’a ve Şeytan’dan Hippogriffon’a pek çok efsanevi karakterin dünyasına iniyor.

Bu karakterlerin aşk, ölüm ve intikam konusunda bize neler söyleyebilecekleri üzerine düşünen Manguel, hem kendi kişisel hikâyesinde bu karakterlerin nasıl iz bıraktığını hem de bunların bir yazar olarak yazma sürecinde kendisine nasıl ilham verdiklerini anlatıyor.

Kitap, yazarın kendisine ait çizimlerle de zenginleşmiş.

  • Künye: Alberto Manguel – Efsanevi Yaratıklar: Dracula, Alice, Superman ve Öteki Edebi Dostlarımız, çeviren: Lâle Akalın, Yapı Kredi Yayınları, deneme, 192 sayfa, 2020

Elvan Zabunyan – Sarkis: Ondan Bize (2010)

İki dilde yayımlanan ‘Ondan Bize / From Him to Us’, 1960’tan günümüze 500’ün üzerinde sergi açan, kendine has tarzıyla her daim ilgi çeken Sarkis’in yaşamına ve sanat dünyasına iniyor.

Ünlü küratör René Block, Sarkis’in de Beuys gibi, külliyatı ancak kişiliği üzerinden deneyimlenip kavranabilecek sanatçılardan olduğunu belirtiyor.

Monografiyi bu anlamda değerli kılan hususlardan biri, Sarkis’in kızı Elvan Zabunyan tarafından kaleme alınmış olması.

Kitabın bu yönüyle, insan Sarkis’in her açıdan kendine has bir portresini verirken, aynı zamanda onun özgün sanat dünyasını da kuşatıcı bir bakışla ortaya koymasıyla dikkat çektiğini söyleyebiliriz.

  • Künye: Elvan Zabunyan – Ondan Bize / From Him To Us, Yapı Kredi Yayınları, sanat, 144 sayfa

Tahir Alangu – Türkiye Folkloru El Kitabı (2020)

1983 yılında Adam Yayınları tarafından basılan ‘Türkiye Folkloru Elkitabı’, Alangu’nun ölümünden on yıl sonra basılabilmişti.

Maalesef kitabın bugüne kadar yeni baskısı yapılmadı.

Bu şu anlama geliyor: Türkiye’de folklor alanında çalışanlar, Tahir Alangu ve onun folklor çalışmalarından habersizdirler.

Yeni baskısı yapılan kitap, ilk baskısından çok daha oylumlu bir hale gelmiş: ilki 343 sayfa iken, yeni baskı tam 936 sayfa olmuş.

Zira İsmail Görkem’in uzun yıllara yayılan çalışmaları sonucu, bu baskıya, Alangu’nun hiç bilinmeyen bitirme tezi de başta olmak üzere pek çok başka metni de eklenmiş.

Yararlı ve kapsamlı bir dizinle zenginleşen kitapta, Türk halk masallarının iç yapısı ve kahramanlarından çalgılı kahvelerdeki külhanbeyi edebiyatı ve numunelerine, halk mitolojisinden halk destanlarına, halk masallarından halk tiyatrosuna, folklor ve halk edebiyatından Balkan folkloruna kadar pek çok konu ele alınıyor.

Folklor alanında çalışanların ve konuyla ilgilenen okurların muhakkak edinmesi gereken bir çalışma.

  • Künye: Tahir Alangu – Türkiye Folkloru El Kitabı, hazırlayan: İsmail Görkem, Yapı Kredi Yayınları, folklor, 936 sayfa, 2020

Tony Judt – Kusurlu Geçmiş (2020)

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasındaki Fransız fikir hayatı üzerine, her ne kadar anti-komünistliğiyle de meşhur bir yazarın kaleminden çıkmış olsa da, önemli bir inceleme.

Tony Judt burada, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Fransız entelektüellerinin Avrupa kültürel ve siyasal yaşamı içindeki seçkin rolünü çok yönlü bir bakışla irdeliyor.

Fransa’nın 1944’te işgalden kurtuluşunu izleyen yaklaşık on iki yıllık döneminde daha çok Fransız entelektüel, yazar ve sanatçı kuşağının çatışmalarını merkeze alarak ilerleyen Judt, komünizmin bu kesim tarafından nasıl değerlendirildiğini, Stalin’e ilişkin karmaşık tutumların bu kuşağın siyasi ve felsefi tavrına nasıl yön verdiğini ve Doğu Avrupa’da yeni kurulan sosyalist devletlerin bu kuşakta nasıl karşılık bulduğunu tartışıyor.

Judt bunu yaparken de Jean-Paul Sartre, Albert Camus ve Simone de Beauvoir gibi önde gelen isimler kadar Katolik felsefeciler, bağımsız gazeteciler, komünist ve komünist olmayan edebiyat eleştirmenleri ve şairler gibi geniş bir entelektüel kesimin tutumuna da bakıyor.

  • Künye: Tony Judt – Kusurlu Geçmiş: Fransız Entelektüelleri, 1944-1956, çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, 320 sayfa, 2020

Cem Behar – Orada Bir Musıki Var Uzakta… (2020)

Geleneksel Osmanlı/Türk musıkisi, esas olarak on altıncı yüzyılın ikinci yarısından itibaren oluşmaya başlar.

Dolayısıyla da on altıncı yüzyılın ikinci yarısı ve on yedinci yüzyılın başları musıki geleneğimizde önemli bir eşik, bir kırılma noktası teşkil eder.

Müzik tarihi alanında yaptığı çok değerli çalışmalarıyla bildiğimiz Cem Behar, şimdi de 16. yüzyıl Osmanlı müziği üzerine derinlemesine bir incelemeyle karşımızda.

Behar burada, 16. yüzyılın ikinci yarısında bazı yeni siyasî, sosyal ve ekonomik koşulların imparatorluk başkenti İstanbul’da yeni ve yerel bir “tarz-ı Osmânî” musıkinin oluşumuna nasıl bir zemin teşkil ettiğini irdeliyor, bu değişen koşulların ortaya çıkardığı musıki değişimine kimi örnekler veriyor.

Bu dönemde İstanbul’da özgün ve yerel bir Osmanlı/Türk musıki geleneğinin ortaya çıkışının şehir toplumundaki temelleri üzerine çok iyi bir çalışma olarak okunabilecek eser, bu süreçte hem Osmanlı İmparatorluğu’nu hem de İstanbul toplumunun bütününü etkileyen çeşitli siyasî, askerî, ekonomik, sosyal, kültürel, görsel, hatta edebî gelişmelerin etkilerini aydınlatıyor.

Kitapta karşımıza çıkan kimi konular şöyle:

  • yüzyılın ikinci yarısından itibaren İstanbul’da gözlemlenen servet birikimi ve metropolleşme,
  • İstanbul’un yeni zenginleri ve yeni yoksullarının kültür ve müziği,
  • İstanbul’da kamusal buluşma mekânları olarak meclisler ve kahvehaneler,
  • Bu dönemde kahvehanelerin açılmasıyla musıkinin Saray’dan halka inmesi,
  • Avâm/havass karşıtlığı,
  • yüzyılda musikide eserler, çalgılar ve müzikler bağlamında yaşanan değişim,
  • yüzyıl güfte mecmuaları,
  • İcraya yönelik Acem etkisi…

Künye: Cem Behar – Orada Bir Musıki Var Uzakta…: XVI. Yüzyıl İstanbulu’nda Osmanlı/Türk Musıki Geleneğinin Oluşumu, Yapı Kredi Yayınları, müzik, 264 sayfa, 2020