Andrey Platonov – Edebiyat Fabrikası (2024)

Andrey Platonov’un yetkin kalemi yalnızca kurmaca eserlerde değil, denemeleri ve eleştiri yazılarında da hayat buluyor.

‘Edebiyat Fabrikası’nda Platonov’un bu kurmacadışı metinleri, edebiyatın ve sanatın toplumsal dönüşümlerden nasıl etkilendiğini, yazarların bu değişimlere nasıl yanıt verdiğini ve edebiyatın insanların ve dönemin ruhunu nasıl şekillendirdiğini tartışıyor.

Bu kitap, yazarın felsefi, siyasi ve edebi görüşlerini, toplumsal meselelere bakış açısını ve sanat anlayışını keşfetmek isteyen okurlara tatminkâr bir okuma sunuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“İnsanın içine yerleşen ve orada ölen hisler vardır. İnsanın zayıflığının bir emaresidir bu. Sebebi itibarıyla küçük ama insanda yanıp, tükenip, dağılıp, kendine bir yer edinemeyip de hayatın ateşiyle savrulup giden, görünmez olduklarından insanın içinde nasıl barındıkları kestirilemeyen hisler vardır.

Şöyle olur: İnsan çalışır, başka da bir şey yapmaz. Yüzlerce insan geçip gitti, onlarla birlikte çalışan insan görüntüsünün yarattığı izlenim de içlerinde parlayıp söndü. Sonra bir kişi daha gelip geçerken bu olağan durumda başka bir şey gördü. Gördükleri içinde sönmeyen, o küçücük şey koskocaman oldu, ona ıstırap verip dışarıya çıkmak için kıvrandırıp durdu. İşte o kişi hislerini kâğıda döktü, böylelikle rahatladı.”

  • Künye: Andrey Platonov – Edebiyat Fabrikası, çeviren: Erdem Erinç, Kolektif Kitap, deneme, 232 sayfa, 2024

Rebecca Wragg Sykes – Neandertal (2024)

Keşfedildikleri günden bu yana insan türünün en kötü şöhretli üyeleri sayılan Neandertaller, artık geçmişin önyargılarından arınmış, bilimsel teknolojilerin desteğiyle şekillenen yepyeni bir bakış açısıyla tekrar inceleniyor.

Fakat tüm bu araştırmalara rağmen hikâyelerinin tamamını öğrenebiliyor muyuz?

İngiliz araştırmacı, arkeolog ve yazar Rebecca Wragg Sykes işte bu hikâyeyi enine boyuna anlatabilmek için yola çıkıyor; Neandertallerin, üstlerindeki yırtık pırtık post parçalarıyla bizden çok çorak buzlu arazilerde yaşayan kuyruksuz maymunlara benzetildiği eski imajını rafa kaldırıyor ve türlü koşullara sahip geniş Avrasya coğrafyasında yüz binlerce yıl boyunca hayatta kalmayı başaran, büyük iklim değişikliklerine göğüs geren bu insanların, aslında her açıdan ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne seriyor.

‘Neandertal: Soydaşlarımızda Hayat, Sevgi, Ölüm ve Sanat’ bu yakın akrabalarımızın nerede, nasıl yaşadığından neler yediğine, neler giyip nasıl süslendiğinden ölülerine nasıl davrandığına ve cinsel partnerlerini nasıl seçip bebeklerini nasıl büyüttüğüne dek çok geniş bir inceleme alnında, Neandertal kültürüne yepyeni bir pencere aralıyor.

Sykes hem konunun uzmanları hem de Neandertalleri merak eden amatör okurların keyifle okuyabileceği bilgi dolu bu kitabında, öncü Paleolitik araştırmaların ve teorilerin ortaya koyduğu bulguları temel alarak Neandertaller hakkında yazılan en kapsamlı araştırmayı sunuyor.

  • Künye: Rebecca Wragg Sykes – Neandertal: Soydaşlarımızda Hayat, Sevgi, Ölüm ve Sanat, çeviren: Mehmet Doğan, Kolektif Kitap, bilim, 464 sayfa, 2024

Jérôme Brillaud – Basit Yaşama Felsefesi (2024)

 

 

‘Basit Yaşama Felsefesi’ antik çağlardan günümüze basitliği bir yaşam biçimi olarak gören ve benimseyen tarihi figürlerin motivasyonlarını ve uygulamalarını anlatırken Henry David Thoreau’dan Steve Jobs’a, Diogenes’den Jean-Jacques Rousseau’ya, Kinikler ve Quakerlardan gönüllü basitlik ve küçülme gibi kavramlara dek bir dizi insanı, uygulamayı ve hareketi bir araya getiriyor.

Jérôme Brillaud insanların hemen her şeye sahip olmak istediği, her türlü deneyimi satın almaya gönüllü olduğu fakat yalnız kalmamak, eksilmemek ve elindekileri kaybetmemek için bitmez tükenmez bir çaba gösterdiği eşi benzeri görülmemiş bir karmaşa ve tüketim çağında, okuruna basit yaşama dair son derece yoğun ve kapsamlı bir anlatı sunuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Ancak basit yaşam, uyuyan hayalgücünü uyandırabilir; alışkanlıkların gücünü zayıflatabilir. Basit yaşam, her şeyin yaydığı ve her şeyde yankılanan hayatın durgun, dingin sesini dinlemeye istekli olanlara, dünyada var olmaya ilişkin öneriler sunar.”

  • Künye: Jérôme Brillaud – Basit Yaşama Felsefesi, çeviren: Burcu Tümkaya, Kolektif Kitap, felsefe, 200 sayfa, 2024

Slavoj Žižek – Cinsellik ve Başarısız Mutlak (2023)

Slavoj Žižek, felsefi sisteminin bugüne kadarki en titiz çalışmasında, diyalektik materyalizmin yeni bir tanımını sunuyor.

Bu kitabında, Alain Badiou, Robert Brandom, Joan Copjec, Quentin Meillassoux ve Julia Kristeva gibi isimlerin eserlerini yorumlamakla sınırlı kalmıyor; popüler bilimden kuantum mekaniğine, cinsel farktan analitik felsefeye uzanan bir macera vadediyor.

Žižek Möbius şeridini, çapraz-kapağı ve Klein şişesini gözümüzde canlandırarak varlık, öz ve kavramdan oluşan Hegel mantığının temel üçlüsüne hareket kazandırıyor.

Yeni Hegel ve Kant okumaları ise film, politika ve kültür üzerine yorumlarla birlikte sahneleniyor.

  • Künye: Slavoj Žižek – Cinsellik ve Başarısız Mutlak, çeviren: Barış Engin Aksoy, Kolektif Kitap, felsefe, 480 sayfa, 2023

Beliz Güçbilmez – Anne Ben Düştüm mü? (2023)

Gerçek olmadıklarını, üstelik er ya da geç hikâyelerini unutacağımızı bildiğimiz halde filmlerden, romanlardan neden vazgeçemiyoruz?

Karşıladıkları ihtiyaç tanımlanabilir mi?

Kurmacalara neden muhtacız?

Beliz Güçbilmez kurmaca-gerçek ilişkisini, ilk bakışta göze çarpan benzerlikleriyle değil de benzerliğin bağrındaki farkla düşünmeyi öneriyor.

Kurmaca evreninin kişisel deneyim arşivimize ve duygusal repertuvarımıza katkısını da ürettiği hakikati de ancak o farkı koruyarak tecrübe edebileceğimizi anlatıyor.

‘Anne Ben Düştüm mü?’ kurmacaların içinden hayata yönelttiği sorularla, mevcut koşullarda varoluşumuzu daha anlamlı kılmanın güvenli yollarını seriyor önümüze.

Kitaptan bir alıntı:

“Hayat çoğu zaman ‘Neden?’ sorumuza sağır, olup biteni bir mantığa oturtma çabamıza kayıtsızdır. Nedenleri görememenin yol açtığı keyfilik izlenimi, zihnimizi işlevsiz bırakıp bizi gafil avlar, güvenimizi sarsar, kaygılarımızı artırır. Oysa kurmaca, tekil bir yazarın zihinsel tasarımı olduğundan bizi düzenli, kavranabilir, rasyonel bir evrenle buluşturur. Bir romanın, bir filmin karşısında, hayatın ıskartaya çıkardığı anlama hünerimize kavuşuruz. Kurmacanın derli toplu zihni, bizimkine model olur. Öyleyse belki de kurmacalara yönelirken niyetim kafamı dağıtmak değildir de, gündelik hayatın darmadağın ettiği zihnimi toplamaktır. Neden-sonuç miyopisinden kaynaklanan yarın endişesinin pansumanıdır kurmacalar. Anlam veremediğim gündeliğin zihnimde açtığı yaralar, kurmaca karşısında tatlı tatlı kaşınarak iyileşir. Ertesi sabah yataktan kalkıp aynı keşmekeşin içine girebilecek gücü bulabiliyorsam, uzun günün sonunda beni şefkatle beklediğini bildiğim kurmacalar sayesindedir.”

  • Künye: Beliz Güçbilmez – Anne Ben Düştüm mü?: Kurmacalara Neden Muhtacız?, Kolektif Kitap, inceleme, 256 sayfa, 2023

Frédéric Gros – Güvenlik İlkesi (2023)

Güvenlik, politikada ve medyada günümüzün en önemli bahis konularından birini oluşturur.

Kamusal tartışmalarda sorumlu siyasetçilerin dilinden hiç düşmez: Güvensizlik duygusunun artmasından yakınılır, güvenliğin güya özgürlüklerin ilki olduğu ilan edilir, işsizlik ve ekolojiyle birlikte halkın en önemli sorunlarından biri olduğu saptanır, çocuğun gelişiminin ve yetişkinin mutluluğunun vazgeçilmez koşulu haline getirilir.

Öte yandan birkaç yıldan beri “gıda güvenliği”, “enerji güvenliği”, “insan güvenliği” gibi yeni terimler ortaya çıktı.

Son olarak, güvenliklerle ilgili ekonomik sektörün her biçimi (enformatik, ev otomasyonu, gözetim) büyük bir gelişme içerisinde.

Ama bu güvenlik denen şey nedir?

Bir duygu mu, siyasi bir program mı, maddi güçler mi, bir sis bulutu mu, bir umut mu, patolojik bir takıntı mı, bir meşruiyet kaynağı mı, pazarlanan bir mal mı, bir kamu hizmeti mi?

Fransız filozof Frédéric Gros, bu eserinde güvenlik kavramına tarihsel bir yaklaşım getirerek Stoacılardan sosyal ağlara kadar geçirdiği evrimi inceliyor.

Gros’nun bu kışkırtıcı incelemesi, güvenliğin hem geçmişteki anlamlarına hem de günümüzdeki kullanımlarına ışık tutarak, güvenliğin günümüzdeki suiistimallerini ve gündelik yaşamdaki yaygınlığını gözler önüne seriyor.

  • Künye: Frédéric Gros – Güvenlik İlkesi, çeviren: Servet Ugan, Kolektif Kitap, siyaset, 248 sayfa, 2023

Erling Kagge – Bir Kâşifin Felsefesi (2023)

Son derece zorlu koşullarda hayatta kalmak, tatmin edici bir yaşam sürmek için öğretilerle doludur.

Bunu “Üç Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge’den daha iyi kimse bilemez.

Kagge son derece akıcı ve samimi bir dille kaleme aldığı kitabı ‘Bir Kâşifin Felsefesi’nde, onu dünyanın ve insan dayanıklılığının sınırlarına götüren keşif gezilerinden edindiği bilgelik ve uzmanlığı okuruyla paylaşıyor.

İyimser bir bakış açısı geliştirmekten zihnimizi doğru zamanda kalmaya ikna etmeye, küçük şeylerden zevk almayı öğrenmekten yalnızlığımızla barışmaya kadar türlü meselelerle ilgili deneyimlerini on altı maddede sıraladığı kitabında Erling Kagge, en zorlu koşullarda hayatta kalabilmenin anlamlı bir yaşam sürme konusunda bize ne kadar çok şey öğretebileceğini gözler önüne seriyor.

  • Künye: Erling Kagge – Bir Kâşifin Felsefesi: Zor Şartlarda Hayatta Kalarak Öğrenilen 16 Hayat Dersi, çeviren: Oğuz Tecimen, Kolektif Kitap, felsefe, 160 sayfa, 2023

David J. Linden – Beyin Fırtınası (2023)

Sinirbilimci David J. Linden öncü beyin araştırmacılarıyla muhabbet edip birlikte çakırkeyif olduktan sonra her birine aynı soruyu sorar: “Beynin işleyişi konusunda dünyaya açıklamayı en çok istediğin fikir hangisi?”

Verdikleri yanıtlar sonunda insan zihni ve onun olanakları hakkındaki bilgimizi genişletmeyi amaçlayan ve popüler bilim denemelerinden oluşan bu eşsiz eser meydana gelir.

Uzmanlık alanları arasında insan davranışı, moleküler genetik, evrimsel biyoloji ve karşılaştırmalı anatomi bulunan katılımcılar, kişilikten algıya, öğrenmeye, güzelliğe, sevgiye ve sekse kadar birçok büyüleyici konuyu ele alır.

Yaptıkları son deneylerin ayrıntılarına girmez, söyleyeceklerini terimlerle boğmazlar ve gayet net, aydınlatıcı, çoğu zaman da hiç beklenmedik ve sezgiye aykırı yanıtlar verirler.

Nihayetinde de bireysel deneyimlerin beynimizin yapısını nasıl dramatik bir şekilde değiştirebildiğini gösterirler.

Profesör Linden ve arkadaşları hem bilim meraklılarının hem de profesyonellerin erişilebilir ve keyifli bulacağı büyüleyici ve aydınlatıcı bir derleme ile insan zihninin yapısına ve sinirbilimin son teknoloji dünyasına yeni bir pencere açıyor.

  • Künye: David J. Linden – Beyin Fırtınası: Kırk Sinirbilimci İnsan Deneyiminin Biyolojik Kökenlerini Keşfediyor, çeviren: Barış Gönülşen, Kolektif Kitap, bilim, 352 sayfa, 2023

Christopher Bollas – Histeri (2023)

Sigmund Freud’dan hareket eden, Melanie Klein ve Donald Winnicott ekollerine uğrayan, Fransız psikanalitik düşüncesinden Jacques Lacan’ı da ihmal etmeyen bu eserinde Christopher Bollas, histeri hususunda uzun süredir var olan fikirlere yeni bakış açıları getirerek psikanaliz ve psikoterapiyle ilgilenen öğrenciler ve profesyonellerin yanı sıra Batı kültüründe kişiliğin oluşumuyla ilgilenen sıradan okurlar için de aydınlatıcı bir metin sunuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Histeri ile ilgili her deneme, onun meşhur özelliklerini anmak zorunda. Histeri dendiğinde, bedenlerinin cinsel istekleri altında bunalmış, cinsel düşüncelerini bastıran, konversiyonlarına kayıtsız, ötekiyle had safhada özdeşleşen, kendini teatral tarzda ifade eden, kendini varoluşuna adayacağı yerde onu gündüz düşlerinde hayal eden, çocuksu bir masumiyeti erişkin dünyeviliğine yeğleyen insanlar akla gelir. Telkinden mustariptirler; ya ötekinden kolayca etkilenir, ya da düşüncelerini kendilerine refakat eden diğer histeriklere aktarırlar. Her ne kadar karakter bozuklukları âleminde ikamet eden başkaları da yukarıdaki özelliklerden bir veya birkaçını paylaşsa da bunların tümü yalnızca histerikte tek ve dinamik bir biçim altında bir araya gelir.

Kendime biçtiğim vazife, bütün bu özellikleri histerik biçimin kalıbına dökecek bir teori temin etmek.”

  • Künye: Christopher Bollas – Histeri, çeviren: Evren Asena, Kolektif Kitap, psikanaliz, 344 sayfa, 2023

Beliz Güçbilmez – Zaman / Zemin / Zuhur (2023)

 

Geçmiş’in izleri, şimdi’nin hızla akan zamansallığı ve geleceği tahayyül biçimleri sanatta, özellikle de tiyatro sanatında yapıta nasıl ve ne ölçüde yansıyor?

Unutmaya ve hatırlamaya dair pratikler bizde ve Batı’da nasıl farklılaşıyor?

“Unutuşun kolay ülkesinde” yaşayan bizler, geçmişi yok saymaya meylettikçe icra ettiğimiz herhangi bir sanat dalında sadece bugüne çağırabildiğimiz geçmiş temsillerine tutunuyor, hafıza kırıntılarımızla ona yepyeni bir beden şekillendiriyoruz.

İşte bu yeni bedeni, zaten bir tür temsil yoluyla işleyen tiyatro sahnesine çıkardığımızda, hakikatten fazlasıyla uzak bir geçmiş imgesiyle kendimizi yanıltıyor olabilir miyiz?

‘Zaman / Zemin / Zuhur’da Beliz Güçbilmez işte tam da böyle bir merakla, Osmanlı’dan köklenen, Tanzimat’la birlikte geçmişinden kopmaya niyetli üstelik Batı tiyatrosuna öykünen gerçekçiliğiyle, yeni kurulan cumhuriyetin gölgesinde filizlenen Türk tiyatrosunun bebek adımlarının peşine düşüyor.

Güçbilmez kitabında Antik Yunan’dan beri süregelen Batılı tiyatro geleneğine özenen Türk tiyatrosunun çocukluğunu ve bir nevi ergenlik sancılarını dışarıdan, son derece detaycı ama bir o kadar da anlayışlı bir bakış açısıyla analiz ediyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Geçmişinden kaçan toplum, o geçmişi yok saymanın yolunu bulmuş, tiyatrosunda, üstelik de gerçeği temsil etmeyi vaat eden “gerçekçi” tiyatrosunda geçmişle hiç ilgilenmemiş, yekpare bir an’da, dondurulmuş bir zaman’da ve salt bir “satıh”a dönüşmüş zemininde, kendini, ansızın zuhur eden hikâyelere tutturmuştur. Öyleyse gerçekçi Türk tiyatrosu kendini derinliksiz, iki boyutlu bir satıh olarak kurdukça, anlattığı hikâyeyi ona yaklaşmadan, kişilerini canlandırmadan dışardan anlattıkça, sadece görünümü, sathı ya da dışıyla ilgilenen bir zâhirperest’e dönüşmüş; ‘Araba Sevdası’nın züppesi Bihruz’un ruhunu hiç durmadan şâd etmiştir.”

  • Künye: Beliz Güçbilmez – Zaman / Zemin / Zuhur: Geçmişin Tiyatral Temsili (Doğrudan Perspektifli Resimden Minyatüre), Kolektif Kitap, tiyatro, 264 sayfa, 2023