Erling Kagge – Yürümek (2023)

“Üç Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge için yürümek onu büyüleyen sorulara açılan bir kapı, belki zaman zaman gözardı etmek istediği dertlerinden uzaklaşma fırsatı, yaratıcılığını açığa çıkarmak için fiziksel bir anahtar, hatta kendini düşüncelerin dile gelmeyen akışına bırakabilmek için kullandığı korunaklı bir alan.

  • Niçin yürüyoruz?
  • Hızlı mı yavaş mı yürüyoruz?
  • Nereden nereye yürüyoruz?
  • Belirli bir hedefimiz mi var yoksa sadece yürümek için mi yürüyoruz?

Kagge bunlar gibi birçok sorunun yanıtını okurlarıyla birlikte çıktığı edebi bir yürüyüşte arıyor.

Son derece akıcı ve güzel olan metin, tavsiyeleriyle ve rahatlatıcılığıyla da öne çıkıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Kısa yürüyüşler de yaptım, uzun yürüyüşler de. Şehirden şehre de yürüdüm, köyden köye de. Gün boyunca da yürüdüm, gece boyunca da. Sevgililerimden uzaklaştığım yürüyüşler de yaptım, dostlarıma yaklaştığım yürüyüşler de. Ormanların derinlerinde, yüce dağlarda, karla kaplı engin düzlüklerde, şehirlerin yaban bölgelerinde yürüdüm. İçim sıkkınken de yürüdüm, sevinçten havalara uçarken de. Dertlerimden kaçmak için yürüdüğüm de oldu. Acı çekerken de yürüdüm, mutluyken de. Nerede olursam olayım, neden olursa olsun hep yürüdüm. Dünyanın sonuna kadar yürüdüm – gerçekten.
Bütün yürüyüşlerim birbirinden farklı olsa da dönüp baktığımda hepsinin ortak bir paydada buluştuğunu görüyorum: iç sessizlik. Yürümek ve sessizlik birbirini tamamlar.”

  • Künye: Erling Kagge – Yürümek, Adım Adım, çeviren: Oğuz Tecimen, Kolektif Kitap, inceleme, 144 sayfa, 2023

Anne Dufourmantelle – Yumuşaklığın Gücü (2023)

Yumuşaklık bir muamma…

Karşılamak ile vermekten müteşekkil bir ikili harekete eklenmiş, ölümle doğumun imzaladığı geçişlerin eşiğinde beliriyor.

Kendi yoğunluk derecelerini taşıdığı, sembolik bir kuvvet olduğu ve şeyler ile varlıklar üzerinde dönüştürücü bir kabiliyeti bulunduğu için de bir güç.

Bir felsefe kitabının konu ettiği meselenin tavrını takındığı çok nadiren görülür: Maddeyi ele alırken töze, yüzeyi ele alırken geometriye dönüşmesi, hatta zamana seslenirken sabırsızlanması gibi.

‘Riske Övgü’ ile övgümüzü kazanan Anne Dufourmantelle imzalı ‘Yumuşaklığın Gücü’ de, yumuşak bir kitap olmak gibi inanılmaz bir hünere sahip.

Yumuşaklık ‘hakkında’ yumuşaklığın kendisi ‘tarafından’ yazılmış bir kitap.

‘Yumuşaklığın Gücü’ bizi eğiten, yatıştıran, rahatsız eden, ama hepsinden önce bize bir şekilde daima, her an dokunan önemli bir metin.

Bu sayede okur, kırılganlığa adanmış bu kitaptan -şüpheye yer bırakmayacak şekilde- güçlenerek çıkar.

  • Künye: Anne Dufourmantelle – Yumuşaklığın Gücü, çeviren: Sinan Oruç ve Samet Yalçın, Kolektif Kitap, felsefe, 144 sayfa, 2023

James Suzman – Çalışma (2022)

  • Kimse alınmasın ama, neden eşek gibi çalışıyoruz?
  • Çalışma bizim kim olduğumuzu neden ve nasıl belirliyor?

Nasıl oldu da çalışma, hayatımıza anlam ve değer katan, toplumsal statümüzü belirleyen, zamanımızı kimlerle ve nasıl geçireceğimizi söyleyen, üstelik bedenimizi, çevremizi, eşitlik anlayışımızı dönüştüren bir şey haline geldi?

Dünyanın önde gelen antropologlarından James Suzman bu kitabında, çalışmayla kurduğumuz ilişkinin 300 bin yıllık evrimini kayda geçiriyor ve bu ilişkinin günümüzde de köklü bir değişimden geçtiğini ve bu değişimin olası sonuçlarını gösteriyor.

Suzman, avcı-toplayıcıların, şempanzelerin, hatta kuşların yaşamlarını irdeleyerek ‘doğal’ kabul ettiklerimizin sıklıkla finans gurularının ve tarım dinlerinin şaibeli mirasından ibaret olduğunu vurguluyor.

Suzman, insan doğası hakkındaki anaakım ekonomik varsayımları sorguluyor ve modern kültürlerimizin artan eşitsizlik sorununu anlaşılır kılmak için önce geçmişimizi anlamamız gerektiğini gözler önüne seriyor.

  • Künye: James Suzman – Çalışma: Taş Devrinden Robot Çağına Zamanımızı Nasıl Harcadığımızın Tarihi, çeviren: Selma Uzun, Kolektif Kitap, antropoloji, 344 sayfa, 2022

Ulrich Gutmair – Berlin’in İlk Günleri (2022)

Berlin Duvarı’nın yıkılışının ardından, şehir muazzam bir kültürel, toplumsal ve siyasal dönüşüm geçirdi.

1990-1997 arasında yaşanan bu dönüşüme yakından tanık olmuş Ulrich Gutmair, o günlerden ilginç detayları bizimle paylaşıyor.

Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından Berlin bir an için gezegenin, şimdiki zamanın, (içinde var olunan anın) başkenti haline gelmişti.

Her telden sanatçı, ev işgalcileri, bir gecede açılıp bir gecede kapanan kulüpler, barlar, sanat galerileri, yeni dönemin müziğini eşzamanlı yaratan DJ’ler, kalabalık bir rave kitlesi eski şehrin merkezine el koymuş ve onu hayata geri döndürmüştü.

Kısa bir dönemdi, çok uzun sürmedi ama Berlin’in, etkisi bugün bile süren imajı aslında o günlerin mirası.

Gutmair eskinin yıkıldığı ama yeninin de tam hâkim olamadığı o geçiş günlerinde oradaydı.

1990 – 97 yılları arasında yaşanan, modern toplumun kurallarının, hatta devlet otoritesinin askıya alındığı o tuhaf zamanları sözü bizzat dönemin aktörlerine bırakarak aktarıyor.

  • Künye: Ulrich Gutmair – Berlin’in İlk Günleri: Birleşme Yıllarının Sound’u, çeviren: Hulki Demirel, Kolektif Kitap, inceleme, 224 sayfa, 2022

Anne Dufourmantelle – Riske Övgü (2021)

Yaşamı riske atmak, hayata daha fazla alan açmaktır.

Fransız filozof ve psikanalist Anne Dufourmantelle zengin vaka örnekleriyle risk faktörünün özünde bireyi nasıl özgürleştirebildiğini gözler önüne seriyor.

“Hayat biz canlıların pervasızca aldığı bir risktir.” diyen Dufourmantelle’in bu usta işi eseri, tedbir ve güvenliğin temel değer kabul edildiği modern dünyada risk almaya bir övgü.

Dufourmantelle özenle ördüğü metninde felsefi düşünceyle bir psikanalist olarak biriktirdiği zengin vaka örneklerini harmanlayarak son derece özgün ve eleştirel bir dünya kuruyor.

Bağımlılık, dil, unutuş, aileyi terk etme, yalnızlık, kayıp, kaygı ve itaatsizlik gibi hayatımızın önemli bahislerine bakışımızı sarsacak sorular yöneltiyor.

Yazara göre risk dışımızdaki bir tehditten ziyade hayatın içinde bilinmedik bir alan açan, tutumlarımızı, varoluş tarzımızı belirleyen bir dönüşüm ânı, şimdide olma imkânı.

Artırılmış güvenlik önlemleri, sınır duvarları, tetiklenen kötü hatıralar ve sonu gelmez davalarla kendini gösteren bir çağda Dufourmantelle, “Yaşamı riske atmak, yani sahiden yaşamanın riskini almak ne demektir?” sorusunun peşinden gitmeyi öneriyor.

Dufourmantelle, pek çok çalışmaya imza atmış, değerli bir filozof ve psikanalistti.

2017’de iki çocuğun dalgalı denizde boğulmasına engel olmaya çalışırken hayatını kaybetti.

  • Künye: Anne Dufourmantelle – Riske Övgü, çeviren: Murat Erşen, Kolektif Kitap, felsefe, 238 sayfa, 2021

Kolektif – İnsan, Hayvan ve Ötesi (2021)

Bugün hayvanlara yönelik zulmün ve sonu gelmez ekolojik yıkımın, insanı her şeyin ölçüsü olarak gören anlayışla birebir ilgisi var.

‘İnsan, Hayvan ve Ötesi’, Türkiye’den hayvan meselesi üzerine farklı disiplinlerden akademisyenlerin makalelerini sunarak hayvan çalışmaları külliyatına büyük katkıda bulunuyor.

Her geçen gün derinleşen ekolojik kriz bağlamında daha da önem kazanan politik ekoloji ve hayvan çalışmaları konusunda önemli veriler barındıran kitapta,

  • Hayvan özgürlüğü,
  • Kırsal alanda ortakyaşam pratikleri,
  • Sokak köpekleri biyopolitikası,
  • Türler arası ilişkiler ve ölüm hiyerarşisi,
  • Hayvanların sinemada “kullanılması”,
  • Canlı hayvan deneyleri,
  • Kentsel esaret mekânları olarak hayvanat bahçeleri,
  • Primatlar üzerinde yürütülen Covid-19 aşısı çalışmaları,
  • Canlı hayvan deneylerinin nasıl gerekçelendirildiği ve deney karşıtı hareketin nasıl büyüdüğü,
  • Yoldaş tür ilişkisinin nasıl kurulacağı,
  • Şefkat etiğinin ne olduğu ve neden önemli olduğu,
  • Ve insan toplumlarındaki mücadelelerin hayvan mücadelesinden ayrı sürdürmenin mümkün olup olmadığı gibi, hayvan meselesinin önemli ve güncel başlıkları çoğul bir tartışma zemininde ele alınıyor.

İnsanmerkezci uygulama ve söylemlerin sorgulandığı kitapta, insanı her şeyin ölçüsü kabul eden bilimsel yaklaşımlara karşı çıkılıyor ve farklı yaşam biçimleri oluşturmaya yönelik fikirler tartışılıyor.

Yaşamlar arasında hiyerarşi kurulmayan bir dünya özlemiyle…

  • Künye: Kolektif – İnsan, Hayvan ve Ötesi, derleyen: Kiraz Özdoğan, M. Fatih Tatari ve Ali Bilgin, Kolektif Kitap, inceleme, 234 sayfa, 2021

Charles Taylor – Hegel ve Modern Toplum (2021)

Hegel düşüncesinin usta işi bir analizini okumak isteyenler bu çalışmayı kaçırmasın.

Felsefe tarihi alanındaki önemli çalışmalarıyla bildiğimiz Charles Taylor, Hegel’in toplum felsefesinin günümüz için geçerliliğini ortaya koyuyor.

Kitap, Hegel’in özgürlük felsefesine yaptığı vurguyla, çağımızın en büyük sorunlarını düşünürken birey ve toplum ilişkisini, yabancılaşma ve öznellik meselesini tarihsel bir bakışla yeniden değerlendirmemize fırsat vermesiyle ayrıca kıymetli.

Hegel düşüncesinin temellerini anlaşılır bir dille özetleyen ve bu yönüyle Hegel’i keşfetmek isteyen okurlar için çok değerli bir kaynak olan çalışma, Frederick Neuhouser’in önsözüyle yayımlandı.

Neuhouser, kitap için şöyle diyor:

“Özgür bireylerin kendi toplumsal etkinliklerini salt faydalı değil, aynı zamanda kim olduklarını dışavuran etkinlikler olarak gördüğü Hegelci toplum tasavvuru, bugün artık kırk sene öncesine göre çok daha uzak bir hedef gibi görünüyor ve bu nedenle, Taylor’ın çığır açan yapıtı, günümüz toplum felsefecileri tarafından yeniden yorumlanmayı hak ediyor.”

  • Künye: Charles Taylor – Hegel ve Modern Toplum, çeviren: Kadir Gülen, Kolektif Kitap, felsefe, 284 sayfa, 2021

James Lovelock – Novasen (2021)

Gelecek üç yüz yılın sonunda şu anki yapay zekâ sistemlerinden yeni bir elektronik yaşam biçimi ortaya çıkacak.

Gaia teorisinin yaratıcısı James Lovelock, Novasen çağının sakinleri siborgları anlatıyor.

Gaia teorisiyle yaşamlarımızı ve gezegenimizi anlama biçimimizi çarpıcı şekilde değiştiren, çağımızın önemli çevreci düşünürlerinden Lovelock, bu çalışmasında, Dünya’da yaşamın geleceği hakkında muazzam bir yeni teori atıyor ortaya.

Lovelock, üç yüz yılın sonunda Antroposen’in biteceğini ve Novasen adını verdiği yeni bir çağın başlamak üzere olduğunu savunuyor.

Bu yeni çağda, şu anki yapay zekâ sistemlerinden yeni bir elektronik yaşam biçimi ortaya çıkacak, bunun yanı sıra bizden on bin kat daha hızlı düşünen, kendi kendisini iyileştirme ve kopyalama becerisine sahip siborglar dünyayı yönetecek.

Lovelock’a göre bu hiperzeki varlıklar, kıyamet senaryolarının aksine, gezegenimize en az bizim kadar bağlı olacak ve Dünya’yı soğutma, Gaia’daki organik yaşamı koruma projesinde bizimle birlikte çalışacak.

Bu yeni çağla evrende düşünen tek varlık, kozmosu anlayan tek varlık olma statümüzü kaybedeceğiz.

Kitaptan bir alıntı:

“Antroposen’in başlamasından kısa süre sonra hızlanmanın gücüyle kendisinden geçen yarışçı çocuklara döndük. Üç yüz yıldır hız pedalına basıyoruz, şimdi de insan yapımı elektronik, mekanik ve biyolojik şeylerin Dünya sistemini kendi başlarına yönetebileceği çağa yaklaşıyoruz.”

  • Künye: James Lovelock – Novasen: Yaklaşan Hiperzekâ Çağı, çeviren: Ebru Kılıç, Kolektif Kitap, bilim, 142 sayfa, 2021

Slavoj Žižek, Frank Ruda ve Agon Hamza – Marx Okumak (2021)

Genelde Hegel eleştirisi üzerinden Marx anlaşılmaya çalışılır.

Bu kitap ise, bunun tam tersini yaparak Marx’tan başlayıp ardından Hegel’e dönüyor.

Günümüzün önemli düşünürlerinden Slavoj Žižek, Frank Ruda ve Agon Hamza, Marx’ı yeni bir özgürleşme siyasetine zemin sunabilecek tarzda yeniden yorumluyorlar.

Çalışma, kapitalizmin içinde bulunduğu krize farklı bir yaklaşım getiren yaratıcı ve deneysel bir okuma sunmasıyla özellikle dikkat çekiyor.

Burada Marx hem Platoncu, hem Kartezyen hem de Hegelci bağlamda derinlemesine tartışılıyor.

  • Künye: Slavoj Žižek, Frank Ruda ve Agon Hamza – Marx Okumak, çeviren: Barış Engin Aksoy, Kolektif Kitap, siyaset, 169 sayfa, 2021

Alain Corbin – Sessizliğin Tarihi (2021)

Bütün duyularımızı felç eden, insafsız bir gürültü çağında yaşıyoruz.

Alain Corbin de, sessizliğin tarihini izleyerek tefekkür ve bizi derin düşünüşün egemen olduğu o eski asil zamanlara götürüyor.

Birçok insan sessizlikten ürker.

Çünkü onlara göre sessizlik, doldurulması gereken tekinsiz bir boşluktur.

Şehirlerin karmaşasında yaşayan kimi insanlarsa, özellikle bugünlerde sessizliğin hikmetini ve kıymetini yeniden öğrenmeye başlıyor.

İşte Fransa’nın yaşayan en önemli tarihçilerinden biri kabul edilen Corbin de bu kitabında, gürültünün mekândan uzaya her yeri işgal ettiği bu çağdan hareketle, sessizliğin tarihinin izini sürüyor.

Kitapta, sessizliği deneyimleme biçimleri, sessizlik arayışlarının muazzam çeşitliliği ve geçirdikleri evrim konularında çok ilgi çekici ayrıntılar yer alıyor.

Sessizliğe eğitici bir değerin atfedildiği, konuşmanın nadide görüldüğü bu çağlara bakmaksa, insanın iç sesine kulak vermesi açısından çok iyi fırsat.

  • Künye: Alain Corbin – Sessizliğin Tarihi, çeviren: Işık Gören, Kolektif Kitap, felsefe, 115 sayfa, 2021