Natalie Haynes – İlahi Kudret (2025)

Natalie Haynes bu kitabında Yunan mitolojisindeki tanrıçaların gücünü ve karmaşık doğasını anlatıyor. Erkek tanrıların gölgesinde kalan tanrıçaların, hem tanrılar hem de insanlar üzerinde nasıl belirleyici roller oynadığını gösteriyor. Hikâyelere yalnızca güzellik, kıskançlık ya da aşk değil, aynı zamanda strateji, intikam, koruma ve yaratım da damgasını vuruyor. Haynes, tanrıçaları sırf duygusal figürler olarak değil, sistem kuran ve bozan güçlü varlıklar olarak ele alıyor.

‘İlahi Kudret: Yunan Mitolojisinde Tanrıçalar’ (‘Divine Might: Goddesses in Greek Myth’), tanrıçaları tek tek inceleyerek ilerliyor. Athena’nın savaş ve bilgelik dengesini kurma biçimi, Hera’nın yalnızca kıskanç bir eş değil, aynı zamanda iktidar sahibi bir kraliçe oluşu dikkat çekiyor. Artemis’in özgürlüğe olan tutkusu ve Apollon’a bile karşı çıkacak kadar bağımsız olması, onun farklı bir kadınlık anlayışını temsil ettiğini gösteriyor. Demeter’in yas tutan bir anne olmasının ötesinde doğa döngülerini yöneten bir güç olması, mitolojik anlatıların çok katmanlı yapısını açığa çıkarıyor.

Haynes, anlatılarına hem mizah hem de öfke katıyor. Tanrıçaların hikâyeleri bugünün kadınlarına da ayna tutuyor. İntikam, koruma, dayanıklılık ve meydan okuma gibi temalar, çağdaş bir bakışla yeniden yorumlanıyor. Yunan mitolojisinin kadim anlatıları, kadın karakterlerin silik figürler değil, dönüştürücü aktörler olduğunu vurguluyor. Haynes’in kalemiyle bu tanrıçalar geçmişten fısıldamıyor, seslerini yükseltiyor.

  • Künye: Natalie Haynes – İlahi Kudret: Yunan Mitolojisinde Tanrıçalar, çeviren: Hilal Dikmen, Domingo Kitap, mitoloji, 316 sayfa, 2025

Yağmur Dönmez – Türklük: Hüzünlü Bir Bağ (2022)

Türklük, sadece siyasal iktidarın dayatmaya çalıştığı şekliyle zuhur etmez.

Aynı zamanda iktidarla muhatap olan özneler bakımından direniş ve pazarlığın devreye sokulmasıyla da inşa edilir.

‘Türklük: Hüzünlü Bir Bağ’da Yağmur Dönmez, Trabzon-Çaykara örneğinde canlı bir etnografi çalışmasıyla, etnokültürel kimliğin nasıl kurulduğunu, nasıl yeniden üretildiğini tasvir ediyor.

Türkçe konuşmakla “sohbet dili” olarak Rumca konuşmak, Türklük-Müslümanlık-Lazlık-Rumluk, gündelik hayatta nasıl ayırt ediliyor, nasıl algılanıyor?

Basit ve açık zıtlıklar mı bunlar, yoksa aralarındaki sınırlar bazen geçirgen hale geliyor, birbirlerine dolanıyor mu?

Din, eğitim, sınıfsal konumlar, bu kimliklerin deneyimlenmesini nasıl etkiliyor?

Milli kimlik inşasının sadece tepeden aşağı bir iktidar tasarrufu değil, yer yer direnişlerle, yer yer pazarlıklarla biçimlenen dinamik yönünü gösteriyor kitap.

“Türklük hali”nin veya “halleri”nin, toplumsal yaşam deneyimi içinde nasıl şekillendiğinin keşfine çıkıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, göç yolları üzerinde bulunan bu topraklarda; inşa edilmek istenen Türklüğün; sürekli yerleşilmek istenen, muğlak, gücünü de büyük ölçüde bu muğlaklıktan alan, yine muğlaklığı ölçüsünde muhatap olduğu öznelerin bağ kurabildiği fakat yine bu muğlaklık nedeniyle çoğu özne açısından hep bir eksikliği getiren ve ancak öznelerin hüzünlü bir bağ kurabilmelerine olanak tanıyan bir pozisyon olarak düşünülmesi Türklük tahayyülümüzü genişletecektir.”

  • Künye: Yağmur Dönmez – Türklük: Hüzünlü Bir Bağ (Ulus-Devlet, Milliyetçilik, Etnik Kimlik: Bir Çaykara Etnografisi), İletişim Yayınları, siyaset, 248 sayfa, 2022

Yael Navaro – Kurmaca Mekân (2016)

Kapsamlı bir alan çalışmasına dayanan, Kıbrıs’ın bölünmesinin ardından kendisini ayrı bir ülke olarak tanımlayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde oluşan mekânı ve zamanı etnografik bir bakışla irdeleyen bir kitap.

Kıbrıslı Türklerle yapılan görüşmelerle ayrıca zenginleşen çalışma, onların Kuzey Kıbrıs içindeki ve dışındaki hayatlarını ve deneyimlerini izliyor ve Kuzey Kıbrıs’ı bir duygu coğrafyası olarak inceliyor.

Şunu da özellikle belirtelim:

Navaro’nun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, sınırın hâlâ kapalı olduğu dönemde (1998-2003 arasında) yürüttüğü etnografik bir araştırmaya dayanan ‘Kurmaca Mekân’, Avrupa antropolojisi alanında 2012’nin en iyi kitabı seçilerek 2013’te Society for Europeanist Anthropology’nin William A. Douglass Ödülü’nü kazandı.

  • Künye: Yael Navaro – Kurmaca Mekân: Kuzey Kıbrıs’ın Duygu Coğrafyası, çeviren: Cem Soydemir, Koç Üniversitesi Yayınları, sosyoloji, 270 sayfa, 2016

Kolektif – Etnografi (2019)

Sosyoloji, etnografi çalışmalarını severek okuruz.

Fakat bu çalışmaları yürütenlerin tam olarak neler yaşadıklarını bilmeyiz.

İşte bu özgün ve çok ilginç derleme, bizzat araştırmacıların deneyimlerine yer veriyor.

Araştırmacılar burada, yaptıkları çalışmalardaki alan tecrübelerini bizimle paylaşıyor.

Kitabı en ilginç kılan hususların başında, bu sefer sahnenin farklı noktalarında yer alan etnografın olan biteni nasıl deneyimlediğini ortaya koyması.

Yazarlar burada,

  • Ankara pavyonları ve kuşbazları arasında yaşıyor,
  • Dilencilerin peşinde zabıta ile şehrin sokaklarını kat ediyor,
  • Esnaf ile deli arasındaki “oyuna” katılıyor,
  • Ankara Gençlik Parkı Lunaparkı’nda korku ve eğlencenin beraber tezahür ettiği oyuncaklara biniyor,
  • Tofaş marka araba kullanıcılarının arasına kendi Şahin’iyle karışıyor,
  • Ve bunun gibi, enteresan deneyimlerini bizimle paylaşıyor.

Kitaba katılan isimler ise şöyle: Aslı Yazıcı Yakın, Meriç Kükrer, Gülseren Güldeste, Nilgün Sonkan Gündüz, Berna Küçükoğlu, Sinan Çağırtekin, Alim Koray Cengiz, Semra Özlem Dişli ve Ceren Aksoy Sugiyama.

  • Künye: Kolektif – Etnografi: Olağan-içi Tecrübe, editör: Aslı Yazıcı Yakın ve Meriç Kükrer, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 216 sayfa, 2019

Hamit Zübeyir Koşay ve Akile Ülkücan – Anadolu Yemekleri ve Türk Mutfağı (2011)

  • ANADOLU YEMEKLERİ VE TÜRK MUTFAĞI, Hamit Zübeyir Koşay ve Akile Ülkücan, Çiya Yayınları, 323 sayfa

Musa Dağdeviren, Türkiye’nin en iyi yöresel yemeklerini yapan Çiya lokantasının kurucusu olmasının yanı sıra, yemek konusuna akademik çerçeveden önemli katkılar sunan ‘Yemek ve Kültür’ dergisini de yayımlıyor. Dağdeviren şimdi de, iki yazarlı elimizdeki kitapla, yemek konusunu irdeleyen kitapların yayımcılığına da soyunuyor. İlk olarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanmış bu etnografik çalışma, uzun yıllar müzayedelerin de gözde kitabı olmuş. Kitapta, mutfak düzeninden mutfak araçlarına, ekmeklerden çorbalara, et yemeklerinden sebze yemeklerine kadar, Anadolu mutfak kültüründen birçok detay bilimsel bir bakışla ele alınıyor.