Kolektif – Histeri Nedir?, Histerik Kimdir? (2025)

Binlerce yıldır varlığı bilinen ve yine binlerce yıldır doktorlar, din adamları ve filozoflar tarafından üzerine çeşitli yorumlar yapılan histeri olgusu, son kırk yılda psikiyatrinin temel sınıflandırmalarından ve bilimsel ilginin odağından kayboldu. Bu durum, histeriye ve “histerik” olarak tanımlanan bireylere ne olduğu sorusunu akla getiriyor. İşte bu kitap, histerinin ve bu tanımlamaya maruz kalanların aslında bir yere kaybolmadığını, aksine çağımızın çeşitli sapmalar gösterdiğini örneklerle ortaya koyuyor.

Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud için histeri, salt bir rahatsızlık ya da bozukluk olmanın ötesinde, insan zihninin derinliklerini keşfetmek için vazgeçilmez bir araçtı. Freud, histeri vakalarını inceleyerek bilinçdışının doğasını anlamada önemli adımlar atmıştı. Fransız psikanalist Jacques Lacan ise histeriyi daha da ileri bir boyuta taşıyarak onu bir bilgi edinme yöntemi, hatta bilginin kendisinin konumunu sorgulama biçimi olarak ele aldı. Lacan’ın “histerik söylem” olarak adlandırdığı toplumsal etkileşim biçimi, insanları geçmişteki baskıcı ve köleci ilişkilerin ötesine taşıyarak yeni bir bağ kurmaya teşvik ediyordu. Özetle, Freud ve Lacan’ın çalışmalarıyla histeri, psikoloji ve toplumsal ilişkiler bağlamında geniş bir anlam yelpazesine yayıldı.

Bu kitaptaki tüm yazarlar, Lacancı psikanalitik yöntemle klinik çalışmalarını sürdüren uzmanlar. Her biri, kendi özgün bakış açılarından histerinin çeşitli yönlerini ele alarak okuyucuya farklı perspektifler sunuyor. PrAxis serisinin bu ilk kitabı, histeri üzerine süregelen düşünce biçimlerimizi derinlemesine etkileyecek ve yeni anlayışlar geliştirmemize katkıda bulunacaktır. Histerinin sadece bireysel bir patoloji değil, aynı zamanda çağımızın sosyo-kültürel yapısıyla da yakından ilişkili karmaşık bir olgu olduğu bu çalışmada çeşitli boyutlarıyla inceleniyor. Kitap, histerinin günümüzdeki tezahürlerini anlamak ve bu olguya farklı açılardan bakmak isteyen herkes için önemli bir kaynak niteliğinde.

  • Künye: Kolektif – Histeri Nedir?, Histerik Kimdir?, editör: Özgür Öğütcen, Axis Yayınları, psikanaliz, 158 sayfa, 2025

Catherine Malabou, Adrian Johnston – Benlik ve Duygusal Yaşam (2025)

Catherine Malabou ve Adrian Johnston’ın bu ortak çalışması, benlik deneyimini ve duygusal yaşamı anlamak için felsefe, psikanaliz ve nörobilimin kesişim noktalarını araştıran disiplinlerarası bir çalışmadır. ‘Benlik ve Duygusal Yaşam’ (‘Self and Emotional Life: Philosophy, Psychoanalysis, and Neuroscience’), felsefe, psikanaliz ve nörobilim gibi üç farklı alanın kavramsal çerçevelerini ve ampirik bulgularını diyalog halinde kullanarak, benliğin ve duyguların karmaşık doğasını daha bütünlüklü bir şekilde kavramayı amaçlıyor. Kitap, geleneksel felsefi benlik anlayışlarından, psikanalizin bilinçdışı duygusal süreçlere odaklanan yaklaşımlarına ve nörobilimin duygusal deneyimlerin beyindeki karşılıklarına kadar geniş bir yelpazede teorik ve bilimsel tartışmaları ele alıyor. Malabou ve Johnston, bu farklı perspektifleri karşılaştırarak, benliğin ve duyguların sadece soyut felsefi kavramlar veya salt biyolojik süreçler olmadığını, aksine bu boyutların birbirleriyle sürekli etkileşim halinde olduğunu savunuyorlar.

Kitap, özellikle duyguların benlik oluşumundaki ve sürdürülmesindeki merkezi rolünü vurguluyor. Yazarlar, psikanalitik teorinin erken dönem duygusal deneyimlerin benlik yapısı üzerindeki kalıcı etkisine dair içgörülerinden yararlanarak, nörobilimin duygusal süreçlerin beyindeki plastisitesini gösteren bulgularıyla bu görüşleri destekliyorlar. Ayrıca, felsefenin benliğin sürekliliği, kimliği ve öznelliği gibi temel sorularına da bu disiplinlerarası çerçeve içinde yeni yanıtlar arıyorlar. Malabou ve Johnston, benliğin statik ve sabit bir öz değil, sürekli olarak duygusal deneyimler, sosyal etkileşimler ve nörobiyolojik süreçler tarafından şekillendirilen dinamik bir oluşum olduğunu ileri sürüyorlar. Bu nedenle, benliği ve duygusal yaşamı anlamak için bu farklı disiplinlerin birbirleriyle olan kaçınılmaz etkileşimini dikkate almak gerektiğini savunuyorlar.

Çalışma, benlik ve duygu üzerine düşünen felsefeciler, psikanalistler ve nörobilimciler için olduğu kadar, bu temel insani deneyimleri farklı açılardan anlamak isteyen genel okuyucu için de ufuk açıcı bir çalışmadır. Kitap, karmaşık teorik tartışmaları anlaşılır bir dille sunarak, benliğin ve duygusal yaşamın çok boyutlu doğasına dair derinlemesine bir anlayış geliştirmeye katkıda bulunmaktadır.

  • Künye: Catherine Malabou, Adrian Johnston – Benlik ve Duygusal Yaşam, çeviren: Hakan Gürvit, Axis Yayınları, psikanaliz, 400 sayfa, 2025

Sigmund Freud – Histerinin Psikoterapisi (2025)

Sigmund Freud’un bu eseri, histeri vakalarının psikolojik kökenlerini ve bu rahatsızlığın tedavisine yönelik erken dönem psikanalitik yaklaşımlarını ele alan önemli bir çalışma. ‘Histerinin Psikoterapisi’ (‘Zur Psychotherapie der Hysterie’), histerik semptomların altında yatan bilinçdışı çatışmaları ve bastırılmış travmatik deneyimleri vurgular. Ona göre, histeri fiziksel bir rahatsızlık değil, zihinsel süreçlerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Freud, histerik belirtilerin, bilinçdışına itilmiş, kabul edilemez düşünce ve arzuların sembolik ifadeleri olduğunu savunur. Bu semptomlar, bastırılmış duygusal enerjinin farklı fiziksel veya psikolojik biçimlerde açığa çıkmasıdır.

Freud, histerinin psikoterapisinde hipnozun rolünü ve sınırlılıklarını tartışır. Hipnozun semptomları geçici olarak ortadan kaldırabileceğini ancak altta yatan bilinçdışı çatışmaları çözmede yetersiz kaldığını belirtir. Bu nedenle, Freud, “serbest çağrışım” yöntemini geliştirerek, hastaların düşüncelerini sansürlemeden ifade etmelerini teşvik etmeyi amaçlar. Bu yöntemle, bilinçdışına itilmiş travmatik anıların ve duygusal yüklerin yüzeye çıkarılması ve hasta tarafından yeniden deneyimlenmesi hedeflenir. Freud, bu sürecin, histerik semptomların kaynağını anlamaya ve duygusal katharsis yoluyla iyileşmeye yardımcı olduğuna inanır.

‘Histerinin Psikoterapisi’, psikanalitik teorinin erken dönemlerine ışık tutan ve histeri kavramının anlaşılmasında önemli bir dönüm noktası olan bir eser. Freud’un bu çalışması, bilinçdışı zihinsel süreçlerin ve bastırılmış duyguların psikopatolojideki rolünü vurgulayarak, modern psikoterapinin temelini oluşturdu. Eser, histeri ve erken dönem psikanalitik tedavi yöntemlerine ilgi duyan herkes için değerli bir kaynak.

  • Künye: Sigmund Freud – Histerinin Psikoterapisi, çeviren: Sinan Köseoğlu, Say Yayınları, psikanaliz, 248 sayfa, 2025

Nick Midgley – Anna Freud’u Okumak (2025)

Nick Midgley’nin bu kitabı, psikanalizin öncü isimlerinden Anna Freud’un düşünce dünyasına kapsamlı bir giriş sunan ve onun Sigmund Freud’un kuramına yaptığı özgün katkıları detaylı bir şekilde inceliyor. ‘Anna Freud’u Okumak’ (‘Reading Anna Freud’), Anna Freud’un çocuk psikanalizi alanındaki çığır açan çalışmalarını, ego psikolojisine yaptığı önemli katkıları ve psikanalitik düşüncenin pedagoji ve sosyal hizmet gibi farklı disiplinlere uygulanmasındaki rolünü derinlemesine ele alıyor. Kitap, Anna Freud’un temel kavramlarını, özellikle savunma mekanizmaları üzerine olan detaylı analizlerini, çocukların gelişimsel süreçlerine dair özgün bakış açılarını ve psikanalitik tedavi tekniklerinin çocuklara uyarlanmasındaki yenilikçi yaklaşımlarını anlaşılır bir dille açıklıyor.

Midgley, Anna Freud’un sadece babasının kuramını takip eden bir figür olmadığını, aksine kendi özgün düşünceleri ve klinik gözlemleriyle psikanalitik teoriyi önemli ölçüde zenginleştirdiğini vurguluyor. Kitap, Anna Freud’un çocukların iç dünyasını anlama ve onlara psikolojik olarak yardımcı olma konusundaki derin hassasiyetini ve bu alandaki titiz çalışmalarını örnek vakalar ve teorik tartışmalar üzerinden aktarıyor. Midgley, Anna Freud’un ego psikolojisi üzerindeki etkisini ve bu alandaki kavramsal çerçeveyi nasıl genişlettiğini, özellikle savunma mekanizmalarının sınıflandırılması ve işleyişine dair yaptığı detaylı analizlerle ortaya koyuyor. Kitap ayrıca, Anna Freud’un psikanalitik düşüncenin eğitim ve sosyal hizmet gibi alanlarda uygulanmasına yönelik çabalarını ve bu alandaki kalıcı etkisini de değerlendiriyor.

‘Anna Freud’u Okumak’, bu önemli psikanalistin düşüncelerine kapsamlı ve eleştirel bir giriş sunarken, onun psikanaliz tarihindeki merkezi rolünü ve günümüzdeki etkilerini de gözler önüne seriyor. Midgley’nin çalışması, psikanalize ilgi duyan öğrenciler, akademisyenler ve klinisyenler için değerli bir kaynak niteliği taşıyor. Kitap, Anna Freud’un karmaşık ve derinlikli düşünce dünyasına erişilebilir bir kapı aralarken, psikanalitik teorinin temel kavramlarını ve klinik uygulamalarını anlamak isteyen okuyuculara rehberlik ediyor.

  • Künye: Nick Midgley – Anna Freud’u Okumak, çeviren: Gülin Ekinci, Minotor Kitap, psikanaliz, 432 sayfa, 2025

Christopher Bollas – Konuşmalar (2025)

Christopher Bollas’ın ‘Konuşmalar’ (‘Conversations’) adlı eseri, psikanalitik düşüncenin önemli kavramlarını ve klinik uygulamalarını diyaloglar aracılığıyla ele alan özgün bir çalışmadır. Bollas, kitap boyunca farklı karakterler ve senaryolar üzerinden psikanalitik teoriye dair derinlemesine tartışmalar yürütür. Bu diyaloglar, bilinçdışı süreçler, aktarım, karşı aktarım, nesne ilişkileri ve kimlik oluşumu gibi temel kavramları canlı ve anlaşılır bir şekilde ortaya koyar. Yazar, teorik bilgiyi soyut bir şekilde sunmak yerine, karakterlerin etkileşimleri ve iç dünyaları üzerinden somutlaştırarak okuyucunun konuyu daha kolay kavramasını sağlar.

Kitap, psikanalitik terapinin karmaşık ve incelikli doğasını vurgular. Terapist ve danışan arasındaki ilişkinin dinamiklerini, terapötik sürecin iniş çıkışlarını ve bilinçdışının katmanlarını diyaloglar aracılığıyla gözler önüne serer. Bollas, dilin ve iletişimin psikanalitik çalışmadaki merkezi rolünü özellikle vurgular. Karakterler arasındaki konuşmalar, hem sözlü hem de sözsüz iletişimin bilinçdışını nasıl yansıttığını ve terapötik değişimi nasıl etkilediğini gösterir.

‘Konuşmalar’, sadece psikanalitik teoriye bir giriş niteliği taşımakla kalmaz, aynı zamanda deneyimli terapistler için de yeni bakış açıları sunar. Bollas’ın kendine özgü üslubu ve yaratıcı yaklaşımı, okuyucuyu düşünmeye ve kendi klinik pratiğini yeniden değerlendirmeye teşvik eder. Kitap, psikanalizin canlı, dinamik ve sürekli evrim geçiren bir alan olduğunu diyalogların akıcılığı ve derinliği aracılığıyla başarıyla aktarır.

  • Künye: Christopher Bollas – Konuşmalar, çeviren: Elif Kayurtar, Okuyanus Yayınları, psikanaliz, 168 sayfa, 2025

Kolektif – Bireyselden Toplumsala Travmanın Yüzleri (2025)

İstanbul Psikanaliz Derneği’nin 2018’deki “Bireyselden Toplumsala Travmanın Yüzleri” buluşmasının metinlerinden oluşan bu kitap, travmanın çok boyutlu etkilerini psikanalitik bir yaklaşımla inceliyor.

İlker Özyıldırım’ın sunuşu ve Ferhan Özenen ile Behice Boran’ın açılış konuşmalarıyla başlayan eser, Özenen’in kuşaklararası acı bilgisi ve büyüme üzerine derinlemesine analizleriyle okuyucuya farklı bir bakış açısı sunuyor.

Yolanda Gampel, sosyo-politik şiddetin kuşaklararası aktarımını ve psikanalizin bu süreçteki rolünü sorgularken, Marie-Thérèse Khair Badawi savaşın bireyin varoluşu ve düşünce süreçleri üzerindeki yıkıcı etkilerini çarpıcı bir şekilde ele alıyor.

İlkşen Umman ise Maurice Blanchot’nun metni üzerinden “ölümden önceki ölüm” kavramını psikanalitik bir perspektifle inceliyor.

Behice Boran, travmanın hatırlama ve unutma arasındaki karmaşık ilişkisini “Hatırlamanın Dehşeti, Unutmanın Istırabı” başlıklı metniyle gözler önüne seriyor.

Irma Brenman, kötü muameleyi aktarmanın psikolojik dinamiklerini incelerken, Bernard Penot travmanın tekrarlayıcı doğasını “Travmatiğin Geri Dönüşü/Hortlaması” başlığı altında ele alıyor.

Son olarak, Riadh Ben Rejeb ailelerin sessizliğinin ve bastırılan travmanın kuşaklararası aktarımındaki rolünü derinlemesine analiz ediyor.

Bu kitap, travmanın bireysel ve toplumsal düzeydeki derin etkilerini anlamak isteyen herkes için önemli bir kaynak niteliği taşıyor. Ruh sağlığı profesyonelleri, akademisyenler ve konuya ilgi duyan okuyucular için ufuk açıcı bir okuma deneyimi sunuyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler şöyle: İlker Özyıldırım, Ferhan Özenen, Behice Boran, Yolanda Gampel, Marie-Thérèse Khair Badawi, İlkşen Umman, Irma Brenman, Bernard Penot ve Riadh Ben Rejeb.

  • Künye: Kolektif – Bireyselden Toplumsala Travmanın Yüzleri, hazırlayan: Behice Boran, Elda Abrevaya, İlker Özyıldırım, Bağlam Yayınları, psikanaliz, 121 sayfa, 2025

Nancy McWilliams – Psikanalitik Psikoterapi (2025)

Nancy McWilliams’ın bu kitabı, psikanalitik psikoterapinin temel kavramlarını ve pratik uygulamalarını kapsamlı bir şekilde ele alıyor. ‘Psikanalitik Psikoterapi: Bir Uygulayıcı Rehberi’ (‘Psychoanalytic Psychotherapy: A Practitioner’s Guide’), terapistlerin danışanlarını derinlemesine anlamalarına ve etkili bir tedavi süreci yürütmelerine rehberlik etmeyi amaçlıyor. Yazar, psikanalitik teorinin temel taşları olan bilinçdışı süreçler, savunma mekanizmaları, aktarım ve karşı aktarım gibi kavramları klinik örneklerle açıklıyor. Ayrıca, farklı kişilik örgütlenmelerine (nevrotik, borderline, psikotik) özgü terapötik yaklaşımları detaylandırıyor.

Kitap, psikoterapinin başlangıcından sonlandırılmasına kadar olan tüm aşamaları titizlikle inceliyor. İlk görüşmelerde danışanın değerlendirilmesi, tedavi hedeflerinin belirlenmesi, terapötik ilişkinin kurulması ve sürdürülmesi gibi önemli konulara odaklanıyor. McWilliams, terapistin empatik dinleme, yorumlama ve sınır koyma gibi temel becerilerini nasıl kullanması gerektiğini pratik önerilerle destekliyor. Ayrıca, zorlu klinik durumlarla başa çıkma stratejileri ve etik ilkeler üzerine de önemli vurgular yapıyor.

McWilliams, teorik bilgiyi klinik deneyimleriyle harmanlayarak, okuyucuya hem sağlam bir kavramsal çerçeve sunuyor hem de tedavi sürecinde karşılaşılabilecek çeşitli zorluklara ilişkin pratik çözümler öneriyor. Kitap, sadece deneyimli terapistler için değil, alana yeni başlayan öğrenciler ve ruh sağlığı profesyonelleri için de değerli bir kaynak niteliği taşıyor. Psikanalitik psikoterapinin zenginliğini ve derinliğini anlaşılır bir dille aktararak, bu yaklaşımın günümüzdeki önemini ve geçerliliğini gözler önüne seriyor.

  • Künye: Nancy McWilliams – Psikanalitik Psikoterapi: Bir Uygulayıcı Rehberi, çeviren: Burak Mert, Kanon Kitap, psikanaliz, 524 sayfa, 2025

J. B. Pontalis – Dostluk Ülkesi (2025)

Bu kitap, rüyaların, hatıraların ve psikanalitik düşüncenin iç içe geçtiği, otobiyografik unsurlar taşıyan edebi bir eser. J. B. Pontalis, özgün adı ‘Le Songe de Monomotapa’ olan, Türkçeye ‘Dostluk Ülkesi’ olarak çevrilen, bu kitabında, Monomotapa adlı hayali bir krallığın sembolik dünyası üzerinden kendi iç yolculuğunu anlatır. Monomotapa, hem bir coğrafi mekân hem de zihinsel bir alandır; bilinçdışının labirentlerinde kaybolmuş, kayıp bir cenneti simgeler. Pontalis, bu krallıkta dolaşırken, çocukluk hatıraları, aile sırları, aşk ve kayıp gibi temaları ele alır. Kitap, Pontalis’in psikanalitik düşüncesiyle yoğrulmuş, rüyaların ve hatıraların bilinçdışıyla olan karmaşık ilişkisini keşfeder.

Pontalis, Monomotapa’nın düşsel coğrafyasında, kendi iç dünyasının derinliklerine iner. Çocukluk anıları, aile dinamikleri ve kişisel travmalar, bu yolculuğun önemli duraklarıdır. Yazar, psikanalitik bir bakış açısıyla, bu anıların ve travmaların bilinçdışındaki izlerini sürer. Monomotapa, bu anlamda, Pontalis’in kendi psişik yapısını keşfettiği bir mekân haline gelir. Kitap, rüyaların ve hatıraların, bilinçdışının sembolik diliyle nasıl ifade edildiğini ve bu dilin, bireyin kendini anlamlandırma sürecindeki rolünü inceler.

Pontalis, Monomotapa’da dolaşırken, aşkın ve kaybın izlerini de sürer. Aşk hem bir arayış hem de bir kayıp olarak, yazarın iç dünyasında önemli bir yer tutar. Kayıp ise hem kişisel bir deneyim hem de varoluşsal bir durum olarak ele alınır. Pontalis, kaybın, bireyin psişik yapısında nasıl bir etki yarattığını ve bu etkiyle nasıl başa çıkılabileceğini araştırır. Monomotapa, bu anlamda, kaybın ve yasın sembolik bir mekânı haline gelir. Kitap, aşkın ve kaybın, bireyin kendini anlamlandırma sürecindeki rolünü ve bu deneyimlerin, bilinçdışının sembolik diliyle nasıl ifade edildiğini inceler.

‘Dostluk Ülkesi’, sadece Pontalis’in kişisel bir yolculuğu değil, aynı zamanda psikanalitik düşüncenin edebi bir ifadesidir. Kitap, rüyaların, hatıraların ve bilinçdışının karmaşık dünyasını keşfederken, okuyucuya da kendi iç yolculuğuna çıkma fırsatı sunar. Pontalis, edebi bir dille, psikanalitik kavramları ve deneyimleri anlatırken, okuyucunun da kendi bilinçdışıyla yüzleşmesini sağlar. Kitap, psikanalitik düşüncenin, edebi bir dille nasıl ifade edilebileceğini ve bu ifadenin, bireyin kendini anlamlandırma sürecindeki rolünü inceler.

  • Künye: J. B. Pontalis – Dostluk Ülkesi, çeviren: Nazlı Ökten, Bağlam Yayınları, psikanaliz, 122 sayfa, 2025

J. D. Nasio – Jacques Lacan’ın Kuramı Üzerine Beş Ders (2025)

Bu kitap, Jacques Lacan’ın psikanaliz teorisinin temel kavramlarını beş ders şeklinde sunan bir eserdir. J. D. Nasio’nun ‘Jacques Lacan’ın Kuramı Üzerine Beş Ders’ (‘Cinq leçons sur la théorie de Jacques Lacan’), Lacan’ın karmaşık ve zorlayıcı fikirlerini sadeleştirerek, okuyucuların Lacan’ın düşüncesine giriş yapmasını kolaylaştırmayı amaçlar. Kitap, Lacan’ın dil, arzu, öteki, gerçek ve simgesel gibi temel kavramlarını ele alır ve bu kavramların psikanaliz pratiğindeki önemini vurgular.

Kitapta, Lacan’ın dilin psişik yapı üzerindeki etkisine dair görüşleri detaylı bir şekilde incelenir. Nasio, Lacan’ın, dilin insan öznesinin oluşumunda merkezi bir rol oynadığını ve bilinçdışının dilsel bir yapıya sahip olduğunu savunduğunu belirtir. Lacan’ın “dilin öteki’nin söylemi olduğu” fikri, insanın arzusunun ve kimliğinin dil aracılığıyla nasıl şekillendiğini anlamamıza yardımcı olur. Nasio, Lacan’ın dilin psikanaliz pratiğindeki önemini örneklerle açıklar ve dilin, hastanın semptomlarını ve arzularını anlamak için nasıl kullanılabileceğini gösterir.

Kitapta, Lacan’ın arzunun doğasına dair görüşleri de ele alınır. Nasio, Lacan’ın, arzunun bir nesneye yönelik bir istekten ziyade, bir eksiklik duygusundan kaynaklandığını savunduğunu belirtir. Lacan’ın “arzunun nesnesi yoktur” fikri, insanın arzularının asla tam olarak tatmin edilemeyeceğini ve bu nedenle, arzunun sürekli bir arayış içinde olduğunu gösterir. Nasio, Lacan’ın arzunun psikanaliz pratiğindeki önemini örneklerle açıklar ve arzunun, hastanın semptomlarını ve çatışmalarını anlamak için nasıl kullanılabileceğini gösterir.

Kitapta, Lacan’ın öteki kavramı da detaylı bir şekilde incelenir. Nasio, Lacan’ın, öteki’nin sadece başka bir insan olmadığını, aynı zamanda dil, kültür ve toplumsal normlar gibi simgesel yapıları da içerdiğini savunduğunu belirtir. Lacan’ın “öteki’nin arzusu” fikri, insanın arzularının ve kimliğinin öteki’nin beklentileri ve talepleriyle nasıl şekillendiğini anlamamıza yardımcı olur. Nasio, Lacan’ın öteki kavramının psikanaliz pratiğindeki önemini örneklerle açıklar ve öteki’nin, hastanın semptomlarını ve ilişkilerini anlamak için nasıl kullanılabileceğini gösterir.

Kitapta, Lacan’ın gerçek ve simgesel kavramları da ele alınır. Nasio, Lacan’ın, gerçeğin simgesel yapıların dışında kalan ve dilin erişemediği bir alan olduğunu savunduğunu belirtir. Lacan’ın “gerçek, simgesel olanın dışında kalandır” fikri, insanın gerçeği asla tam olarak kavrayamayacağını ve simgesel yapıların, gerçeği anlamlandırma çabalarımızı nasıl sınırladığını gösterir. Nasio, Lacan’ın gerçek ve simgesel kavramlarının psikanaliz pratiğindeki önemini örneklerle açıklar ve bu kavramların, hastanın semptomlarını ve deneyimlerini anlamak için nasıl kullanılabileceğini gösterir.

Kitap, Lacan’ın psikanaliz teorisine giriş yapmak isteyen okuyucular için değerli bir kaynaktır. Nasio, Lacan’ın karmaşık fikirlerini sadeleştirerek, okuyucuların Lacan’ın düşüncesini anlamasını kolaylaştırır.

  • Künye: J. D. Nasio – Jacques Lacan’ın Kuramı Üzerine Beş Ders, çeviren: Özge Soysal, Murat Erşen, Livera Yayınevi, psikanaliz, 256 sayfa, 2025

Bülent Somay – Edebiyat, Psikanaliz ve Başka Meseleler (2025)

“Nereye gitsem oraya benden önce gitmiş bir şair bulurum,” der Freud.

  • Peki, şairler ve filozoflar bilinçdışını keşfettiklerinde orada neler gördüler?
  • Gördüklerini nasıl anlamlandırdılar?
  • Ve en önemlisi, psikanaliz onların gördüklerinden neler öğrendi, neler öğrenecek?

Bülent Somay’ın ’Edebiyat, Psikanaliz ve Başka Meseleler’ adlı bu kitabı, edebiyat ve psikanaliz arasındaki derin ve karmaşık ilişkiyi tersinden okuyarak, edebiyat metinlerinin psikanalitik kavrayışımızı nasıl zenginleştirdiğini keşfediyor. Freud’un “bilinçdışını keşfetmenin bilimsel yöntemi” olarak tanımladığı psikanaliz, edebiyatın sunduğu zengin semboller, imgeler ve anlatılar aracılığıyla daha iyi anlaşılabilir. Bu kitap, edebiyatın psikanalitik terapi ilişkisinin ötesinde, yaşamımızın her alanında psikanalizi anlamlandırmamız için vazgeçilmez bir araç olduğunu savunuyor.

Edebiyat metinlerinin eleştirel okuması, bilinçdışının karmaşık labirentlerinde yolculuk etmemizi, insan ruhunun derinliklerine inmemizi ve kendi iç dünyamızı keşfetmemizi sağlar. Bu kitap, edebiyatın psikanalitik kavrayışımızı nasıl derinleştirdiğini, insan deneyiminin evrensel temalarını nasıl aydınlattığını ve psikanalizin edebiyat aracılığıyla nasıl daha anlamlı hale geldiğini gözler önüne seriyor.

Edebiyatın bilinçdışına açılan kapısını aralayan bu kitap, psikanaliz ve edebiyat arasındaki etkileşimi anlamak isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Edebiyatın gücüyle psikanalizin derinliğini bir araya getiren bu eser, okuyuculara yeni bir bakış açısı sunuyor ve insan ruhunun karmaşıklığını keşfetme yolculuğunda onlara eşlik ediyor.

  • Künye: Bülent Somay – Edebiyat, Psikanaliz ve Başka Meseleler, Metis Yayınları, psikanaliz, 144 sayfa, 2025