Alenka Zupančič – Biliyorum, ama yine de… (2024)

Lacan’cı psikanaliz alanında önemli isimlerinden olan Alenka Zupančič’in bu kitabı, psikanalizin temel kavramlarından biri olan inkâr üzerine derinlemesine bir inceleme sunar.

Zupančič, kitabında inkârı sadece bir psikolojik savunma mekanizması olarak değil, aynı zamanda felsefe, siyaset ve kültür gibi alanlarda da belirleyici bir rol oynayan bir kavram olarak ele alıyor.

Zupančič, inkârın sadece bir şeyi bilerek bilmemek değil, aynı zamanda bir şeyi hem kabul edip hem de reddetmek olduğunu vurgular.

Bu durum, birçok paradoksu ve çelişkiyi beraberinde getirir.

İnkârın, güç ilişkilerinde önemli bir rol oynadığını ve baskı altındaki grupların kendi durumlarını inkâr etme eğiliminde olduğunu gösterir.

Zupančič, ideolojilerin inkâr üzerine kurulduğunu ve insanların gerçekliği ideolojik inançlarına uygun şekilde yeniden şekillendirdiğini savunur.

İnkârın, bireylerin keyif ilkesine uygun olarak hareket etmelerine ve acı verici gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmalarına yardımcı olduğunu belirtir.

Zupančič, psikanalizi felsefeyle birleştiren önemli bir çalışmaya imza atar.

Kitap, güncel siyasi ve sosyal sorunları psikanalitik bir lensle analiz ederek yeni bir perspektif sunar.

Zupančič, okuyucuyu kendi inançlarını ve davranışlarını sorgulamaya teşvik eder.

Zupančič, kitabında Lacan’ın psikanaliz teorisine sıkça atıfta bulunur.

Özellikle, Lacan’ın nesne a, sembol ve gerçek gibi kavramları, inkârın anlaşılmasında önemli bir rol oynar.

Kitabın adı olan, ‘Biliyorum ama yine de…’ şu anlama geliyor: Zupančič, bu ifadeyi inkârın en çarpıcı örneklerinden biri olarak görür. Bireyin bir şeyi bilmesine rağmen, bu bilgiye rağmen farklı davranışlar sergilemesi durumunu ifade eder.

Alenka Zupančič’in ‘İnkâr’ kitabı, inkârın psikolojik, felsefi ve toplumsal boyutlarını kapsamlı bir şekilde ele alıyor.

Kitap, hem psikanaliz hem de felsefe alanında çalışanlar için olduğu kadar, güncel dünyayı daha iyi anlamak isteyen herkes için de değerli bir kaynak niteliğinde.

  • Künye: Alenka Zupančič – Biliyorum, ama yine de…, çeviren: Barış Engin Aksoy, Metis Yayınları, psikanaliz, 120 sayfa, 2024

 

Kolektif – Son Gerisayım (2020)

Mültecilik krizi, aynı zamanda buna hazırlıksız, politikasız yakalanan Avrupa solu için de büyük bir kriz anlamına geliyor.

Farklı yazarların katkıda bulunduğu bu derleme ise, tam da bu krizi merkeze alarak evrensel değerlere sahip yeni bir sol siyaseti inşa etmenin yollarıyla daha kapsamlı, yeni bir dayanışmaya duyulan ihtiyaç üzerine derinlemesine düşünüyor.

Kitapta, mültecilik olgusu bağlamında antihümanizmden çıkarılabilecek dersler, Avrupa’nın geleceğinde yer edinecek bir sol yaklaşımın geliştirmesi gereken politika ve değerler, Avrupa’nın sömürgeci geçmişinin günümüze yansımaları ve son terör olaylarının Avrupa’da üzerindeki etkileri gibi pek çok güncel konu ele alınıyor.

Derlemedeki yazıların hepsinin başlangıç noktasını Avrupa’nın güncel gündemi –medyada verilen adla “mülteci krizi”– oluşturuyor, ama yazarlar bu “kriz”in içinde iş gördüğü, daha derin siyasal ve ideolojik çerçeveye dokunup onu eleştirel bir incelemeden geçirmeyi de ihmal etmiyorlar.

Yazarlara göre, bu sorun sadece Avrupa’nın göçmen karşıtı popülizmiyle ilgili değil; sorun aynı zamanda solun kendi siyasal zeminini oluşturma, kendi gündem(ler)ini ifade etme kabiliyetsizliğinde yatıyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Jela Krečič, Alenka Zupančič, Boris Groys, Robert Pfaller, Mladen Dolar, Saroj Giri, Boris Buden, Frank Ruda, Jamil Khader, Agon Hamza ve Slavoj Žižek.

  • Künye: Kolektif – Son Gerisayım: Avrupa, Mülteciler ve Sol, hazırlayan: Jela Krečič, çeviren: Barış Engin Aksoy, Metis Yayınları, siyaset, 240 sayfa, 2020

Slavoj Žižek ve Alenka Zupančič – Hegel ve Freud (2020)

Hegel’in “soyut olumsuzlama”sı, Freudcu “Bu, benim olmadığım şey” cümlesiyle uyum içindedir.

Slavoj Žižek ve Alenka Zupančič de, Hegel ile Freud arasındaki ilişkiyi derinlemesine tartışıyor.

Žižek, söz konusu ilişkiyi şöyle açıklıyor:

“Hegel ile psikanaliz arasındaki bağ şurada yatar: Asla psikolojik olmayan, net anlamıyla bir öz-bilinç psikanalize göre bir nesnedir konumumun farkında olmadığım yanlışlığını açığa vuran bir tik, bir semptomdur o. Örneğin, yanlış bir şey yaparım ve onu yapmaya hakkım olduğunu kendime bilinçli bir şekilde söylerim; gelgelelim, bana esrarengiz ve anlamsız gibi görünen kompülsif bir edim, ben farkında olmadan, suçumu “kaydeder”, suçumun bir yerlerde işaretlendiğine tanıklık eder.”

  • Künye: Slavoj Žižek ve Alenka Zupančič – Hegel ve Freud: Olumsuzlamadan Dürtüye, çeviren: Erkal Ünal, Encore Yayınları, psikanaliz, 120 sayfa, 2020

Alenka Zupančič – Cinsellik Nedir? (2018)

Yüceltimi, genellikle ikame bir tatmin olarak düşünsek de, Lacan yüceltimin bastırmasız dürtü tatmini olduğunu iddia eder.

Başka bir deyişle, sevişmek yerine yazmak, resim yapmak, dua etmek ve konuşmak gibi eylemler, eksik olan cinsel tatminin yerini alan ikame tatminler değil, bu eylemlerden elde edilen tatmin bizatihi “cinsel”dir.

İşte, daha önce psikanaliz, felsefe ve komedi ilişkisini sorguladığı ‘Komedi: Sonsuzun Fiziği’ ve ‘Neden Psikanaliz’ kitaplarıyla hatırlanacak Alenka Zupančič de, bu saptamadan yola çıkarak cinselliğin doğası ve statüsü üzerine düşünmeye koyuluyor.

‘Cinsellik Nedir?’, cinsellik meselesine yaklaşım tarzımızda, bu meselenin psikanalizin tam anlamıyla felsefi problemlerinden biri olarak ele alınmasını öneriyor.

Zupančič, psikanalizde cinselliğin her şeyden önce gerçekliğe ait süreğen bir çelişkinin ifadesini oluşturan bir kavram olduğunu savunuyor.

Yazar ayrıca, cinselliğin nihai gerçeklik olarak değil, gerçekliğe ait bünyevi bir sapma ya da engel olması vasfıyla, ontolojik açıdan önemli olduğunu belirtiyor.

  • Künye: Alenka Zupančič – Cinsellik Nedir?, çeviren: Barış Engin Aksoy, Metis Yayınları, psikanaliz, 224 sayfa, 2018

 

Alenka Zupančič – Komedi: Sonsuzun Fiziği (2011)

Psikanaliz ve felsefe ilişkisini irdelediği çalışmalarıyla bilinen Alenka Zupančič bu eserinde, felsefenin komediyle ilişkisine odaklanıyor.

Komedinin önemli bir düşünce nesnesi olduğu ve böylelikle felsefe ile psikanalizin insana dair kavrayışında komediden öğrenebileceği birçok şey bulunduğu, Zupančič’in çalışmasının omurgasını oluşturuyor.

Komediyle ilgili düşüncelerin çoğu zaman ideolojik bakış açılarına kurban edildiğini, ayrıca gülme ve mizahın ideolojiyle yakın ittifak içinde olduğunu söyleyen yazar, komedi konusunda ideolojinin takındığı katı fanatizmin karşısına, felsefenin içinde bulunduğunu savladığı komedi nüvelerini koyuyor.

  • Künye: Alenka Zupančič – Komedi: Sonsuzun Fiziği, çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, felsefe, 214 sayfa