Hakan Övünç Onur – Tüketim Toplumu, Nevrotik Kültür ve Dövüş Kulübü (2011)

  • TÜKETİM TOPLUMU, NEVROTİK KÜLTÜR VE DÖVÜŞ KULÜBÜ, Hakan Övünç Onur, Ayrıntı Yayınları, inceleme, 327 sayfa

 

Hakan Övünç Onur, ilgi çekici ilk kitabı ‘Tüketim Toplumu, Nevrotik Kültür ve Dövüş Kulubü’nde, Amerikalı yazar Chuck Palahniuk’un dünya çapında ün kazanmış romanını çok yönlü bir bakışla irdeliyor. Övünç burada, romanda tasvir edilen dünya ile belli başlı karakterlerini merkeze alarak, tüketim toplumunu, nevrotik kültürü, zihinsel terörizmi ve bilinçdışı arketipleri irdeliyor. Bunu yaparken, günümüz dünyasını, yani uygarlığın gelip dayandığı kaotik aşamayı da eleştirel bir gözle değerlendiren yazar, aynı zamanda kitabını Baudrillard, Gramsci, Marcuse, Horkheimer, Adorno ve Žižek gibi önemli düşünürlerden alıntılarla da zenginleştiriyor.

Bryan D. Palmer – Karanlığın Kültürleri (2011)

  • KARANLIĞIN KÜLTÜRLERİ, Bryan D. Palmer, çeviren: Şebnem Kaptan, Ayrıntı Yayınları, inceleme, 608 sayfa

 

Kitaplarında sol ve devrimci hareket üzerine yoğunlaşan Bryan D. Palmer, ilgi çekici kitabı ‘Karanlığın Kültürleri’nde,  gecenin tarihi, siyasî ve kültürel yönlerini araştırıyor. Gece ve karanlığın, iktidarın kısıtlamalarından uzak ve güçsüzlüğün arzularını dile getirmeye uygun bir zaman yarattığı kadar, gündüzün umumi şeffaflığından uzakta yaşanan hakimiyet ve tabiyet ilişkilerini de yeniden ürettiğini belirten Palmer, buradan yola çıkarak karanlığın içinden doğan farklı kültürlerin izini sürmeye koyuluyor. Kitapta, eski zamanların köylü gecelerinden blues ve cazın doğduğu, neşeli ve hüzünlü “soul geceleri”ne; pornografinin yeraltı dünyasındaki varlığından dünyanın gidişatını tümden değiştiren devrim gecelerine ve meyhane kültürünün beraberinde getirdiği gece sosyalleşmelerine kadar birçok konu ele alınıyor.

Mahmut Muhammet Taha – İslam’ın İkinci Mesajı (2011)

  • İSLAM’IN İKİNCİ MESAJI, Mahmut Muhammet Taha, çeviren: Haydar Aslan, Ayrıntı Yayınları, din, 175 sayfa

 

İslam alimi Mahmut Muhammet Taha, ‘İslam’ın İkinci Mesajı’nda, İslamiyet’in özünde eşitlikçi ve insani bir din olduğunu savunarak, dinin daha sonraki yorumunu eleştiriyor. Taha, İslam’ın ilkin, Peygamber’in ırk, cinsiyet ve sosyal köken bağlamında ayrım yapmaksızın tüm erkek ve kadınlar arasında eşitlik ve bireysel sorumluluğu öğütlediği Mekke’de sunulduğunu; fakat Peygamber’in ve ashafının baskı görüp Medine’ye hicret etmesiyle, mesajın bazı yönlerinin değiştiğini savunuyor. İki dönemdeki ayetleri karşılaştıran yazar, Müslümanların günümüzde bildiği tarihsel İslam şeriatı kanununun, ikinci aşamaya ait ayetlere dayandığını belirtiyor.

André Gorz – Maddesiz (2011)

  • MADDESİZ, André Gorz, çeviren: Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları, inceleme, 111 sayfa

 

Siyasi ekolojinin önemli düşünürlerinden André Gorz, kapitalizmin, kaynakları akıldışı kullanması yüzünden dünyanın yıkıma doğru gidişini eleştiren tavrıyla bilinir. Gorz’un elimizdeki çalışması da, yine benzer bir eleştiriden hareketle, gün geçtikçe maddilikten çıkan ve sanal alemin içinde dönüp dolaşan paranın aldığı yeni biçimleri irdeliyor. Düşünür, bu yeni yapıda sermayenin nasıl ele avuca sığmaz bir nitelik kazandığını ve böylece insanı nasıl kendine esir hale getirdiğini gözler önüne seriyor; ayrıca bu yeni yapıdan kurtulmak ve dolayısıyla insanı yeniden özneleştirmek için neler yapılabileceği konusunda önerilerde bulunuyor.

Hal Forster – Zoraki Güzellik (2011)

  • ZORAKİ GÜZELLİK, Hal Forster, çeviren: Şebnem Kaptan, Ayrıntı Yayınları, sanat, 255 sayfa

 

Çağdaş sanat kuramının önemli isimlerinden Hal Forster’in, sanat tarihi alanında önemli çalışmalarından olan ‘Zoraki Güzellik’i, gerçeküstücülük akımının kapsamlı bir analizini yapıyor. Gerçeküstücülük ve tekinsiz olan arasında bir bağlantı olduğunu iddia eden Forster, ilk önce, gerçeküstücülüğün psikanalizle karşılaşmasını açıklıyor; bunu da, Freud’un tekinsiz ve ölüm dürtüsü kuramları bağlamında yapıyor. Forster ardından, bu kavramsal çerçeveyi esas alarak Andre Breton, Max Ernst, Man Ray, Salvador Dali, Giorgio de Chirico, Alberto Giacometti ve Antonin Artaud gibi en önemli gerçeküstücü sanatçıların çalışmalarını değerlendiriyor.

Wilfred Scawen Blunt – İslam’ın Geleceği (2011)

  • İSLAM’IN GELECEĞİ, Wilfred Scawen Blunt, çeviren: M. Fatih Karakaya, Ayrıntı Yayınları, din, 111 sayfa

Edward Said, Wilfred Scawen Blunt’ın, on dokuzuncu yüzyıl oryantalistlerinin en anlayışlılarından biri olduğunu söylemişti. Elimizdeki kitap, Blunt’ın 1875’te Ortadoğu’ya yaptığı uzun yolculuğunun sonucunda ortaya çıktı. Blunt burada, Muhammed Abduh ve Cemaleddin Afgani gibi reformcu İslam bilginleriyle yakın ilişkiler kurmuş, ayrıca Osmanlı padişahı Abdülhamid’le de birkaç defa yüz yüze görüşmüştü. Kitap gerek İngiliz kamuoyunun yabancısı olduğu ve önyargılarla baktığı bir dünyayı anlatması ve gerekse yazarının ilginç kişiliğiyle, bilhassa Ortadoğu, İslam ve oryantalizm gibi konularda çalışmak isteyenlere hitap edecek nitelikte.

Mevlüt Özben – Kirlilik Kavramı ve Aleviliğin Asimilasyonu (2011)

  • KİRLİLİK KAVRAMI VE ALEVİLİĞİN ASİMİLASYONU, Mevlüt Özben, Ayrıntı Yayınları, inceleme, 104 sayfa

 

Aleviliğin, sünni İslam gerçeğinin kurumsal dışlamasına maruz kaldığı biliniyor. Mevlüt Özben de, nitelikli çalışması ‘Kirlilik Kavramı ve Aleviliğin Asimilasyonu’nda, bu dışlamanın yanı sıra, Aleviliğin “kirlilik” şeklinde tanımladığı özel bir dışlanma teması üzerinden ötekileştirildiğini ortaya koyuyor. Özben çalışmasına, kirlilik metaforunu ve kavrama dair kuramsal yaklaşımları irdeleyerek başlıyor. Kitabın devamında, tamamı üniversite öğrencisi yirmi iki Alevi öğrenciyle yapılan görüşmelere yer veriliyor. Özben ardından, Alevi toplum kesimlerine yapıştırılan “kirlilik” etiketinin toplumsal olarak nasıl üretildiğini araştırıyor.

Hal Niedzviecki – Ben Özelim! (2011)

  • BEN ÖZELİM!, Hal Niedzviecki, çeviren: Sibel Erduman, Ayrıntı Yayınları, inceleme, 272 sayfa

 

Hal Niedzviecki, kısa süre önce yayınlanan ‘Dikizleme Günlüğü’nün yazarı olarak hatırlanacaktır. Yazar bu kitabında, yeni iletişim teknolojilerinin toplumu nasıl değiştirdiğini, yeni kültürün seks, politika ve gündelik yaşam üzerindeki etkilerini incelemiş ve röntgenin, hayatın her alanında kendine ne denli güçlü bir mevki edindiğini ortaya koymuştu. Niedzviecki ‘Ben Özelim!’ adlı çalışmasında da, bireyliğin nasıl yeni bir konformizm haline geldiğini araştırıyor. Bir önceki çalışmasının devamı olarak düşünülebilecek kitap, “Ben özelim” anlayışının vardığı garip duraklara odaklanıyor. Niedzviecki, “yapabilirsin” ve “herkes bir yıldızdır” gibi günümüzdeki moda sloganların, bireyi gereğinden fazla şişirdiğini ve bizatihi yaşamın kendisinin bir gösteri performansı olarak algılanmasına neden olduğunu gösteriyor.

Hüseyin Köse (ed.) – Medya Mahrem (2011)

  • MEDYA MAHREM, editör: Hüseyin Köse, Ayrıntı Yayınları, medya, 405 sayfa

 

Birçok yazarın makaleleriyle katkıda bulunduğu ‘Medya Mahrem’, medyada mahremiyet olgusunu detaylı bir gözle irdeliyor. Son dönemde, özellikle yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesinin bir sonucu olarak, yaşamın her alanında mahremiyetin geri dönüşsüz biçimde parçalandı. İşte bu çalışma, mahremiyet ilhali kurbanlarını kapsamlı bir şekilde saptarken, teknolojinin pek göze gelmeyen ve tartışılmayan zararları konusunda okurunu uyarıyor. Postmodernizm, ideoloji ve mahrem konularının din ve kamusal siyasetle ilişkisi; talk showlarda mahremiyet ve Deniz Baykal örneğinde mahremiyetin ihlali, bu nitelikli kitapta ele alınan konulardan birkaçı.

Adnan Bostancıoğlu (söyleşi) – Bitmeyen Yolculuk: Oğuzhan Müftüoğlu Kitabı (2011)

  • BİTMEYEN YOLCULUK: OĞUZHAN MÜFTÜOĞLU KİTABI, söyleşi: Adnan Bostancıoğlu, Ayrıntı Yayınları, söyleşi, 328 sayfa

‘Bitmeyen Yolculuk’, Türkiye sol hareketin önemli aktörlerinden Oğuzhan Müftüoğlu’yla yapılmış uzun soluklu bir söyleşi. Geçmişinde, Dev-Genç, THKP-C ve Devrimci Yol gibi davaların yer aldığı Mütftüoğlu, hayatının on bir yılını cezaevinde geçirdi. Cezaevinden çıktıktan sonra da ÖDP ve BirGün gazetesinin kuruluşunda yer aldı. Elimizdeki kitap, Müftüoğlu’nun uzun yolculuğunun, yani 40-45 yıla uzanan devrimci mücadelesinin kapsamlı bir hikâyesini sunduğu için, meraklısı için iyi bir kaynak. Kitabın bunun yanı sıra, Müftüoğlu’nun hayatı ekseninde, Türkiye yakın tarihinin ve sol hareketin bir panoramasını çizdiğini de söyleyebiliriz.