İrem Erdoğan Türen, Seyit Yöre – Burgerin Müziği (2025)

Ev dışında yeme-içme sektörüne yönelik ilginin artışı paralelinde modern yaşamın yükselen yıldızı “Gastronomi”…

Ve küresel dünyanın bu yeni yıldızının eşlikçisi “Müzik”…

‘Burgerin Müziği’, özellikle sokak yiyeceklerinin de katılımıyla nicelik ve niteliksel açıdan sınırsız sayılabilecek çeşitlilikte tüketime sunulan gastronomik ürünleri -açık ya da kapalı ortam fark etmeksizin- bu sunumun gerçekleştiği mekânsal atmosferin en önemli eşlikçilerinden müzik ile birlikte irdeliyor…

Müziğin gastronomik mekânlarda bilinçli seçilip seçilmediği ve sunulan ürünlerle ilişkisi başlı başına bir araştırma konusu olup, söz konusu bu ilişkinin incelenmesi de Gastromüzikoloji alanının temel taşlarından birini oluşturuyor.

Bu kitabın içeriği; butik burgere özgü müzik veya müzikler olup olmadığı, doğrudan saha çalışmasıyla, İstanbul’un Kadıköy ilçesi Caferağa Mahallesi’ndeki 8 işletmede yapılan derinlikli araştırmalar ve her bir işletmede yazarlar tarafından tadılan butik burgerlerin üretimi, lezzeti, mekânsal özellikleri ve müzikleri, üretenler ve tüketenlerin görüşleri ve yazarların gözlemleriyle şekillendi.

Henüz üzerinde çok az özgün araştırma yapılan Gastromüzikoloji dalına farklı bir içerik ve araştırma modeli de sunan bu kitap, Gastronomi ve müzik ilişkisini özgün bir araştırmayla incelemesi açısından Dünya’da bir ilk olup, gerek Gastronomi gerekse Gastromüzikoloji dallarının ilgililerine hitap ediyor…

  • Künye: İrem Erdoğan Türen, Seyit Yöre – Burgerin Müziği: Bir Gastromüzikoloji Çalışması, Bağlam Yayınları, müzik, 111 sayfa, 2025

Kolektif – Bireyselden Toplumsala Travmanın Yüzleri (2025)

İstanbul Psikanaliz Derneği’nin 2018’deki “Bireyselden Toplumsala Travmanın Yüzleri” buluşmasının metinlerinden oluşan bu kitap, travmanın çok boyutlu etkilerini psikanalitik bir yaklaşımla inceliyor.

İlker Özyıldırım’ın sunuşu ve Ferhan Özenen ile Behice Boran’ın açılış konuşmalarıyla başlayan eser, Özenen’in kuşaklararası acı bilgisi ve büyüme üzerine derinlemesine analizleriyle okuyucuya farklı bir bakış açısı sunuyor.

Yolanda Gampel, sosyo-politik şiddetin kuşaklararası aktarımını ve psikanalizin bu süreçteki rolünü sorgularken, Marie-Thérèse Khair Badawi savaşın bireyin varoluşu ve düşünce süreçleri üzerindeki yıkıcı etkilerini çarpıcı bir şekilde ele alıyor.

İlkşen Umman ise Maurice Blanchot’nun metni üzerinden “ölümden önceki ölüm” kavramını psikanalitik bir perspektifle inceliyor.

Behice Boran, travmanın hatırlama ve unutma arasındaki karmaşık ilişkisini “Hatırlamanın Dehşeti, Unutmanın Istırabı” başlıklı metniyle gözler önüne seriyor.

Irma Brenman, kötü muameleyi aktarmanın psikolojik dinamiklerini incelerken, Bernard Penot travmanın tekrarlayıcı doğasını “Travmatiğin Geri Dönüşü/Hortlaması” başlığı altında ele alıyor.

Son olarak, Riadh Ben Rejeb ailelerin sessizliğinin ve bastırılan travmanın kuşaklararası aktarımındaki rolünü derinlemesine analiz ediyor.

Bu kitap, travmanın bireysel ve toplumsal düzeydeki derin etkilerini anlamak isteyen herkes için önemli bir kaynak niteliği taşıyor. Ruh sağlığı profesyonelleri, akademisyenler ve konuya ilgi duyan okuyucular için ufuk açıcı bir okuma deneyimi sunuyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler şöyle: İlker Özyıldırım, Ferhan Özenen, Behice Boran, Yolanda Gampel, Marie-Thérèse Khair Badawi, İlkşen Umman, Irma Brenman, Bernard Penot ve Riadh Ben Rejeb.

  • Künye: Kolektif – Bireyselden Toplumsala Travmanın Yüzleri, hazırlayan: Behice Boran, Elda Abrevaya, İlker Özyıldırım, Bağlam Yayınları, psikanaliz, 121 sayfa, 2025

J. B. Pontalis – Dostluk Ülkesi (2025)

Bu kitap, rüyaların, hatıraların ve psikanalitik düşüncenin iç içe geçtiği, otobiyografik unsurlar taşıyan edebi bir eser. J. B. Pontalis, özgün adı ‘Le Songe de Monomotapa’ olan, Türkçeye ‘Dostluk Ülkesi’ olarak çevrilen, bu kitabında, Monomotapa adlı hayali bir krallığın sembolik dünyası üzerinden kendi iç yolculuğunu anlatır. Monomotapa, hem bir coğrafi mekân hem de zihinsel bir alandır; bilinçdışının labirentlerinde kaybolmuş, kayıp bir cenneti simgeler. Pontalis, bu krallıkta dolaşırken, çocukluk hatıraları, aile sırları, aşk ve kayıp gibi temaları ele alır. Kitap, Pontalis’in psikanalitik düşüncesiyle yoğrulmuş, rüyaların ve hatıraların bilinçdışıyla olan karmaşık ilişkisini keşfeder.

Pontalis, Monomotapa’nın düşsel coğrafyasında, kendi iç dünyasının derinliklerine iner. Çocukluk anıları, aile dinamikleri ve kişisel travmalar, bu yolculuğun önemli duraklarıdır. Yazar, psikanalitik bir bakış açısıyla, bu anıların ve travmaların bilinçdışındaki izlerini sürer. Monomotapa, bu anlamda, Pontalis’in kendi psişik yapısını keşfettiği bir mekân haline gelir. Kitap, rüyaların ve hatıraların, bilinçdışının sembolik diliyle nasıl ifade edildiğini ve bu dilin, bireyin kendini anlamlandırma sürecindeki rolünü inceler.

Pontalis, Monomotapa’da dolaşırken, aşkın ve kaybın izlerini de sürer. Aşk hem bir arayış hem de bir kayıp olarak, yazarın iç dünyasında önemli bir yer tutar. Kayıp ise hem kişisel bir deneyim hem de varoluşsal bir durum olarak ele alınır. Pontalis, kaybın, bireyin psişik yapısında nasıl bir etki yarattığını ve bu etkiyle nasıl başa çıkılabileceğini araştırır. Monomotapa, bu anlamda, kaybın ve yasın sembolik bir mekânı haline gelir. Kitap, aşkın ve kaybın, bireyin kendini anlamlandırma sürecindeki rolünü ve bu deneyimlerin, bilinçdışının sembolik diliyle nasıl ifade edildiğini inceler.

‘Dostluk Ülkesi’, sadece Pontalis’in kişisel bir yolculuğu değil, aynı zamanda psikanalitik düşüncenin edebi bir ifadesidir. Kitap, rüyaların, hatıraların ve bilinçdışının karmaşık dünyasını keşfederken, okuyucuya da kendi iç yolculuğuna çıkma fırsatı sunar. Pontalis, edebi bir dille, psikanalitik kavramları ve deneyimleri anlatırken, okuyucunun da kendi bilinçdışıyla yüzleşmesini sağlar. Kitap, psikanalitik düşüncenin, edebi bir dille nasıl ifade edilebileceğini ve bu ifadenin, bireyin kendini anlamlandırma sürecindeki rolünü inceler.

  • Künye: J. B. Pontalis – Dostluk Ülkesi, çeviren: Nazlı Ökten, Bağlam Yayınları, psikanaliz, 122 sayfa, 2025

Kolektif – “Kanal İstanbul Projesi”ndeki Türkiye (2023)

Bundan iki yıl önce, tüm dünyayla beraber hayatımızı tümden değiştiren olumsuzluklar yaşanırken, pandemiye de yol açan ulus-devlete dayalı sermaye birikim makinesinin Türkiye’deki bir örneği ile yüzleştik; “Kanal İstanbul Projesi”.

Türkiye’de hızlanan değişim/çürüme sürecinin bir temsili olan mega -kendi deyimleriyle “çılgın”- projeler, kalkınma ve bağımsızlık vurguları ile gündemimizi belirler oldu.

“Kanal İstanbul Projesi”, bileşenlerinden hareketle analiz edildiğinde Türkiye hakikatini ele verir nitelikte.

Bu derleme, bu hakikati farklı boyutlarıyla irdeleyen, konu üzerine çok kapsamlı bir tartışma.

Kitabın ilk bölümü, “Kanal İstanbul Projesi” sürecini planlama gündemi, şehircilik, projenin yapılabilirliğine ilişkin eleştirel okuma, proje alanı ve çevresindeki köylerde yapılan saha araştırması, doğal eşikler, İstanbul’un kuzeyine yönelen mega projelerin gerçekleştirilme biçimleri gibi farklı açılardan ele alıyor.

Sonraki kısım, doğal yapı ve ekoloji, kır-kent ilişkisi, tarımsal üretim, kültürel miras ve farklı biçimleriyle yıkımları irdeliyor.

Kitapta bunun yanı sıra, “Kanal İstanbul Projesi” süreci mücadele deneyimleri ve emek perspektifinden tartışılıyor, ayrıca bu projeye Türkiye’nin içinden geçtiği genel dönüşüm süreci üzerinden bakılıyor.

Kitapta, 1949 yılında yayımlanan “Marmara ve Karadeniz’in Birleştirilmesi”ne dair yazısıyla önemli Osmanlı tarihçisi İsmail Hakkı Uzunçarşılı da yer alıyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Pelin Pınar Giritlioğlu, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Mustafa Sönmez, Cihan Uzunçarşılı Baysal, Çiğdem Toker, Cevahir Efe Akçelik, Mete Durdağ, Jean François Pérouse, Tuğçe Tezer, Gürkan Akgün, Binnur Öktem Ünsal, Ferda Uzunyayla, Sıla Demirörs, Esra Çeviker Gürakar, Fevzi Özlüer, Abdullah Aysu, İclal Dinçer, Yiğit Ozar, İrfan Emre Kovankaya, Berkan Özyer, Çare Olgun Çalışkan, Besim Sertok, Mücella Yapıcı, Enis Rıza, T. Gül Köksal, Eylem Can, Esin Köymen, Raşit Fırat Deniz, Utku Fırat ve Fuat Ercan.

  • Künye: Kolektif – “Kanal İstanbul Projesi”ndeki Türkiye, editör: Fuat Ercan ve Tuğçe Tezer, Bağlam Yayınları, siyaset, 732 sayfa, 2023

Kolektif – Yatılı (Okulda) Büyümek (2023)

‘Yatılı (Okulda) Büyümek’, yatılı okulda büyüyenlerin ve yatılı okulda çalışmış olanların deneyimlerini içtenlikle ve cömertlikle paylaştıkları bir kitap.

Kitabın yazarları arasında yatılı bir kurumda bulunmamış tek istisna, Nurcan Demir, ki kendisi Türkiye’de ilk kez yatılılık üzerine yüksek lisans tezi yazmış bir isim.

Kitapta yatılılığın görmeye alışık olduğumuz eğlenceli, coşkulu, yaramaz hallerinden çok bugüne kadar pek de düşünülmeyen, konuşulmayan, dile gelmeyen, hatta belki akla bile gelmeyen yönleri ele alınmış.

Kitap, “Yatılı okulda büyümek olağanüstü bir durum olmadıkça çocuğu güçlendiren çok muazzam bir deneyimdir” şeklindeki yaygın kabul görmüş fikrin ötesine geçiyor.

Yatılı büyümenin ruhsallığı nasıl şekillendirdiğine odaklanan kitap, yatılılık hakkında düşünmek ve okumak isteyenlerle hem teorik çalışmaları hem de bizzat yakılı okulu deneyimlemiş insanların kendi deneyimlerini paylaşarak bireysel ve toplumsal düzeyde bu konuda sahip olunan bilgi ve farkındalığa katkı sağlıyor.

Burada, Okul Tıraşı filminin yönetmeni Ferit Karahan ile yapılmış bir söyleşi de yer alıyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Şükran Başarır, Ayça Gürdal Küey, Nurcan Demir, Alper Şahin, Hakan Yılmaz, Yankı Yazgan, Burçin Balkaş, Mustafa Balkaş, Özlem Altıparmak, Margaret L. Halıcıoğlu ve Ferit Karahan.

  • Künye: Kolektif – Yatılı (Okulda) Büyümek, hazırlayan: Şükran Başarır, çizimler: Yankı Yazgan, Bağlam Yayınları, inceleme, 256 sayfa, 2023

Catherine Chabert – Melankolik Kadınsı (2022)

Kadınsı ve melankolik…

Kadınlığın kayıp ve mazoşizmle bağını dolayımsızmışçasına sunan bu kışkırtıcı başlığın ardında Catherine Chabert aktarım kliniğinin sunduğu zengin malzemeden yola çıkarak kadınsının farklı figürlerini inceliyor.

Freud’un eserine durmaksızın geri dönen bu çalışmada psikanalizin temel kavramlarını Oedipus karmaşası ile aşkı yitirme kaygısının kavşağında yeniden işliyor.

Freud’a göre sağlıklı bir ruhsal işleyişin belirtileri sevebilmek ve çalışabilmektir.

Chabert bunlara ayrılabilmeyi ekliyor çünkü insan ruhsallığı doğumdan itibaren kayıplarla sınanıyor.

Öyleyse belki de tüm analizlerde melankolik uğraklardan geçilecektir.

Kaybın acısı aktarımda işlenirken canlı ve iyileştirici güçleriyle psikanalizi anımsatan kadınsının öteki yüzü, yinelemeden yeniye geçişte bize eşlik edecektir.

  • Künye: Catherine Chabert – Melankolik Kadınsı, çeviren: Kıvılcım İlbaşı, Bağlam Yayınları, psikanaliz, 200 sayfa, 2022

Kolektif – Bedenin Sosyolojisi (2020)

Beden, kılıfımız olmaktan öte; toplumun, sınıfın ve tarihsel dönemin biçimlendirdiği, denetlediği, düzenlediği bir toplumsal mekândır.

Bu önemli derleme, dijital gözetim, sanat, spor, felsefe, toplumsal cinsiyet, eğitim, sağlık alanları ve mekân, kimlik, benlik kavramları kapsamında bedene odaklanan metinleri bir araya getiriyor.

Kitapta tartışılan kimi konular şöyle:

  • Bir cezalandırma yöntemi olarak elektronik izleme,
  • Çin’de çevrimiçi yönetim ve mobil platformlar üzerinden kurulan bioiktidar,
  • Duyguların tıbbileştirilmesi,
  • Salgının ürettiği beden politikaları ve yeni toplumsallıklar,
  • Yoganın toplumsal ve bireysel görünümleri,
  • Bir yönetme sanatı olarak tıbbileştirme,
  • Bedensel sermaye ve toplumsal eşitsizliklerin üretilmesi,
  • Bedenin eril tarihi,
  • Gıda, beslenme, yemek ve beden sosyolojisi arasındaki ilişki,
  • Sanatta bedenin görünümü…

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Gönül Demez, Meral Timurturkan, Bahar Özkan, Tuğçe Tunca, Sevda Ünal, Mutlu Binark, İnci User, Mehmet Cem Kamözüt, David le Breton, Cihat Ertan, Metin Cevizci, Chris Shilling, Nihan Bozok, Kadir Berk, Cihan Akkaya, Erhan Akarçay ve Ebru Nalan Sülün.

  • Künye: Kolektif – Bedenin Sosyolojisi: Gündelik Hayatın Cisimleşme Deneyimleri, Tıbbileştirme ve Dijital Gözetim, yayına hazırlayan: Gönül Demez, Meral Timurturkan ve Cihan Ertan, Bağlam Yayınları, sosyoloji, 320 sayfa, 2020

Thomas H. Ogden – Yaratıcı Okumalar (2020)

Günümüzün en yaratıcı analitik düşünür ve yazarlarından olan Thomas Ogden, özgün bir bakışla, temel analitik çalışmaların yakından okumasını gerçekleştirerek özgün analitik fikirlere hayat veriyor.

Ogden burada, Sigmund Freud’un ‘Yas ve Melankoli’sinden Wilfred Bion’un klinik seminerlerine, Susan Isaacs’tan Donald Winnicott’ın ‘İlksel Duygusal Gelişimi’ne, W. R. D. Fairbairn’den Harold Searles’ün ‘Karşı Aktarımda Ödipal Aşk’ına pek çok eseri yeniden yorumluyor.

Yazar, ele aldığı her makalede yazarın bildiği ama bildiğinin farkında olmadığı hususları kaydederek tartışmayı sürdürüyor ve daha da önemlisi, bizim bu tarz metinleri aktif olarak anlamak ve buradaki fikirleri kendimize ait kılmak için söz konusu eserleri nasıl bir yöntemle okuyabileceğimizi de gösteriyor.

  • Künye: Thomas H. Ogden – Yaratıcı Okumalar: Ufuk Açan Analitik Eserler Üzerine Denemeler, çeviren: Elif Okan Gezmiş, Burçak Erdal, Aslı Erkan Gülcan Akırmak, Cansu Tosun ve Ülker Seren, Bağlam Yayınları, psikanaliz, 320 sayfa, 2020

Meliha Doğuduyal – Müzikten Söze (2016)

Okuyucusunu müzik dünyasında çok sesli bir yolculuğa çıkaran bir kitap.

Besteci ve dinleyici karakteristiklerinden çağdaş Türk müziğinde bestecinin durumuna ve Osmanlı’da yenileşme hareketlerinin müzik yaşamına etkilerine pek çok konunun ele alındığı kitap, yalnızca müzikle uğraşanlara değil, entelektüel anlamda sanata meraklı her okura da hitap ediyor.

  • Künye: Meliha Doğuduyal – Müzikten Söze, Bağlam Yayınları

Ayşegül Yaraman – Cinsiyetçi İkiyüzlülük (2020)

Cinsiyetçi ikiyüzlülük, neden çok tehlikelidir?

Çünkü bu durumda cinsiyetçilik karşıt bir söyleme bürünerek yeniden üretimini sağlar.

Başka bir deyişle sinsidir, sözde muhalefetin içine yedirilmiştir ve bu nedenle aleni cinsiyetçi ayrımcılıktan çok daha tehlikelidir.

İşte Ayşegül Yaraman’ın bu çalışması, örtük cinsiyetçi ikiyüzlülük pratiklerini görünür kılmasıyla ve bunun nasıl ayırdına varabileceğimizi açıklamasıyla büyük öneme haiz.

“Cinsiyetçi ikiyüzlülük bir suçlama değil, bir tespittir” diyen Yaraman, cinsiyetçi ikiyüzlülüğü nasıl anlayabileceğimizi ve bundan nasıl arınabileceğimizi irdeliyor ve böylece bir anlamda bilinç yükseltmememize katkıda bulunuyor.

Cinsiyetçi ikiyüzlülüğün zekâ, eğitim, sosyal ve kültürel sermaye arttıkça arttığını belirten Yaraman, bu bağlamda, cinsiyetçi ikiyüzlülüğün ve cinsiyetçiliğin dünya genelinde kadınların ve LGBTİ bireylerin kalkınmasına bağlı olarak egemen sistemin sinsi rövanşı biçiminde arttığını söylüyor.

Cinsiyetçiliğin içimize kök salmış yansımalarını daha iyi kavramak için çok iyi fırsat.

  • Künye: Ayşegül Yaraman – Cinsiyetçi İkiyüzlülük, Bağlam Yayınları, siyaset, 168 sayfa, 2020