Melinda Powell – Rüyaların Gizli Dünyası (2024)

Hayatımızın yaklaşık altı yılını rüya görerek geçiriyoruz.

Ancak çok azımız rüyaların amacını anlıyor ve zihnimizin rüyalar aracılığıyla kendimiz ve dünyamız hakkında neler anlattığını çözümleyebiliyor.

Birleşik Krallık’taki Rüya Araştırmaları Enstitüsü’nün kurucu ortağı olan psikoterapist Melinda Powell, rüyalarımızı daha iyi anlamanın hayatımızı nasıl iyileştirebileceğini ortaya koyuyor.

Uykunun önemini ele alan Powell, kâbus korkusundan bilinçli lüsid rüyalara uzanan bir hatta, rüyalarımızda gördüğümüz renklerin, manzaraların, mekânların anlamlarını araştırıyor, doğru bilinen yanlışlara dikkat çekiyor.

‘Rüyaların Gizli Dünyası: Rüyalar Bize Kendimiz Hakkında Ne Söyler ve Dünyamızı Nasıl Değiştirirler?’ hayata daha sağlıklı, daha dengeli bir şekilde yaklaşmak için rüyalarımızı bir rehber ve ilham kaynağı olarak kullanma yolunda bize el uzatıyor.

  • Künye: Melinda Powell – Rüyaların Gizli Dünyası: Rüyalar Bize Kendimiz Hakkında Ne Söyler ve Dünyamızı Nasıl Değiştirirler?, çeviren: Biray Anıl Birer, Mundi Kitap, psikoloji, 232 sayfa, 2024

Jonathan Sadowsky – Depresyon İmparatorluğu (2023)

Bugün dünyada 300 milyondan fazla insan depresyon teşhisi almış durumda.

Tıp çevrelerinde bir depresyon salgınından bahsediliyor.

Oysa tarih boyunca depresif olmak bir hastalıktan ziyade bir ruh hali olarak görüldü ve melankolik olmakla eşanlamlı kullanıldı.

Sık sık yaratıcılığın ve ayrıcalıklı bir varoluşun işareti olarak görülen bu gizemli rahatsızlık, her dönem kalabalıkların ilgisini çekti ve tartışmaların odağında yer aldı.

Jonathan Sadowsky ‘Depresyon İmparatorluğu’nda ruh ile beden arasındaki ilişkiye dair kadim tartışmayı ele aldıktan sonra, 20. yüzyılda psikiyatrinin ve farmakolojinin akıl sağlığı alanında çığır açan çalışmaları, nihayet bizzat hastaların tanıklıkları eşliğinde depresyonun kültür tarihini inceliyor.

İnsan ıstırabının zamandan ve mekândan bağımsız sürekliliğini vurgularken farklı kültürlerin sıkıntı ve kederi nasıl deneyimlediklerini, manevi acıyı ne tür yöntemlerle dindirmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Yazar psikolojik, toplumsal ve biyolojik temelleri olan bu karmaşık rahatsızlığın günümüzün kâr güdümlü tıp kültüründe nasıl kavrandığını tartışmayı da ihmal etmiyor: Antidepresanların etkinliği, çok tartışmalı elektrokonvülsif tedavinin etik sınırları, psikoterapinin imkânları ve depresif bulguları kılavuzlaştırma çabaları…

Sadowsky depresyonun geçmişini anlamaya çalışırken, geleceğini daha iyi yönetebilmek için topluma ipuçları veriyor.

  • Künye: Jonathan Sadowsky – Depresyon İmparatorluğu: Yeni Bir Tarihçe, çeviren: Biray Anıl Birer, İletişim Yayınları, tarih, 277 sayfa, 2023

Natasha Lennard – Faşist Olmadan Yaşamak (2021)

Yeniden uyanan faşizm canavarıyla nasıl mücadele edebiliriz?

Natasha Lennard, 21. yüzyılda yeni maskelerle tekrar sahneye çıkan ve gündelik hayatımıza kadar sinmiş faşizmin maskesini indiriyor.

Ebedi faşizm”in en masum kisvelere bürünerek geri dönebileceğini söyleyen Umberto Eco’nun öngörüsünü tanık olduğumuz şeyler doğruluyor.

Geçtiğimiz yüzyılda kalmış, geçip gitmiş bir tarihsel olay kabul edilen faşizm, yirmi birinci yüzyılda yeni maskeleriyle tekrar sahnede ve hayatımızın en korunaklı sandığımız kısımlarına kadar sızmış durumda.

Bazen bireysel hak ve özgürlüklerimizi ihlal eden ve giderek yaygınlaşan otoriter devlet uygulamalarında, bazen de kâr hırsıyla doğayı talan eden ya da mahremiyetimizi ihlal ederek bizi “veri paketleri” haline getiren gözetim kapitalizminde tezahür ediyor.

Eco aynı zamanda, “hepimizin görevinin neo-faşizmlerin maskesini düşürmek ve dünyanın her yerinde her gün ortaya çıkan yeni biçimlerinden her birine dikkat çekmek” olduğunu söylüyordu.

Lennard, Esquire, New Inquiry gibi dergilerde yayımlanan siyasi analizlerinden oluşan bu kitapta tam da bunu yapıyor:

Gündelik hayatımıza kadar sinmiş neo-faşizmin maskesini indiriyor! Bazen “Kişisel olan politiktir” savından yola çıkarak göç, intihar, akıl hastalığı, norm dışı cinsellik gibi deneyimlerini merkeze alarak gündelik hayatımızdaki mikro faşizmleri incelerken, bazen de –kendisinin de dahil olduğu– daha makro olayları (çevreci hareketler, Trump’ın başkan seçilme süreci ya da “Black Lives Matters” gibi ırk ayrımı karşıtı ayaklanmalar) inceliyor.

Günümüzün en yakıcı toplumsal sorunlarını ele alan Lennard, şunun gibi bazı can alıcı sorular soruyor:

  • Beyaz ırkın üstünlüğünü savunmak ifade özgürlüğü müdür?
  • Neo-faşistlerle sadece “barışçıl” ve şiddet karşıtı protestolarla mücadele etmek mümkün mü?
  • Medyada neden daha ziyade siyahilerin cesetlerine maruz kalırız?

Yeniden uyanmakta olan faşizm canavarını ciddiye almazsak ve yeteri kadar mücadele etmezsek benzeri felaketleri tekrar yaşayabiliriz.

Bu yüzden, yazarın dediği gibi: “Bu kitap, daha iyi mücadele araçları için bir çağrıdır.”

  • Künye: Natasha Lennard – Faşist Olmadan Yaşamak, çeviren: Biray Anıl Birer, The Kitap Yayınları, siyaset, 144 sayfa, 2021

Michele Hutchison ve Ria Mae Acosta – Dünyanın En Mutlu Çocukları (2019)

Halinden memnun, uyumlu, sağlıklı bebekler, çocuklar ve ergenler yetiştirmek konusunda Hollandalılardan öğreneceğimiz çok şey var.

Yakın tarihli bir UNICEF araştırmasına göre Hollandalı çocuklar genel mutlulukta birinci sıradalar.

Peki, Hollandalılar bunu nasıl başarıyor?

Bunun nedeni aslında çok basit:

Örneğin Hollanda’da on yaşın altındaki çocuklara ev ödevi verilmez.

Anne-babalar çocuklarının dışarıda tek başlarına oynamalarına izin verir.

Çocuklar okula bisikletle gider, ki bisiklet sürmenin mutlu olmakla birebir alakası var.

İkisi de Hollanda’da çocuk büyüten Rina Mae Acosta ile Michele Hutchinson, bunun sırrını bizimle paylaşıyor.

Çocuklarımızı daha çok mutlu etmek için Hollandalı ebeveynlerden neler öğrenebileceğimizi gösteren ve bu nedenle her anne-babanın muhakkak okuması gereken bir eser.

Kitabın yazarlarına gelirsek:

Rina Mae Acosta, şu an Hollandalı kocası ve iki küçük oğluyla Hollanda’da yaşayan Asya kökenli Amerikalı, Kaliforniya doğumlu bir yazar.

Kaliforniya Üniversitesi’ni, Berkley’yi ve Rotterdam’daki Erasmus Üniversitesi’ni bitirdi.

Ebeveynlik ve ebeveynlerle ilgili oldukça başarılı bir blog olan “Finding Dutchland”de yazılar yazıyor.

Michele Hutchison ise editör, çevirmen ve blog yazarı.

East Anglia Üniversitesi, Cambridge Üniversitesi ve Lyon Üniversitesi’nde okudu.

2004’te karnı burnunda Amsterdam’a taşınmadan önce Britanya’da yayıncılık ile uğraşıyordu. Kendisi, Amsterdam’da editörlük yapan iyi bir Hollanda edebiyatı çevirmenidir.

Hollandalı eşi ve iki çocuğuyla eski bir kanal evinde yaşıyor.

  • Künye: Michele Hutchison ve Ria Mae Acosta – Dünyanın En Mutlu Çocukları: Hollandalıların Çocuk Yetiştirme Yöntemleri, çeviren: Biray Anıl Birer, The Kitap Yayınları, eğitim, 256 sayfa, 2019