Kolektif – Osmanlı Modernleşmesi (2019)

Tarihte modernleşmeye dirençli devletlere verilebilecek en iyi örneklerden biri Osmanlı’dır.

İmparatorluk, Fatih devrinin kapanmasından üç yüz yıl sonra bile hâlâ bir ortaçağ devlet sistemiyle yönetiliyordu.

Modernleşmenin kapımızı çalması için ta 18. yüzyılı beklememiz gerekecekti.

Zira 18. yüzyıla gelindiğinde özellikle askeri alanda olmak üzere Avrupa devletlerinin üstünlüğü açıkça kabul edilmeye başlanmış, Osmanlı padişahları da, 18. yüzyıldan itibaren de devletin hızla çöküşe sürüklendiğini ve mevcut durumu sürdürme lükslerinin olmadığını anlamıştı.

İşte III. Selim ve ardından II. Mahmud’un sistemli modernleşme çabaları bu kavrayışın birebir sonuçlarıydı.

Alanında uzman dokuz akademisyenin makalelerini barındıran bu özenli derleme ise, Osmanlı modernleşmesi konusunda farklı bakış açılarını bir araya getirmesiyle, konuyla ilgili okuru cezbedecek türden.

Kitapta irdelenen konular şöyle:

  • Osmanlı Devleti’nde 18. yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirilen yeniliklerin genel özellikleri ve Osmanlı Devleti’nde değişen Batı algısı,
  • On sekizinci yüzyılda Osmanlıların zihninde Avrupa algısının değişimi,
  • Lale devrinden Tanzimat’a kadar geçen sürede Osmanlı Devleti’nde yabancı uzman istihdamı,
  • Tanzimat döneminde Babıâli Tercüme Odası ve yenileşme çalışmalarındaki etkileri,
  • Tanzimat dönemi reformlarında mekân sorunu ve Osmanlı yöneticilerinin bu probleme çözüm bulma çabaları,
  • Kırım Savaşı sonrası imzalanan Paris Barış Anlaşması ve Islahat Fermanı arasındaki bağlantılar,
  • Uzun yıllar Trabzon ve Erzurum konsolosluğu yapmış James Brant’ın Osmanlı devlet ve toplum yapısı, özellikle de Osmanlılarda reform sorunu üzerindeki düşünceleri,
  • Osmanlı Devleti’nde Islahat Fermanı sonrası gayrimüslim istihdamı,
  • Osmanlı hükümetinde görev yapan Ermeni nazırlar,
  • Meşrutiyet döneminde Osmanlı iktisadi düşüncesindeki gelişmeler.

Çalışma, Osmanlı modernleşme sürecinin farklı aşamalarını kapsamlı bir bakışla izlemesiyle önemli.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Uğur Kurtaran, Necmettin Alkan, Mehmet Alaaddin Yalçınkaya, Sezai Balcı, Şükriye Pınar Özyalvaç, Adil Calap, Ahmet Dönmez, Mahmut Akpınar ve Yaşar Semiz.

  • Künye: Kolektif – Osmanlı Modernleşmesi: Reform Çağında Çözüm Arayışları, editör: Ahmet Dönmez, Kitap Yayınevi, tarih, 408 sayfa, 2019

Barbara Pusch ve Tomas Wilkoszewski – Türkiye’ye Uluslararası Göç (2010)

Elimizdeki kitap, 07-12 Mart 2007’de Goethe Enstitüsü ile Orient Enstitüsü İstanbul tarafından düzenlenen ‘Türkiye’ye Gelen Uluslararası Göçün Farklı Yönleri’ başlıklı sempozyuma sunulan bildirilerden bir seçki.

Kitapta yer alan makaleler, Türkiye’nin hem transit bir ülke hem de göç alan bir ülke olarak değişik yönlerini saptamaları ve konuya dair kapsamlı bilgiler sunmalarıyla ilgi çekecek nitelikte.

Üç bölümden oluşan kitapta ilk olarak, Türkiye’ye gelen göçün toplumsal ve siyasi koşulları ele alınıyor.

İkinci bölüm Türkiye’ye emek göçünü, yani Türkiye’de bulunan yabancı çalışanlar konusunu irdeliyor.

Kitabın son bölümü ise, Almanya’dan Türkiye’ye göç eden Almanlar, Ermenistanlı kadın göçmenler, Iraklı, Özbek, Uygur, Türkistan ve Afrikalı göçmenler gibi, Türkiye’deki yabancı topluluklara odaklanıyor.

  • Künye: Barbara Pusch ve Tomas Wilkoszewski – Türkiye’ye Uluslararası Göç, çeviren: Mutlu Çomak-Özbatır, Kitap Yayınevi, sosyoloji, 330 sayfa

Şenay Özdemir Gümüş – Osmanlı Sularında Balık Avcılığı (2019)

Osmanlı’da balık avcılarına sayyad-ı mahi denirdi.

Sayyad-ı mahilerin yaygın biçimde kullandıkları av araç-gereçleri, özellikle kıyı sularındaki balıkların avlarında kullanılan dalyan ve ığrıp ağı ile daha açıklardaki kayıklardan bırakılan ağlar ve oltalardı.

Peki, genel olarak Osmanlı’da balık avcılığı nasıl yapılırdı?

Şenay Özdemir Gümüş, bu konuda arşivlik bir eserle karşımızda.

Gümüş burada,

  • Osmanlı’da İstanbul Boğazı, Tuna Nehri ve Azak gibi balıkçılık merkezlerini,
  • Hem buralarda hem de deniz, göl veya nehirlerde Osmanlı balık avcılarının nasıl çalıştığını,
  • Balık avcılarının kullandıkları araçlara göre dalyancı veya ığrıpcı olarak adlandırılmalarını,
  • Osmanlı’da av alanlarının nasıl belirlenip oluşturulduğunu,
  • Suların kıyı hattındaki av alanları olarak dalyan ve volilerin, Osmanlı Devleti’nde miri, mülk ve vakıf statüsüne tabii olmasının nedenlerini,
  • Av alanları statülerinin Osmanlı Devleti’nin ticari amaçlı balık avından tahsil ettiği verginin miktarı üzerinde ne gibi etkileri olduğunu,
  • Dalyan ve volilerin, balık avı vergisini içeren mali ünitelerin sınırlarının belirlenmesinde nasıl rol oynadığını,
  • Sattıkları ürüne göre farklılaşan taze balıkçı esnafı ile tuzlu balıkçı esnafının balık satışını,
  • Ve bunun gibi pek çok ilgi çekici konuyu ele alıyor.

Gümüş’ün çalışması, bir yönüyle de Osmanlı sularındaki balıkçılık faaliyetlerinin, av araç-gereçlerinin avlanma hakkı ve vergilendirme üzerindeki etkileri çerçevesinde inceliyor.

Kitap, dalyan ve volilere tanınan tasarruf hakkı kapsamında Osmanlı Devleti’nin sularında balık avlama hakkını nasıl düzenlediğini ve bu sularda yabancıların avlanma hakkı, suların sınır oluşturduğu bölgelerde balık avıyla ilgili uygulamalar, balık avından alınan verginin miktarı ve tahsilini de ele alıyor.

  • Künye: Şenay Özdemir Gümüş – Osmanlı Sularında Balık Avcılığı, Kitap Yayınevi, tarih, 151 sayfa, 2019

H. Erdem Çıpa – Yavuz’u Yaratmak (2019)

Erdem Çıpa, daha önce yayımlanan ‘Yavuz’un Kavgası’nda, Osmanlı tahtına benzersiz ve tartışmalı bir şekilde geçen I. Selim’in saltanat mücadelesini irdelemişti.

Yazarın elimizdeki kitabı da, tartışmaya kaldığı yerden devam ediyor ve bunu daha da genişleterek Yavuz’un tarihsel imajının 16. ve 17. yüzyıllar boyunca tarih metinlerinde nasıl yeniden ve yeniden yaratıldığını izliyor.

Selim, Osmanlı tahtına tartışmalı biçimde çıkmış, ayrıca iktidarı süresince de zorbaca bir yönetime başvurmuştu.

Çıpa da çalışmasında, ilk olarak Selim’in sosyal, siyasi ve askeri şahıs ve toplulukları harekete geçirmek için uyguladığı stratejileri ve Selim’e saltanat mücadelesinde destek olanların toplumsal bileşimini irdeleyerek 15. ve 16. yüzyıllarda İslami ilke ve söylemlere dayalı bir siyasi oluşum olan Osmanlı Devleti’nde bir hükümdarın saltanatının nasıl teşekkül ettiğini ortaya koyuyor.

Ardından Osmanlı tarihyazımını oluşturan çok sayıda edebi-tarihi metne odaklanan Çıpa, eserlerini bilhassa 16. ve 17. yüzyıllarda kaleme almış Osmanlı tarihçilerinin müdahaleleri sonucunda ortaya çıkan baskın üst-anlatıda, Selim’in meşru biçimde tahta çıkmış, ölümünden sonra idealleştirilmiş ve ilahi takdirle iktidar olmuş bir hükümdar olarak betimlenmesinin aşamaları üzerinde duruyor.

Yazar böylece, bir yandan Selim’e atfedilen çeşitli kişilikler ve nitelikleri gözler önüne seriyor, öte yandan da erken modern Osmanlı yazarlarının siyasi beklentileri ve kültürel ideallerine ışık tutuyor.

  • Künye: H. Erdem Çıpa – Yavuz’u Yaratmak: Osmanlı Dünyasında Saltanat Veraseti Meşruiyet ve Tarihi Hafıza, çeviren: Zeynep Rona, Kitap Yayınevi, tarih, 365 sayfa, 2019

Hasan Kendirci – Meclis-i Mebusan’dan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (2009)

Türkiye tarihine ilişkin incelemelerde, Meşrutiyet ile Cumhuriyet dönemleri arasındaki süreklilik ve kesintinin boyutları, canlılığını koruyan tartışmalardan.

İşte Hasan Kendirci elimizdeki kitabında, iki dönemin parlamentoları arasındaki benzerlik ve süreklilikleri inceliyor.

Kendirci, akademik bir yaklaşımla, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin parlamento yaşamları arasındaki benzerliklerin ve Osmanlı Meclis-i Mebusan’dan (OMM) Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) kişi sürekliliklerini ele alıyor.

Hem OMM’de hem de TBMM’de mebusluk yapmış kişileri, sürekliliklerini sağlayan siyasi ve toplumsal koşullarla birlikte inceleyen Kendirci, OMM kökenli mebusların TBMM’de 1960’a kadar süreklilik gösterdiğini ortaya koyuyor.

Çalışma, Osmanlı’dan Türkiye’ye uzanan süreçte siyasi elitlerin yapısını irdelemesiyle dikkat çekiyor.

  • Künye: Hasan Kendirci – Meclis-i Mebusan’dan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne: Kopuş ve Süreklilikler, Kitap Yayınevi, tarih, 219 sayfa

Muhammed b. El-Kerim – Kitâbü’t – Tabih (2009)

‘Kitâbü’t-Tabih’, Abbasi Bağdat’ından yemekler ve tatlılar sunuyor.

Ortaçağda Arapça yazılmış yemek kitaplarından biri olan ve Abbasi mutfağından tarifler içeren kitabı, Muhammed b. El-Kerim, Moğol istilasından kısa bir süre önce derleyip kaleme almış.

On üçüncü yüzyılın ilk yarısında Abbasi mutfağı konusunda önemli bilgiler içeren bu kaynak, ekşi yemekleri, basit yemekleri, kalyeleri, kızartılarak yapılan yemekleri, herise çeşitlerini, etli yemekleri, dövülmüş tahıl yemeklerini, tavaları, soğuk yemekleri, yumurtalı yemekleri, balık yemeklerini, turşuları, mezeleri, çeşnileri, meyve ve sebze tatlılarını, helvaları, kadayıfı ve kurabiyeleri anlatıyor.

Yüzyıllar öncesinden kaleme alınan ‘Kitâbü’t-Tabih’, Ortadoğu’da geçmiş uygarlıkların sofralarında yer alan yiyecek ve içeceklerin neler olduğu konusunda eşsiz bir kaynak.

  • Künye: Muhammed b. El-Kerim – Kitâbü’t – Tabih, giriş ve notlar: Charles Perry, desenler: Belkıs Taşkeser, çeviren: Nazlı Pişkin, Kitap Yayınevi, yemek, 176 sayfa

Wanda Zembrzuska – Muhabirimiz Çanakkale Cephesinden Bildiriyor! (2019)

Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nı izleyen tek kadın savaş muhabiri olarak haklı bir üne sahip.

1915 yazında İstanbul’a gelen Zembrzuska’nın en çok istediği şey ise, buradan hararetli çatışmaların yaşandığı Çanakkale Cephesi’ne gitmekti.

Zembrzuska kısa bir süre sonra bu fırsatı nihayet bulabildi ve yabancı üç gazeteci arkadaşıyla birlikte torpidoyla Tekirdağ üzerinden Gelibolu Yarımadası’na vardı.

Bu kitap, o süreci hem bir gazetecinin hem de bir kadının gözünden izlemesiyle, Çanakkale Savaşları ve o savaşın usta kumandanı Mustafa Kemal Atatürk hakkında yeri doldurulamaz bir kaynak.

Zembrzuska, Çanakkale’de kaldığı on gün boyunca, bomba ve havan mermileri yağmuru altında Çanakkale Cephesi’ni bütün yönleriyle anlatıyor.

Zembrzuska bu esnada, daha Sofya’dan bildiği Anafartalar Grubu Komutanı Miralay Mustafa Kemal Bey’i de karargâhında ziyaret ediyor.

Bulgar kadın gazetecinin İstanbul ve Çanakkale Cephesi’nden gazetesine gönderdiği ve eşsiz bir kaynak niteliği taşıyan röportajları yüz yıl sonra, Hüseyin Mevsim’in çeviri, sunuş ve notları eşliğinde Türkçede.

  • Künye: Wanda Zembrzuska – Muhabirimiz Çanakkale Cephesinden Bildiriyor!: Miralay Mustafa Kemal Bey’le Buluşma, Ağustos 1915, çeviren: Hüseyin Mevsim, Kitap Yayınevi, tarih, 80 sayfa, 2019

Oktay Özel – Dün Sancısı (2009)

Alt başlığı ‘Türkiye’de Geçmiş Algısı ve Akademik Tarihçilik’ olan Oktay Özel imzalı ‘Dün Sancısı’, Türkiye tarihçiliği ve onu etkileyen güncel gelişmelere dair değerlendirmelerden oluşuyor.

Türkiye’de ciddi bir tarihçilik sorununun olduğunu söyleyen Özel, bu sorunlu ilişkiye karşılık tarihin ve tarihçilik mesleğinin bir savunusuna girişiyor.

Genelde sosyal bilimlerin, özel olarak da tarihçiliğin kendilerine özgü zorlukları düşünüldüğünde, Özel’in bu kitapta bir araya gelen metinlerinin, bu konulardaki tartışmalara verimli bir katkı sunduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye’de tarihçilik konusundaki tıkanmayı inceleyen yazar, kimi toplumlarda tarihle gerçekliğin iç içe geçtiğini ve bu durumun da gerçeklik duygusunun yitirilmesine neden olduğunu söylüyor. Türkiye’nin durumunun da buna benzediğini ifade eden Özel, tarih-hayat ilişkisinde gözlemlediği sorunları okurlarıyla paylaşıyor.

  • Künye: Oktay Özel – Dün Sancısı, Kitap Yayınevi, tarih, 170 sayfa

Mehmet Zeki İşcan – İslami Düşüncede Yenilik (2015)

İslam din olarak varlığını sürdürüp gelişecek mi yoksa bir sistem, bir örgüt görüntüsü içinde mi kalacak?

Bu soruya yanıt arayan Mehmet Zeki İşcan, Ebu Hanife, İmam Maturidi, Hasan Basri ve Gazali gibi İslami düşünürlerin görüşleri bağlamında Selefiliğin sosyo-politik arka planından Türkiye’deki ana akım İslami grupların modernite algısına birçok konuyu tartışıyor.

İşcan’a göre, İslamın özgürleştirici bir teoloji imkânını sunan din söylemi olarak yorumlanması ve böylece özcülüğü değil özgürlüğü, yaşam biçimlerine saygıyı esas alan bir din yorumunun düşünce geleneğimiz içinden yeniden keşfedilmesi gerekiyor.

İşcan, ancak bu yolla dinin doğal mecrasına çevrilebileceğini belirtiyor.

  • Künye: Mehmet Zeki İşcan – İslami Düşüncede Yenilik, Kitap Yayınevi, inceleme, 340 sayfa, 2015

Theodoros Spandunis – Osmanlı Sultanları (2015)

On altıncı yüzyılın ortalarında yazılmış, Hıristiyan dünyanın Osmanlı İmparatorluğuna bakışını ortaya koyan önemli bir kaynak.

Theodoros Spandunis, hem Batılı hükümdarları Osmanlı’nın tarihi gelişimi hakkında bilgilendiriyor hem de Batılıların Osmanlı’nın yükselişi karşısında neler yapabileceğini irdeliyor.

  • Künye: Theodoros Spandunis – Osmanlı Sultanları, hazırlayan: Donald M. Nicol, çeviren: Necdet Balta, Kitap Yayınevi, tarih, 176 sayfa, 2015